featured

HER SON BİR BAŞLANGICA HER BAŞLANGIÇ DA BİR SONA UZANIR

 

Değerli okurlarım,

Geçen yazımızda mavi tükenmez kaleme atfettiğim ve farklı platformlarda ısrarla savunduğum “özel anlam” hakkında çok olumlu dönüşler gerçekleşti. Tüm okurlarıma ve takipçilerime gönülden teşekkür ederek başlamak istiyorum. Havacılık kültürünün temel değerleri üzerinden konuşmayı ve tartışmayı hepimiz seviyoruz. Yazılarımızda havacılık kültürünün kattığı tadı korumaya ve mutluluk veren ilginize layık olmak üzere daha fazla çaba göstereceğim.

Bu hafta yeni bir konuda birlikte düşünmeye davet edeceğim sizi. Başlangıçlarla sonlar arasında bir denge bulup rotasında ilerleyen dünyamızın salınımına ve savruluşuna benzer şekilde yaşanmışları, yaşananları, yaşanacakları birlikte düşünmek üzere bir pencere açacağım.

Semaimizi böylece bitirip mukaddimemizi sonlandıralım o halde: “Hay hak!”

Muhavere: Bitirmek Zordur

Hiçbir işi tek başına yapmıyoruz ama hayatımıza dair kararların sorumluluğunu daima tek başına üstleniyoruz. O yüzden sıkıntılarına, zorluklarına rağmen çoğu zaman bir yerde bir şeylere katlanarak devam etmek zorunda kalıyoruz. Çünkü bir şeyleri bitirmek kolay olmuyor. Gelinen yerlere emekle geliniyor. Çokça mücadele etmiş ve kim bilir kaç kişiye meram anlatırken derin yorulmalar yaşanmış oluyor. Varmak istediğiniz yere ulaştıktan sonra, bitirmek istediğinizde akıl veren ve tenkit içeren çok cümle duyuyoruz. Bu cümleleri aslında aynı koşulları bilen ve yaşayan ve tam yanı başımızda duran kişiler oluyor.

Eminim, siz de sık sık karşılaşıyorsunuzdur şu tür sorularla:

  • Askeriyede her şey güzeldi de neden emekli oldun?
  • Uçuş hayatın o kadar iyi giderken neden bıraktın?
  • O üniversite çok iyiydi de neden başka üniversiteye geçtin?

Bunlar sırf bana milyon kere sorulan sorular. Etrafımdakilere söylenirken duyduklarım da var:

  • O şirkette çalışmak varken tası tarağı toplayıp neden şuraya gittin?
  • Ne güzel işin vardı, neden akademik kariyere yöneldin?
  • Gül gibi işin vardı, durduk yere neden bunun için onu bıraktın?
  • Bir kişinin lafına bakıp böyle riskli bir işe girilir mi?

Değerli okurlarım, eğer daha fazla öğreneceksek veya kendimizi bir havacı olarak daha iyi bir yere taşıyacaksa yukarıdaki Karagöz sorularını tüm havacılarda olduğuna inandığım Hacivat zekasıyla yanıtlayıp yolumuza bakmamız gerek. Kariyerimiz hakkında tutkulu olmak, başarılara odaklanmak, hedefe yürürken son adımdan vazgeçmemek, yeni yollara çıkarken de kimseyi dinlememek gerek. Yoksa havacılığın temposuna ayak uyduramayız.
En başta söylediğimiz gibi “her son bir başlangıca her başlangıç da bir sona uzanır”. Yeni başlangıçlar için sonlandırmamız gerekenler olur. Bunun da bir bedeli olur ama bizi yeni başlangıçlara yönelten daima yeni bir umuttur.

Otuz iki yıldır bilemediğim, anlayamadığım havacılık konularına kafa yora yora ve emek vere vere yol kat ediyorum. Daima eksik, daima geride kalıyor olmak gerçeği, kişi olarak eminim sizleri de benim gibi sürekli daha fazla çaba sarf etmeye zorluyordur. Başka mesleklerde bir diploma ya da bir sertifika ile bir ömür geçinilebiliyor. Fakat iyi bir havacının ömür boyu alsa bitmeyecek kadar çok sertifika seçeneği var. Bunlar olmadan çalışamıyoruz, bunlar olsa da yenilerini de kovalamaya mecbur kalıyoruz.

Fasıl: Ülkemizde ve Dünyada Havacılıkta Büyük Değişimlere Tanık Oluyoruz

İşte tam burada duralım ve birlikte düşünmeye başlayalım.

Havacılığın kişisel pencereden bakarak yukarıda anlattığımız değişim gerekliliğine bir de daha geniş bir pencereden bakalım. Havacılıkta ilk günden bugüne bazı dönemler yaşandı, yaşanmaya da devam ediyor.

Osmanlı İmparatorluğu’nun 19’uncu asırda pozitif bilime yönelmeye çabalaması, teknik temelde erken dönem havacılığında bizim de başlangıç yapabilmemize neden olmuş. Cumhuriyet kurulurken ve kurulduktan hemen sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde havacılığa büyük önem verilmiş. Üretim ve eğitim birlikte düşünülmüş , somut adımlar atılmış, yatırım yağılmış, halkta bir heyecan sağlanmış, yapılanlara maddi ve manevi destek verecek mekanizmalar kurulup kurumsallaştırılmış. Bunlar da gurur veren başarılar olarak tarih yapraklarında yerlerini almış. Bununla birlikte, F. Whittle, 1928’de tasarladığı jet motorunun patentini 1930’da aldı. Biz üretimi 1950’lerde durdurulan pervaneli uçaklarımızı hâlâ kutsuyoruz. Başarılarımızı reddetmeyelim fakat abartmayalım diyorum. Hatalarımızla artık yüzleşelim. Havacılıkta söz sahibi olmak için elimize geçen fırsatı 70 yıl önce bir kez ıskaladık, bir daha değişime yenik düşmeyelim. Havacılıkta ilerleme sağlamak için tek bir alanda ilerlemenin yeterli olamadığını unutmayalım.

Bugün tarihte ilk kez olarak havacılıkta hem üretim hem hizmet hem de eğitim yönünden küresel düzeyde rekabet edebilir hale geldik. Ortak akıl üretip dünya havacılığındaki değişimi anlayıp yakalarsak ve bizi çok ileriye taşıyacak değerlere sahip çıkarsak, gençlerimize doğru yol gösterebilirsek dünya havacılığının geleceğinde söz sahibi olmak olanağımız bulunmaktadır.

Son iki yılda ülkemizde uçak üretmek için çaba sarf ettiğini bildiğim ve fikir alışverişinde bulunduğum 4 yabancı yatırımcı oldu. Bir ülkeye üretim için yabancı sermayenin gelmesi için teşvik ya da düşük maliyet bir noktaya kadar etkili olur. Dış sermaye geliyorsa, ona olanak sağlayan teknolojik altyapı var demektir. Havacılık ekosistemimizin kuruluş dönemini bu kez tamamladığını düşünüyorum.

İşte bu yüzden içinde bulunduğumuz yıllarda havacılıkta bir şeylerin sonu birdenbire gelecek. Söyleyeceğim. En fazla on yıl içinde şunlara tanık olacağız:

  • Birlikte yetiştiğim askeri pilotların domine ettiği havacılık dönemi bitecek, derslerine 7 ayrı üniversitede ve 5 ayrı uçuş okulunda girdiğim ve ellerimizle yetiştirdiğimiz genç pilotların değer yargılarının egemen olacağı sivil pilot kültürü dönemi gelecek.
  • Tek pilotlu büyük uçaklar önce kargo sonra yolcu taşımacılığında yaygınlaşacak.
  • Türkiye hava aracı bakım eğitimlerinin ve hava trafik kontrolörü eğitimlerinin en önemli merkezi olacak.
  • Havacılık fizyolojisinde ve havacılık psikolojisinde akademik alanda yapılacak deneysel çalışmalarla ve yayınlarla
  • Avrupa Birliği ülkelerini bile geride bırakacağız,
  • Bakım teknisyenlerimiz; akıllı havalimanlarında akıllı uçaklarla çalışıyor olacaklar,
  • Annex-2 ve Annex-14 sayısallaşmaya (dijitalizasyona) koşut tamamen değişecek.
  • Hava Trafik Yönetiminde radyo telefoni kuralları değişecek, birçok konuşma yapılmayacak.
  • İnsansız Hava Araçları (UAV) ile ilgili birçok yeni regülasyon yazılacak, ancak hava trafiği için en büyük güvenlik ve en ciddi emniyet tehdidi UAV olmaya devam edecek. UAV trafik yönetimi için kural koymak yerine formatlı mesajlarla data link sistemleri üzerinden iletişim kurulacak, bu iletişime insanın zihinsel ve fiziksel yeterlilikleri karşılık veremeyecek, çare bilişim teknolojilerinde aranacak.

Ayrıca, Pilotaj başta olmak üzere tüm havacılık eğitimlerin formatı ve içeriği değişecek.

Değişecek eğitimlere şöyle kısa yoldan bir göz atacak olursak şunları göreceğiz:

  • Pilotajda teorik eğitimler interaktif internet ortamlarına tamamı ile taşınırken, uygulamalarda teknik olmayan becerilerin (non-technical skills) deneysel olarak (uygulamalı eğitim ve gelişim modelleri devreye girecek) ağırlık kazanacağı ve bilişim becerilerinin olmazsa olmaz sayılıp değerlendirmelere dahil edileceği dönem gelecek. Pilot yetiştirmede MPL ağırlık kazanacak. Lisans yenileme sıklaşacak ve kapsamı genişleyecek.
  • Türkiye hava aracı bakım eğitimlerinin en önemli Hava aracı bakım eğitimlerinde modüller yenilecek. Problem çözme temelli eğitimler ağırlık kazanacak. Teknisyenler, akıllı uçaklara seyir deneyimlerinden öğrenmelerine yardımcı olacak algoritmaları geliştirip yükleyecek.
  • Arızalar ve uçuş kayıtları tek bir veri tabanına yüklenecek. Arıza analizlerine ve çözümlerine tümleşik akıllı sistemler aracılığında ulaşılacak.
  • Hava Trafik eğitimlerinde yeni nesil öğrenme teknikleri zorlaştırılmış senaryolarda kullanılacak.

Yaşamakta olduklarımdan ve gözümle gördüklerimden yola çıkarak yukarıda sıraladığım öngörülerime göre resmettiğim gelecekte ülkemizi söz sahibi kılmak kolay değil.

Yapılması gereken çok şey var. Olmazsa olmazımız üniversitelerin çok daha sorumluluk almasıdır. Bilgisayar ve bilişim temelli mühendislik dallarının Pilotaj, Hava Trafik Kontrol ve Hava Aracı Bakım Teknisyeni yetiştiren programlara katkı vermesi şarttır. Havacılık Yönetimi bölümlerinde ilk 2 yıl havacılık temel dersleri verildikten sonra kalan 2 yıl boyunca her bir derste bir sertifikalı eğitim verilecek şekilde planlama yapılmalıdır.

Şimdi duru su gibi soruyorum:

“Mevcut regülasyonlarımız ve yönetim anlayışımız, havacılığımızın geldiği ve bulunduğu şu noktada sizce yeterli midir?”

Bu tür sorularıma EASA ya da FAA odaklı yanıt verenler oluyor. Bana sorarsanız ne FAA ne de EASA regülasyonları pilotaj ya da Hava Trafik Kontrol yetiştirmek için yeterli içeriğe sahip değil. Bana inanmayan tanıdığı ve deneyim sahibi en yakın eğitimci pilota ya da kontrolöre sorsun.

Şimdi yalın ateş gibi soruyorum:

“Eğitim kurumlarımız yaklaşan büyük değişime hazır mıdır?”
Bu soruyu şimdi doğru yanıtlayıp gereğini yapmazsak Kayseri’de Uçak Fabrikası’nı kapattığımız yere geri döneriz.
Değişim bizi vedalara zorluyor. Sesini duyanlarımızın sayısı çok. Yeni başlangıçlar için kapatmamız gereken defterler ve kapatmamız gereken kapılar var.

Bitiş: Anlayıp Uyumlanmak ya da Yıldız Tozuna Karışmak

Değerli okurlarım,

Öncelikle en büyük hava aracının dünyamız olduğunu anlamamız gerek. Büyük seyahatimizde, küçük yaşamlarımızın tanık olamayacağı kadar uzun yoldan gelip uçsuz evrende bir daha aynı yere hiç uğramayacak bu dev gemimiz akıl almaz bir hızda yolunda ilerlemeye devam ediyor. Uçsuz karanlıkta bir kez geçtiği noktadan bir daha asla geçmeyecek dev gemimiz yani dünyamız. Evrenin yasası sürekli değişim ve dönü değişime şüm. Sürate ve uyum sağlamak zorunda kalıyoruz, önce bunu anlamamız gerek.

Önümüzdeki dönemde havacılığın kullandığı teknolojilere değil kullanabileceği teknolojilere odaklanmamız gerekecek.

Geleceğin havacılık teknolojilerinde söz sahibi olmak istiyorsak, gelin gibi süslediğimiz SHY-147 atölyelerinde, uçuş simülatörlerimizde, hava trafik simülatörlerimizde bilişim teknolojilerinin okur-yazarlığı eğitimlerini eklememiz ve yapay zeka ile iletişim kurabilecek, öğrenen sistemler ile bilgi alış verişinde bulunabilecek havacılar yetiştirmemiz gerekecek.

Kıymetli havacılar, bu kez değişim bildiğimiz veya alıştığımız temponun çok üstünde gerçekleşiyor. Ortak akıl ve ortak eylem planlarına acil ihtiyaç doğuyor. Sorumluluğu bulunan her birimizin eyleme geçmekte istekli ve ısrarcı olmamız gerekecek.

Yoksa perde yıkılacak, bendeniz naçizane istedim ki eylemeden viran, varayım sahibine haber vereyim heman!
Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola!

Dr.Cengiz Mesut BÜKEÇ

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 Yorum

  1. 2 yıl önce

    Bir solukta okudum değerli hocam. Anladım ki çook çalışmak lazım daha çook.. kaleminize sağlık

    Cevapla
  2. 2 yıl önce

    Elinize ve emeğinize sağlık Cengiz Hocam. Çok güzel bir yazı olmuş. Saygı ve selamlar.

    Cevapla
  3. 2 yıl önce

    Elinize sağlık Hocam.

    Cevapla
  4. 2 yıl önce

    İyi niyetinize çok teşekkürler. Pilotaj konusunu çok iyi biliyor olabilirsiniz ancak Uçak Bakım eğitimi konusunda yanılıyorsunuz. Temenni ettiğiniz “Hava Aracı Bakım Eğitimi merkezi” olmayı nasıl başaracağız? Mış gibi eğitimlerle mi? 147 onaylı olmak yerine sulandırılmış Tanınan Okul yetkileriyle mi bu işi başaracağız? Maalesef henüz Uçak Bakım Temel Eğitiminin önemini ve amacını kavrayamamış okullar ve SHGM ile mi bu işi (merkez olmak) yapacağız? Çok iyi niyetlisiniz çook.Daha evvelki yazılarınızda birisinde de bu temenniniz vardı. O zamanda çok gülmüştüm, şimdi de gülüyorum ağlanacak halimize. Aynı eğitimi liseler veriyor (3/4 yıl), MYO’lar veriyor (2yıl), üniversiteler veriyor (4/5 yıl), 147 onaylı eğitim kurumları veriyor (20 ay). Toplamda belki 100’ün üzerinde Eğitim Kurumu var. Peki kaçı mezunlarına el melekesi kazandırıp, uçak bakım felsefesini aktarabiliyor, hiç araştırdınız mı? Bildiğim bir elin parmak sayısını geçmez. İşin kõtüsü diğerlerinin durumunu bilmeyenlerin kendi yaptıklarını en iyisi zannetmeleri. Rant yerine, gerçek bir eğitim içeriği ve uygulaması olmadan mı bu işi başaracağız? Õmrümüz yetmez hocam. Saygılar.

    Cevapla