Değerli okurlar, bu haftaki yazımıza mizah ile başlayalım. Bir sanayi şirketinin genel müdürü, kültür vakfı tarafından kurulan senfoni orkestrasının da yönetim kurulu başkanıdır. O ayın konseri olan Schubert‘in “Bitmemiş Senfonisi” ne gidemeyeceği için yerine, şirketin verimlilik uzmanını gönderir. Ertesi hafta; verimlilik uzmanından bir teşekkür mesajı ve değerlendirme raporu alır:
“Sayın genel müdürüm;
4 obuacı, konserin önemli bir zaman diliminde boş oturmuşlardır. 12 kemancı aynı notaları seslendirmektedir. Burada personel tasarrufunu şiddetle tavsiye ediyorum. Özellikle 16’lık notaların çalınması oldukça gereksizdir. Çünkü izleyiciler 8’lik nota ile 16’lık nota arasındaki farkı anında hissedememektedirler. Eser, 8’lik notalarla icra edilmeli, yüksek ücretli keman ustaları yerine, 8’lik notaları çalabilen stajyerler kullanarak masraflar düşürülmelidir.
Timpanist, konser boyunca önündeki davula çok az sayıda vurmuş bulunuyor. Oysa canını dişine takarak çalışan viyolacılar kadar ücret aldığını tespit etmiş bulunuyorum. Performansa dayalı ücret sistemi gereği ya timpaniste yol vermeli veya ücretini, “vuruş başına prim sistemine” çekmeliyiz. Yaylı sazlarla işlenen pasajların, nefesli sazlarla tekrarının yol açtığı gereksiz duplikasyonlar önlenebilir. Böylece 2 saatlik konser de 20 dakikaya inmiş olur. Eğer Schubert, bütün bunları bilmiş olsaydı, Bitmemiş Senfoni, bitmiş olurdu.”
TEPE TEPE KULLANDIĞI ÇALIŞANA “VERİMSİZ” DAMGASI !
Evet, verimlilik uzmanından değerlendirme isterseniz karşınıza böyle bir sonuç çıkar. Peki bizim THY’de bu işler nasıl oluyor? Verimlilik uzmanını geçtim, çalışanların performansını İnsan Kaynakları birimine yaptırıyor. Her ay minimum 70 saat uçurduğu pilottan veya görevini layıkıyla yapan teknisyenden günün birinde “sizden verim alamıyoruz. Performansınız düşük.” diyerek savunmasını isteyiveriyor. Savunma yazılarında bir ifade daha var ki, otur ağla ! 10 küsur saatlik uçuşunu yeni bitirip uçağı terk ederken cep telefonuna gelen maildeki “Hizmetinizden yararlanamıyoruz.” cümlesi ile kalakalıyor. Sanki 15 dakika önce piste teker koyan uçağı dublörü kullanmış ! Sanki Afrika’da otelde hapis hayatı yaşayan, can güvenliği nedeniyle burnunu bile çıkaramayan, silahlı eskortlar eşliğinde meydana gidip gelen başkası… Sıtmaya yakalanmamk için 30 küsur derecede kışlık pijamaları giyip klimayı da sonuna kadar açarak sivrisinek saldırılarından kurtulmaya çalışan pilot değil babası sanki…
SENDİKANIZ TRİBÜNDE…
Kabin deseniz orada da durum farklı değil. Eksi 5 dereceden kalkıp 35 derece sıcaklıktaki kentlere inen, uçaklardaki sağlıksız havayı sürekli teneffüs etmek zorunda kalan bu nedenle de sık sık hasta olan kabin memurlarına “niye rapor alıyorsun, ver savunmanı” diyerek kapıyı işaret eden bir anlayış ya da anlayışsızlık var karşımızda. Bel fıtığı, boyun fıtığı artık sıradanlaşmış. Kapı gibi Tomografiyi gösteriyorsun burun kıvırıyor insan kaynakları…Neredeyse “uzan bakalım şuraya, bir de ben bakayım.” Diyecek. Bu rahatsızlıklar artık meslek hastalığı sayılmalı havacılık sektöründe…Kim ön ayak olacak bu işe? Çok yetkili sendika Hava İş… Var mı İşçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili bir somut adım? Haksızlık etmeyelim, ha bire seminer düzenliyorlar. Sonuç, sağlık sebeplerinden dolayı yaşamını yitiren, kronik hastalık sahibi olan, yaşıyorsa da “çok rapor aldın” denilerek kapıya konulan yüzlerce çalışan… Sahi sendikadan ses seda var mı? Mesela son emekliliğe teşvik kampanyası ile ilgili bir görüş ortaya koydular mı? Yok ! Hapşırınca mangalda kül bırakmıyorlar ama.. Merak etmeyin önümüzdeki ay yine ortaya çıkar “işler kötü, şirketimize yardımcı olalım, 2020’de zam almayalım.” derlerse şaşırmayın…
İŞLETMENİN CEVABI “VALLA BİZE SORMUYORLAR.”
Peki başta kabin memurları ve hatta pilotlar olmak üzere çalışanlar işte atılırken bu arkadaşların verim ve performansını kim ölçüyor? İnsan kaynakları uzmanları… Savunma yazısını alan doğru kendi ünitesinin yolunu tutuyor. Başpilotluk ve Kabin Hizmetlerinin verdiği cevaplar trajikomik: “Valla bizim haberimiz yok, bize sormuyorlar.!” Tiyatroya bakar mısınız, masa başında oturup ıhlamurunu yudumlayan, hareketsizlikten topaca dönmüş insan kaynakları yönetici ve personeli, oturduğu yerden yüzünü bile görmediği hatta ne iş yaptığını bile tam olarak bilmediği insanlar için “verimsiz, performansı düşük, çok rapor almış” diye savunma yazıları hazırlıyor.
ÇALIŞANI HARCAMAK MI, KAZANMAK MI DAHA ZOR?
Daha önce de defalarca yazdım. Havacılıkta en önemli değer yetişmiş insan kaynağıdır. Acur değil bu, öyle sulayarak falan yetiştiremezsin. Bilgi ile, deneyim ile olgunlaşır. Bunun için sen de şirket olarak dünyanın masrafını yaparsın. Bu insanları kolay harcamamalı aksine kazanmaya çalışmalısın. Eften püften sebeplerle insanları kapıya koyarsan kalanların da moralini bozarsın. Endişe ve korku içinde “sıra bana ne zaman gelecek?” diyerek çalışan insandan da tabii ki verim alamazsın. Haa, çalışanın hırsızlık, yolsuzluk, kaçakçılık mı yapmış,rüşvet mi almış, uyuşturucu mu kullanmış, uçuşa alkollü mü gelmiş, acıma koy kapıya. Biz de seni “eğriyle doğruyu birbirinden ayırdığın için” alkışlayalım. Ama tırışkadan sebeplerle insanları atarsan bu vicdana da sığmaz hukuka da… Biraz empati yapsanız aslında sorun çözülecek. Aynı şey benim başıma gelse nasıl tepki verirdim diye düşünseniz, o zaman daha sağlıklı karar vereceksiniz. Yolsuzluk demişken aklınıza hemen para-pul götürmek gelmesin. Hiçbir iş yapmadan akşama kadar outran, iki toplantı ile kendini çalışır gibi gösteren tosuncuklara ödenen her kuruş da yolsuzluktur.
Özetle, insanları işte atarken “elinizi vicdanınıza koyun”. Adalet terazisine parmak atmayın, dengesini bozmayın, ah almayın. Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner. Aynı şeyler sizin veya yakınınızın da başına gelir. Gelmedi mi, bir zamanlar aynı yolda yürüdüğünüz arkadaşlarınız kapıya konmadı mı?
Son söz:
Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. (Nisa suresi, 58. Ayet)
12 Yorum
- Yorumların Sıralanışı
- Yeniden Eskiye
- Eskiden Yeniye
Çok güzel özetlemişsin hocam olan biteni, bir sayfaya sığdırmışsın.
Bir yılda 30 gün rapor aldım diye attılar. Önceki yıllarda raporlarımın hepsi 15 günü geçmiyordu. Ne dediysem anlatamadım. Kaç ay geçti hala iş bulamadım.Bunlarda ne insaf var ne vijdan. Allah sizi bildiği gibi yapsın.
Senin 2 günün tazminatsız atılma sebebidir. Çünkü, sahte rapor almışsın.
1 yılda 30 gün rapor mu?
Ben 8 yıldır bu şirketteyim 8 yılda toplam 2 gün rapor aldım. Onuda işyeri hekimi istemediğim halde verdi.
Şirket çok doğru bir karar vermiş.
Neden yargıladınız anlamadım. Ayagın kırılsa al sana 30 gun iş gorememe işte. Olamaz mı. Bel fıtıgın olsa mesela. Biz bile yadırgadıktan sonra onlar işten atmıs çok mu
Vicdan yazabilsen belki bulabilirdin
Az almıssın dogru :D
Bırakın raporu TİS te yazan mazereti bile kullanırken bin tane sıkıntı yaşatıyolar.
İşte şu andaki THY yönetiminin personel politikası aynen bu. Eline, kalemine sağlık.
Kısa,net ve etkili bir yazı olmuş.Teşekkürler.Bir yazınızda da yerli ve yabancı çalışan ayrımcılığına değinirseniz seviniriz.Malum; kira yardımları,full pazar ve tatil uçuşları,servisler,roster kolaylıkları vb.
Doğa boşluğu doldurur uçuş işltme kapıyı açık bırakırsa kapıdan giren çok olur
Rauf bey ÖNCE kırk tane belge isteriz baktık cok istifa eden var 75 olan gecmek puanını 60 yaparız İngilizce sınavından kimse gecemiyorsa o a da Bi güzellik yaparız Bİ şekilde hallolur…