Havacılık sektöründe hafıza kaybı mı? Airbus 380’de ilk Türk kadın kaptan! 

Havacılık sektöründe hafıza kaybı mı? Airbus 380’de ilk Türk kadın kaptan! 

Geçen hafta yöneticiliğini Av. Osman Ataman’ın yaptığı geleneksel Bab-i Ali Toplantıları’nın konuşmacısı Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu idi. “Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında ulaştırma ve altyapının önemi” konulu toplantıda konuşan Bakan Uraloğlu kendisine sorulan tüm sorulara açıklık ve samimiyetle cevap verdi. Çünkü kendileri biliyorlardı ki, söyledikleri hiç kimse tarafından sosyal medyaya ve basına yansıtılmayacaktı. Doğrusu sade yurttaşlar tarafından sorulan iyi soruları cevaplandırırken “Helal olsun” dedirtecek kadar önemli ve ilginç açıklamalarını ne yazık ki ben de toplantının kesin kuralları nedeniyle yazamıyorum. Bakan’ın sorularıma verdiği cevaplar da bu yasağa dahil. O gece İran’a gitmesi gereken Bakan Uraloğlu geniş bir zamanda kapsamlı bir basın toplantısı yapabilse, birçok önemli soruya muhatap olacağından bir gazeteci olarak kesinlikle eminim.

O gün soramadığım bir soruyu geç de olsa buradan sormak istiyorum.   Geçen günlerde, hem ulusal hem şura kelimelerini yan yana getiren, 1. Ulusal Havacılık Şurası adıyla bir seri toplantı yapıldı. Kültür ve Turizm Bakanı’nın da katıldığı bu toplantılarda 16 stratejik başlıkta 65 proje önerisi görüşülmüş.  Devlet adına Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, bağlı ve ilgili Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ve havacılık sektöründeki şirketlerin tepe yöneticisi ve patronlarının adına da Türkiye Özel Sektör Havacılık Derneği (TÖSHİD) tarafından organize edilen toplantıda ele alınan projeler hayata geçirilemediği sürece bu toplantılar neye çare olacak doğrusu bilmiyorum. Fakat bildiğim bir şey varsa, geçmişi 100 yılı aşan havacılık tarihimizde böylesine önemli bir konuda böyle bir şuranın yapılması bana garip geldi.  Devlet adına, ilgili ve sorumlu bakanlık bugüne kadar bir başka şura veya kongre yapmamışsa doğrusu yazık.  Şayet, geçmişte yapılanları bilmiyor veya dikkate almıyorlarsa bu daha da vahim. Koca bakanlık teşkilatında DHMİ ve SHGM’de geçmişi bilen, hatırlayan bir Allah’ın kulu yok mudur? Hadi diyelim ki, bu kişiler emekli oldu veya Allah’ın rahmetine kavuştu.

Peki, nerede bu kurumların arşivleri. Nerede bunların hafızası. Bir muhterem zahmet edip geçmiş kayıtları biraz araştırsa idi bu konuda yapılmış onlarca toplantının yapıldığını görmüş olacaklardı.   Şuranın düzenleyicileri, bu konuları iyi bilen gayri resmi hafıza sahibi ehl-i vukuf kişilere de sorsalardı, geçmişte değerli fikir sahibi önemli uzmanların konuştuğu birçok konferansın veya sempozyumun yapıldığını görecek ve ona göre hareket edeceklerdi.  Ama görüyorum ki, geçmiş yok sayıldı.  30 yıldır takip ettiğim sivil havacılık sektöründe 2000 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde yapılan ve zamanın cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de katıldığı çok geniş kapsamlı sempozyumlar dizisinin şimdilerde yapılan toplantıdan daha az öneme sahip olduğunu düşünen arkadaşlar büyük yanılgı içindedir.  Kimin karar verdiği, kimlerin tertip ettiği, kimlerin katıldığını bildiğimiz bu şuranın amacının ne olduğunu bilen parmak kaldırsın. Cumhurbaşkanı’nın bile katıldığı o nitelikli sempozyumdan biraz kapalı kapılar arkasında, kendin çal kendin oyna misali sonuç alınması zor olan şuralara evrilen havacılık dünyamızı üniversitelerin, meslek kuruluşlarının ve sivil toplumun duyarlı derneklerinin yaptığı yararlı etkinlikler kurtarıyor. Onlar da olmasa havacılık sektöründe demokratik eleştiri hakkını kullanan bir Allah’ın kulu kalmayacak.

Sadece susan, görmeyen, bilmeyen ve demokratik eleştiri hakkını gerektiği gibi kullanamayan bir kesim oluşacak. Kendi gibi düşünmeyen sivil toplum kuruluşlarını dışlayan, hak arayanlara sıcak bakmayan kamunun üst yönetici ve makam sahiplerine biraz geriye gidip yakın tarihe bakmalarını salık veriyoruz. Bu çağrımıza elinden gelen gayreti gösteren, fakat yapıcı eleştiri ve önerileri görmesi engellenen Sayın Ulaştırma Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu da dahildir. Şayet geçmişi dikkate almaz ve yapılanlardan feyz alma yoluna gitmezseniz “Havacılık hafızasını kaybetti!” diyerek eleştiri oklarını size ve çevrenize yönelten insanların sayısı gün geçtikçe artar.  Amaç, havacılığı kalkındırmak ve hak ettiği yere getirmekse, birlikte yol almak çok faydalı olur diyorum.  İlk adımı atıp geçmişle barışmak ve hafıza kaybına geçit vermemek için tüm paydaşlarla ortak hareket şart.  Mutlu yarınlar Türkiye’m.

Gökçe Kübra Yıldırım bir ilki başardı Airbus 380’de ilk Türk kadın kaptan!

“Hayallerinin peşinden koş, bir gün mutlaka yorulacaklardır.” Paul AUSTER

Bundan birkaç yıl önce Türkiye’de yetişip başka bir ülkeye giden kadın bir pilotun dünyanın en büyük uçağı olan Airbus 380 kokpitinde görev yapmaya başlaması doğal olarak hepimizi çok gururlandırmıştı. Safiye Ademoğlu Türkyılmaz bir kadın pilot olarak Emirates’in dev uçağında sağ koltukta oturmuştu. Yani yardımcı pilot, resmi adıyla bir first officer idi. Küçümsemeyip, hakkını teslim ederim. Aradan zaman geçti. Haber kaynağım geçen hafta bir mesaj gönderince bir başka gurur ve sevinç duydum.  Bu kez, Emirates’in bir A380 uçağının kokpitinde bir Türk kadını daha vardı. Bir farkla bu kez o Türk kadını kaptan olarak uçuruyordu çelik kanatlı kuşu. Belki de dünyanın en zor, sorumluluk isteyen mesleklerinden birine talip olan Gökçe Kübra Turan’dan bahsediyorum. Kafasına koyduğunu gerçekleştirmek için, hayallerinin veya hayalinin peşinden koşup onları ne pahasına olursa olsun gerçeğe dönüştürmek için çok büyük gayret sarf eden genç bir hanımdan bahsediyorum.

Ünlü Kırgız Yazar Cengiz Aytmatov adının verildiği caddedeki bir liseden mezun olan ve hayali olan pilotluğu gerçekleştiren Gökçe’nin kaptan pilot olduğunu görse kim bilir ne derdi. Gökçe, Ankara Yenimahalle’deki Nermin ve Mehmet Çekiç Anadolu Lisesi’nden 2006 yılında mezun olduktan sonra Bilkent Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Hayallerini pilotluk süsleyen Gökçe ardından Amerika’ya giderek Florida’daki Florida Institute of Technology’de iki yıl eğitim gördü.  Bu arada Boğaziçi Üniversitesi’nde yüksek lisansa (MSc) başladı. İş hayatına 2012 yılında Accenture adlı firmada analist olarak başladı. 2013 yılında girdiği THY’de 6 yıl çalıştıktan sonra 2019’da first officer olarak Emirates Havayolları uçuş ekibine dahil oldu. Ve 2025’in Şubat sonunda başarılı bulunarak kaptan brövesini göğsüne, apoletlerini omuzuna kendi yöneticisi takarak hedefine ulaştı.  Bu arada aynı firmada kaptan olan Mesut Yıldırım ile evlenen Gökçe Kaptan bir yandan kariyer yaparken bir yandan da bir çocuk annesi oldu.  Her ne kadar sık gelip gidemese de Türkiye Havayolu Pilotlar Vakfı’nın pilot eşlerinden oluşan Kadınlar Kolu’nun çok faal ve merhametli bir üyesi. Üye derken sözde değil.

Şimdiye kadar Türk Silahlı Kuvvetleri Vakfı tarafından önerilen yedi şehit asker çocuğunu okutmuş, halen de altı şehit çocuğunun eğitimini üstlenerek asil bir yardımlaşma örneği sergileyen iyilik sever ve vatansever bir anne.  Kaptan Pilot Gökçe Kübra Yıldırım dünyanın en büyük yolcu uçağı olan Airbus A380’in kaptan koltuğuna oturan ilk Türk kadın pilot olduğunu sosyal medyada mütevazî bir şekilde duyurarak sevincini şöyle paylaştı; “Yaklaşık 12 yıl önce başladığım bu yolculuk, bugün beni kaptanlık noktasına taşıdı. Her bir adım, her zorluk, her başarı bana çok şey kattı. Bu meslek, sadece bir iş değil, hayatımın parçası oldu. Bugün burada olmamı sağlayan, destekleyen hep arkamda olan herkese teşekkür ederim. Artık resmi olarak Airbus 380 Kaptanıyım.”

Ve devam ediyor Gökçe Kaptan “Resmi olarak Birinci Subaylık’tan (first officer) Kaptanlığa geçiş yaptığımı paylaşmaktan heyecan duyuyorum! Bu başarı, yıllarca süren sıkı çalışmanın, özverinin ve meslektaşlarımın, akıl hocalarımın ve ekibimin inanılmaz desteğinin sonucudur.  Kariyerimde önemli bir anı işaret eden dört çizgili apoletimi Baş Pilot Captain Dwayne Walker’dan almaktan da mutluyum. Bu yolculuğun bir parçası olan herkese çok teşekkür ederiz!  Bir profesyonel olarak öğrenmeye ve büyümeye devam etmekten heyecan duyuyorum ve geleceğin neler getireceğini görmek için sabırsızlanıyorum.” Ne derse yeridir, hakkıdır. O ve onun gibi hayallerini gerçeğe ulaştıran genç hanımefendileri ayakta alkışlıyorum.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir