Sektörde gerek otoriteler, gerekse şirket yöneticileri olsun, kime sorsanız; yaptıkları hizmetin kusursuz olduğunu ve kurallara tam uyum içinde çalıştıklarını söylemektedirler. Kısaca kimse; yoğurdum ekşi dememektedir. Ancak, sektörü sadece şirket yönetimleri ve otoriteler olarak görmemek gerekir. Bu sektörün içinde, her branşın mutfağında çalışanlar da var.
Soruyu bu sefer çalışanlara sorduğunuzda tam tersi cevaplar almaktasınız.
BBP yönetimi; merhum başkanları Muhsin Yazıcıoğlu’nun yaşamını yitirdiği helikopter kazası ile ilgili rapora itiraz edip, yabancı bir ekip oluşturmakla kalmadılar, şimdi de Cumhurbaşkanı’na kadar çıkıp bu kaza-kırım komisyonunun verdiği kararların yetersiz olduğunu, Devlet Denetleme Kurulu’nun bu konuyu araştırmaya davet edilmesini istiyorlar. Sonuçta, bu istek kabul görüyor.
Buradan anlaşılan; SHGM’ye karşı bir güvensizlik hakim. Şimdi birileri de Isparta kazası veya ileride olası bir kaza için, Cumhurbaşkanı’na çıkar da aynı isteklerde bulunursa, ne söyler merak ediyorum.
DDK kaza kırım komisyonu mudur?
Şimdiki büyük sorunumuz ise; dengesiz büyüme ve alt yapısal sorunlarımızın uçak sayılarının artışına paralel olarak artması sonrası, kendini iyice belli eden rötarlara sebep olmasıdır. Bu konu ile ilgili son aylarda konuşmayan kalmadı. Pilotlarımız; havada boşa atılan turlardan, havayolu şirketlerimiz; fazla yakıt yakmanın yanı sıra, yolcularına karşı zor durumda kalmaktan şikayetçi. Yolcuların ise iş ya da özel seyahatleri, burunlarından gelmekte ve yetişmek istedikleri yerlere zamanında yetişememenin üzüntü ve şikayetlerini sıklıkla dile getirmektedirler.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım; 25 Mart 2010 tarihinde, sektördeki tarifeli sefer yapan şirketleri, havalimanı işletmecileri ve SHGM ve DHMI Genel Müdürleri ile bir toplantı düzenledi. Konu: Rötarlar.
Bu, çok geç kalınsa da olumlu olarak değerlendirilmesi gereken toplantıda; geçen hafta yazdığım ve yurt dışı örneklerini verdiğim, inişteki uçaklar arasındaki 8 mil mesafesinin azaltılması, RNAV uygulamalar ve smart projesi tekrar gündeme getirilmiş. Sevindirici bir gelişme.
Ancak; bu toplantının davetliler listesinde, sektörün mutfağında bulunan ve bu konulara hakim; ATC ve pilotların bulunmaması üzücü. Çünkü, ne karar alınırsa alınsın, bu iki meslek mensuplarının ilgili konudaki görüşleri, sektör temsilcilerinden çok daha önemlidir. Umut ederim ki, Sayın Bakanımız Binali Yıldırım, ayrı bir toplantı da bu meslek grubu temsilcileriyle yapar ve alınması gereken kararlar ivedi bir şekilde alınır.
Geçen hafta değindiğim ve AHL’nin pist yapılanmasına benzettiğim (06-24 hariç) Düsseldorf meydanı örneklemesinden sonra, bu hafta da yine inişte uçaklar arasındaki mesafenin 3 mil olarak belirlendiği Rynair’in ana üssü ve EasyJet’in de yoğun olarak kullandığı Stansted Havalimanı; tek piste sahip olmasına karşın; 2007 verilerine göre bir günde 670 uçak indirebilmiş bir meydan. Örnek alınmalı…
Gelelim SHGM’ye. Hatırlarsınız, Sayın Arıduru, Uluslararası Sivil Havacılık Günü ile ilgili toplantıda, 7 Aralık 2009 tarihinde medyada yayınlanan bir beyanat vermiş ve SHGM’nin sektörün 5 sene önünde koştuğunu söylemişti. Her zamanki gibi SANA ve SAFA denetimlerinin artışından, ülkelerle yapılan anlaşmalardan, uçuş hatlarının artışından, yolcu sayılarından söz etmiş ve Türkiye’nin özellikle uçak bakım ve havacılık eğitimlerinde merkez olduğunun altını çizerek, çevre ülkelerin pilotlarının Türkiye’de eğitim gördüklerini de belirtmişti.
Evet, bunlar genelde doğru bilgiler. Ancak, bu gelişmelerin özellikle eğitim bacağında, büyük sıkıntılar gözlemleniyor. Değil yurt dışına eğitim satmak, kendi pilot gereksinimimiz için bile kendi okullarımıza yönelik bir güvensizlik ortamı oluştu. Bizler kendi yetiştirdiğimiz pilotları kullanmazken, hangi aklı başında ülke vatandaşı gelip de bizde eğitim yapmayı düşünür..?
Sayın Bakan’ın ikinci pilot alımları için “bunu arzu edenler, avuçlarını yalarlar” sözlerinin üstünden çok zaman geçmemişken, her hangi bir kota bile uygulamadan havayolu şirketlerimizin yabancı pilot alımlarına son sürat devam etmelerini ve sonunda ülkemizin kaptan açığının bu ülkemizin ikinci pilotlarıyla doldurulması gerekirken, yine bu sefer Türk kaptan açığını kapatabilmek için yabancı kaptanlara ömür boyu muhtaç olmak gerçeğine dur diyen olacak mı?
Evet, Bazen günü kurtarmak ve artan yolcu istemi karşısında; Yabancı kaptan ve ikinci pilot gereksinimi nadiren duyulabilir. Ancak, bunun Türk sivil havacılığının gelişebilmesi adına bir sınırı olmalıdır. Sivil Havacılık Genel Müdürümüzün Avrupa Sivil Havacılık Konferansında ECAC’ın yönetim kurulu kararı ileEĞİTİMDEN sorumlu başkanlığa getirilmesi ile ülkemizde yaşanan pilot eğitimlerinin yerli havayollarımız tarafından maalesef kabul görmemesinin yanı sıra, Sayın bakanın, THY pilotlarına yönelik söylediği, Almanya’dan bilhassa pilotaj ve lisan konusunda eğitim alınması şart sözleri ve günümüzde dedikoduları dolaşan yabancı ATC uzman alımları ,eğitim konusunda çelişki yaratmamış mıdır?
Havayolu şirketlerimiz, bu kadar büyük pilot açığı olmasına karşın, pilot okullarını tercih etmiyorlarsa sanırım eğitimi eksik bulduklarındandır. Bu bir gerçekse, o zaman SHGM’nin; durun bakalım, benim yetki verdiğim okullarda eksik varsa, eksikliğini giderebilmenin,eğitim kalitesinin artırılmasını ve denetlenmesini, eksiklik yoksa havayolu şirketlerimize “bu yetişen ve benim lisans verdiğim gençlerden faydalanmalısınız” diyecek yaptırım gücü yok mudur?
Bana yollanan onlarca ileti arasından bir lisanslı bir mail var ki; içler acısı bir durumu sergiliyor. Şöyle ki;
Merhaba Sefa Bey,
Ben Anadolu Üniversitesi, Uçak Gövde Motor Bakım Bölümünden dereceyle mezun olmuş, askerliğini tamamlamış, Türk Kuşu’ndan ATPL sınavlarını %96,7 ile bitirmiş TOEFL seviyesinde İngilizce bilen birisiyim.
4 aydır iş bekliyorum, ama kimse bizim yüzümüze bakmıyor.
THY’nin bu aralar 400 saat şartı nereye kadar sürecek? THY 600 pilot alacaksa yeni mezunların önü ne zaman açılacak? Benim inancım; başta SHGM ve THY’nin bu olaya el koyması gerektiğidir. Sivil Havacılığımız çok büyüdü ama ben ve onlarca arkadaşımız bu büyümenin bir parçası olamamaktan üzülüyoruz. Yetkililerin iş bekleyen Türk gençler varken yabancı F/O ların çalışmasına izin vermemesi gerekmez mi? Avrupa da birçok hava yollarına başvurdum ama o ülke vatandaşı olmadığım için başvurularım olumsuz sonuçlandı. Ama yabancı F/O lar neden benim ülkemde rahatlıkla işe yerleşebiliyor???? Bu durum karşısında, Ben mutsuzum huzursuzum!
Türk makamlarından gelecek güzel haberleri sabırsızlıkla bekliyorum
CV ilişiktedir.
Pilot (Frozen ATPL ve Uçak Bakım Teknisyeni (ismi ve CV si bende mahfuz olup bu arkadaş mükemmel bir CV ye sahip)
Bu genç pilotumuz,hem uçak teknisyeni hem pilot ve puanları yüksek… Ayrıca askerliğini yapmış ve TOEFL İngilizcem var diyor. Bu, bizim ülkenin çocuğunun, bu nitelikleriyle ile işsiz kalması mı gerekiyor? Bu gençlere sahip çıkan yok mudur? Bu arkadaşımızın suçu; Türk olmanın yanı sıra, SHGM’nin müfredat ve denetimlerinden geçmiş olduğu söylenen ülkemizdeki bir okulun mezunu olması mıdır?
Bu okula izin veren ve öğretim programını onaylayan ve denetimlerini eksiksiz yapıyoruz diyen SHGM’nin ülkemizin pilot okullarının müfredatına ve öğrenci seçimleri kurallara uygun yapılmaktadır. SHGM’nin, sektöre seslenip bu gençlerimize de alımlarda yer vermelisiniz diyerek bir yaptırımı söz konusu olamaz mı?
Sonuç olarak: Onuncu köyden seslenmek isterim ki; Sayın Arıduru; Sektörün 5 sene önündeyiz diyor. O halde lütfen hızlı koşmayın,size yetişemiyoruz. Arada bir arkaya bakarsanız, sizi yakalamaya çalışan işsiz genç Türk pilotlarını göreceksiniz