- 30 Ağustos’un 102. Yılı: Bir Milletin Küllerinden Doğuşu
- Rüzgarı Fırtına Diye Satan Kiralık Çapsız Kalemlere…
- Sektördeki Kirli Oyunlar: Şarlatanlara Karşı Mücadele Devam Ediyor
- Sefa İnan’ın Mirası: Doğruluğun Cesur Savunucusu
- Havacılık Sektörüne Karanlık Oyunlar: Gerçekler Ortaya Çıkacak
Değerli Okurlar,
30 Ağustos Zafer Bayramının 102. yılını büyük bir coşkuyla kutladık. 1919 yılında başlayan kurtuluş ve istiklal mücadelesi, 30 Ağustos 1922’de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başkomutanlığı ile nihai zafere ulaşmıştır. 30 Ağustos ruhu bir milletin esareti ve boyunduruğu tüm imkansızlıklara ve büyük yokluklara rağmen yıkarak, bağımsızlık iradesini büyük bir cesaret ve mücadeleyle tüm dünyaya ilan ettiği gündür. Büyük liderliğin ve cesur kahramanlıkların üstün mücadele ile bir milletin tekrar küllerinden doğuşu, cihana meydan okuyuşudur. Onları her daim rahmet ve minnet ve gururla anacağız. Üzerine bastığımız toprakların ne büyük bedeller ödenerek kazanılmış bir vatan olduğunu asla unutmayıp unutturmayacağız.
Varsın birileri sarıldıkları koltuk ve makamlardan elde ettikleri menfaatlerle, varsın kimileri de dış hazineler ve kayıt dışı kaynaklarla memlekete ihanetle kısa ömürlerini, esiri oldukları saltanatlarda zevkle geçirdiklerini saysınlar. Atanmış seçilmişlerle, seçilmiş atanmışların kendi içindeki kısır döngüsü bu ülkede zaten 100 yıllardır hep truva atları koşturdu. Yeri geldi parti oldular, kimi zaman sermaye olup ekonomiyi yıprattılar, cemaat ve tarikat hücrelerinde isyanlar, kargaşalar ve karanlık cinayetlerle darbe sofraları kurdular.
Zihniyet değişmesin, statüko her dönemde her koşulda korunsun, muktedirler istedikleri gibi hep at koştursun diye kurulmayan tezgâhlar, oynanmayan tiyatrolar kalmadı. Kendi değerlerinden uzaklaştırılmış, cahil köhne egolu bir yönetim kafasıyla baskı ve adaletsizlik kanıksatılarak devletle vatandaş düşmanlaştırılmaya çalışıldı. Aynı sınıfların kendi içinde dahi bölünerek tahammülsüz bir savaşın içine sürüklendiği fırsat ve menfaat kavgalarının tüm dava ve emellerin önüne geçtiği çağlar yaşandı. Trafikte her an silah çekilebildiği, mahsun bir kadının her an bir sokak ortasında infaz edilebildiği bir ülkeye döndük.
Herkesin ahlaksızlıklardan ve haksızlıklardan dert yanmasına rağmen kendi vicdanındaki sesi ve ahlakındaki çelişkiyi asla sorgulamadığı zamanlardayız. Yapanın yanına kar kaldığı, yalanlardan, yalandan yere şikâyet etmekle, kendi ahlaksızlığını başkalarının ahlaksızlığı ile örtmenin maharet sayıldığı bir dönemdeyiz. Ne sivil toplumu ne siyaseti ne de cemiyet hayatı kendini bile bu kirli akıştan ve ahlaksız çöküşten maalesef koruyamadı. Çünkü ne saydamdılar ne de gerçekten samimi.
Hedeflenen bir topluma onlarda bulundukları köşelerden sadece birer koca gedik açtılar toplum sivil inancına ve inisiyatifine pranga oldular. Ne Milliyetçisi mutlu şimdi ne de Atatürkçüsü ne sosyalisti umutlu şimdi ne de muhafazakarı. Çünkü bizi bize düşman ettiler, tek bir düşmana, tek bir maksada ortak bir inanmışlıkla savaşan, mücadele eden 1919 yahut 30 Ağustos ruhu öldürmekti planları. Çok partili sistemden türeyen kriptolarla, yıllar içinde etnik ve sosyal kutuplaşmalarla devam eden yoksulluk ve umutsuzluk giderek büyüyen bir virüs içimize işledi. İç kavgalarla ve ekonomik kaygıların kamçıları bu milletin 100 yıldır hiç ama hiç sırtından eksilmedi.
Artık sadece gücünü korumak, her ne pahasına olursa olsun daha azgınca gününü yaşamak dışında hedefi olmayan, kendi içinde veya dışından yaratılan suni gündemlerde kaybolan, potansiyeli ve enerjisi kaynak israflarıyla sürekli heba edilen, gözü yurt dışında, aklı kısa yoldan köşeyi dönmekte olan bir garip toplum yarattık. Kısacası sağı yalan, solu yalan, ortada fakir ve fukara biçimde dolanan milyonlarca çaresizlik ve umutsuzluk yaydık sokaklara.
Ülkesine karşı umudunu, sevgisini ve inancını kırmaya çalışanlara inat, tüm hainlere ve zalimlere inat, her zaman her koşulda memleketine sahip çıkacak, küllerinden tıpkı Çanakkale’deki gibi, Sakarya’daki gibi nice isimsiz kahramanlarla tarihe geçerek yeniden doğacak, kanındaki feraseti ve yüreğindeki cesareti fark ederek silkeleneceğimiz günlerin umuduyla…
RÜZGARI FIRTINA DİYE SATAN KİRALIK ÇAPSIZ KALEMLERE…
Havacılık Sektörü ’nün uzun yıllar bir emekçisi ve bir sivil toplum yöneticisi olan babam Sefa İNAN önce AİRPORTTV ardından AirlineHaber kurucusu olarak havacılık sektörünün ilk sektörel medya kurucusudur. Uzun yıllar UTED dergi ve yayınlardan mesleğinin ve meslektaşlarının sorunlarını cesurca dile getiren, gündemde tutan en cesur kalemlerden en yiğit yüreklerden biriydi.
Ömrü vefa ettiğince asla hiçbir menfaate ve çıkara eğilmemiş, kimseden korkmadan çekinmeden her doğru bildiğini söylemiş bir dobra adam olarak hafızlara kazınmış biriydi. Şahit olduğum ömrü boyunca her zaman haksızlıkların ve hukuksuzlukların mücadelesini vererek kendini havacılık camiasına adamış bir adamdı. Ölümünden birkaç saat önce bile o haftaki köşe yazısının kaygısında telaşındaydı. O muktedirlere boyun eğmemiş çakma çıkışlara, şantaj haberlere asla tevessül etmemiş bir adamdı.
Son zamanlarda sektörle alakasız saçma sapan yazılar ile algı yönetimine uğraşan ne sektörü ne mesleği ne siyasi ve toplumsal duruşu belli olmayanların kendini sektörün uzmanı, hatta ve hatta en eski mihmandarı olarak ileri gidecek kadar cahil.
Yıllardır sektörün kanını emerek beslenen, kimi neye satsam, kime nasıl çamur atsam da gündem olsam, sonra tükürdüklerimi yalasam yıkasam da aklanmasam deseniz de… siz sektörün yüz karası en utanç verici şarlatanlarındansınız. Dün iktidarda olan muktedirlerin kuyruğunda önüne atılacak bir kemik için salyaları ile gezenler bugün kendileri gibi çakma bir cenahtan güya muhalefet ediyorlar. Her abi abla dedikleriyle muhabbetleri menfaatleri kesilene kadar.
Bu sektörün uzunca yıllardır takipçisi ve okuru olanlar kimin kim olduğunu çok çok iyi biliyor. Kimlerin nerelerden nemalandığını kimlerin kucağından hangi dönemde dolaştığını çok çok iyi biliyor.
Yıllar önce kurulan Airport TV’de yönetim kurulu başkanlığı, uzunca bir dönem yayın ve haber sunuculuğu yapmış duayenin yokluğunda ahkam kesenler. Haddinizi bilin. Çapınız kadar atıp tutun. Sizin ne renginiz belli ne niyetiniz. Biz hukukun ve kanunların bize tanıdığı ölçüde adabımıza ve edebimize yakışan şekilde bu sektörün ilklerini yaşatmaya ve kalitesinden dürüstlüğünden ödün vermeden en doğru ve objektif habercilikle hizmete devam edeceğiz.
Öyle sağa sola yalan yanlış havlamalarla mağduru oynayan, kendini sektörün şövalyesi ya da ilkleri gibi pazarlayanlar bilsinler ki bu sektörde hiç yaşanmamış çok karanlık ve utanç verici geçmişlerini birileri tekrar kurcalarsa insan içine çıkamazlar.
Geçmişten günümüze vakti olanlara birkaç link bırakıyorum. Kimin ne olduğunu bir de buradan okusunlar…
Sabah gazetesinin arşivinden: https://arsiv.sabah.com.tr/2006/12/15//gun101.html
Dünyada 187 uluslararası gazete ve TV’lere manşet olan Sefa İnan’ın haberini linki tıklayarak okuyabilirsiniz.
https://www.airlinehaber.com/thyde-iktidar-savaslari-bolum-12/
Hepinize sağlık ve huzur dolu haftalar diliyorum…
Tolga bey, bahsettiğiniz zat meydanı boş buldukça atıp tutuyor. Gerçekten adam
yalan yanlış haber yapmak ve sağa sola saldırmaktan başka bir iş yapmıyor. Hele hele konu THY ise adamın ağzından resmen salyalar akıyor.Kaleminize sağlık.Arada sırada haddini bildirmek gerekiyor. Çokta güzel bildirmişiniz. Saygılar.
Sefa hocanın haberine nasılsa vefat etti diye sahip çıkan gasteci şimdi de açıkça korsan yayın yapıyor. Ama Tolga beyi unutmuş herhal. Dersini vermiş Tolga bey. Tebrikler. Bu arada bir soru sorayım o korsan arkadaşa. İyi Partiden istifa ettikten sonra CHPye geçtin mi? CHPde kabul görmeyince 2 ay önce oradan da istifa etmek zorunda kaldın mı? Açıkla bilsin havacılık alemi.
Tolga bey sizi ilk yazdığınız günden beri okurum. Hiç bu kadar ağır yazmamıştınız. Haksızlık karşısında bence hafif bile yazmışsınız. Havacılığı bu mikroplardan temizlemek şart oldu. Sayın Ahmet Bolat ve THY yöneticilerini de kutluyorum. Sonunda bu mikroplara anlayacakları dilden karşılık verdiler.