Yazılarımın uzunluğu bazı okurlarımı sıkıyor olsa gerek ki sitem dolu mesajlar atıyorlar. Aslında onlara hak vermiyor da değilim. Uzun yazılarıma karşı yorumcular da “Maşallah” uzun ve bol yorum atarak hınçlarını alıyorlar:) Eskiden yorum atmak için siteye üye olma şartı vardı.
Yazılarımın uzunluğu bazı okurlarımı sıkıyor olsa gerek ki sitem dolu mesajlar atıyorlar. Aslında onlara hak vermiyor da değilim. Uzun yazılarıma karşı yorumcular da “Maşallah” uzun ve bol yorum atarak hınçlarını alıyorlar:) Eskiden yorum atmak için siteye üye olma şartı vardı. O zamanlar herkes seviyeli yorumlar atardı. Bu sistemi okurumuz sevmedi ve Airporthaber yönetimi şimdiki şekline, yani isimsiz yorum sistemine geçti. Geçti geçmesine de bu sefer de her yorumda suç teşkil edecek bir söz veya sözcük var mı diye arar olduk.
Tabii ki birçok yorumcumuz ismi ile veya Facebook uygulaması ile yorum atmaya devam ediyor. İşin doğru olanı bu ama hala isimsiz yorumlar revaçta.
Bu sistem bilhassa kendini bilmez klavye kabadayılarını ister istemez doğuruyor. Genelde köşe yazıma gelen yorumları ben okumakla beraber bazen dışarda olduğum zamanlarda editör arkadaşlarımızdan yorumlarıma bakmalarını rica ediyorum. Onlar zaten ahlaksız ve suç teşkil edecek yorumları benden iyi bildiklerinden seviyesiz yorumları onaylamayıp çöpe atıyorlar. Kısaca; Seviyesiz yorum atan kişi psikolojik tatminini sağlayamamış veya kendi kendine sağlamış(!) oluyor :)
Geçen haftaki yazıma atılan, aynı veya farklı görüşler içeren her yorum için okurlarıma teşekkür ediyorum. Farklı görüşler her zaman olmalıdır ki, okurlar diğerlerinin ne düşündüğünü anlayıp doğruyu yakalasınlar. Yorumlarda okuduğunuz üzere eleştirilerde bol miktarda vardı. Ben nasıl kendi fikrimi seviyeli bir şekilde kimseye hakaret etmeden yazabiliyorsam karşı tarafta aynı seviyede kendi fikrini söylemelidir. Bu karşılıklı fikir tartışması yine seviyeli olarak birbirlerine farklı görüşler ileten yorumcularla süregeliyor. Geçen hafta ki yazıma gelen yorumlarda bir Türkiye mozaiği sergilendiğini görebilirsiniz. Bir çok farklı fikir ve düşüncedeki okur, havacılık camiası çalışanlarının kalitesine uygun seviyeli bir tartışma gerçekleştirdi.
Her hafta ayrı bir konuyu işlemeye çalıştığımı biliyorsunuz. Bu haftada yazıyı fazla uzatmadan birçok okurumuzun sıklıkla sorduğu leasing konusuna girmeyi seçtim. Bu konuda bilgi sahibi olan okurlarım yorumlarla beni ve okurları aydınlatırsa sevinirim.
THY’nin çok yakında şirket sayısını artıracağı söyleniyor. Aldığım duyumlarda THY’nin bu yeni şirket yapılanması için uzun süredir çalıştığı söyleniyor. THY’nin kurulacağı iddia edilen bu yeni şirketi; bir leasing firması olabilir. Aslına bakacak olursanız, THY’nin bu hamlesinin gerekçeleri nedir diye düşünmeden edemedim. Bu projeyi sizlere anlatmadan önce, birçok yerli ve yabancı havayollarının kullandığı bu leasing projesine bakmak lazım. Havayolu şirketlerinin filolarına katacakları uçaklar için nakit para bulmalarına gerek olmamaktadır. Çok büyük boyutta finans şirketleri, üreticilerden (Boeing-Airbus vb.) uçakları satın alıp, belirli şartlarla havayolu şirketlerine pazarlayabiliyorlar.
Uçaklar pazarlanırken iki model öne sürülüyor. Bunlardan bir tanesi, Operasyonel, diğeri ise Finansal Leasing sistemleridir. Kısaca okurlarımın daha rahat anlayabilmeleri için konuyu açmak gerekirse, Operasyonel Leasing de uçağı belirli süre için kiralar ve kullandığın kadarı kadar, genel olarak uçuş saati başına, kira ödersin. Finansal Leasingte ise yine uçağı kiralarsın ama bu sefer satın alma vaadini kullanırsın. Satın alma vaatli uçaklar için ödenecek para tabii ki operasyonel kiralama ücretinden yüksek olmasının yanı sıra vade süresine göre değişir. Örneğin; 15 sene kira ödedikten sonra uçağın gerçek sahibi olunur gibi…
Bildiğim kadarı ile THY’nin altı adet A340, iki adet A310 ve 25 adet B737-800 tip uçağı finansal kiralama metotlu olduğundan THY’nin sayılır.
Bilindiği üzere, hava taşımacılığı hızla büyümenin yanı sıra çok rekabetçi bir endüstridir. Bu endüstride rakiplerinizle rekabet edebilmeniz için filonuzdaki uçaklarınızın ortalama yaşlılığı önemli bir faktördür. Bir uçağın rekabetçi bir ortamda kullanımı en fazla 20 sene civarında seyrediyor. Yanlış anlaşılmasın, uçağın ömrü farklı bir konu olup bakımları düzgün yapıldığı müddetçe çok uzun seneler uçabilirliği vardır.
THY gibi rekabetçi ve çıtasını yüksekte tutmaya çalışan bir şirketin, yeni nesil uçaklarla rekabet ortamında olmak istemesi tabii ki doğal. Bu rekabet ortamında her geçen gün çıkan yeni uçak tiplerini yabana atıp 20 senelik uçaklarla uçamayacağınıza göre elinizdeki Finansal Leasing yönetimi ile satın almış olduğunuz uçakları ne yapacaksınız sorusu ile karşılaşmak mümkün. Bu tür durumlarda THY veya başka bir şirketin her geçen gün eskiyen uçaklarını bir leasing firmasına satması gerekmektedir.
THY’nin birlikte işbirliği yaptığı leasing firmaları tabii ki vardır. Bu firmalara bu uçakları verip kiralanmasını isteyebilir. Tabii ki bu firmalar bu işi babalarının hayrına yapacak değiller ya, onlarda bu kiralamadan paylarını alırlar. Örneğin; SunExpress örneğinde görüldüğü üzere THY, SunExpress’e uçaklarını doğrudan veremedi, uçaklarını leasing firmasına iade etti. Leasing firması ise aynı uçakları SunExpress’e kiraladı.
Peki, neden THY SunExpress’e doğrudan uçak veremedi ve aracı olarak farklı bir leasing firmasını araya soktu?
THY sadece bir havayolu şirketi olduğundan filosundaki uçakları başka bir havayoluna finansal kiralama yapabilecek profesyonel bir yapıya sahip değil. Bunu yapabilmesi için THY’nin, Leasing A.Ş. kurması gerekir. Tabii ki, bu tür leasing firmaları çok büyük ortaklıkları içerebilecek milyar dolarlık yatırımlardır. THY’nin bu işin üstesinden gelmesi için yurt dışındaki diğer leasing firmaları gibi çok büyük finans grupları ile birlikte çalışması veya ortaklıkta bulunması gerekiyor.
Böyle bir leasing firması kurma düşünceleri oluştuğunda; THY’nin önünde iki seçenek var; ya yeni nesil uçaklarla ve genç bir filoyla uçacak ki burada önündeki en büyük örnek Ryanair dir. Yeni uçak alır ve belli yaşa gelince bu uçakları satar, yenilerini alır. Büyük miktarda sipariş verebilirse çok rekabetçi fiyat alınabiliyor. Yani filosunda hem yeni hem eski uçakları uçurabilir. Bunu yaparken filosunun % kaçı mülkiyetinde ve % kaçı kiralık olacağı önemli olmaktadır. Büyük firmalara baktığımızda bu oran mülkiyet lehine gerçekleşmektedir.
Sadece yeni uçak uçurmayı planlanıyorsa, filosundaki yaşı geçmiş uçakları havayollarına veya leasing firmalarına satmak durumundadır. Burada leasing firması kurarak diğer havayollarına kiralama yöntemini de devreye sokmuş olunuyor. THY bu uygulamaya girer ise, uçağını kendi leasing firmasına satar ve kendisi oradan tekrar kiralayarak “sale and lease back” sistemini uygular.
Leasing firmalarının, portföyündeki müşterilerine göre uçak üreticilerinden daha uygun şartlarda uçak temin etmesi mümkündür.
Kurulacak leasing firması nasıl işleyecek; THY hâlihazırda teslimleri gerçekleşmemiş satın almış oldukları uçakların satın alma haklarını leasing firmasına mı devir edecek? Kurulacak leasing firması yeni uçak satın alacak mı? Yoksa THY elindeki uçakları mı leasing firmasına devredip kendine veya başka havayollarına mı kiralayacak. Nasıl bir iş planı yapılacak. Bunun için ne kadar sermaye gerekir? THY yüzdesi ne olacak? Yabancı yatırımcı % kaç kar marjı bekliyor veya vaat ediliyor? Sermayeyi nakdi mi ayni mi koyacak? O kadar çok sorulacak soru var ki. Bu sorulara cevap bulduklarında neden Türkiye’den büyük bir leasing firması çıkmasın?
Bunların yanı sıra; Avrupa’ya uçak kiralayabilir mi? Kiralama mevzuatı ne? Kısa sureli kiralama yapabilir mi? Mesela kiralama mevzuatına göre, yurtdışından yapılan iki seneden kısa kiralamalarda vergi yükünün çok olduğu söyleniyor. Yurtdışına kiralama mevzuatı ne olacak? Firma merkezi Türkiye mi olacak yoksa vergi oranı düşük bir ülke mi tercih edilecek? Bu tür özel konularda büyük hukuk bürolarıyla çalışmak şart olabilir. Çünkü uluslararası hukuk bilgisine sahip olmak gerekir. Kiralamalarda herhangi bir anlaşmazlık durumunda yetkili mahkeme neresi olacak? Bunlar tek, tek irdelenmesi gereken konular olup mutlaka irdeleniyordur.
Kısaca; THY yapmış olduğu havayolu taşımacılığının yanı sıra banka veya tüm bankaların birlikte çalıştığı ortak bir leasing firması kurabilir mi? Bence kurabilir. Bu tür bir firma kurulduğunda Türkiye’nin finans piyasası canlanır. Bankalar iş yapar, avukatlara çok iş düşer vb…
Türkiye kendi uçağını yapıp satacak deniyor. Bu projeye henüz bayağı uzak olmakla beraber ileride neden olmasın diyebiliriz. Böyle bir durumda yerli uçağımızı kim pazarlayıp satacak? İşte bu leasing kuruluşu bu iş için de devrede olacaktır.
Tabii ki bu leasing kuruluşunun mutlaka devlet destekli olması da gerekir. Uçak satma ve kiralamanın devletler arasındaki politikalar aracılığı ile hız alacağı tartışılmaz. Örneğin; Türkiye yapacağı veya kiralayacağı uçakları Türki Cumhuriyetlere, Ortadoğu Ülkelerine pazarlayabilir. (Tabii ki Türkiye’nin o şartlar oluştuğunda itibarlı bir ülke görüntüsü içinde politik gücü ve etrafında dost ülkelerin olması şartıyla.)
THY’nin bu tür bir şirket yapılanmasını başardığını düşündüğümde, işe ufaktan başlayacağını ve zaman içinde rakipleri dev leasing firmaları ile boğuşabilmesinin mümkün olabileceğine inanıyorum. THY her geçen gün eskiyen ve kendi malı olan uçakları ihtiyacı olan şirketlere kiralayıp, yerlerine yenilerini almak istediği, uyguladığı yeni uçak politikalarından belli oluyor. Bu tür bir istek oluştuğunda, Türk leasing firması, üzerinden alacaktır. THY’nin eskiyen uçaklarını ise leasing firması aracılığı ile başka ülkelere veya iç pazarda ki diğer şirketlere kiralayabilmesi mümkün olabilir.
Çok ilerde ise Boeing, Airbus vb. Fabrikaları ile anlaşıp istediği tip uçaklar için yüzlerce sipariş verecek ve aldıkları uçakları başka ülkelere kiralama metotları ile verebilecektir. Olur mu? Olur…
THY bu projesini nasıl şekillendirecek, hangi finans modelini seçecek? Hangi banka ve bankalar ile çalışacak? Filosundaki kendi malı olan uçakların yanı sıra, yeni alacağı uçakları leasing firması üstüne alıp tekrar THY’ye kiraya mı verecek. Bunların hepsini tek tek masaya yatırıp planlayacaklardır.
THY’nin bu modeli şu anda kendi malı olan yaşlanmış uçaklarını kiraya verebilmek için de cazip olabilir. Umarım, bu yeni şirketin yönetim kurulu yandaşlara iş bulmak için değil gerçekten uçak leasingleri konusunda uzmanlaşmış kişilerden oluşur. Kişilere göre makam değil makamlara göre kişiler seçilmelidir. Aksi takdirde, kirasını bile ödeyemeyecek şirketlere uçağı kaptırmak da mümkündür.
Haksızlık yapmayayım; THY, her dönem siyasilerin arka bahçesi olmuş bir şirketimizdir. Hatırlar mısınız bilemiyorum; çok eski bir yazımda, herkesin; “THY’yi yakında bir yere satarlar” dediği zamanlarda, bir yazı yazıp; “THY’nin siyasilerin arka bahçesi olduğunu ve siyasi partilerin seçim kampanyalarında maddi yardımlarını esirgemeyenlerin, yaptıkları bu tür yardımlara karşın kullanılacağından, satılmayacağını” iddia etmiştim. Hala da aynı iddiam geçerlidir.
Türkiye’de tümüyle elden çıkartılmayacak tek kurum, THY’dir. Çünkü partilere yardım edenlerin hepsi milletvekili ve bakan yapılamıyor ki… Bunlara nasıl teşekkür edilecek? Bunların aile bireyleri yok mu? Eşi, dostu yok mu? Yok, böyle bir şey derseniz; THY’nin yönetim kuruluna atananlara, -henüz Google da yasaklanmadan- bir bakın bakalım. Kim nereden ve nasıl gelmiş?
Benim, bu yapılanmayı değiştirecek gücüm olmadığına göre, THY’yi seven biri olarak bir isteğim olacak: Madem sizin taraflılarınızdan başkasına ekmek yedirmeme şartınız var, o halde lütfen yine kendi yandaşlarınızın arasından bir iki tane de olsa, havacılık sektöründe öyle veya böyle deneyimi olan birilerini almaya özen gösterin. Elemanlarınızı; uçağı sadece havada görmüş olanlardan değil de; uçağa biraz daha yaklaşmış olanlardan seçmeye çalışın.
Bu tür alım yaparsanız, torpilli alımlar şimdiki gibi göze batmaz. Çünkü Torpilli alım dendiğinde her zaman; alındığı kadronun olması gereken kriterlerine uymayan, öğrenim durumu, lisan seviyesi yetersiz olanları ve bir anda şef, müdür veya daha üst mevkilere getirilenleri kastederim.
Sonuç olarak; Aldığım duyum üzerine kurulması planlanan bu yeni leasing şirketi çok iddialı bir proje olduğundan ince eleyip sık dokumakta fayda var diye düşünüyorum.
1 Yorum
- Yorumların Sıralanışı
- Yeniden Eskiye
- Eskiden Yeniye
valla artik su haberlerin sesli okunan versiyonlarını da çıkarsanız ? daha yenilikci bir haber sitesi olursunuz . hem satirlarca yaziyi okuma zahmeti olmaz hem siz paylasmak istediginiz bilgiyi daha cok kisiye ulaştirirsiniz