Değerli okurlarım
Bu haftaki konuma girmeden önce yine habercilik ile ilgili bazı konulara girmeyi arzu ettim. Çünkü bazı haberlerimizde, okurlarla ters düşüyoruz. Bildiğiniz üzere tarafsız yayıncılık yapıyoruz. Okurlarımız arasında her türlü görüş içerisinde bir çok okurumuz yer almakta. Tabii ki işin olması gerekeni de budur diye düşünüyorum. Genel yayın politikamız, çalışandan yana olmamızın yanı sıra bazılarımız gibi bardağa hep dolu tarafından bakmamaktır. Bu nedenle okurlara bardağın hem dolu hem de boş tarafını da gösterip kendi kişisel görüşümüzü söylüyoruz.
Örneğin; THY’nin faaliyetlerinin hepsini önce yorumsuz olarak yayınlayıp eleştirilebiliyoruz. THY 47 Milyon TL zarar açıklamasını yazıyor ve sonra bu zararın aslında 291 Milyon dolar olması gerektiğini belgelerle anlatmaya çalışıyoruz. Kısaca, sadece önümüze konanı yemiyoruz. Bilirsiniz, yayınlanan haberlerin çoğu haber ajanslarından alınmakta. Her yayın organının tüm ülke çapında habercilerinin olması mümkün değil. Bu nedenle birkaç tane tanınmış haber ajansı, bulduğu haberleri aboneleri olan yazılı veya görsel medyaya paylaşıyor. Onlarda bu haberleri alarak okurlarına sunmaktadır. Durum böyle olunca (özel haberlerimiz hariç) aldığımız haberin altına alıntımızı koyuyor ve aynen yayınlamak zorunda kalıyoruz.
Haberi yayınlamak başka bir şey o haberin içeriğindeki her ifadeye katılmak ayrı bir şey.
Başkasından aldığımız haberin içeriği ile oynamaktansa o haberi aynen koyup içeriğindeki yanlışları yazmak çok daha etik bir tarz oluyor. Örneğin, paylaştığımız bir gazete haberi THY’de işten çıkartılmış 211 kişi hakkında farklı mütalaa da bulunmuşsa, o kafamıza yatmayan farklı ifadeleri silip, o ifadeler yerine kendimizin ifadelerini yazıp yayınlamak yasal bir olay değildir. Bu nedenle o haberi aynen paylaşıp, o konudaki görüşümüzü ayrı ve özel bir haberle yalanlamak daha doğru olur. Bizlerde kafamıza yatmayan bazı haberleri noktasına virgülüne dokunmadan yayınlayıp sonra o haber üzerinde farklı bir yazı ile görüş belirtiyoruz. İşin bizce olması gerekeni budur ve THY’den ilk planda işten çıkartılan 211 kişi hakkındaki düşüncelerimizde zaten bellidir.
Ayrıca; Haberlerimize gelen yorumların iki katı tarafımızdan silinmekte veya sansürlenerek, istenmeyen cümleler silinmektedir. Maalesef bazı haberlere atılan yorumlar, yazılan konunun dışında farklı yerlere laf atmakla kullanılmakta. Klavye arkasından isimsiz ve belki de farklı IP’lerden şu kişi Feto’cudur veya bu kişi zamanında şunlarlaydı, bunlarlaydı gibi yorumlar yazarak suçlamalar getirmenin ahlaki olduğunu düşünmüyorum. Bu tür yorumları yayınlamak ve o yoruma karşı diğer okurların cevabını yazması şüphesiz o haber sitesine reyting yaptırır. Ancak biz reyting yapacağız diye, yalan, dolan veya iftira içererek çamur at izi kalsın mantığında düşünülüp atılmış yorumlara yer vermeyi uygun bulmuyoruz. Resmi belge taşımayan suçlamaların yeri burası değildir. “ Sefa Bey, asıl FETO cu bizim xxx isimli müdürümüzdür diyen birinin yorumunu nasıl yayınlayabiliriz ki. Bu kişi, ilgili kişinin ne olduğu konusunda eminse, bu suçlamayı bize değil savcılığa yapması gerekir.
