Avrupa’nın yemyeşil hava limanlarından birindeydik,gün henüz ağarmaya başlıyordu.
Gökyüzünün siyahtan griye sonra kızıllığa dönen renklerinin usulca birbirine karışmasını izliyordum.Yeni uyanmaya başlayan ormandan doğanın sesi geliyordu derinden derinden.
Issız ama çok huzurlu bir andı.Uçuş öncesi meditasyon yapmış gibi hissediyordum.
Bir kaç dakika sonra kapanacak olan kapıların ardında yeni bir maceraya başlayacaktık.
Sağ kolumu uzatarak ağır uçak kapısını bir hamlede kendime doğru çektim.Kapılar kapanırken merdivende uçaktan uzaklaşmaya başlamıştı.Rutin işlerimize başlamak üzereydik ki acı bir çığlık sesi yükseldi.Kabine baktığımızda arka sıralarda bir hareketlilik yaşandığını gördük.Neler olduğunu anlamak için hızlıca arkaya doğru yürümeye başladım.Meraklarından ayakta duran ve koridoru kapatan yolcuları yerlerine oturtmaya çalışırken güçlükle ilerleyebiliyordum.
Oldukça uzun boylu iri yarı bir yolcunun başka bir yolcuyu diğer ekip arkadaşımla beraber koridora uzatmaya çalıştığını gördüm.Yerdeki yolcunun bilincini yitirmiş bir şekilde yattığını görünce ciddi bir sağlık problemi yaşandığını anladım.Ona müdahale eden kişi doktor olduğunu söylerken,başında ağlayan eşinin acı dolu sesi çınlatıyordu kabini.Doktorun yolcunun kalbinin durduğunu söylemesiyle kalp masajına başlaması bir oldu.Koridorun diğer tarafında bulunan ekip arkadaşım suni solunuma başladı.
Sadece bir kaç dakika içinde kabinde her şey bambaşka bir hal almıştı.Kaptana bilgi vermek için kokpite doğru neredeyse koşuyordum.Kaptana durumu anlatıp acil ilk yardım ihtiyacı olduğunu söyledim.Hava limanına durum iletilirken tekrar arka tarafa doğru gidişimde yerlerine oturmuş,durumu izleyen yolcuların korkmuş bakışları takılıyordu gözlerime.Onlar gibi ben de bir insanın hayatı için mücadelesine ilk kez bu şekilde şahit oluyor ve üzerimde hissettiğim sorumlulukla durumu her detayıyla zihnimde canlandırıyor neler yapabileceğimi düşünüyordum.
Yolcuya kalp masajı yapan doktorun tüm kuvvetiyle adamı hayata döndürmeye çalışmasını izliyordum.Göğüs kafesinin masajın şiddetiyle içe doğru çöküşüyle bir anda mosmor olması,vücudunun her bir santiminin sarsıldığını gördüğümde yaşananlara inanamıyordum.Her şey bir anda nasılda umutsuz bir hal almıştı.Bir öne bir arkaya doğru giderken pencereden sağlık ekibinin,ambulansın geldiğini gördüm.Saniyelerin bile en değerli olduğu bu zaman diliminde uçağın altında bekleyen sağlık ekibini tüm teçhizatıyla müdahaleye hazır beklerken görmek içime umutla beraber rahatlama hissi vermişti.Kapıyı açmak için sabırsızlanıyordum ama merdivenin hala gelmediğini görmek büyük bir hayal kırıklığıydı.
Avrupa’nın göbeğinde bir hava limanında yerde ve kapıları henüz kapanmış bir uçaktaydık ama sadece bir kaç metre aşağıda hazır bekleyen sağlık ekibini kabine alamamanın çaresizliği sinirlerimizi oldukça germişti.Kokpitin tüm uyarılarına rağmen neredeyse 15 dakikadır hala merdiven bekliyorduk.
Hayatımın en uzun dakikalarıydı…
Tüm gayretiyle kalp masajına devam eden doktorun karşısında suni solunum yapmaya devam eden ekip arkadaşımın ağladığını gördüm.
