featured

MÜCADELE YILLARI – TALPA

11 Nisan pilot eyleminin üzerinden yaklaşık bir aylık bir zaman geçmişti. Talpa yönetimi çok ağır bedeller ödüyordu. Başkan ve başkan yardımcısı işten atılmış diğer yönetim kurulu üyelerinin ise uçuşları kesilmişti.
Bir pazar günü TALPA’nın Yeşilköy’deki binasının üst katındaki başkanlık makamının bulunduğu yerde Erkan Kaptanla yazılacak bir bildiri üzerinde çalışıyorduk. İki katlı dernek binasında bizden başka alt katta bir arkadaş daha vardı. Bize çay demleyip çay servisi yapıyordu. Saat henüz on civarıydı ki alt kattan konuşma sesleriyle birlikte telsiz sesleri duyulmaya başladı. Anlam veremediğimiz bu sesler neyin nesidir  diye Erkan Kaptanla kısa bir süre boş gözlerle birbirimize baktık. Tam nedir bu sesler diye yerimden kalkıp kapıya doğru yönelmiştim ki oturduğumuz kapı hoyratça açıldı ve ellerinde telsiz iki sivil içeri girdi. Sanki azarlarcasına biz polisiz Erkan Potukönen kim diye sordular! Erkan Kaptan oturduğu koltuktan ayağa kalkarak gayet kendinden emin bir ses tonuyla benim buyrun ne istiyorsunuz? Diye cevap verdi..
Biz emniyetten geliyoruz sizi almaya geldik, bizimle emniyete kadar geleceksiniz. Ayrıca derneğe ait evrak ve defterleride yanınıza alın ifadenizi alacağız, hakkınızda şikayet var.
Erkan Kaptan: Suçum nedir? Şikayet neymiş, niye emniyete geleceğim diye peşpeşe sorunca sakallı olan polis fazla soru sorma edasıyla bize verilen emir böyle, bunu size söyleyemeyiz deyip kestirip attı. O ana kadar sakinliğini hiç bozmayan hatta birazda ürkek tavırlarını saklamaktan imtina etmeyen Erkan Kaptan benim ve polislerinde hiç beklemediği sert bir ifade ile, “Kimliklerinizi göreyim” diyerek ileriye atıldı. Bu beklenmedik ve kendinden oldukça emin bir hamle karşısında şaşıran polisler, gayet yumuşak bir ses tonu ile “Efendim ne istiyorsunuz” diye karşılık verdi. Sanki bir dakika önceki roller birden değişmişti. Erkan Kaptan “Kimliklerinizi göreyim” diye tekrarladı. Polisler küçümseyen ve ben sana sorarım yüz ifadeleri ile kimliklerini çıkarıp masanın üzerine fırlatırcasına bıraktılar.
Erkan Kaptan uzun uzun kimliklere baktıktan sonra kafasını kaldırıp birde polislere baktı ve kimlikleri geri polislere uzattı. Gerginlik artıkça artmıştı. Bu arada ne olacak diye beklerken oturduğum sandalyeden üzerinde çalıştığımız bildiriye göz gezdiriyordum.
Erkan Kaptan tekrar taaruza geçip “Arama izninizi ve beni götürmeniz ile ilgili savcılık belgesini görmek istiyorum” deyince iki polis birbirine baktılar ve sakallı olan “Emniyete gidelim orda görürsünüz” demeye  kalmadan, Erkan Kaptan “Siz kimsiniz? Kimin emriyle hareket ediyorsunuz? Arama emriniz ve savcılık belgeniz yok derhal burayı terk edin, derhal! diye bağırdı. Birden merdivenlerden koşar adım ayak sesleri duyulmasıyla merdivenlerin başında resmi kıyafetli iki polis daha beliriverdi.
Erkan Kaptanla konuşan polis, diğer polislere dönerek arkadaşlar dönüyoruz arabalara dedi ve oldukça hızlı adımlarla merdivenlerden aşağıya indiler. Erkan Kaptan ben biliyorum bunları kimin gönderdiğini ama beni yıldıramayacaklar pes etmeyeceğim diye yüksesle kendi kendine söyleniyordu.
Aşağıda telsiz konuşmaları yankılanıyordu birkaç dakika geçmemişti ki iki polis tekrar geldi. Bu sefer daha saygılı bir ses tonu ile “Efendim biz böyle emir aldık kusura bakmayın yanlış anlaşıldık, mümkünse derneğe ait defterleri verebilir misiniz?” Erkan Kaptan eliyle sağındaki dolabı gösterdi “Defterlerin hepsi o dolabın içinde alabilirsiniz. Ben bunları size vermem ancak biliyorum ki size de baskı yapacaklar onun için veriyorum” dedi ve peşinden sordu. “Sizi buraya kim gönderdi.” Polisler birbirine baktı önde ve yetkili olduğu belli olan polis bana da şöyle bir baktıktan sonra, biz buraya Vali Beyin emriyle geldik, konu nedir onu da bilmiyoruz. Vilayet ile şimdi görüştük bize defterleri alıp gelin dediler.
Erkan Kaptan sağında duran telefonu kaldırdı yanındaki siyah kaplı ajandayı açtı bir iki yaprak çevirdikten sonra bir numarayı çevirmeye başladı. Biraz sonra kızım ben TALPA Başkanı Erkan Potukönen Vali Bey ile görüşmek istiyorum dedi. Birkaç dakikalık bir sessizlikten sonra karşıdaki ses görüşemeyeceğini Vali Beyin bugün vilayette olmadığını notunu ileteceklerini bildiklerini Erkan Kaptan bizimle paylaştı.
Erkan Kaptan polislere dönerek bu korkakların  benimle telefon da bile görüşecek cesaretleri yok. Gidin söyleyin o valiye başbakanı da alsın yanına gelsin bu şirkette yaşanan yolsuzluk ve hukuksuzluğun hesabını hepsine soracağım. Polisler bu sözlerden sonra kaçarcasına terkettiler TALPA’yı.
Mücadele yılları TALPA yazıma bu anımı aktararak başlamak istedim. THY mücadele süreçleri  içerisinde çok şeye tanıklık ettim, ancak bu yaşadığım olayı aşacak derecede şey olmamıştı. Bu olaydan yaklaşık bir hafta sonra Erkan Kaptanın arabasına uzaktan taciz ateşi açılmış, taciz ateşinden birkaç gün sonra da evine hırsızlık olarak kayıtlara geçen ancak nasıl bir hırsızlıksa bu  ev alt üst edilmiş, evin kapıları ve camları kırılmıştı.
Şimdi konumuza dönebiliriz. 1993 şubatındaki grev oylamsından sonra TASSA yönetimi ile beraber Talpa Başkanı Ertuğrul Bilişli ve Yönetim kurulu üyesi bir kaptanın daha  iş akdi feshediliyor, Sendika Yönetim Kurulu Üyeleri Önder ATAY, Doğan Müldür ile birlikte Faruk Sayılır,  Müştak Güner ve Erkan Potukönen’in uçuş hakları kaldırılıyordu.
THY işvereni grevden “Hayır” çıkmasının üstünlüğü ile saldırıya geçmişti. Ben bu konuda dernekler olarak birşeyler yapılması gerektiğini diğer dernekler ile paylaşıyordum ancak işten atılma korkusu bugün olduğu gibi o günde insanların rüyalarına giriyor THY işyerlerinde korku kol geziyordu. Bu süreç Talpa Genel Kurulunda Ertuğrul Bilişli Kaptanın görevi  11.04.1993 tarihinde Erkan Potukönen’e devretmesi ile yeni bir döneme evriliyordu. Benim Erkan Kaptanı tanımam bu genel kurulda oldu. Genel kuruldan sonra yanına gittim kendimi tanıttım ve başarılar diledim. O gün başlıyan tanışıklığımız erkan kaptanın 20 Nisan 2009 yılındaki vefatına kadar sürdü.
11 Nisan 1994 yılındaki üç günlük pilot eylemi Talpa tarihinde ki en önemli olaydır. Bu eylem aynı zamanda Hava İş üyeleri içinde yasal grev dışında uçakların uçmadığı tek fiili ve meşru grevdir. Ne yazıkki bu eylem işverenin ve o zamanki hükümetin yoğun baskısı pilotlar dışındaki THY çalışanlarının destek vermediği ve deyim yerinde ise Talpa’nın yalnızlaştırıldığı bir eylem olarak tarihimize geçmiştir.
Eylemin temel nedeni 65 saat olan aylık uçuş limitinin 80 saate kadar çıkartılmasıyla uçuş emniyetinin risk altında sokulmasıdır. Talpa’nın açıklaması ve bizim pilotlardan aldığımız bilgi bu yöndeydi. Ancak asıl sorun özelleştirme idaresinin başına geçen Tezcan Yaramancı’nın THY’nin özelleştirilmesi ve uçak alımlarında yaşanan yanlışlıklar olduğu dilden dile konuşuluyor ve basında bu konuda bir çok yazılar çıkıyordu. Talpa daha bir yıl önce greve “hayır” diyen bir işyerinde ve hayırın en fazla çıktığı uçuş işletmede  uçmama eylemini örgütlüyordu. Sendika çevreleri yani Atilay Ayçin yönetimi ise bunu yapabileceklerine inanmıyordu.
10 Nisan günü Talpa da Erkan Kaptan sendikayı arıyor ve yarın eylemin başlıyacağı bilgisini veriyordu. Görüştüğü kimdi şimdi hatırlamıyorum ama telefon görüşmesinden sonra bunlar bize inanmıyorlar destek vermeyecekler yazıklar olsun diyordu. Oysa onun beklentisi en azından sendikanın en güçlü olduğu yer olan teknik’in bu işe destek vermesiydi.
10 nisanı 11 nisana bağlıyan gece saat 02:00’den itibaren uçuşlar durmuş, bende o gece sabaha kadar uyumamıştım. Sabah seferleri de durunca eylem tamamen başarılı olmuştu. Şimdi bağırma sırası THY işverenindeydi. Talpa dernek merkezi pilotlarla dolup taşıyordu. İşverene verdikleri mesaj ve güçlerinin ortaya çıkardığı büyük enerjiden oldukça mutluydular.
İşveren bu arada boş durmadı, önce yer çalışanlarını pilotlara karşı kışkırtmaya başladı ve Talpa’nın numarasını vererek insanları genel müdürlükteki faksların başına oturtup eylemi protesto eden fakslar gönderilmesini temin ettiler.Bu protestolar basında oldukça yer buluyordu tabi.
Sendika yönetimi ise hala durumun farkında değildi, eylemi desteklediklerini açıklıyorlardı. Ancak fiili olarak işyerlerinde herhangi bir çalışmaları yoktu. Aksine sendika temsilcileri dahil birçok kişi Talpa’ya ve başkanına ağız dolusu küfürler yağdırıyorlardı. Erkan Potukönen’in faşist olduğundan tutunda işverenin adamı olduğu yaftasını yapıştıracak insanlar bile çıkıyordu.Hatta kendi bencil egosu için bu eylemi yaptı diyerek eyleme çıkan diğer pilotları yok sayıyorlardı.
Oysa gerçek bambaşkaydı. Bir yıl önce greve hayır diyen pilotlar bugün kimsenin hayal edemediği bir eyleme imza atıyorlar ve Türkiye 11 nisan 1994  günü tüm basın yayın organlarında bu eylemi yazıyor ve anlatıyorlardı.
Eylem üç gün sürdü ve sonra yine Talpa’nın insiyatifi ile sona erdirildi. İşveren fazla vakit geçirmeden 24.4.1994 tarihinde Erkan Potukönen ve Serhan Çeliker başta olmak üzere Talpa yönetiminin işine son verdi.  Erkan kaptan ve Serhan Çeliker kaptan bu süreçte önde görünen ve atıldıktan sonra da mücadelelerine devam eden iki kaptan pilot olarak Talpa’nın tarihine isimlerini yazdırdılar.
Havaş özelleştirmesin başladığı bu dönem  1995 yılındaki genel kurula hazırlık sürecinin de yaşandığı dönemdi.
Erkan Potukönen sendika başkanlığına aday olduğunu açıkladı ve sendika yönetimi bir yanda THY işvereni diğer yanda  saldırılarını sürdürdüler.
Bu dönem aynı zamanda pilotlar ve diğer personel arasında derin ayrılıkların yaşandığı ve körüklendiği yıllardı. İşveren hedefine ulaşmış çalışanları bir daha böllmüştü. Acı olan ise Hava İş Sendikası yönetiminin ve hatta o dönem sendikaya muhalif olan gurupların bile Erkan Potukönen ve Talpa yönetimindeki bu üç beş tane mücadeleci adama el birliğiyle herkesin saldırmasıydı.
Erkan POTUKÖNEN 20.09.1994 Tarihinde Sendika Genel Başkanlığına niçin aday olduğunu şu sözlerle açıklıyordu.
Son Dakika Havacılık Haberleri | Türk Hava Yolları, Pegasus, Sunexpress, Corendon, Havacılık, Havayolları, Havalimanları, Havaalanları, THY, Hostes, Pilot, Uçak, Kabin memuru, SHGM, DHMİ 71d4b15a 1182 4cd5 a605 d65326db6b67

‘’Ben, her konuda tam bağımsız bir Türkiye’den yana insan olarak; Atatürk’çüyüm, cumhuriyetçiyim, milliyetçiyim, halkçıyım, laikim, özgürlükçüyüm, antiemperyalistim, insan hakları savunucusuyum, yobazların, hırsızların, vurguncuların ve çıkarcıların düşmanıyım. Bu yolda sonuna kadar şahsiyet ve vicdanımın ve inanışlarımın ilham ettiği doğruluktan ayrılmadan önüme çıkacak engelleri ne çeşit olursa olsun yılmadan toplumun beklediği hizmetleri gerçekleştireceğim.Bu anlayış ve kararla; yaşamımın bundan sonraki her anını ve dakikasını insanlığa, ulusuma, toplumuma hizmete adıyor bu uğurda nefesimi vermeye yemin ediyorum.’’
ERKAN POTUKÖNEN – 20.09.1994
Bu şekilde başlayan ve niçin aday olduğunu açıklayan dört sayfalık bir bildiri ile sendikal düşüncelerini açıklamıştı. Bu bildirinin orjinali benim arşivimde duruyor.


Benim için önemli olan ise siyasal  düşünce olarak farklı düşünsek bile hak arama mücadelesinde mazlumdan yana olmak esastı. Bende öyle yaptım ve hiç pişman olmadım. Bugün geriye dönüp baktığımda yaptığımın doğru olduğunu görüyorum. Herkes benim gibi yapsaydı pilotlar kazanacaktı ve sonraki süreçte kazanım tüm çalışanların olacaktı. THY  işvereni bu kadar pervasız olmayacak kafasına göre işten insanları çıkartamıyacaktı.

O gün meşru haklarını kullanarak iş durduran uçak uçurmayan pilotlara baktığımda onlarla birlikte olduğum için gururlanıyorum.Tıpkı uzun bir süre şirketlerinin özelleştirilmemesi için mücadele eden HAVAŞ  işçileri ile birlikte olduğum gibi.
Birde bugün 15 mayıs 2013 tarihinde greve çıkmayan üstüne birde üye olduğu sendikanın genel kuruluna delege olduğu halde işverenin tehditine boyun eğip gelmeyen pilotları yanyana bile koyamıyorum. Yukarıdaki Erkan kaptanın ettiği yemini bugün THY’de dernek yönetimlerinde olanların tekrar tekrar okuması gerektiğini düşünüyorum.Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım anlayışı onların uçuş haklarının korunmasına yetmiyeceği  çok açıktır.
Bugün elbette yaşananlara karşı birşeyler yapmak gerektiğini düşünen pilotlar, kabin memurları teknisyenler elbette vardır. Dün greve hayır diyen havacılık çalışanları kaybetti, pilot eylemini desteklemiyenler kaybetti, korkarım bu susukunlukla dünyanın en teknolojik sisteminde birer vida kadar değeri olmayan parçalara dönecektir havacılık çalışanları. Bugün susanlar, sırada kıdem tazminatlarının kaldırılması var haberiniz olsun…
Saygılarımla.
 
 
 
 
 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

10 Yorum

  1. Helal olsun Erkan kaptana,ne yemin etmiş ama,birde şimdikilere bakıyorumda fazla umudum yok.Tebrikler güzel yazı.

    Cevapla
  2. 7 yıl önce

    Gerçeklere ve geçmişe ışık tutan yazınız örnek olmalı ama, iş veren parçalamada başarı grafiğini o kadar yükseltti ki, kimsenin artık sesi çıkamayacak. Öyle bir toplum kalmadı. Yabancı pilotlarla birliktelik nasıl sağlanır, idealler nasıl izah edilir.? Kısacası yazık oldu! Kaleminize sağlık, bizi aydınlattığınız için sağolun. .

    Cevapla
  3. 7 yıl önce

    Ali bey şimdiki talpa başkanı okusun bu yazıyı.

    Cevapla
  4. 7 yıl önce

    nerdeeen nereye! Selam olsun tüm mücadeleci dostlara

    Cevapla
  5. 7 yıl önce

    Talpa eylemde sen ordasın,Talpa eylemde sen ordasın,cumartesi anneleri eylemde sen ordasın.sen neymişsin ve abiii..

    Cevapla
  6. 7 yıl önce

    Tüm hava emekçileri meslek şovenizmini bırakıp ortak çıkarları için tavır koyabildiklerinde işverenler köle taciri gibi at oynatamayacaklar. Ne yazık ki havacılık topluluğu bedelsiz köleliğe doğru evriliyor. İdeolojileri kullanan hava patronları çok daha acımasız olacaklar ve yasal boşluklardan yararlanıp köle kampı koşullarını dayatacaklar. İş işten geçmiş olacak. Kendini yandaş zannedenler yanacak bu defa . Yandaştan yanığa geçiş hayırlı olsun.

    Cevapla
  7. 7 yıl önce

    Ali Gülçiçek bu defa TALPA kahramanlarını dillendirmiş. Havacılık sektöründe işverenin en büyük numarası şirketteki farklı iş guruplarını birbirine düşürmekti. Uçucuların çalışma koşullarının İş kanunda yeri olmaması onların çalışma koşullarını suistimale açık hale getirmekte. Aşırı mesailerle yapılan uçuşlar aslında güvenlikten yoksun. Oysa uçuculuk stres kaldırmaz, yorgunluk, kötü uyku ve beslenme koşulları görevi tehlikeye sokar. Sonuçta işveren doğru düzgün planlama yapmayı beceremez ve acısını katı bir yönetimle baskı uygulayarak çıkarır. Meslek sendikaları bu ülkede yasak, yani uçucuları yer emekçilerinden ayırıp zamanında kurmaya çalışılan “uç-sen” gibi sendikal girişimler tuzak maiyetinde kullanılmaya mahkum. 80’lerde Hava-iş ten istifa ettirilen uçucular 93 yılına kadar sendika dışında kaldılar. Böylesi entrikaların kapkaçında gerek 70’lerin THY yönetimde yer alan Münir Zincirli, sendika başkanı Kaptan Zihni Barın gibi öncüler Talpa ve Hava İşin faaliyetlerini başka bir boyuta taşıdılar. Ancak TALPA ve TASSA işverenin maşası gibi davranmadığı dönemlerde hırpalandı, velakin dudak uçuklatan eylemlere imza attı. Ben tüm bu faaliyetler içinde Erkan Potukönen’i rahmetle anıyorum. Benim TASSA başkanı olduğum dönemde TALPA başkanı olarak aynı kaderi paylaştığım Ertuğrul Bilişli’ye, bu özü sözü bir insana, sonsuz hürmetlerimi sunuyorum. Serhan Çeliker kaptanı özlemle anıyorum, hak mücadelesinden ayrılmamış Coşkun Yılmaz’ı bu dönem yazısının sevindirdiğini umuyorum. Detayları yazmak bizlere düşer sonuçta. Hep eksikler olacaktır, sonuçta 90’ların iz düşümü Ali Kardeşimizin kalemindekiler. Nice isim var burada yad etmek istediğim. Yenim dar. Bir gün uzun uzun yazarız kısmet ise. Ellerine sağlık Aliciğim. Nice yazılara. Hafızası olmayan toplumlar yok olmaya mahkumlar. Mehteri ezberleyip, Bihteri izleyip, Zahtere ağlayanlara gerçek efsane gibi gelir. Gerçek meşalemiz olsun. Retro Türkiye masalına kanmayanlara gelsin.

    Cevapla
  8. 7 yıl önce

    Ali Bey, o zamandan bu zamana maalesef çok şey değişti ama gelişmedi. Tam tersi sendikal mücadele, birlik ve işverene karşı dik durma vasıflarımızı yitirdik. Bunu gören işveren de vurduk ça vurdu, ezdikçe ezdi. İşin kötüsü bunu yaparken artık kendi İK yöneticilerini ve mevzuatlarını bile kullanmaya gerek duymuyor. Kendisinin icazeti veya talimatıyla yönetime gelmiş sendika ve dernek başkanlarını kendi üyelerine karşı çok rahat kullanabiliyor. Bu sene sonunda yapılacak Hava-İş genel kurulunun bizler için bir milat olması gerekiyor mutlaka. Önce işverenci, mafya bozuntusu Hava-İş yönetimininden sonra da vasıfsız dernek yöneticlerinden tek tek kurtulup, sizin yazılarınızda isimleri geçen, işçiden ve emekten yana insanları yönetimlere seçerek bu kurumların gerçek işlevlerine kavuşmalarını sağlamalıyız. Yoksa bizler için başka çıkış olmayacak.

    Cevapla
  9. 7 yıl önce

    Ali baba, eskileri hatırlatmakla çok önemli bir görev yapıyorsun. Şimdikiler ders ve ibret alsınlar. O zaman taş patlasa 200 üyesi olan bir DERNEK acımasız ve burnu havadaki işvereni nasıl sarsmış, nasıl posta koymuş…Helal olsun onlara…Bir de şimdi (otoparkını elinden alırım ha) tehdidi ile 4000 üyeye ulaşan TALPA yönetimine bak..İşverenin karşısında süt dökmüş kedi gibiler..Aman ha Ayhan bey, pilotların hakkını arayayım falan deme..SONRA İŞTEN ATILIRSIN !

    Cevapla
  10. 7 yıl önce

    Ali bey,
    Aynen bu günkü TALPA’yı anlatmışsınız.

    Cevapla