featured

THY’DE İKTİDAR SAVAŞLARI BÖLÜM 7

18 Nisan 2005 günü yapılan THY Genel Kurulu, Abdurrahman Gündoğdu’nun gidişi ile sonuçlanmış, Candan Karlıtekin, Hamdi Topçu ve Temel Kotil arasındaki mücadeleninin startı verilmişti.Yani, Gündoğdu gitmiş ama kavga bitmemişti. Tam tersine daha büyük kavga şimdi başlıyordu. Kotil, Genel Müdürlüğünün ilk günlerinde makamının hakkını vermeye çalışıyor, “patron benim” imajını kabul ettirmeye çalışıyordu. Muhatapları ise “sen öyle zannet” diyerek bıyık altından gülüyorlardı.

Gündoğdu gitti, operasyon başladı.

Genel Kuruldan sonra üst yönetimde operasyon başlamakta gecikmedi. THY’nin bağlı olduğu Maliye Bakanı Unakıtan şirkete damgasını vurmakta kararlıydı. İlk hedef Personel Başkanlığıydı. 2003 yılından itibaren yıllarca beraber çalıştığı arkadaşlarının kapıya konulması yeni yönetime  yol gösteren, yardım ve kolaylık sağlayan  Tuncer Tüzmen topun ağzındaydı. 10 yıldan daha fazla süreyle Personel Başkanlığı yapan Tüzmen görevden alınacaktı.Yeni yönetime yaptığı hizmetlerin(!) karşılığında “kaydırma” formülü uygulanacak, başka bir başkanlığa atanacaktı. Gündoğdu’nun adamı Genel Satınalma Başkanı Emin Karaköse’nin ipi çoktan kesilmiş, böylece Tüzmen’in kaydırılacağı Başkanlık bulunmuştu. Kotil’in içi rahat değildi. Güvendiği yöneticilerden birine Tüzmen’i sordu. “Tuncer beyin bir defosu var mı? Biliyorsun Satınalma  paranın döndüğü yer..” diye konuştu. Muhatabı “Vallahi Personel Başkanlığında akçeli pek birşey olmadığı için geçmişe dönük değerlendirme yapamam. “diye cevapladı.

Ne yardan ne serden geçen Tüzmen

Karar verilmişti, Tüzmen çağırıldı Personel Başkanlığından alınarak Genel Satınalma Başkanlığına atanacağı söylendi. Tüzmen bozulduğunu belli etmemeye çalıştı ama Personeli bırakmaya da pek    niyeti yoktu. Son bir hamle yaparak ilginç bir teklif sundu:”Ben yine Personel  Başkanlığında kalayım  ama Satınalma’ya da vekalet edeyim.” Hala anlamamıştı, yönetim yeni Personel Başkanını bulmuş makamı boşaltmaya çalışıyordu. “”Sen bilirsin” cevabını duyunca emekli edileceğini anladı ve Genel Satınalma Başkanlığını kabul etti. Karaköse Teknik Genel Müdür Yardımcılığına Güvenilirlik Mühendisi olarak atandı, Tüzmen de Genel satınalma Başkanı oldu. Yeni Personel Başkanı olarak ise Kemal Unakıtan’ın danışmanlarından Ömer Faruk Öztürk göreve başladı. Maliye Müfettişi olan Öztürk, rivayete göre 28 Şubat sürecinde Batı çalışma Grubunun raporu doğrultusunda Başmüfettiş yapılmamıştı.

THY’yi dava eden Özel Kalem Müdürü

Kotil 2 senedir içinde bulunduğu yapıyı bu kez en tepeden görmeye başlamıştı. Kendine göre sağlam    bir ekip kurmaya çalışıyordu.İlk icraatı ise, Özel Kalem Müdürü atamak oldu. Refah Partisi İl Başkanının özel kalem müdürlüğünü yapan Fahri Yasin Şener, Kotil’in özel kalem müdürlüğüne getirildi. Tarihin  garip cilvesine bakın ki, birkaç yıl sonra Şener THY’den atıldı. Şener atıldıktan sonra, yine THY’den çıkartılmış olan ve bazı internet sitelerinde THY’ye muhalif yazılar yazan bir Avukata koştu. THY’de olup bitenlerin en yakın tanıklarından olan Şener, kendisini işe alan, makam sahibi yapan Kotil’i mahkemeye vermiş ve 10 maaş  tazminata hak kazanmıştı. Duyanlar ve okuyanlar garipseyebilir ama Yeni THY’de bunlar normaldi, ebedi dostluk ve vefa yoktu. “Esnek çalışma sistemi” geçerliydi, güç dengelerinin  değişimine göre pozisyonlar ve ilkeler esnetilebilirdi. Geçmiş bölümlerde bunun birçok örneğini paylaşmıştık. Şener daha sonra iki kez AKP’den İstanbul 1. Bölge Milletvekili adayı oldu. Ancak alt sıralardan aday gösterildiği için seçilemedi.

