İşverenler para kazanmaya odaklı faaliyetlerini sürdürürken, çalışanlar da kendi yaşamlarını sürdürmek, daha doğrusu yaşam standartlarını koruyabilmek ve yükseltmek içn için çalışıyor. Burada asıl olan; hem işverenin, hem de çalışanın birlikte kazanmasıdır. İşveren varsa; işçi ve sendika, işveren yoksa; ne işçi, ne de sendika olur.
Çalışan emeğini satarken, sendika da onun emeğinin karşılığını alabilmesi için pazarlık yapması, işin doğal olanı. İnsanların maaşı ne olursa olsun, kendilerini o rakama hemen adapte ederler. Yani, her hangi bir işçiye sorarsanız, mutlaka daha fazla kazanmak, daha müreffeh bir hayat sürmek ister. Bu onun doğal isteğidir. Ancak, bu isteğin mantıklı bir ölçüsü olması gerekir.
Hiç unutmam! Cem Kozlu, THY genel müdürlüğüne yeni gelmişti. Henüz, sektör hakkında hiç bilgisi yoktu. Ancak, imzalanacak bir toplu iş sözleşmesi onu bekliyordu. O zamanlar, dernekler çok aktifti; Toplu İş Sözleşmesi için bir anket düzenlemişler ve çıkan sonucu kendi bültenlerine yazmışlar. Cem Bey, hemen bu bülteni eline alıyor ve anket sonuçlarına bakarak, yanında duran Yusuf Bolayırlı’ya; “Yusuf bey, bu rakamlar Amerika’da ki gibi yıllık mı hesaplanmış?” diye soruyor. Yusuf Bey: – Hayır, aylık istiyorlar diyorJ
Bu komik durum, senelerce gülümsenerek konuşuldu. Bu örnekle gelmek istediğim nokta şudur; sendika, popülizmden uzak, daha bilimsel gerçekler doğrultusunda hazırlanmış bir sözleşme taslağı ile THY yönetiminin karşısına çıkmalı ve ayağı yere basan rakamlar önermeliydi. (Bugünü konuşmuyorum)
Aksi takdirde; “Çalışana sorduk, anket yaptık, çalışanlar şu kadar veya bu kadar zam istiyor bu nedenle bizler bunun arkasındayız, çünkü, biz onların sözcüsüyüz” mantığında yaklaşım sergilerseniz, sadece tribüne oynar ama sahadan yenik çıkarsınız. Toplu iş sözleşmelerinde istenilen rakamın ayağı yere basmalı ve mutlaka örneklerle desteklenmelidir. Havacılık sektörü özellikli bir sektördür. Bu sektörde çalışanlar, özel ihtisaslı, nitelikli çalışanlar olmak zorunda olduklarından, onları düz işçi mantığında göremezsiniz.
Bu nedenle, çalışanlar olarak, kimsenin dolduruşuna gelmeden, aklıseliminizle gelişmeleri izlemelisiniz. THY’nin süreci uzatmak için yaptığı manevraları çok iyi görüyor ve ne yapmak istediklerini en az onlar kadar biliyorum. Süreci uzatmak ve bu arada ilk olarak istenen ve kabul görmeyen; grev sırasında %40 oranında işçinin çalıştırılmak, çalışmanın sürdürülmek istenmesi girişiminin tepki görmesi ve tutmaması üzerine, bu sefer onları; havacılık sektöründe grev olamaz gibi son derece antidemokratik bir istek için kanun teklifi verdirmeye yönlendirdi. Alt komisyondan geçen bu teklif TBMM de geçer mi? Normalde geçmemeli, ama bizim tek parti egemenliği altındaki meclisimizde geçmesi muhtemel…
Genel kurul dedim de, aklıma geldi. Ben, sembolik hissemle THY genel kurullarında sorular sorup, bilançoyu irdelerken, hep düşünmüşümdür; bu sendika kurum olarak veya kişi olarak benim gibi sembolik bir iki hisse alsa, THY’nin genel kurulunda bilançoyu UFRS bilançolardan anlayan uzmanlar tutarak inceleyebilse, sorgulayabilse, giderler hakkında sorular sorup dileklerde bulunsa ne olur?Harika olur.
Ben nasıl bir birey olarak tüm THY yönetimi ile genel kurulda gördüğüm yanlışları, bilançolardaki anlaşılamayan noktaları, gelecekteki açılacak hatları, sponsorlukları, THY’nin ortak olmayı düşündüğü firmalarının neler getirip neler götürebileceğini tartışıp yanlışları sıralayabiliyor ve THY yönetimi ile fikir tartışmasına girebiliyorsam, onlar da yapabilir… Nerede bizde öyle sendikacılık?
