Son haftalardaki gelişmelerle birlikte, sektörde hava ısınmaya başladı. Ardı ardına düzenlenen sempozyumlarda, toplantılarda yapılan biri birinden ilginç konuşmalar ve anlamsız gruplaşmalar gündeme damgasını vurdu.
Kurumsal kimlikler, o kimliği temsil etmekle görevlendirilmiş kişilerin isimlerinin arkasında kalıyorsa, burada durup biraz düşünmek gerekiyor. Genelde bir bayana;” Hanımefendi, bu elbise size çok yakışmış” ya da; “Ne kadar çekici ve güzelsiniz” gibi sözcükler, onların egosunu okşuyor ve mutlu ediyorsa, biz erkeklerin de yaptıkları işlerde, “Sizin zamanınızda”,”Siz olmasanız” ve ”Sayenizde” gibi sözcüklerle başlayarak gelinen noktayı abarttığınızda; karşınızdaki insanın dudaklarında hafif bir gülümsemeyle karşılaşırsınız.
Evet, işte arzu ettiğiniz konunun çözülebilmesi için bu sözcüklerin ardına isteğinizi sıralıyabilir ve yine son sözcüğünüzü; “Arz edebildim mi efendim?” diye bitirebilirsiniz. İnsanları, insanlar yönettikleri sürece bu sistem geçerlidir. Hele bu insanlar Türkiye’de ise, bu saptamam %100 e yaklaşır. Biz Türklerin bu aşırı iltifat(!) etme kültürlerinin genetiğimizle bir ilişkisi olup olmadığını araştırmak gerekiyor.
TÖSHİD bu konudaki kurumsal liderliğini korumaya devam ediyor. Geçenlerde en büyük tirajlı tüm gazetelerde koskoca bir teşekkür duyurusu yer aldı. Başbakan, Ulaştırma Bakanı ve Ali Arıduru adına verilmiş bu duyuruda; DHMI Genel MüdürüOrhan Birdal’ın adı nedense yoktu. Sanırım kendisinin sektöre pek yararı dokunmuyor(!). Sektörün patronlar kulubü TÖSHİD, bir yemek düzenleyerek yapabileceği teşekkürü, neden bu kadar büyük çapta bir organizasyona dönüştürme gereği duymuştur? Merak konusu…
Bu duyurudan sonra; “İsteyecekleri devlet desteği, mutlaka çok yüksek boyutta olmalı” diye düşünmeden edemedim…Yoksa, kurumu temsil etmekle görevlendirilmiş bazı yöneticilerin, aşırılık(!) özelliği mi depreşmişti?…
Bu ilandan sonra, kendisine “Bu ilan konusunda ne düşünüyorsunuz?” diye soru sorduğumda Ali Arıduru; “Yakında kokusu çıkar” diyerek esprili bir cevap vermişti. Buna karşın Arıduru’nun yüz ifadesinde Başbakan ve Bakanla aynı metinde yer almanın verdiği büyük memnuniyeti okumak olanaklıydı. Evet, evet hedef tam 12’den vurulmuştu…Bu konuda içleri rahat olsun…
Aslında; sektöre yapılan vergi ve yakıt indirimi gibi destekler, bu ülkenin yurttaşları olarak bizim verdiğimiz vergilerden karşılanıyor. Biz Türk vatandaşları olarak, buradan kaynaklanan vergi açığını bir şekilde başka yerlere eklenen vergilerle ödüyoruz. Bu nedenle, TÖSHİD’den bir ricam var; 2003’den bu yana havacılık sektörünün vergi yükü hükümet tarafından hafifletilmiş, oluşan bu açık, vergi ödemelerimizle karşılanmak durumunda kalınmıştır. Bu nedenle, Türk halkına da aynı gazetelerde aynı şekilde teşekkür edilmesi gerekmektedir.
Gelelim ikinci önemli konumuza: SHGM, 21 Ekim 2010 tarihinde “Türk Sivil Havacılığında “Dün, Bugün ve Yarın” isimli bir sunum gerçekleştirdi. Bu sunumda, yine her zamanki ticari boyut ve sözde denetlemeler ön plana çıkartılarak rakamlar, rakamlar ve yine rakamlar ortaya kondu. “Vay efendim, şu kadar hat açılmış, şu kadar yolcu taşınmış, şu kadar ikili anlaşma yapılmış, şu kadar Sana-Safa yapılmış…” Rakamlarla konuşmak en sevdikleri iş olmasına karşın; sanırım nicelikle nitelik arasındaki farkı ya bilmiyorlar veya karıştırıyorlar. Ali Beyin, özellikle denetim için söylediği rakamlar niceliği, gerçekler ise niteliği gösteriyor. Ben ve benim gibi düşünen insanlar, SHGM’nin sunduğu bu rakamların gerçek olmadığını söylemiyoruz sadece nitelik eksikliklerinin üstünde duruyoruz. Sapla samanı bir ayırd edebilseler, çok güzel olacak.
Öte yandan, çok üzüldüğüm bir diğer konu ise; SHGM adına Ali Arıduru’nun yaptığı bu sunuma ve gösteriye katılan sektörün en üst seviyesindeki yönetim kadrosunu, şimdiye kadar yapılan en müthiş, en mükemmel ve sektörümüz için çok yararlı olduğuna inandığım TALPA’nın düzenlediği; “Hava Hukuku Konferansında” görememek olmuştur. Anlaşılan; bu konferansa gelmeyerek, hava hukuku konusunda herşeyi bildiklerini ima ettiler..!
TALPA, büyük harcamalar yaparak, 2 tam gün süren müthiş bir konferans düzenleyecek, dünyanın her yerinden, her branştan konuşmacı getirecek ve Dünya ve Türk sivil havacılığı masaya yatırılıp soru-cevap şeklinde irdelenecek, kaza kırım uzmanları, hukukcular, pilotlar, doktorlar-bilim adamları konuşacak ve sektörün lokomotifiyim diyen SHGM-DHMI’den bir Allahın kulu ve sektörün patronları orada olmayacak.
Hem de hepsi davetliyken…(Talpa’da otoriteler tarafından sivil havacılık akademisi gibi Tu-kaka ilan edildi sanıyorum.) Sektörün,çalışanları(!) temsil eden sivil toplum örgütleri ile otorite ve yandaşları(!) arasında kakafoni(uyumsuzluk) oluştu.Hadi Hayırlısı diyelim…
Evet, yorumlayın lütfen!
İki haftadır, raporlama ile ilgili şikayet e-postalarını okuyucularıma sunuyorum ve yine iki haftadır sürekli raporlama kültürü, yani Just Culture konulu örnekli yazılar yazıyorum. Bu konu, aynı zamanda anket haline getirilip sektördeki profesyonellere de sunuluyor ve çıkan sonuçta; bu kültürün bilindiği, ama, korkudan kimsenin rapor yazamadığı ortaya çıkıyor. Ve birileri Türk sivil havacılığının çok emniyetli ve güvenli olduğunu söyleyerek, sunum üstüne sunum yapıyor.Kime inanacağız?
TÖSHİD Başkanı İzzet Tükenmez’den bir sempozyum düzenlenmesini ve bu sempozyumda; sektörün çalışanları ile sektör yöneticilerini, kuralları yazanları ve patronları bir araya getirip, karşılıklı tartışma olanağı sağlanmasını istemiştim. İzzet Tükenmez, “Tabii, ben de aynı şeyi düşünüyorum ve mutlaka gerçekleştireceğim” diye söz vermişti.
Hani nerede kaldınız İzzet bey?
Çıkalım er meydanına, ünvanları bir tarafa bırakalım ve kendi aramızda tartışalım. Bundan sektör kazançlı çıkacaktır.
TÖSHİD’in verdiği gazete ilanında, Ali Arıduru’nun Eurocontrol Başkan Yardımcılığına getirildiği yazılmış. Bir kere, Eurocontrol’un sitesine girdiğinizde General Director, yardımcısı ve altı Director (Başkan) dışında üst yönetim kadrosu yok. Eurocontrol üst yönetimine tavsiye kararları alan PCC (Gecici Konsey Koordinasyon Komitesi) aldığı kararları PC’ye sunuyor. Bu PC komitesinde bir başkan ve üç yardımcı bulunuyor. Henüz resmi bir değerlendirme yapılmamasına karşın, bu PC deki yardımcılıkların 4’e çıkartılıp Türkiye adına Ali Arıduru’nun onore edilmesi düşünülüyor(!).
TÖSHİD in verdiği gazete ilanında; Ali Arıduru nun Eurocontrol Başkan Yardımcılığına getirildiği yazılmış, Eurocontrol’un yapılanmasını bilmeyenler, bu yanlış bilgi üzerine Ali beyin gerçekten ikinci adamlığa getirildiğini sanıp yanılgıya düşebilir.
Koskoca TÖSHİD’in Eurocontrol’un işleyiş tarzını kavrayamaması ne kadar acıdır.
Ayrıca Eurocontrol’e 1989 yılında üye olan Türkiye’yi, anımsadığım kadarı ile 1995 senesinde Sivil Havacılık Genel Müdürü Kayhan Kabadayı, Yönetim Komitesi Başkanı olarak temsil etmişti. Kısaca; bu bir ilk değil.
Henüz öneri olan ve resmileşme süreci bile başlamayan, SHGM’nin tarihinde ilk olmayan bu öneriyi, tam sayfa gazete ilanları eşliğinde sunan TÖSHİD, görev resmileştiğinde bu sefer tüm gazetelere tam sayfa ile değil iki tam sayfa eşliğinde Türkiyeye duyurmasını beklemekden başka çare yok. Bu son derece duyarlı davranışlarından ötürü başkan İzzet Tükenmez ve yılların değişmez genel sekreteri Musa Alioğlu nu kutlamak gerekir.
Değerli okurlarım;
JAA’ın tarihe karışıp, yerini EASA’ya bıraktığında; JAA’ye tam üye olan Türkiye’nin, AB üyesi olmadığı için EASA’ya kabul edilmediğini biliyoruz.
Bizim gibi JAA’e asil üye ülkelerin, Türkiye dışında tamamı (bir kısmı eski, bir kısmı sonradan) AB üyesi olduklarından veya yapıldıklarından, bizden başka EASA üyesi olmayan hiçbir JAA üyesi ülke kalmadı. Avrupa toprakları dışında olmasına karşın Kıbrıs Rum kesimi bile AB, dolayısı ile EASA üyesi yapıldı.
JAA’de; Avrupa standartlarına uygunsunuz diyerek bizi asil üye yapmak, sonra onu iptal edip, neredeyse aynı kurallarla EASA’yı kurmak, sonra da bizi diğer JAA üyesi tüm partnerlerimizden ayrı bırakıp, AB üyesi olmayan giremez demek de neyin nesi oluyor?
Bu haksızlığı dile getirip; “Sen beni AB’ye almasan da JAA den oluşan müktesep hakkımı korumalı ve beni EASA’ya mutlaka almalısın” diyerek, mücadele veren oldu mu acaba?
Avrupa bizi AB sürecinde; “Size imtiyazlı üyelik verelim, şimdilik idare edin” tarzı yaklaşımlarla nasıl oyalıyorsa bu havacılık konusunda da aynı sistemi uyguluyor. EASA olmayın, ama size arada sırada ECAC ve Eurocontrol de minik görevler veririz, sizler de onla avunur gidersiniz tarzı yaklaşımları Türkiye’nin hak etmediğini düşünüyorum.
EASA resmi üyesi olmadan verilecek bu tür ve benzeri her görev, sadece kandırmaca olup abartmamak gerekir.