Lütfen objektif yayıncılık yapmaya çalışan bu haber sitemize ayağı yere basan ve kimseyi töhmet altına sokmayan yorumlar atın. (Editörlerimiz bu konuda hassas davranmakta. Ancak gözden kaçan yorumlar olduysa lütfen bana mail atarak iletin ve derhal o yorumu kaldırayım) Bu konuda hassasiyetimiz nedeniyle, haber sitemize şimdiye kadar hiçbir mahkeme talebi gelmemiş ve kimse tarafından da hakaret davası açılmamıştır ve inşallah açılmaz da…
Hava-İş
Hava-İş sendikasına 30 sene Aidat ödemiş olmamın yanı sıra tüm sendika yönetimlerini çok iyi tanırım. Sendika mevzuatlarını az çok bilirim. Ancak hiçbir zaman sendika yönetimlerine adaylığım olmamıştır. UTED başkanlık dönemimde tabii ki temsil ettiğim üyelerin hak ve menfaatleri doğrultusunda, delege listeleri yaptık ve kaybettik. Tabii ki Teknik camia sadece uçak teknisyenlerinden oluşmamanın yanı sıra o zamanki ismi ile revizyon atölyeleri, mühendislik, beyaz yakalı dediğimiz memurlar ve işçilerden müteşekkil bir yapı içermekteydi.
Vardiyalı düzende çalışan uçak teknisyenlerinin delege listesi kazanabilmek için 09-17 arasında yapılan seçimlerde oy vermesi gerekirdi. Yani bizim delege listelerine en fazla iki vardiyadaki uçak teknisyenleri oy verebildi.maalesef seçim saatleri nedeniyle diğer 23-07 çalışan ve o gün dinlenen (off günü) ekiplerdeki teknisyenlerinin oyunu, işyerine gelmedikleri için alamadık. Bu rakam da az buz değildi.
Hâlbuki Revizyon atölyeleri, mühendisler, memur ve işçiler 08,30- 17 saatleri arasında çalıştıklarından hepsi oy kullanabilmeleri mümkündü. Bizim bu eksikliğimiz nedeniyle çok az farklarla da olsa delege seçimlerini alamıyorduk. Kısaca her maça eksik kadro ile çıkmak zorunda kalırdık.
Kazansaydık ne yapardık? Kazansaydık genel kurula delegelerimizi sokar, sorunlarımızı genel kurul ortamında anlatır, savunur ve sonunda bizim isteklerimizi savunacak bir yönetime oy verirdik.
Ancak şu ana kadar yazmadığım ve aranızda çok az kişinin bildiği ilginç bir başkan aday/adaylığım oldu.
Hafızam beni yanıltmıyorsa 1993 yılıydı. Sendika Atilay Ayçin ve ekibiyle yönetiliyordu. Ben genel kurul delegesi bile değildim. Delegelerden bir grubun sözcüsü genel müdürlükte çalışan Cavit Gümüşkaya beni aradı ve biz delegeler olarak sizinle görüşmek istiyoruz dedi. Bende hayırdır hangi konuda diye cevap verdim. Oda sendikayı olağanüstü genel kurula götürmek için imzalarımız hazır ama başkan adayı arayışındayız dedi. Ben bu tür bir görevi düşünmüyorum ve ayrıca da delege bile değilim diye cevap verdim. (Bildiğiniz üzere sendika seçimlerinde yönetime aday olabilmek için illa ki delege olma şartı yoktur) Biliyoruz Sefa bey dedi sadece bir sohbet ortamında konuşacağız diye cevapladı. Tabii ki söylenen adrese gittim. 100 civarında delege toplanmış. Çoğu Anadolu delegeleri idiler.
Hoş geldiniz, Hoş bulduk faslından sonra konu açıldı.
Yüz civarı delege, kendi aralarında konuşarak olağan üstü genel kurulda beni başkan adayı olarak göstereceklerini ve destekleyeceklerini ilettiler. İlginç buldum.
Delege olmayan birine destek yapacaklarına kendi içlerinden birini başkan adayı yapıp kazanma yoluna gidebilmeleri daha akıllıca olurdu. Bu nedenle ben başkanlığa şu an için sıcak bakmadığımı söyledim. Onlar da birkaç gün sonraki toplantılarında tekrar konuşalım dediler. Ben o zaman UTED başkanıydım. Yoğun bir tempoda çalışırdık. Bir nevi sendika gibi hak mücadelesi verirdik. Ailemle konuştum. Onlar da uygun olmayacağını ve ne gerek var diyerek fikir beyan ettiler. Sonra yine belirlenen gün ve saatte toplantıya gittiğimde delege sayısının artmış olduğu gördüm.
Bana masanın tam ortasında yer ayırmışlar ve illa ki oraya oturmamı istediler. Tanımadığım bir çok kişi vardı. Hepsi delegeydi. Onlar beni tanıyor ben ise en fazla 5-10 civarında kişiyi sadece yüzeysel tanıyordum. Konu yine açıldı ve ben aday olursam, teknikteki delegelerin bir çoğunun taraf değiştireceğini ve olağanüstü genel kurul isteyen grupla beraber olacağını söylediler. Kısaca hesaplarına göre,karşı taraftan alınan 5 civarı teknik delegesi bile seçimi bize kazandırır diyorlardı.
Ben sonunda Peki cevabını verdim ama bir şart koştum. Başkanlığı amatör yapmalıyım dedim. Maaş almayacağımı, çünkü bu tür toplumsal hizmetlerde maaş alınmasını uygun görmediğimi ilettim. Ses çıkmadı. Tabii ki benim maaş almamam yönetimime alacağım kişilerin maaş almaması demek değildi. Bu benim kendi tercihimdi.
Teknikte o zaman teknisyen olmam nedeniyle amatör başkanlık yaptığımda, işveren baskısı ile karşılaşacağımı söylediler ve bende işte o zaman profesyonel başkanlığı düşünürüm dedim. Genel kurulda yapacağım konuşma ile teknik delegelerinin sempatisini kazanacağımdan şüphem bile yoktu. Çünkü çoğu birlikte çalıştığım arkadaşlardı. Bir tarafta Atilla Ayçin diğer taraf da ben.Her ikimiz de teknik kökenli idik.
Uzatmayayım gün gelip çattı. Görev dağılımları bile yapılır hale gelinmişti. Tam o sırada aramızdaki bazı arkadaşlarda bir huzursuzluk hissedilmeye başlandı. Kulisler yapılıyor bağırıp çağırmalar diğer odadan duyuluyordu. Cavit Gümüşkaya yanıma geldi ve “Sefa Bey THY devreye girmiş” dedi. Benim için THY yönetimi önemsiz diye cevap verdim. En fazla baskı yersem profesyonelliği seçerdim. Bunu bilen THY de zaten baskı (mobing) uygulayamazdı. Cavit Bey, “Sefa Bey durum sizden kaynaklanmıyor, THY üst yönetimi sizin yapınızı bildiğinden, sendika ile işveren arasındaki bağın kopabileceğini düşünüyor diye cevapladı.
Peki nedir bu yan odadaki kulis diye sordum. Çok ilginç bir gelişme var dendi. Bir zamanlar Hava-İş in başkanlığını yürüten sonra ANAP dan milletvekili olarak hükümete giren eski başkanımız İbrahim Öztürk ün adaylığı gündemde.
THY yönetimi, bir çok delege arkadaşa baskı yaparak İbrahim Beyi desteklememizi istiyor. Bu nedenle bölündük dedi.
Her gelişmede hayır vardır diyen biriyimdir. Ne yapalım, bildiğiniz üzere, isteksizce siz arzu ettiğiniz için bu işe girişmiştim, çekilirim İbrahim Bey gelsin yapsın dedim. Cavit Bey,Hayır diye cevapladı. İbrahim Bey zamanında ANAP tan milletvekilliği yaptı ve işçi hakları adına bir şey getirmedi. Onunla kaybederiz diye görüş bildirdi.
Ben ortada kalmıştım. Bu arada bir daha ki toplantıya İbrahim Öztürk geldi ve bana, Sefa Bey biz neden birlikte çalışmayı düşünmüyoruz diyerek kendi başkanlığı altında genel sekreterlik teklif etti. Tabii ki benim kişilik yapımı bilemezdi. İki lider yapılı kişinin sendika yönetiminde olamayacağını söyledim ve hep birbirimizden çekinerek çalışamayız diyerek adaylığımı geri çektim ve genel sekreterlik görevini de kabul etmedim.