Toplu iş sözleşme dönemine kadar sessiz kal, hiç icraatları eleştirme, acılan siyasi hatlara laf söyleme, sonra al eline megafonu tek taraflı bağır, çağır, küfret…
Bu goygoycu sendikacılık yapısı, THY personeline, hiç ama hiç yakışmıyor. Tam teçhizatlı ve korumalı bir orduya, yalın kılıç saldırıya geçiliyor. İşçiyiz-Güçlüyüz… Yahu kardeşim sen sıradan işçi falan değilsin. Sen özel ihtisas isteyen bir konumda çalışansın. 14.000 özel ihtisas isteyen bir konumda çalışanların temsilcisi, EASA-FAA-ICAO-IATA-ECAC- EUROCONTROL’u sadece açılımı dışında bilmezse ve bunu kamuoyuna ve siyasi arenada dile getirebilecek kadrolara sahip değilse,hükümetin düz işçi mantığında herkese aynı vermeye çalıştığı zamma hangi bilimsel gerçeklerle karşı çıkabilir ki?
Her sene THY genel kurulları yapılıyor. Arkadan konuşmak, yazı yazmakla olmaz, önlerinde çıkıp haykırmak da önemli. Gelin kardeşim, orada bağırın, çağırın ilgili ve yetkili kişilerle fikir tartışmasına girin, yöneticilerin maaşlarına, makam araçlarının yaktığı yakıta, siyasi emirle iş yapmayacak hatlara sefer konulmaları, bedava bilet dağıtmaları sorgulayın. Sonra da bizlere bilgi verin. Bırakın bu siyasi partilerin yaptığı gibi, bindirilmiş kıtalarla ağızlarda düdük, bol küfürlü yürüyüşle tribüne oynamayı. THY yönetimi bu yürüyüşten korktu mu dersiniz?
THY yönetimini korkutmak mı istiyorsunuz? Yürüyüş yaparken koyun ön sıralara üniformalı en az 50 kaptan ve pilot yürüyün bakalım. Tüm medya manşet atar. Bunların sıkıntısı bu aralar kaptan ve pilottan kaynaklanıyor. TALPA eski başkanlarından rahmetli Erkan Potukönen gibi birini bulun o bile yeter…
Protesto yürüyüşü planladınız ve yürüdünüz. Airporthaber’in çektiği 50 ‘ye yakın fotoğrafı tek, tek inceledim. THY’nin kaptanları, pilotları, kabin memurları neredelerdi acaba? Üniformasız geldilerse, bu ne korkaklık derim. Gelmedilerse; neden diye sorgularım. Fotoğraflarda bir iki tane kabin memuru gördüm o kadar. Sanırım onlar da temsilcidir.
Şimdi buradan nalına mıhına bir soru; THY’nin en çok temininde güçlük çektiği kaptan ve pilotları, resmi elbiseleri ile ön planda yürütemediniz mi? Tabii ki Hayır!
Şimdi sorum kaptanlarımıza ve kabin memuru arkadaşlarımıza… “Sizler bu toplu iş sözleşmesinden menfaat sağlamayacak mısınız?” Tabii ki Evet… Peki… Neredesiniz? Gel de TALPA eski başkanlarından rahmetli Erkan Potukönen i anma şimdi… Tek başına sendika idi… Bir işareti ile 2 gün uçakları kaldırmadı. Bu eylemde Hava-İş in başkanı yine bugünkü başkandı. Bu müthiş eylem sonucunda az kalsın küçük dilini yutacaktı. Sen senelerdir uçucu ekipleri ilgilendiren kölelikten kurtaracak olan havacılık kanununu geçirtemedin. Hala SHT 6A-50 yönetmeliğindeki yanlışları düzelttiremedin şimdi nasıl yürüteceksin onları… Bunlar sendikanın görevi değil miydi? Sendika sadece Toplu iş sözleşmesinde mi ortaya çıkar.
Sendika şimdi bu arkadaşları kınayabilir mi? Hayır. Neden? Çünkü sendika seçimlerinde en etkili ve kalabalık grup onlar. Küstürmeye gelmez yani… Bu yürüyüşe katılamamayı, çekinmenin yanı sıra, sendika yönetimine güvensizlik işareti olarak da düşünmek de olanaklı tabi…
Neyse yine THY genel kurullarına dönelim; Sendika başkanı, genel sekreteri ve şube başkanları 3 TL’ lik hisse alsınlar, gelsinler orada da mücadele etsinler. Biz hisse almayı beceremiyoruz derlerse, ben onlara THY hissesi alıp hediye edeyim.
Sayın sendika, hala 1980 öncelerindeki sendikacılığı yapmaya çalışıyorsunuz. Altınızdaki üyelerinizin sizlere aldığı arabalar son model, ama kafalarınız demode… Arabalarınızı değiştiremeyeceğinize göre, bari kafalarınızı güne adapte edin. Çim sahada çivili krampon larla oynamaya çalışıyorsunuz. Saha ıslak ondan kayıp düşüyorsunuz.
THY’nin stratejileri, ileride neler yapacakları, genel kurullarında açıklanıyor. THY’nin 2011 bilançosu elinizde mi? 2011 bilançosunu inceleyebildiniz mi? Personel giderleri, yönetici maaşları, yönetim kurulu maaşları her şey orada tartışılıyor. Bak şimdi kafaya taktım. Pardon, gerçekten siz neden THY Genel Kuruluna gel(e)miyorsunuz?
Genel kurullarda, karşınıza çıkmıyorlar diye kapris yaptığınız THY Yönetim Kurulu Başkanı, yönetimi, denetimi ve hükümet yetkilisi orada… Megafonsuz konuşabiliyorsanız, gelin yüzlerine haykırın, sizleri bir tek benim alkışlayacağımdan emin olabilirsiniz. Megafonsuz konuşamıyorsanız, yine olur. Ben hazır gitmişken; THY’deki çalışanlar adına, edeceğiniz ricayı kıramam ve ne sormak istiyorsanız hepsini sorar kayda aldırırım.
Kısıtlama yok, istediğiniz kadar konuşabilir ve gelecekteki toplu iş sözleşmesini onlara hatırlatarak 2011’de yapılan 2012’de yapılması planlanan yatırımları, siyasi hat açılımlarını, sponsorluklarını eleştirebilirsiniz. Bakın, bu sene toplu iş sözleşmesi görüşmelerimiz var, sevgili yönetim diye başlayıp 14.000 çalışanımız adına sizden zam talep edeceğiz. Buna hazırlıklı olun.
Yatırımlarınızı, ortak olacağınız şirketlere ayıracağınız bütçeyi bir kez daha gözden geçirin! diyerek tartışma yaratabilirsiniz.
Şimdi de gelelim; THY-Hava-İş arasındaki son duruma;
Bildiğiniz ve takip ettiğiniz üzere, THY’nin zaman kazanma adına yapmak istediği abidik gubidik işler yargıdan döndü. Yakında Hava-İş grev kararını asmak zorunda… Kararı asmak demek, grev yapmak demek olmuyor. Bu arada THY bir şekilde bir milletvekili aracılığı ile Havacılık sektöründe grev ve lokavt yasağı getirtmek için düğmeye bastı. Yakında TBMM de bu kanun teklifi görüşülecek. Aynı THY genel kurullarında olduğu gibi, Kabul edenler-Etmeyenler… Kabul edilmiştir… Bu klasikleşmiş oylama şeklinde matematikte 4 işlem bilenler ve ileri demokrasi(!) dersi alanlar neticeyi tahmin edebilirler. O zaman ne olacak? Tak sepeti koluna, herkes kendi yoluna… Ne toplu iş sözleşmesi kalır ne de sendika… Bu teklifi TBMM’ye götüren parti vekili pardon milletvekiline sendikamız laf atıp Kütük mü ne diyor. Çok ayıp çok…
Lafı söyleyene değil söyletene bakmayı ne zaman öğreneceksiniz siz bakayım.
Diyelim ki; Bu yasa bir şekilde geçmedi( %1 ihtimal) Olur mu? Olur… Sendikada mecburen greve başlattı… THY kendi silahı olan Lokavt’ı uygular mı? Olanaklı değil… Peki, THY’de grev başladı ve lokavt uygulanmıyor. İşveren bir yazılı bildiri ile; “isteyen gelsin çalışsın” dedi… İşte zurnanın zart, zurt dediği yer orası olur.
Ne mi olur? Bu olasılığı düşünmek bile istemiyorum… Düşünmek istemememin sebebi; Ne olacağını çok iyi bildiğimden dilimin varmaması… İleri demokrasinin(!) yaşandığı ülkemde bu kanun teklifinin geçmesi bile bu olasılıktan iyidir.