İspiyoncular klavye başına !

Bu arada Gündoğdu’nun gidişi ile şirkette üst yönetim kademeleri için değişim beklentisi, perde arkasından iş tutmayı seven bazı kifayetsiz personel için yeni bir umut doğurmuştu. Klavyenin başına oturanlar, niteliklerine, geçmişlerine ve çaplarına bakmadan, Yönetim Kurulu Başkan ve üyelerine düzenli olarak mailler atıyor, başta kendi amirleri olmak üzere şirket yöneticilerini ispiyonluyorlardı. Temel ilke, çamur at, izi kalsındı…Asıl düşündürücü olan  ise, ciddi bir kişilik bozukluğuna işaret eden    bu davranışların mail atılan yöneticilerce hoş görülmesiydi. Yönetim katı, bu masrafsız ve maliyetsiz ispiyon mekanizmasından son derece  memnundu. 2 yıl önce THY teslim alındığında başlayan bu mekanizma, yeniden alevlenmiş ve şirkette ihbar mailleri havada uçuşmaya başlamıştı. Bazı  Yönetim Kurulu üyelerinin ciddiye alıp işlem  yapılmasını istediği ihbarlar asılsız ve dayanaksız çıksa da, bu yönetim anlayışı hep gündemde kaldı.

Kavganın büyüğü Ticarette

Şirkette asıl kavga Ticarette yaşanıyordu. Karlıtekin’in has adamı, daha önce bir charter firmasında beraber çalıştıkları Kadir Fazlı Danışman, Hamdi Topçu’nun yakın takibindeydi. Almanya’da bir acenta ile etik dışı ilişkilere girdiği iddia ediliyordu. Topçu her hafta artık rutin hale gelen yurtdışı seyahatlerinden birini Almanya’ya yaptı. Gereken bilgileri topladı ve Kotil’i harekete geçirdi. Danışman görevden alınacaktı. Haziran ayı geldiğinde prosedürel işlemler bitmiş, Danışman istifa etmek zorunda kalmıştı. Danışmanın istifasını THY 20 Haziran 2005 günü şu şekilde duyurmuştu: “THY Genel Müdür Yardımcısı ( Ticaret ) Kadir Fazlı Danışman, kendi isteğiyle THY’deki görevinden ayrıldı. Danışman, sektörde daha iyi koşullarda çalışma imkanı bulduğu için ayrılma kararı aldı. ” Duyuruyu okuyanlar gülsünler mi, 70 küsur yıllık bayrak taşıyıcı şirketin haline ağlasınlar mı bilemediler. Sektörde en iyi imkanları sunan THY’yi bırakıp giden bir üst düzey yöneticiye ilk kez şahit oluyorlardı. Bütün kariyerini henüz 2 yıldır çalıştığı ve tepeden inme  atandığı THY’de yapan Danışman, bu geçmişi ile “daha iyi şartlarda” iş bulmuştu. O   sırada sektörde, henüz emekleme safhasında olan ve Sabancı’nın kontrolüne geçmemiş Pegasus ve kendi yağıyla kavrulan Onurair dışında ciddi bir alternatif bulunmadığını da not düşelim.

Kotil “Genel Müdür benim!”

Danışman’ın gönderilişi Kotil’in kendine olan güvenini artırmıştı. Bazı yöneticilerle yapılan bir    toplantıda Yönetim Kurulu Başkan Vekili Topçu’nun talimat verir tarzda söze girmesine tepki göstermiş ve “Bir dakika, burada Genel Müdür benim !” diye tavır koymuştu. Bu tepkiye “Tamam , onu biliyoruz.” şeklinde cevap veren Topçu, bu ittifakın uzun süreli olmayacağını bir süre sonra görecek ve Karlıtekin gittikten sonra Kotil’i hedef tahtasına koyacaktı.

 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir