featured

Havacılık ve Global Krize Karşı Dayanıklılık Testi

2000 yılından bugüne kadar, havacılık sektörü ivmeli bir şekilde büyüdü. Bu büyümenin içinde birçok unsur vardı. Bir çok yatırım alanı oldu. Yeni havalimanları yapıldı, mevcut olanlar büyütüldü, yeni pistler ve terminaller inşa edildi. Yurtiçi ve yurtdışı seyahatler, uluslararası iş fırsatları, iş gezileri, yeni havacılık hizmetleri, iç ve dış turizm, inşaat, uçak bakım tesisleri, eğitim kurumları, büyüyen işler, hepsi ulaşımın kolaylaşması sayesinde gelişti.

Her geçen yıl, havayolu firmaları, hedeflerini büyüttü, uçak sayılarını artırdı. Uçak sayısı ile birlikte uçuş ekibi ve personel sayısı da artıyordu. Ancak, havacılık, kar marjı en düşük sektörlerden birisidir. Her yıl şirketlerin sermayeleri ve kapasitesi artarken, kar marjları aynı oranlarda artmıyordu. Ayrıca, havayolu firmalarının bölgesel veya global risklere karşı çok dayanıklı olup olmadıkları konusunda soru işaretleri bulunmaktadır.

Havacılıkla birlikte, ülkeler arasındaki turizmin yanı sıra, uluslararası göç ve insan kaçakçılığı da kendisine bir yol çizdi ve havayolunu kullanmaya başladı ve ülkeler arasında havayolu firmalarını direkt olarak etkileyen göç idaresi ile ilgili sıkıntılar oldu. Geçersiz belge ile seyahat eden yolcuların maliyetleri, bu tür yolcuların götüren havayolu firması tarafından geri getirme zorunluluğu, mahkemeler tarafından verilen cezalar, bu tür olayları önlemek için havayolu firmalarının aldıkları ilave güvenlik tedbirleri de ek bir maliyet getirdi.

Havacılık endüstrisine baktığımızda, uçak üreten firmalar, Boeing ve Airbus uçak siparişlerine yetişmeye çalışırken, havayolu firmaları uçak alabilmek için sıraya girdiler. Uçak satın alabilmek bir yatırım gerektiriyordu ve aynı zamanda uçuş için alınan terminal hizmet ücretleri, hava sahası geçiş ücretleri, emisyon ücretleri, uçuşla ilgili maliyetler, yakıt, uçak bakım, uçuş ekipleri ve teknik insangücü, diğer maliyetler, tüm bunların hepsi ciddi maliyetler olarak havayolları firmalarını zorlamaktadır.

Eğer bir dayanıklılık testi yapılacak olsa,  havayolu firmalarının sermayesi ve alt yapısı, bu testi geçebilir miydi? Ülkelerin, devlet destekli havayolu firmalarını ayrı tutarsak, ortaya çıkan ve hizmet vermeye çalışan diğer havayolu firmalarının, oldukça düşük sermaye ile, aşırı borçlanma ile, SHGM nezdinde düşük teminat ile havacılık alanında faaliyet göstermesi ne kadar verimli olabilir di?

Yıllar önce çalıştığım bir firmada, ofisimde çalışan matematik mühendisi bir arkadaş vardı ve ne iş yaptığını anlamaya çalıştım. Arkadaş, maliyet analizi dediğimiz, LEAN adı verilen bir projede çalışıyordu. Bu arkadaşımızın gayretli çalışmaları sonrasında, üretim yaptığımız bir ürünün, tüm girdiler hesaplanarak, elektrik, su, gaz, işgücü, sigorta gibi aklınıza gelecek veya gelmeyecek tüm unsurları içine katarak maliyet analizi yaptı. Sonuç ne dersiniz?

Satış Departmanı yönetici ve çalışanlarına dedi ki; bu ürünümüz için verdiğiniz fiyat, bizim ayağımıza sıkılmış kurşundur. Yani şu anda ürünlerimizi alan firmalara verdiğiniz fiyatlardan dolayı zarar ediyoruz ve biz bunu yıl sonunda veya yıllar sonra net olarak görmüş olacağız. Satış Departmanını cevabı ne olmuş olabilir?

Satış Yöneticileri, diğer hizmet veren firma fiyatlarının altında veremezsek, işi alamayız, bu nedenle yüksek fiyat veremeyiz. 3 – 5  yıl sonra ne oldu dersiniz? Firma zarar etti ve kapattı. Halbuki satıştaki en önemli prensip, düşük fiyat vermek değil, kar edilebilecek bir fiyat ile katma değer yaratmaktır. Diğer bir ifade ile, iyi bir maliyet analizi yapılması durumunda, kurşunu kendi ayağınıza sıkmamış olursunuz.

Aynı durum havayolu firmaları için de geçerli. Ürünü koltuk ve taşıdığı kargo olan bir havayolu için, koltuk bilet satışına bakacak olursak, ağır rekabet nedeniyle, bir saatlik uçuştaki bir koltuğun maliyeti, örnek olarak veriyorum, dolu uçak ile en az 400 TL olması gerekirken, yüksek sezonlar dışında, uçaktaki tüm koltuklar bu rakama satılmadığı için, uçuşlar zarar etmektedir. Bazen, yolcu yerine kargo taşımak daha karlı olabilmektedir. Yeni bir hat açılırken, ilk altı ayda, tutundurma sırasında, eğer doğru stratejileriniz yoksa, bir kar bekleyemezsiniz, Bir uçuş hattından, bir firma çekildiği zaman, hemen boşluk doldurur gibi aceleyle o hatta girmek ve uçuşa başlamak, yapılacak en büyük hatadır.

Yukarıda anlattığım konuları daha iyi bilen uzman ve yöneticiler konuyu daha net açıklayabilirler. Benim uzaktan gördüğüm ve anladığım kadarıyla, havacılık sektörü cazip gibi görünmekle birlikte, kar marjı düşük ve bir o kadar da riskli bir ticari faaliyettir.

Ocak 2020 itibariyle başlayan Corona Virüs Salgını nedeniyle, havacılığın bitme noktasına geldiğini görüyoruz. Dünyadaki ve ülkemizdeki tüm uçuşların durduğu ve yeniden ne zaman başlanacağı konusunda halen bir netlik olmadığını anlıyoruz. Uzun yıllarda ve zor kazanılan bu havacılık tecrübesinin ve kazanımların kaybedilmemesi için ve bu sektörde çok zarar görmemek için, firmaların ve çalışanların desteklenmesi için, devlet desteği kaçınılmazdır. Bu nedenle, Finansal Risk Yönetimi doğru kararları doğru zamanda geciktirmeden alması da çok önem taşımaktadır.

Geçen hafta, Avrupa Birliğindeki havayolları firmaları, 2020 yılındaki muhtemel kayıpları ile ilgili tahminlerini ikiye katlayarak, 250 Milyar Doları bulabileceğini ifade ederek, bir an önce devlet desteğinin sağlanmasının hızlandırılması konusunda hükümetleri ikna ettiler.

Bu zamanlarda, fedakarlık yapma öncelikle çalışanlardan isteniyor. Ancak bu konuda hem şirketlere ve hem de sosyal devlete çok fazla görev düşüyor. Virüs salgını ve global finans krizi aşılıncaya kadar, çalışanlara ve şirketlere destek olunması gereklidir. İşte tam bu noktada, güçlü devletin önemi ortaya çıkıyor. Devletin stratejik planları, her türlü riski göz önünde bulundurarak, hazırlıklı, risklere karşı dayanıklı, ekipman olarak yeterli, finansal olarak güçlü, uzman olarak işini gerçekten çok iyi bilen insanları istihdam eden, sistem odaklı yaklaşım bu tür sorunların daha az zararla atlatılmasına yardımcı olacaktır.

Ümit ederim ki, bu salgın nedeniyle yaşanan ekonomik kriz, bir an önce biter ve yaralar sarılmaya başlanır.

Yazar: İdris Elmas – Sivil Havacılık Emniyet ve Güvenlik Uzmanı

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 5 yıl önce

    Son cümle ve temenninize amin.. Kaleminize sağlık.

    Cevapla