Zaman geçiyordu ve yolcunun durumunda hiç bir değişiklik olmamıştı artık onun öldüğünü düşünen arkadaşımın nefesini vermeye devam ederken gözlerinden süzülen yaşlar,yüzündeki üzüntü uçuş hayatım boyunca gördüğüm ve hiç unutamayacağım en dokunaklı andı.
Bırak biz devam edelim dediğimde izin vermemişti.Aldığımız eğitimlerde beynimize işleyen acil durumlarda yapılacakları hakkıyla yapmaya çalışıyor bir yandan da insani olarak etkilenmesine rağmen görevinden de vazgeçmiyordu.
Sonunda merdiven geldiğinde,açtığım en hızlı kapıyla beraber turuncu kıyafetleri,ellerinde tıbbi malzemelerle yerde yatan yolcuya yardım etmek için hızlıca hareket eden beş kişinin içeri girmesi bir oldu.
Artık bitap düşen doktor kendini koltuğa atmış ve derin derin nefes alıp veriyordu.Onun uçakta olması büyük bir şanstı.
Sadece filmlerde gördüğüm sahneler gözlerimizin önünde canlanmıştı. Hepimiz şok aletiyle yerde yatan yolcuya yapılan müdahaleyi,yolcunun vücudunun şokun şiddetiyle yerden yukarı yükselip inişini,kalbinin yeniden atması için verilen çabayı derin bir sessizlik içinde izliyorduk.40 dakikadır devam eden müdahaleye rağmen yolcunun durumunda hala bir değişiklik olmamıştı.Kabinde bir yaşamın sona erişine mi şahit oluyorduk?
Hayat ne tuhaftı.
Kapılar açıkken hayranlıkla izlediğim yaşamın huzur veren doğuşunun yerini alan çaresizlik duygusu ve bir sona bu kadar yakın olduğumuzu düşünmek neredeyse aynı dakikalar içinde oluyordu…
Ve sonra görevlilerin gözlerinde bir rahatlama belirdi.
Anladım ki hayata yeniden dönüş yolculuğu başlamıştı.Herkes de derin bir oh sesi…
Sedyeye konulan yolcunun ardından bakarken tüm ekip görevini hakkıyla yapabilmiş olmanın mutluluğuyla sevinmiş,her insan gibi durumdan etkilenerek gözlerimiz yaşlı birbirimize ve doktora sarılıyorduk.Giden sağlık ekibinin ardından bazı yolcular alkışlamaya başladı o olanlardan hepimiz etkilenmiştik.
Belki de bazıları bir an o ben de olabilirdim diye düşündü…
Kapılar tekrar kapandığında tüm yaşananları hayatın tecrübeleri olarak yanımıza alıp,görevimizi tamamlamak için tekrar havalanmıştık.
Derler ya ”Hayat bir anmış o da şu anmış…”
Ve havacılık da bunu hissedeceğin en anlatılmaz yer!Bizlerde onun birer parçası…
Her evden çıktığında geri dönüşün var mı ? Yoksa bu bir sona doğru gidiş mi? Hiç bir şeyin önemi olmadan ve hiç bir şey düşünmeden ama hep aklının bir köşesinde bekleyen o duyguyla uçmaya devam edeceğiz…
6 Yorum
- Yorumların Sıralanışı
- Yeniden Eskiye
- Eskiden Yeniye
Güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim.
Sefa bey, sizin yazarlarınızın akıcı üslubu ve bilgi düzeyleri gerçekten şaşırtıcı. Sektörümüzde ne cevherler varmış.Bravo vallahi. Bu kadar yetenekli ve bilgili insanı nasıl biraraya getirdiniz? Sizi de kutlarım.
Muhteşem. Eline sağlık.
Eline sağlık kızım. Kalemin çok güçlü
Çok güzel. Gerçekten öyle. Şu an o anı yaşıyoruz
Harika bir anlatım.Adeta yaşamış gibi oldum.