Saat henüz sabahın dokuzuydu ve Havaş grev çadırlarının önünde hareketlilik başlıyordu. Çadırların içinden beşer onar gruplar halinde dışarıya çıkan işçiler gökleri yırtan bir top mermisi gibi sabahın sessizliğini “Hainler, işverenciler aşımıza ekmeğimize kan doğradınız” sloganları ile bozuyordu.
Havaş özelleştirlmesine karşı başlatılan eylemin üzerinden henüz bir hafta geçmişti ki, işveren her zamanki amacını gerçekleştirmek için işçilere gelin çalışın diye haber gönderiyor, buna inanan bazı işçiler greve rağmen çalışmak için işlerine geri dönüyorlardı. Oysaki daha sonra hiç birisi işe geri dönmeyecekti, bunu bilselerdi yinede greve rağmen işlerine dönerler miydi acaba!
Hidayet, Emine, Fatma, Hüseyin ellerinde havaya kaldırdıkları bir somun ekmeği işverinin sözüne aldanıp işe dönen işçilere gösteriyorlardı.
Ne hazin ve trajik bir sahneydi, ekmeğinden ve işinden olmamak için çadırda nöbet bekleyenler ile ekmeğini ve işini belki kaybetmemek adına arkadaşlarının yaptığı direnişi kıran diğer işçiler.
Oysa bir gün önce grev çadırında bu konu konuşulmuş işverenin bunu yapacağı bildirilmişti. Alınan karar aynen şöyleydi: “Grev çadırlarından bir tek işci içeri girip çalışmayacaktı.”
Şimdiki Kargo terminalinin olduğu yerde Havaş Genel Müdürlüğü vardı. Grev-Direniş çadırları bu genel müdürlüğün önüne THY Genel Müdürlük binasının karşısına kurulmuştu. THY çalışanları yani bizler her sabah servislerle işe geldiğimizde bu grev çadırlarının yanından geçip kendi işyerimize gidiyorduk. Ben iş günleri servisten inip önce grev çadırlarına uğruyor, oradaki arkadaşlara hal hatır sorup moral verip ve birazda utanarak kendi iş yerime dönüyordum. Hafta sonları ise ailece cuma akşamından başlayarak pazar akşamına kadar grev çadırlarında kalıp grevcilere destek olmaya çalışıyorduk.
Bazı şeyler vardır, anlatılmaz yaşanır denir ya işte Havaş grev süreci de böyle bir süreçtir. Bugün geriye dönüp baktığımda işini kaybeden 2400 civarında Havaş işçisinin verdiği mücadele Türkiye işçi sınıfı tarihinde önemli yer tuttuğunu görüyorum.
Biz Havaş özelleştirilmesini engelliyebilseydik, THY’nin Yer işletmesi TGS, THY Teknik, Teknik A.Ş. olmayacak, Teknik ayrı bir sendikaya peşkeş çekilemeyecekti. Havacılıkta on, on beş yıldır yaşadığımız işten atılmalar, sürgünler kuralsızlıklar bu kadar hoyratça yapılamayacaktı.
Havaş’ın kaybedilmesi bu yaşanacakların da habercisiydi. Bunu o günlerde gören değerlendiren çok az insan vardı. Hava-İş Sendikasının o dönem verdiği mücadele takdire şayandı. Ancak onların sendikal bürokrasi alışkanlıkları nedeniyle bizim yaptığımız eleştiri ve önerilere tepki göstermeleri de ayrı bir handikaptı. Özellikle Atilay Ayçin’in grev çadırından alınarak ceza evine gönderilme sürecinde yaşananlar utanç vericiydi. Atilay Ayçin ceza evinde iken sendikanın içinden çıkan bir gurubun sendikayı olağanüstü genel kurula götürülmesine çalışmış ama bizler buna karşı çıkmış ve engel olmuştuk.
Bu konu ile ilgili Atilay Ayçin’in ceza evinden bana yazdığı mektubu hala saklarım. Atilay Ayçin mektubunda özetle olağanüstü genel kurul yapmanın yanlış olduğunu belirtip, konuyla ilgili bizleri mücadele etmeye çağırıyordu. Atilay Ayçin’e muhalif olmama ve genel kurulda karşısına aday olarak çıkmama rağmen bir işçi namusluluğu içerisinde bende olağanüstü genel kurula karşı çıkmıştım. Biz sendikanın daha iyi yönetilmesi için muhalefet ediyorduk ancak namussuzluk ve çıkarcılık hiç bir zaman bizim işimiz olmamıştı ve olamazdı.
HAVAŞ NİYE VE NASIL ÖZELLEŞTİRİLDİ.
THY’da 1993 grev oylamasında dernek yönetimlerini işten atan Tezcan Yaramancı özelleştirme idaresinin başına geçince işini gücünü bırakıp Havacılık çalışanlarını dağıtmayı, sendikayı yok etme planları yapmaya başlamıştı. Bunu görebiliyor hatta Havaş Özelleştirme sürecini yaşamaya başlamıştık bile.
1994 yılındaki THY ve Havaş sözleşmeleri grev aşamasına gelmiş ve sendika grev kararı almıştı. Ancak hükümet THY grevini milli ve ulvi sebeplerle ertelerken Havaş grevini milli ve ulvi bulmamış olacak ki grevi ertelemedi. Yanlış hatırlamıyorsam 24 şubat 1995 tarihinde Havaş çalışanları greve başlamıştı.
Yaklaşık bir ay sonrada işçiler grevde iken Havaş, Ciner Grubuna satılmıştı. Havaş’ın 1994 yılı geliri 40 milyon dolarken, şirket 36 milyon dolara satılmıştı. Özelleşecek güzelleşecek bombardımanı altında havacılık işçileri için yeni bir dönem başlıyordu. Sıranın bize geleceğini bile bile büyük çoğunluk Havaş işçilerinin mücadelesini seyretmekten öte bir şey yapmadı. Aynı akıbet şirkette kalan işçilerin kapısını aradan on yıl geçmeden çaldı. THY’nin yer işletmesi artık TGS olmuştu. Bu problem bugünde kapımızı çalmaya devam ediyor.
Uçuş işletmenin Kabin A.Ş. veya Kokpit A.Ş. olması çok uzak değil gibi gözüküyor.
Havacılıktaki süreç Küresel sermayenin seksenlerden sonra başlattığı, doksanlı yıllarda hayata geçirdiği, kuralsızlaştırma yani deregülasyon ile başlayan bir süreçtir. Havaş özelleştirilmesi bu kuralsızlaştırmanın uygulamaya konulduğu ve küresel sermaye tarafından örneklerin bizzat yaşandığı bir özelleştirme sürecidir.
Oysa havacılık tarihinin kanla yazıldığını hepimiz biliyoruz. Özellikle nice uçuş personelinin kanı vardır bu yazılan tarihte. İşte doksanlı yıllardaki Talpa ve Tassa’nın önderliğinde THY derneklerinin verdiği mücadelenin en önemli nedeniydi deragülasyon.
15 mays 1995 tarihinde Havaş grevindeki işçiler ile beraberken gözaltına alınıp hapse atılan Atlay Ayçin 4 Kasım 1995 tarihinde tekrar görevinin başına döndüğünde umutlanan Havaş işçileri bir kaç yıla yayılan hukuki sürecin sonunda işlerini kaybediyor ve havacılık camiasını terkediyorlardı.
Sendika bu süreci geri döndüremiyor ancak popilist ve altı boş laflarla kendi iktidarını sağlamlaştırma peşine düşüyordu. Grev yapan işçiler bir daha havalimanının yakınından bile geçemezken, Atilay Ayçin 1995 yılından 2013 yılına kadar yani 19 yıl daha Hava-İş Sendikası’na Genel Başkanlık yapacaktı. Öte yandan Havaş işçilerinden ancak şanslı bir işçi Hava-İş sendikasında çaycı olarak işe başlayabilecektir.
Ben bir sonraki 1998 sendika genel kurulunda kürsüden genel kurula “İşçilerin kaybettiği yerde sendikacılar devamlı seçim kazanıyorsa bunda bir terslik var” diye seslenmiş aynı seslenişi bugünde bu köşeden yapıyorum. İşçiler kaybetmişse veya kaybediyorsa mevcut sendika yönetiminin kazanması kabul edilemez bir şeydir. Ancak Atilay Ayçin döneminin tüm eksiklerine ve yanlışlarına rağmen bugünkü sendika yönetimi ile bir karşılaştırmasını yapmak söz konusu dahi olamaz.
Çalıştığımız şirketlerin nasıl mücadelelere sahne olduğunu, kimin ne yaptığını bilmezsek bundan sonra yaşanacaklara karşı ne yapmamız gerektiğini doğru değerlendiremeyebiliriz.
Unutmayın sizi satmayan ne yaptığını bilen, kendiniz gibi güvendiğiniz ve denetliyebildiğiniz bir sendikanız olursa işveren asla sizin haklarınıza dokunamayacaktır. iş barışı ve sendikal ileyiş ancak böyle muhafaza edilebilir.
Bunca işten atılmalar, hatta yitirilen canlar ve ateşi sönen masum ocaklar arasında gündelik yaşamını güçlükle sürdürmeye çalışan emekçiler için hayat giderek daha da zorlaşıyor.
Şirketimizde emek mücadelesi alanında verdikleri mücadelelerle bizleri bu günkü haklarımızı almamızı sağlayan, bu uğurda bedeller ödeyen ve bu gün aramızdan ayrılmış olan tüm emekçilerin ve mücadele arkadaşlarımızın anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Unutmayınız ki bu uçakların, ofislerin, bu işyerlerinin her santimetre karesinde bu emekçilerin destanlaşmış mücadele anıları var.
Bu yaşananları yazmam bazı arkadaşlarımıza sıkıcı gelebilir, özellikle son dönemlerde havacılık camiasına giren arkadaşlarımız bu yaşananları bilmeyebilirler.
Bunları unutmayın ve bilin diye yazıyorum.
Saygılarımla.
20 Yorum
- Yorumların Sıralanışı
- Yeniden Eskiye
- Eskiden Yeniye
Havaş sarı öküzdür. Sarı öküzü vermeyecektik.
Daha ne öküzler var verilen hala tükenmedi rengarenk
Emekçiye rağmen emeğe ve Emekçiye karşı sendikacılık oynayanlara yazıklar olsun
Sizden sürekli helallik isteyenin mutlaka bir derdi vardır da açıkça diyemiyor besbelli
Sabah sekizden akşam beşe kadar sendikadayız ama bir işe yaramıyor biz de anlamadık
Gün olur devran döner hesap sorulur
Verilen mücadele unutulmayacak,bu hesap mahşere bırakılmayacaktır.
Ali bey bu resimdekiler hava iş üyesi mi,bunların şekli şemali pek havacıya benzemiyor
Hava-İş üyelerinin fiziksel profilini tanımlarsan biz de öğrenmiş oluruz. Uçucu, istasyon personeli veya diğer yer personelleri neye benzer mesela sana göre? Veya 2013’de Atilay Ayçin, 15 tane kamyoncu delege getirmişti genel kurula. Şimdi de Ali KeMAL Yanlıbal taksi duraklarından taksici üyeler devşirdi kendine. Onların profili hakkında bir fikrin var mı?
Ayçin sana mektup yazmış ,ne yani yazamazmı adam sendika başkanı.Bunu niye anlatıyorsunuz anlamadım.
Öyle bir dönemde emekçi bir işçi olarak, aksi sendikal etiğe sığmayacağı için muhalif olduğun sendika başkanının arkasında duruyorsan ve o sendika başkanı da kendisine muhalif bir işçiye bunun için şahsına özel teşekkür mektubu gönderiyorsa bu önemli ve anlamlı bir örnektir, herkese de nasip olmaz. Bizzat yaşananan sendikal bir olayın için de bundan bahsedilmesi seni neden bu kadar rahatsız edebiliyor, asıl soru bu olmalıdır.
Ali bey verilen mücadeleler önemli ancak bugün ne yapacağız. Sarı sendika herkesi esir almış durumda.
Bize yeni kahramanlar lazım ancak şimdiki nesil GDO lü
İşimiz zor.
Bu günkü Hava iş’in Mimarları’ndan birisin.Munzur,Bahadır,Engin ve Mevcut TALPA başkanı ile..
Bozuk ve imla hatalı yazım şekline bakılırsa alttaki “Aliciğim” ile başlayan yorumu da sen yazmışsın. Ali Gülçiçek dışında saydığın isimlerin hepsi 2013’de Gökkuşağı Hareketi’nde yer alan isimler. Biz, Emek Meclisi olarak tüm muhalif grupların birleşmesi ve ortak bir delege listesi çıkarılmasını önerdik tüm grupların yaptığı her iki toplantıda da. Ama bu teklifimiz Bahadır Altan ve ekibi tarafından kabul görmedi. Akabinde kabin ekiplerinden oluşan İşçi Grubuyla birlikte Uçuş İşletme seçimlerini ve dolayısıyla 97 delegeyi kazandılar ama Bahadır Altan ve yaveri Ayhan Günal diğer pilot ve kabin ekipleriyle beraber (Murat Kallenci de bu ekiptendir) genel kurula gelmeyip oy kullanmayarak Uçuş İşletme’nin iradesini sandığa yansıtmadılar. Sadece seçimden bir kaç gün önce Gökkuşağı’ndan ayrılan İşçi Grubu’ndan 22 delege oy kullandı. Bununla birlikte Hamdi Topçu’nun tehdit ve baskılarıyla delege kazanan Reform Hareketi de seçimi böylelikle kazanmış oldu. Senin farklı bir iddian varsa yazarsın, biz de okuruz.
son sendika seçimine beraber hazırlandığın arkadaşların neden seçim akşamı ‘bizim çocuklar kazandı ‘ diye sendika binasına gidip kutlama yaptılar? eğer bunlar ‘sizin çocuklar’ ise neden seçime ayrı ayrı hazırlandınız? bunları ve hamdi’nin sizi tehditlerini neden açıklamıyorsun ? bu süreçleri ve bahadır ile yaşadıklarını tam ve net olarak açıklamadığın müddetçe bu yazdıklarının hiçbir önemi yok bunu sen de biliyorsun…
Her yazının altına aynı yorumu yazmaktan sen bıkmadın ama bizler okumaktan bıktık. Temcit pilavı gibi her seferinde aynı muhabbet. Cevaplar da seni tatmin etmiyor işin tuhaf tarafı. Demek ki amacın üzüm yemek değil. Emek Meclisi’nden kimse seçim akşamı sendika binasına gidip kutlama yapmadı. Senin bildiklerin varsa buraya isimleriyle yazarsın herkes öğrenir. Emek Meclisi’nin seçimlerden çekilme bildirisini oku (“Tuzun koktuğu, sözün bittiği yerdeyiz” diye ara havacılık sitelerinde), cevaplarını bulursun yazmıştım geçen hafta ama okumamışsın zira amacın başka tabi. Emek Meclisi’nin 2013’deki seçimlerde ne işverenle ne de diğer muhalif gruplarla ortak bir hareketi olmamıştır. İnşallah bu sefer anlarsın.
hangi yoruma ya da soruya ne zaman ne cevap verdin acaba ? bahadir ve diğerleri ile olan sorunları, seçimde yaşananları, işveren tehditlerini vs nerede yazdın da görmedik? ayrıca eski yazılarının olduğu bir bölümü sayfana eklersen geçen haftaki yazını da okuyabiliriz sanırım zira sayfanda eski yazılarını bulabileceğimiz bir bölüm yok amacım başka olduğundan ben mi göremiyorum acaba? yakın arkadaşın, thy üst yönetimiyle arası son derece iyi olan cem bey, seçim akşamı sendika binasına ali kemal’i kutlamaya gitti mi gitmedi mi bu arkadaşın emek meclisinden değil miydi ? emek meclisinden arkadaşlarına sor ya da sendika başkanına veya o akşam orada olanlara sor gitmiş mi gitmemiş mi sonra gelip genel müdürlükte bizim çocuklar kazandı demiş mi dememiş mi ? bunlar gerçekler ve senin de bilmemen mümkün değil. biliyorsun da bence. inşallah bu sefer de sen anlarsın neyin ne olduğunu.
Yıllar yılı, bizleri de kısmen kandırarak hep Atilay Ayçin e muhalefet ettin.Öyle muhalefet ettin ki her kesimle , hiç umursamadan, işbirliği yaptın. İşeverenle bile defalarca görüşüp destek aldığın aleni bilinendir.Son yıllarda da, önce gökkuşağı adı altında muhalefet ettiniz Atilay ayçin e. Defalarca THY yönetimi ile görüşüp destek aldınız. Bahadır Altan da en az sizin kadar bu işleri yaptı. Sonra da, 2013 grev dönemi. Greve çıktın ama hergün THY Genel Müdürlüğünde idin, nasıl elini kolunu sallaya sallaya giriyordun, anlat bunları da. Hele genel kurul süreci.Ankara şube seçimlerinde şube başkanı olan arkadaşı anlat mesela. Nasıl olduda emekliliği dolduğu için iş akti feshedilip sonra THY e şef olarak alındı? Anlat bunları da. Hepiniz, tüm muhalefet Ayçin in karşısındaydınız.Adınız, emek meclisi-gökkuşağı-reform fark etmez. Hepinizin bir görevi vardı ve bu görev size H.Topcu tarafından verilmişti değil mi?Birlikte toplantılar yaptınız, defalarca…Ama G.Kurul günü seni almadılar aralarını, görev bitmiş senin de yapacak işin kalmamıştı. Bak G.Müdürlükteki yol arkadaşalarına, Recep-Cem-Adem, koşarak gittiler Tatlıbal ın yanına, elini sıkıp “bizim çocuklar aldı yönetimi” dediler. Grev bitti senin de , Recep in de emekliliği hatırlandı birden :) Yol verdiler ikinize de… Şimdi, Havaş Grevin de bu oldu, Atilay bana içerdeyken mektup gönderdi, vs hatıralar anlatıp Sendikacılık geçmişini beyaz sayfalar gibi pak göstermeye kalkma. Mirasınız, bugünkü Havaiş yönetimidir.
bunlar sendikacı mı bunlar bildiğin terörist