Hepinizin bildiği gibi, 17 Nisan 2008 günü THY’nin genel kuruluna hasbel kader hissedar sıfatıyla katıldım.
Genel kurul öncesi, hatırlarsanız Yes Man başlıklı yazımda belirttiğim üzere, genel kurullarda yaşananlar ve oylamaların nasıl yapıldığı hakkında yazmıştım.
Sözkonusu yazımda eleştirdiğim duruma düşmemek ve kabul edenler-etmeyenler biçiminde, divan başkanlığınca usulen yaptırılan oylamalara, bilir bilmez el kaldırmamak için; THY’nin bilançosunu sitelerinden indirerek kendimce günlerce dersimi çalıştım ve anlayamadığım konu ve rakamları sorgulamaya çalışarak, kendimi az da olsa konu mankenliği ya da onaylayıcı personel(!) olmaktan kurtardım sanırım.
Genel Kurullar, aslında sadece el kaldırılıp-indirilen platformlar değildir, olmamalıdır. Bu tür genel kurullarda çok seslilikten, konuların ve hesapların irdelenmesinden kimsenin rahatsız olmaması gerekirken, devamlı THY genel kurullarına gelerek, her zaman iyi dileklerinden başka konuşma yapmayan THY hissedarlarından Ümit Utku beyin sözlü taarruzuna uğradım.
Bu ortak, sanırım genel kurulun bir hesap verme platformu olduğunu bilmediğinden ya da yaşlı olması nedeniyle unutkanlığına geldiğinden olsa gerek ki, THY yönetimine bu kadar çok soru sormamı yadırgadığını belirterek, konuşmamı üstüne vazife olmadığı halde kesmeye çalıştı.
Doğal olarak, Divan Başkanı Candan Karlıtekin’den gerekli uyarıyı alıp, sataşmayı bıraktı. Ama, doğruyu söylemek gerekirse; katılımcılar dikkat etti mi bilmem ama, beni gerçekten bu yanlış ve komik tutumuyla genel kurul atmosferinde bile güldürmeyi başardı. Yine de bu hoş an için kendisine teşekkür ederim.
Bu tür genel kurullarda ibra olmak son derece kolaydır. Şöyle ki; %49,12’sinin devlet hisseleri, %10 civarında Templeton grup hisseleri olan bir genel kurulda ibra olmanın kolaylığı da ortada. Bu genel kurulda bilançodaki rakamlara itiraz edip, cevaplardan tatmin olmayarak, bu ibralaşmaya EVET oyu vermem tabii ki düşünülemezdi. Bu nedenle, bir tek karşı oy da olsa, Divan başkanlığı bu genel kurulun ibrasını oy birliği ile değil, oy çokluğuyla diyerek anons etmiştir. Ve sanırım hafızam beni yanıltmıyorsa, bu oy çokluğuyla geçen tek THY genel kuruludur.
Genel kurulda sorduğum birçok sorunun, sadece 2 tanesinden tatmin olacağım yanıtlar aldım. Tatmin olmadığım konularda; gerek yönetim kurulu, gerekse konuya hâkim olan THY’nin daire başkanları, her türlü açıklamayı daha sonra yapacakları konusunda söz verdiler. Bunun da samimi bir gelişme olduğunu ve ziyaretlerine aydınlanmak(!) adına mutlaka gideceğimi buradan belirtmek isterim.
Bilançolar, çok teknik konular. Bazı gider ve gelirler, değişik yerlere sıkıştırılarak gizlenebiliyor ve bu da bazı kalemlerde şişkinlikler yarattığından, dikkatleri maalesef oraya çekiyor.
Ayrıca; THY’nin 2006-2007 bilanço döneminde; sefer sayısında %11, uçulan kilometrede %12, uçulan saat bazında %10 artışına ve bunun yanı sıra 2006-2007 arasında nerdeyse %50’lere varan akaryakıt zammına karşın, 1.106.533.053 YTL rakamının sadece 1.168.894.146 YTL’ye çıkması, beni bu konuda soru sormaya ve bu rakamın neden tahmin edilenden az çıktığını sorgulamama neden oldu.
Tabii ki cevap olarak tarafıma söylenen; 2006-2007 senesinin farklılığı olarak; dolarda %17, euro üzerinden hesaplandığında ise; %7,6 olan, YTL’nin değerlenmesinden kaynaklanan kur farkının, bu bilançodaki rakamlara etkisinin bu kadar büyük olacağını hala düşünemediğimden aydınlanmaya (!) ihtiyacım var.
Genel kurulun, seçim aşamasına gelindiğinde daha ilginç anlar yaşanıyor. Adaylar değil, seçilecekler bile baştan belli. İş, sadece genel kurulun formalite onayına kalıyor. Yani, kısaca; bu yöntemle yapılan genel kurullarda, hissedarlardan herhangi bir kişinin seçilmesi hükümetin onayı olmadan olanaksızdır. Kişilerin seçme ve seçilme hakları yoktur. Biz katılımcı hissedarların görevi, sadece konu mankenliğidir. Yani kısaca; genel kurula katılan hissedarlar olarak maalesef onaylayıcı (!) personel görevini yapmaktayız.
THY’nin genel kurulları, aynı zamanda; yönetime övgülerin yağdırıldığı, argo tabiriyle yöneticilere yağcılık yapıldığı kişisel beklentilerin çözüme kavuşmasının beklendiği platformlar olarak da anılabilirler. Bazı ortaklar; dilek ve temenniler bölümünde yönetimi överek ve onları alkışlayarak, yöneticilerin egolarını okşamakta ve zaman içinde THY ile ilgili bir problem ya da istekleri olduğunda, dile getirdikleri bu THY aşkını(!) yöneticilere anımsatarak, sorunlarının çözülmesinde yardımcı olunmasını beklemektedirler.
Sistem, tamamen al gülüm, ver gülüm sistemidir. Biz hissedarlar, konu mankeni olarak genel kurulda bulunup, onaylayıcı personel görevini yapıyoruz da, yönetime seçilenler yapmıyor mu? derseniz, aynı kural orada da işlemekte, THY’nin meşhur icra kurulunca alınan bir çok kararın, yönetim kurulunun toplantılarında kısa bilgiler verilerek onay için sadece imzaya açıldığını düşünüyorum.
Sonuç olarak; bizler THY’nin genel kurulunda onaylayıcı personel (!) olarak görevimizi yaptık. Şimdi sıra, yönetim kurulunun onaylayıcı personellerinde.
Hayırlı olsun demekten başka, ne söylenebilir ki?.
İyi haftalar…