featured

Ne şiş yansın ne kebap

Değerli okurlarım;
Haftalık sektör yazıları yazmanın zorluğunu takdir edersiniz sanırım. 
Gazetelerde, günlük yazı yazan yazarları ben de; “Bu kadar konuyu nereden buluyorlar?” diye şaşkınlıkla izlerdim.
Şimdi, bakıyorum; günlük ve siyasi yazı yazmak, görüş belirtmek, bana, sektör yazıları yazmaktan çok daha kolay gibi görünüyor.
Çünkü; sektörel yazı yazanların okuyucuları, en az yazarları kadar konularında bilgili, deneyimli ve kendi branşlarında yetkili kişiler. Bu tür okuyucu kitlesine ulaşmanın zevki olduğu gibi, zorlukları da var.
Bu zorlukları ve riskleri göğüsleyerek, her hafta sizlere; görüşlerimi, deneyimlerimi sunmaya çalışıyorum. Sizlerin de ilgisiyle, azımsanmayacak bir okuyucu kitlesine sahip olduğum da bir gerçektir.
1991 yılında; Türkiye’nin ilk (sektörel) havacılık dergisi olan UTED’i yayımlamaya başladığımızda, bunun; bu ay itibari ile 185. sayıya ulaşabileceğini, rüyamda görsem inanmazdım. Ama zaman su gibi akıp gidiyor ve hala, UTED dergimizin genel yayın yönetmenliğini sürdürmekteyim.
Bu haftaki yazımı, THY’nin Toplu İş sözleşmesi sürecinde olması nedeniyle işveren-sendika ve personeli uyarmak ve bilgilendirmek adına yazıyorum.
193 sayılı GVK (Gelir Vergisi Kanunu)’nun 29/2. maddesini yeniden anımsatmam, sanırım gereksiz. Bu maddeyi uygulamayan THY ve uygulanmasına her nedense engel olan ve davanın kazanılacağına inanmayan Hava-İş sendikasına karşın, “bu davanın kazanılmış olduğunu ve bu yasa maddesinin binlerce mağdurunun geriye dönük kazanılmış haklarını almaya başladıklarını” yazılarımdan izlediniz.
(Bildiğiniz gibi, ilk davayı açan ve kazanan ben olduğumdan, THY teknisyenlerinin bu kazanımının sevincini çalışanlar adına; THY Yönetimi ve Hava-İş Sendikası ile paylaşmak istediğimde; THY Yönetimi’nden olumlu, Hava-İş Sendikası’ndan ise olumsuz yanıt aldığımı, burada yeniden vurgulamak isterim.)
Hava-İş’in yaptığı bu zarafetten uzak davranış biçimini, sizin takdirlerinize sundum. Ve aynı Hava-İş, şimdi, inanmadığı ve baltalamaya çalıştığı ve net olarak “bu iş olamaz” dediği davayla ilgili olarak vekâlet toplamakla meşgul. (Takdir-i İlahi denen şey bu olsa gerek, diye düşünüyorum.)
Bu kanunla ilgili olarak; uçak teknik elemanlarının mağduriyetleri DANIŞTAYCA kesinlik kazanmışken; aynı anda Maliye Bakanlığı’nın bu kanun maddesini aleyhimizde olacak biçimde değiştirmek isteğini içeren bir kanun tasarısı hazırladığını duydum. Ve benim konumum itibari ile maddi bir çıkarım olmasa da, çalışanları ve onları temsil eden örgütleri köşemden acilen uyarmak gereği duydum. 11 Aralık 2006 günü yazdığım “Allahtan revamı bu?” isimli yazımla, tüm THY topluluğunu, bu tasarının kanunlaşmaması adına girişimlerde bulunmaya çağırdım. Ve Hava-İş Sendikası, bu yazımın çıkmasından tahminen bir hafta sonra, bir imza kampanyası düzenleyerek bu tasarının geri çekilmesinin sağlanmasına emek verdi
Uyarılarım neticelendi. Tebrik ederim.
Tüm THY çalışanlarını kapsayan Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri, başladı. Hava –İş Sendikası, Teknik A.Ş adına bir taslak sundu ve bunu çalışanlara deklere etti. Bu taslağın yanlışlarını, 19 Şubat 2007 tarihinde yayımlanan “Çok yanlış olur” başlıklı makalemde dile getirdim ve Toplu İş Sözleşmesine “Teknik personel iş tazminatlarını net alır” maddesinin yazılması gerektiğini savundum. Sağ olsunlar, Hava –İş Sendikası bu yazımı da uygulamak istedi ve topluma bir bildirge yayınlayarak, bu maddeyi Toplu İş Sözleşmesi kapsamına aldığını belirtti.
Bunu da tebrik ederim.
Şimdi; işin toplumdan saklanan bölümüne gelelim. Bu kanun maddesi şu anda Teknisyen ve Mühendisleri kapsamı altına almış durumda, buna itiraz edilemez. Ama, Hava- İş Sendikası, bu maddeyi, teknik personel olarak istese, kolaylıkla geçirebilecek iken, tüm personeli kapsaması için şimdilik ümitsiz bir çaba gösteriyor.
Tabii ki, bu kanun maddesinin tüm sektördeki çalışanlara uygulanması çok güzel, bundan en büyük mutluluğu şüphesiz ilk ben duyarım. Ama, gerçekte Hava-İş in niyeti bu değil.
Hava –İş, yazımdan ve uyarımdan sonra değiştirmek zorunda kaldığı taslak yapısında diyor ki: “Tüm Teknik A.Ş personelinden (memuru, işçisi, teknisyeni, mühendisi) 193 sayılı gelir vergisi kanununun 29/2 maddesinden faydalanarak, iş tazminatlarından vergi kesilmez, eğer kesilirse de bu rakamı işveren karşılar.”
Şimdi olaya bakalım: Bu kanun maddesinden bu güne kadar DANIŞTAY nezdinde kim kazanmış?:Teknik Personel.
Şimdi, Hava –İş sendikası dese ki; Teknik A.Ş’de çalışan tüm teknik personelin iş tazminatlarından (16 maaş) vergiyi, Danıştay’ın kararı doğrultusunda kesemezsin. Tabii ki, kimse bir şey diyemez. Ve bu madde kesinlikle geçer. Hiç kimse mani olamaz.

Ne diyor Hava-İş?: “Tüm personeli kapsar” diyor. (Umarız…)
Peki, karşısındaki TÜHİS veya Teknik A.Ş yönetimi, bir örneği bile olmayan, yani Teknik personel dışında tek bir kişinin bile kazanılmış böyle bir davası olmaksızın, bu isteğe evet diyebilir mi? HAYIR.Çünkü, hadlerini aşar hukuken zor duruma düşerler.
Peki, Hava-İş Sendikası bunu bilmiyor mu? Biliyor.
Neden istiyor?: 
Teknik personel bu iş tazminatını net alırsa rakamsal olarak büyük farklılık doğar ve diğer çalışanlara biz ne deriz. İstemezsek de teknik personel kızar en iyisi tüm topluma isteyelim, verirlerse ne ala.. Vermezlerse; bak, istedik olmadı diyerek paçayı kurtaralım.
Maliye bakanlığı teknik personelin açtığı ve kazandığı davaları bile Danıştay’ca temyize giderken siz daha kazanılmamış branşlardaki personel için hak iddia edip bunu da Toplu İş sözleşmesi maddesinin geneline sokmaya çalışıyorsunuz. MÜMKÜN DEĞİL.
Böyle şark kurnazlıklarıyla nereye varılabilir? Buna; ne şiş yansın ne kebap ya da kurunun yanında yaşta yansın politikası derler. Oysaki sendika; memurlar, işçiler, harekât, bilet satış, kontuar görevlileri vb. için bir örnek dava açıp da kazandıktan sonra işverenin karşısına geçse ve istese olabilir mi? EVET.

Sevgili sendikacı arkadaşlar!
Önce her branştan bir çalışan için dava açın, Danıştay nezdinde kazanın sonra da deyin ki; bakın arkadaşlar kazandık ve bu branşlardaki her arkadaşımız dava açabilir. Ve bu açılan davalardan da sözleşmeli avukatlarınız olduğu için vekâlet ücreti alınmaması gerekir. Böyle bir uygulama, yasaya ve sendikanın görev ve misyonuna, sendikalar kanuna aykırıdır. Sendikanın sözleşmeli ve sendikadan ücret alan avukatları bu davaları hiç bir ücret talep etmeden açmalıdırlar.
Eğer bir kulpuna uydurup ta ücret talep ederseniz, sizin personelden talep edeceğiniz vekâlet ücretinin yarısına bu davayı yürütecek bu konuda ihtisas sahibi avukatlar bulunacağını biliyorum.
VE SİZ DEĞERLİ THY ÇALIŞANLARI: Mesleğiniz, iş grubunuz ne olursa olsun; bu davayı kazanabilme şansınız var. Ama mahkemelerimiz kanunu farklı, farklı yorumlayabiliyor. Önce bir dava açın, sizin branşınızdan bir kişi kazansın, Danıştay’ca onansın sonra hepiniz o kazanılan davayı örnek göstererek davaları açabilirsiniz. Acele ile kazanılmış hiçbir dava yokken hep beraber acarsanız, binlerce kişi mağdur olur, paranız boşa gider ve moraliniz bozulur.
Siz Sayın Teknik. A.Ş Yönetimi:
Sendikanın tüm topluma istediği İş tazminatının vergisiz olması konusunda kasıtlı olarak Toplu iş sözleşmesiyle genel istek yapan sendikaya vereceğiz cevabı tahmin ediyorum. Fakat sendika bu konuyu genelledi diye Teknik personelini bu kazandığı davadan mağdur etmeyin.
Teknik personelin hukuki neticesi belli olduğundan davayı kazanan kişilerin aynı özellikte olanlarınayani o Teknik gruplara net tazminatı sendika kabul etmese bile tatbik edin kanunsuz bir işlem yapmayacaksınız.( eğer vermezseniz hukukun üstünlüğünü hiçe saymış olacaksınız ve bu rakam nasıl olsa sizden çıkmayacak). Diğerleri içinde Danıştay’ın neticesinden sonra uygulamaya geçersiniz.
İnsanların umutları ve paraları ile oynamayalım. Personelinizi haklı olan davalarında her 5 senede bir geriye dönük alacakları için adliye koridorlarında dolaştırmayın. Yasaları uygulayın yeter.

Hepinize iyi bir hafta diliyorum…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir