featured

HAYDİ ÇADIRA BEYLER!

Şirketlerimizden eleman çıkartıldığını duymadığımız bir gün geçmiyor. Sektör iyiye giderken bol eleman alıp, sonra gidiş kötüleşince çıkartmak moda oldu. Torpil ve kadrolaşmaya alıştık ama buna alışmak vicdanla doğru orantılı olduğundan oldukça zor. 

Havacılık işkolumuzda, sendika demeye ağzımın varmadığı bir sendika var. Bu sendikamızın ismi “Türkiye Sivil Havacılık Sendikası” olmasına rağmen, genelde THY ağırlıklı bir görüntü çiziyor. Burada sendikacılığın doğuşu, gelişimi ve küreselleşme sürecinden etkilenişini yazacak değilim.
Sendika, dernek gibi oluşumları yakından izleyen biri olarak, bizlerin zamanındaki klasik sendikacılıkanlayışının artık bittiğini gözlemliyorum. Türkiye’deki 1980 öncesi sendikacılık mantığı ile 2000’li yıllarda sendikacılığı sürdürmek, çim sahada, kösele kramponlu ayakkabı ile futbol oynamaya benziyor. Bu nedenle ikide bir kayıp düşülüyor.
Sahayı değiştiremeyeceğimize göre ayakkabımız ona uygun hale getirmeliyiz. Yani 1980 öncesi kafa yapısıyla günümüzde mücadele sürdürmek imkânsızlaştı.
Kafası 1980 öncelerinde kalmış ve stratejisini değiştirmeyip takımı eski anlayışla sahaya süren Hava-İş in teknik direktörü olan, 22 senelik kıdemli zat-ı muhterem, karşı tarafın (işveren) oyun stratejilerini anlayamadığından veya anlamak istemediğinden, maç bitiminde puan alsa da, birçok sakat bırakıp yoluna devam ediyor. Sakatlanan, yani işini kaybeden çalışan yerine, yeni üye alarak koltuğunda kalmayı sürdürüyor. Yani, ölen ölüyor, her nedense kalan her zaman sendikanın yönetimi oluyor.
Günümüz sendikacılığının <yasalarla sınırlanmış hakları> olduğu gibi, işverenlerin de buna karşı <sınırsız hakları> olduğunu unutmamak lazım. Bu nedenle, günümüz sendikacılığı,1980 öncesi mücadele tarzı yerine, yeni stratejilerle mücadele etmeyi öğrenmek zorundadır. Toplu iş sözleşmesi yapacağı şirketlerin bilançosunu, ne kazanıp ne masrafı olduğunu, rekabetteki şansını ve Pazar payını onlar kadar bilecek ve isteklerini ona göre yapacaksınız. İşvereni uzaktan takip edip hatalarından nemalanmak yerine onun ticari atraksiyonlarını da yakından izleyeceksiniz. Önceliği paraya değil, iş güvencesine vereceksiniz.
Sendikacılığı yani mücadeleyi işçiyi ortaya sürerek yaptığınızda, işveren tarafının da neler yapabileceğini düşünüp koruyucu önlem almak zorundasınız. İşveren, sendikaya vuramayacağına göre, işçiye vuracaktır. (Günümüzde görüldüğü gibi)
Siz işçi vurulduğunda ona sahip çıkmayıp yalnız bıraktığınızda, arkanızda eylem yapacak adam bulamazsınız. İşçinin hakkını arıyorum diyerek fiili olarak geriye dönüşün mümkün olamayacağını bildiğiniz halde atılanlara yönelik ücreti karşılığında dava açıp kazanıp bununla Show yaparken o işçinin sadece 8-12 maaş daha tazminat almasını sağlarsınız. Sonuçta issiz kalmasını önleyemiyorsunuz.
İşveren işçiyi işten atarken, kendine açılacak davayı kaybedeceğini biliyor ve bu sizin kazandık diyerek kendinize övünç kaynağı yarattığınız tazminatları zaten onlar baştan hesaplayarak atıyor.
Gelelim sendikaya;
 
Sizler ise işçiyi acayip kullanıyorsunuz. Eylemi onlar yapar, oyu onlar verir, geçiminizi onlar sağlar, ekstra harcamalarınızı onlar öder, arabanızı, sosyal yaşantınızı onlar sayesinde yürütürsünüz. Atıldıklarında ise peşlerini bırakmaz bu sefer avukatlık ücreti alıp %100 kazanılacak davadan nemalanmaya çalışırsınız. Sanki(!) işverenle anlaşmışsınız gibi… Sen at ben tutayım misali… Alan veren memnun hadi hayırlısı…
İsminin önünde “TÜRKİYE” yazdığından tüm sektöre yayılması gereken Hava-İş in umursamaz ve toplu iş sözleşmesi dışında ortaya çıkmayan kadrosu, yasaların kaçamak yanlarını kullanarak parçalanıp, bölünüp sendikasızlığa doğru giden THY’yi es geçmiştir. THY kendi içinde doğurduğu yeni şirketlerle veya taşeron uygulamalarla her geçen gün yeni sistemlerle sendikasız işyerleri yaratıp (HABOM-TGS)ücret düşürmeye giderken, onlarla mücadele edeceklerine aman sende boş ver, başka aidat ve oy getirecek nemalanma yeri buluruz mantığında bakarak, ISG’yi bulmuşlardır.
Sektörde atılan atılana, satılan satılana… İşverenler nerdeyse yazın çalıştırıp kışın çıkartacağı mevsimlik eleman arayışına girmiş görmüyorlar. Gelecek tehlikelere karşın bir stratejileri yok. HABOM neden sendikasız kılındı. Teknik A.Ş den Hat bakımın ayrılışının nedenleri nedir? Düşünemiyorlar. Şu anda THY Teknikte 500 ü aşkın teknisyenin sendikasız çalıştığını görmemezlikten gelmelerinin yanı sıra bundan sonra Tekniğe girecek hiçbir çalışanın sendikalı olamayacağını gözlemleyemiyor veya adam sendecilik yapıyorlar.
Şimdide gelelim ISG çalışanlarının sorunlarına;
ISG çalışanlarını sendika seçiminde delege olup size oy kullansın diye üye yaptınız. Onlar sayesinde,THY çalışanının geneli oy vermediği halde seçimi öyle veya böyle bir şekilde oradaki delegeler vasıtasıyla kazandınız. Şimdi sizi göreceğiz. Eylemi bu sefer ISG işçisi değil Hava-iş in sözde işçileri olan sizler yapmalısınız. Neden mi? Yazıyı okumaya devam edin anlayacaksınız.
İSG, işçileri sendikalı, burası güzel. Ancak ISG’de yer hizmetleri için sadece İSG değil TGS ve Çelebi’de var. Onlarda sendika yok. Dolayısıyla, müşteri olacak yerli havayolu şirketlerine Türkiye’nin her yerinde hizmet alabilecekleri bir yer kuruluşu daha cazip gelecektir. Bu da onları ister istemez TGS veya Çelebiye yönlendirecektir.
ISG’ye göre daha büyük ekipmana sahip olan bu iki firma bir çok havalimanında faaliyetlerini sürdürdüğünden maliyetlerini kontrol altında tutabilecek, gerekirse Sabiha Gökçeni kaçırmamak adına ISG’den daha düşük ücret teklifleri sunarak geleceğe yatırım yapmayı seçebilir. O zaman ne olacak?
ISG bu rekabete dayanamayıp ya yer hizmetlerini kapatacak veya küçülerek elinde kalacak olan şirketlerle yetinme yoluna gidecek.
Peki, suç kimde? Yine siz değerli okurlarım ile objektif olarak sadece bardağın dolu tarafından değil her iki tarafından da bakarak birlikte değerlendirelim. Türk sivil havacılığının tek sendikası Hava-İş in 22 senelik başkan ve yönetimindeki gelmiş, geçmiş tüm muhteremler bu kadar senedir THY’den başka yerlerde örgütlenme yapmayıp, sadece THY personelinin verdiği aidatları yeterli görerek yan gelip yattığından, diğer şirketlerde sendikal yapıyı kuramadı. Kurmaya bile çalışmadı. Burada THY dışında örgütlenmeyi 22 senedir başaramayıp, hala o koltukta oturan sendika yönetimini öncelikle suçluyorum. Çünkü, şu anda ISG çalışanlarını zora sokan TGS ve Çelebinin sendikasız çalışmalarıdır.
Peki, düne kadar hizmet aldıkları ISG’yi anında bırakıp diğer hizmet sağlayıcıya geçen havayolu veya havayollarına ne demeli?
ISG’den kaçan veya bu gidişle kaçması muhtemel olan havayollarına bunu sorduğunuzda, size;Ticaret bu ne yapalım? Kim daha ucuz hizmet verirse, oraya gideriz, ayrıca biz sadece Sabiha’da hizmet satın almıyoruz ki, birçok meydandan yer hizmeti satın alma durumundayız. Bu nedenle ISG, Türkiye’nin geneline yayılmış bir yer hizmet şirketi değil. TGS ve Çelebi ile tüm uçtuğumuz meydan anlaşmalarını yoğunluk nedeniyle ucuza getirebiliriz.( Toptancı mantığı) diyebilirler.
Vicdani olmasa da ticari olarak doğru bir düşünce.
Bu düşüncelerine, bir de sendikalı yerlerden kaçan işveren mantığı ile baktığınızda; Ne uğraşacağız ikide bir eylem veya grev tehditleri ile ISG ile sendika kapışacak bizim hizmetler aksayacak. Zaten bizlerde sendikasız işyerleriyiz. Bizim gibi sendikasız çalışanlarla olmalıyız diyebilirler.
Bu şirketleri kurulduğundan beri örgütlemeyip yan gelip yatan ve sendikasız bırakan Hava-İş utansın.
Hava-İş; Sen şimdi ISG’de toplu sözleşme yaptım diye sakın öğünme. Asıl maç şimdi başlıyor.Etrafında yani aynı iş yerinde sendikasız ortamda çalışan şirketler varken senin haklı olarak aldığın ücret zammı ve sosyal hakların etkisinin ISG’ye nasıl yansıyacağını ve olası bu tehlikeden haberin yok muydu? Şüphesiz vardı.
 
İş hayatımızda alınan ücretler ve sosyal haklardan çok daha önemlisi iş güvencesidir.
 
Toplu iş sözleşmemi yaptım benim işim bitti diyemezsin (THY’de yaptığın gibi) kış uykusuna dalmak yok. Eylem sırası sende Hava-İş… Bu sefer eylemde işçini değil, kendini kullanmalısın. Tüm yönetimini topla, gir çadıra. Hatta açlık grevine başla. Atılan her işçi için senden hesap soracağım.Çünkü stratejin yanlıştı. TGS kurulurken yan gelip yattığını, Habom kurulup düşük ücretli bir dolu teknisyen alırken ses çıkaramadığını cümle âlem biliyor.
Hava-İş şimdi kalkıp şimdi sıra sendikasız çalışan şirketlere de gelecek diyerek kargaları güldürüyor ve TGS ve Çelebi’nin uçuş emniyetini ihlal ettiğini içini doldurmadan iddia ediyor. TGS ve Çelebi den üyelerin olsaydı yine de bunu diyebilir miydin? Uçuş emniyeti nedir? Bunu bilen yöneticin mi var mı senin?
 
Pegasus’un genel müdürü Sertaç Haybat la yaptığım TV programımda kendisine “Çalışanlarınızın sendikalı olmasından rahatsız olur musunuz” dediğimde “ Sendikalı olma isteğinin çalışanlardan gelmesi gerektiğini ve bu tür istek oluştuğunda, “Tabii neden olmasın” demişti.(http://video.google.com/videoplay?docid=-2939296828321687423 ) Dakika 7,25 den sonra sendika konusu gündemde.
Hal böyleyken, sana yeşil ışık yakılmışken Pegasus çalışanlarını neden örgütleyemedin. Anlat da anlayalım. Yoksa Pegasus çalışanlarımı istemiyor seni? Konuşmalarında, “Sıra Pegasus”a gelecek diyorsun. Pegasus 1990 senesinden beri faaliyette olan bir şirket. Yenimi sıra gelecek:)
Birazda şeytanın avukatlığına soyunayım bakalım etrafta neler var.
ISG yönetimi Türk şirketlerinin yer hizmetlerini kaybettiğinde sadece yabancılarla yetinmeye çalışacak. Tabii ki TGS ve Çelebi yabancılara teklif vermeyecek değil ya. Onlarda bu piyasadan nemalanıyor. Bu durumda ISG nin eli güçsüz olacağından sendikanın en çok önem vermesi gereken maddeler iş güvencesi olmalıydı.
Ne olacak şimdi?
İster misin, ISG yönetimi havayolları ile sendikanın zaman, zaman yaptığı gibi, kapalı kapılar ardında havayolları ile anlaşıp, kendinden bile-bile müşteri kaçırıp, sonra da müşterim azaldı ben eleman çıkartmak zorundayım diye işçiyi kapıya koysun? Olur mu? Olur, bal gibi de olur. Peki, bu taktiği yaparlar mı? Onu bilemem ama mümkün.
Belki de; Hava-İş, ISG işverenine dönüp te, “ Önümüzde genel kurulumuz var muhalefet var. Ayrıca Türk-İş genel kurulunda bir sandalye istiyorum”. Gelin sözleşmeyi imzalayın sonra şirketler sizden kaçtıkça ufak, ufak adam çıkartırsınız”. Demiş olamaz mı? Şeytanın avukatlığına soyununca her şey akla geliyor.
Uzun lafın kısası; Atılay Ayçin gördüğüm kadarı ile mesaini 8-11 Aralık 2011 tarihinde yapılacak Türk İş genel kuruluna harcıyor. Sendikal güç birliği platformuna harcadığın mesai hepimizce biliniyor. Bence önce kendi kapının önünü süpürmeli ve bir dolu sendikasız havayolu, bakım şirketi ve ISG işçilerinin devamlı gündemde olan sorunları varken mesaisini buralara harcamalıydın diye düşünüyorum. 8-11 Aralık günleri arasında Ankara’da ne işin var.
Unutma, sen aracı kurum değilsin. Sen sendikasın. THY’de yaptığın gibi her toplu iş sözleşmesi sonrasındaki adam çıkarmaları unutma. Aynısı burada da olursa savunacak yanın zaten yok bu sefer yatacak yerin olmaz. ISG işçisine sözde değil ÖZDE sahip çık. Bırak Türk İş i falan ISG işçileri için yapılmayanı yap.
Sizi atamazlar. Bu sefer grevi siz yapın. Paranızı zaten kasadan alıyorsunuz. Geçim derdiniz yok. Siyasi hükümetler ve işverenler işçinin yürüyüşüne alışık. Hadi bakalım Türkiye’de olmayanı yapın sen ve yönetimin çadıra girip açlık grevine başlayın. Müthiş bir etki yaratacak ve Türk İş seçiminde sandalye ümidin artacaktır. Orası olmazsa üzülme Hava-İş in genel kurulu yaklaşıyor şansını bu sefer tekrar burada değerlendirebilirsin. Sendika genel kurulunda hayatında şimdiye kadar yapmadığın bir eylemi anlatma şansını yakalayacaksın. Tam SHOW zamanı… Seversin sen bu işleri…
Kaçırma bu fırsatı… Ekmeğin buna bağlı…
Haydi çadıra…
 
NOT/ SHA Yorgunluk anketi (Pilot-Teknisyen-ATC)

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir