THY’de çalışmaya başladığım yıllarda sendika başkanımız rahmetli Erdoğan Balcı idi. Çok ilginç yanları olan, renkli bir adamdı. Teknik personelle arası hiç düzelmez, sürekli eleştirilir ve ne yaparsa yapsın mutlaka karşı çıkılırdu. Bizler, o zamanlarda; ağabeylerimizi safça izler ve onlar ne yaparsa, sürü psikolojisiyle, onların peşinde sürüklenirdik.
Bir gün Rahmetli Balcı, teknisyen dinlenme odamıza geldi ve bizlere Toplu İş Sözleşmesiyle ilgili bazı bilgiler vermek istedi. Ağabeylerimiz teknisyenlerden bir uğultu yükseldi. Protestolar başladı. Ve rahmetli Balcı, o anda –daha sonra senelerce teknisyenlerin dillerinden düşmeyen- o ünlü cümlesini söyledi: “Sizler, tornavida kafalısınız!”
Gülüşmeler sürerken, ben gencecik ve çok yeni bir teknisyen olarak, ağırıma giden bu cümleye karşı, rahmetliye yönelik ilk tepkimi koydum; “ Bizimle böyle konuşamazsınız!” diyebildim. Rahmetli bana dönerek; “Senin ismin ne ?” dediğinde, ismimi söyledim ve omzuma vurarak; “İleride, benim ne dediğimi anlarsın!” diyerek arkasını döndü ve odadan çıktı gitti…
***
Sayın Balcı’yı şu anda rahmetle anarken, onun bu sözlerinin beni her zaman etkilediğinin altını çizmek isterim.
Her dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri süresince, sendika yönetimlerini özveriyle destekleyen hep “teknik camia” olmuştur. Senelerdir sendikanın kalesi olarak görülmüşken, maalesef her zaman pastadan en az pay alan da onlar olmuştur.
Teknik personelin senelerdir sendika yönetimlerince yapılan ve THY tarafından kabul edilerek o taslak üzerinde konuşulmak zorunda kalınan bence son derece yetersiz ve hiçbir dayanağı olmayan vetabanı-tavana yanaştıracak farklı yüzdeli rakamlar oluşturulmadan, THY’den neden sadece uçak teknisyenlerinin kaçtığı sorgulanmadan ve sözleşmelerde seyyanenli rakamlardan neden kaçıldığının mantıklı sebebi araştırılmadan uygulanan yanlış politikaların toplumca sorgulanmamasını(!)senelerdir anlayamadım ve ANLATAMADIM. Umarım, bu gidişle bizim dönemlerimizin “TORNAVİDA KAFALI” sözcüğüyle, günümüzün genç nesil teknisyenleri muhatap olmaz.
***
27 Temmuz 2007 tarihindeki gazetelerde, yine Hava-İş tarafından verilen ve sözümona kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik, ilanlara rastladım. Bu ilanlar, uçuş güvenliği başlığıyla yayımlanan ve genelde bir kesimi savunan ağırlığa sahip ve genel olarak THY’nin uçuş güvenliğini sorgulayan ve suçlayan beyanlardı. Sendikanın sadece uçuş ekiplerini temsil etmediği ve genelde sözleşme imzalamaya çalıştığı varsayımıyla biraz eleştiri yapmak da yarar görüyorum.
Sayın Sendika yönetimi, size buradan sesleniyorum: Teknik A.Ş’nin personelinin bu toplu iş sözleşmesindeki ilk önceliği; uçuş emniyeti midir? Şu ana kadar Teknik A.Ş’de emniyetsiz iş mi yaptılar?
1000–2000 YTL arasındaki bir ücret dilimine sıkışmış kişiler varken Toplu İş sözleşmesinin ana ekseninin uçuş güvenliği olduğunu nasıl söyleyebilirsiniz.
Bu Sözleşmenin ilk önceliği ücrettir, ÜCRET(!).
Tüm THY personelinin verdiği aidatlarla yayınlattığınız ilanlar, sadece uçuş ekiplerini ilgilendiriyor ama, sandık iki tarafta da ayrı, ayrı konacak. Bu kadar büyük stratejik bir hata yapmaya hakkınız yok. Genel Müdürlükte çalışan, apronda çalışan, bilet kesen, bagaj yükleyenlere bir sorun bakalım, öncelikleri nedir? Siz her nedense kazanmaya değil kaybetmeye oynuyorsunuz.
UCUŞ EMNİYETİNİ ÖN PLANA çıkartan Ağustos 2006’daki ilanda bu konuda eylem yapılacağı ve günü kamuoyuna açıklanmışken, Başaran Ulusoy ağabeyinizin ricasını(!) kıramayıp bunun yanı sıra pilotlarımızın o zamana kadar ödettirilmeyen lisans kaybı sigortasını THY’ye ödettirdikten sonra, bu eylemden vazgeçtiğinizi unutmadık. Ayrıca, aynı konuda 30 Haziran 2007’de de tüm gazetelere tekrar paralı ilan vererek kamuoyuna uyarı yapmıştınız. 27 Temmuz 2007’de yine gazetelerde aynı konu.Vuracaksanız ilkinde vurmalıydınız, esnemeden, kıvırmadan, Başaran ağabeyinizi dinlemeden(!). Şu anda onlarca madde anlaşmazlığa girmişken, bu zor konuyu nasıl geçeceğinizi düşünüyorsunuz?
Madem, bu toplu iş sözleşmesinin ana ekseni uçuş saati ve dinlenme sürelerine ilişkin teklifimiz diyorsunuz. Peki, şimdi işveren; “size uçuş güvenliği ile istediğiniz haklara onay veriyoruz, ama, THY’nin bu toplu iş sözleşmesinde kasasından hiç para çıkmayacak derse, EVET der misiniz?Aslında sizler, Hava-İş değil de UÇ-SEN ( UCUCULAR SENDİKASI) olsaydınız, bu ana eksen söyleminizi haklı bulabilirdim. Ama maalesef Teknik A.Ş’ye de bakıyorsunuz arada bir hatırlayın ve ana eksen şudur, budur safsatalarını bırakın.
Lütfen karar verin, şimdi THY’deki grev oylamasında HAYIR çıkarsa, emniyetsiz mi uçacağız? Uçaklara binmeyelim mi? Bu güvensizliği savunan sendika temsilcisi pilot arkadaşların, bu sorun çözülmezse kamuoyuna bir mesaj vererek bu şartlarda insanların güvenliği açısından Türkiye’de pilotluk yapamayacaklarını bildirip istifa(!) etmeleri çok etkili olacak ve tüm dikkatler bu konuya çevrilecektir.Ve bu konuda en büyük desteği de benden bulacaklardır.
Bu sefer karşınıza; THY’den başka SHGM gibi devlet kurumunu alarak, mücadeleye Ulaştırma Bakanlığını da katarak sertleştirilen bir politika ile nasıl başarıya gidebileceksiniz? SHGM’nin bazı konularda yetersizliği senelerdir yazıldığı halde, karşımızda oluşan devlet yapısının geçilemediğini göremediniz mi?
SHGM yi suçladığınızda; önünüze, teorik olarak kurallara uygunluğu tartışılmaz uluslararası denetim raporlarını koyacağını bilmiyor musunuz?
Uçuş Emniyeti, tabii ki çok önemli bir konu. Ama, bunu ısıtıp, ısıtıp TEMCİT PİLAVI gibi kamuoyunun önüne koyduğunuzdan, ne yazık ki bu önemli konunun önemini yitirttirdiniz, inandırıcılığınızı yitirdiniz. Üstelik siz Hava-İş Sendikasısınız. Temsil ettiğiniz ve haklarını arayacağınız başka iş gruplarınız da var. Onların da çözülmemiş vardiya, C/S tazminatları, risk primi, intibaklar gibi birçok idari maddesi çözüm bekliyor, biraz da onlar için paralı ilan verin ve o maddelerin de öneminden söz edin. İnanın, bunu TEKNİK A.Ş personeli de hak ediyor.
Bu anımdan ve serzenişimden sonra, Bu sözleşmenin çok kolay çözülme şansı olduğunu ve bu fırsatın hala kaçmadığını tarafların Ana Eksen dediği bazı idari konularda şimdilik biraz taviz vermeleri gerektiğini, parasal konunun işverenin cebinden çıkarttığı bu yetersiz rakamlarla bile(!) Sendikanın işverene verdiği demode taslak yapısı dışına çıkılması kaydıyla çözülebileceğini tekrar iddia ediyorum.
Sendika bu aşamada eskiden edindiği tecrübelerinde olduğu gibi, imzaların rahat, rahat toplanacağını bilmesi gerektiğinden THY personelini işverenle karşı karşıya getirmemeye iş barışını bozmamaya çalışmalıydı.
İmza değil, sandık ön planda tutulmalıydı. Çünkü THY personeli, sendika yönetiminin atadığı sendika temsilcilerinin, hukuki güvencesine sahip değildir. Sendika Temsilcilerinin işten atılması durumunda ödenecek tazminat, tüm personele şamil edilebilse, o personelin nasıl aslan kesileceğini ve nasıl mücadele edeceğini hep beraber gözlemleyebilirdik. Onlara; “işverene karşı çık, onlara bağır, çağır gerekirse işten atıl, ama, bunu imzalama” diyemezsiniz. Derim diyorsanız, o zaman, sizlere; “daha önce bu yüzden işten atılanlara neden sahip çıkmadınız?” derim. “TASSA-TALPA yönetimi ve yüzlerce çalışan bu yüzden işinden olmadı mı?” Onlar için ne yaptınız diyerek sizleri bocalatırım.
Ayrıca, Hava-İş Sendikasının yayımladığı bildirinin birinde; (oylamanın EVET çıkması için yaptığıajitasyon el bildirisinde de) “Herhalde işveren sizleri beyniyle düşünmeyen, kişiliksiz, kimliksiz bir toplum sanıyor” şeklindeki ifadeniz çok yakışıksız olmuştur.
Sendikanın oylamada; greve HAYIR diyebileceklerin olması ve onların bu seçimlerini şimdiden EVET dememeleri için baskı altına alma girişimi olarak değerlendirdiğim yukarıdaki sözlerinizi, çok yanlış bulduğumu da belirtmeden geçemeyeceğim. Oylamada; Evet veya Hayır demek çalışanların demokratik haklarıdır. Greve Hayır diyeceklere yönelik bu tür ifadeler, hala onların aidatlarıyla yaşamını sürdüren Hava-İş yönetimine yakışmadı. Oylama sonunda bu “Hayır”cılardan aidat almayacak ve onları sendika üyeliğinden atacak mısınız?
Evet, Grev oylaması istenmediği halde yapılacak. Şimdi burada; işveren mi suçlu? Yoksa Sendika yönetimi mi hatalı? Konusu önemini yitirdi.
Şimdi THY’nin ve Sendikanın gerçek sahipleri olarak sizler, bu zor dönemden nasıl çıkacaksınız bunu konuşmak ve tartışmak zamanı. Sandık dan EVET çıkarsa, her iki tarafın da B planları hazır.
Hayır, çıkarsa, Sendikanın B planı; çalışanı YHK (Yüksek Hakem Kurulu) teslim etmek veya işverenin son teklifine imza atmak.
Bu oylamada Greve EVET çıkarsa, THY, işveren vekillerini değiştirmek durumunda kalacaktır. HAYIR, çıkarsa, sendika yönetimi mutlaka istifa etme durumunda kalacaktır. Çünkü; her kumarın bir kaybedeni olacağı doğaldır. Kaybeden, çalışanların temsilcisi SENDİKA olursa; bunu kendine güvensizlik olarak görmeli ve mutlaka İSTİFA etmelidir.(Etik olanı budur.) THY yönetimi kaybederse; hiç şüpheniz olmasın, Hükümet, THY yönetimini derhal değiştirecektir.
Çalışanlar bu aşamada; ne şirketi, ne de sendikayı düşünecek durumda olmadığından, kendisinin en doğal hakkı olan “geleceğinin oylamasını” kendi iradesi ve görüşü çerçevesinde yapacaktır. Kararvermesi gerçekten güç olan bir durum. Çünkü; THY yönetiminin tek başına Hükümete danışmaksızın bu kumarı oynayacağına ihtimal veremediğimden, B planları çok farklılıklar içerebilir.
Ayrıca; Sendikanın 28 Temmuz 2007 sendika bildirisinde “Greve hayır çıkarsa imzalamam” ifadesini talihsiz bir beyan ve toplumculuğa aykırı bulduğumu belirtmek isterim. “Topluma sorarım onlar ne derse onu yaparım” diyerek SÖZDE demokrat davranan bir Sendika yönetimine toplum greve HAYIR demekle ne demiş olabilir acaba? Ve ağustosun ilk haftasında Greve çıkarım diyerek tarihi net olarak belirleyen başkan, şimdi oylama neticesinde greve EVET çıkarsa işverene zaman veririz yine greve çıkacağımız tarihi size sorarız gibi her an değişen tutarsız çelişkili ifadeler kullanıyor.
Oylama sonunda; THY’de farklı, Teknik. AŞ’de farklı sonuçlar alınması, işi daha da karmaşık hale getirebilir.
Bu aşamadaki komplo teorilerini şimdiden yazıp, insanların akıllarını iyice karıştırmalarını veya işveren veya sendikaya ipucu vermeyi asla düşünmüyorum. Oylama her iki tarafta da EVET çıkarsa Sendikanın eli güçlenir ama İşverenin buna nasıl tepki vereceğini kestirebilmek çok güç.( korkulan nokta bu) HAYIR çıkarsa, İşverenin çalışana, bu neticeden dolayı JEST yaparak bütçesini biraz daha zorlayarak seyyanen ilaveler yapması şık olur diye düşünüyorum.
Aslında, Toplumculuk yapım EVET den yana. Fakat ne işverene nede sendika yönetimine hiç güvenim olmadığından ve Sendika yönetiminin Grev sürecini yürütebileceğine kesinlikle inanmadığımdan, İşvereninde bu süreçteki tavrının ne olacağını bilemediğimden sizlere mahcup olmak istemem. Sizler için hayırlısı ne ise o olsun.
Keşke bu oylama, THY Yönetimine ve Sendika yönetimine karşı oylansaydı. Bu kadar acemiliğe karşın her iki yönetime de inanınki HAYIR deyin diye manşet atardım.
İyi haftalar.