Sonuç olarak; Çok az farkla İbrahim Öztürk seçimi kaybetti. Atilay Ayçin, onu ANAP milletvekilliği yapması ve sonraki seçimde devre dışında kalınca bu sefer sendika başkanlığına dönmeyi düşündüğünü ve buranın işsiz milletvekillerine ekmek kapısı olmadığını söyleyerek seçimi kaybettirdi diyebiliriz. Cavit Bey ve ben, İbrahim Öztürk ün adaylığının Atilay Ayçin’in işine geleceğini biliyorduk. Atilay Ayçin’in İbrahim Öztürk’ün yumuşak karnına vurması işi bitirdi.
Değerli okurlarım;
Şimdi gelinen noktada yine birbiri ile anlaşamayan ve başarısız olduğu gözlemlenen bir sendika yönetimi var. Bu yönetimin kendi içinde bile sorunları olduğu söyleniyor.
Bu nedenle, HAVA-İŞ DOSYASINI AÇMAYA KARAR VERDİK. Bu haftadan itibaren bir dizi halinde Hava-İş’te neler yaşandığını haber formatında sunacağız. Tüm gelişmeleri ve yaşananları tarafsız olarak bir ekip halinde çalışarak derleyip toparlayacağız. Yazılanlara inanamayacaksınız. Adeta küçük dilinizi yutacaksınız. Bir çok yerde gördüğünüz, çamur at izi kalsın mantığında yazmayacağımızı tahmin edersiniz.Dedikodular ile işimiz olmaz. Belge varsa biz belgeyi yorumlarız.Tabi ki, yine sizlerle birlikte.
Bu arada aramıza yeni bir yazar daha katıldı.
ALİ GÜLÇİÇEK bu haftadan itibaren köşe yazıları ile bilhassa sendikal konulara değinecek. Kendisine şimdiden hoş geldin diyoruz.
31 Yorum
- Yorumların Sıralanışı
- Yeniden Eskiye
- Eskiden Yeniye
Hoşgeldin Ali GÜLÇİÇEK, seninle airlinehaber daha da renklenecek, güçlenecek.
Bu olağanüstü genel kurul isteği,sanırım sendikanın grev oylamasını kaybettiği zamandaydı. Atilla Ayçin en zayıf anında İbrahim bey aday olduğu için kazandı. Ayçin dönemi bitti derken tekrar hortladı hep hata hep hata.
Dosyayı açın bakalım neler var neler yok. Kadronuz iyi. Ali Gülçiçek sahalara döndü demek. Hadi bakalım ortam renklensin.
Sizi Thy yönetimi tabiki istemez.şimdi de istemez o zamanda istemezdi. Grev den başımız dönerdi. Anlaşamayacağız kesin
Anlaşılan Genel sekreter Yasin Sevgili ye yapılan ithamlar ve mobbingler dışarı sızmaya başlamış. Umarım Ali Kemal Tatlıbal ın yaptığı kanunsuz hukuksuz işler belge belge dökülür.
Sizi sevmem ama yorumlardaki titizliğinizi gerçekten takdir ediyorum. Ne zaman yorumlara baksam XXX koyup isimleri deşifre etmiyorsunuz.Umarım değişmezsiniz.
Niye sevmiyorsunuz? Ne yanlışını gördünüz Sefa Beyin?
Safa bey teknisyenlere vergisiz para alabilmek için Maliye bakanlığını ve THY yi mahkemeye vermişti. İşte o mücadeleyi verirken uçuş ekibininde vergi ödemediğini ve aynı kanun maddesinde teknisyenlerin de olduğu tarzında savunma yaparak davayı kazandı. Maliye o zamanlarda bizim aldığımız ücretleri incelemeye almıştı.Ortalık fena karışmıştı. Benim o zaman kızdığım konu, mukayese getirmesi olmuştu. Davayı kazanmak için kanun ortada mukayeseye ne gerek vardı.
Vayyyy, Ali Kemal’in dosyası açılıyor haa. Bakalım neler çıkacak pandoranın kutusundan.
PEKİ SİZDEN SONRADA LİSTE YAPILDI VE 43 OYLA KAYBEDİLDİ ONUDA YAZACAKMISIN MALUM İSİMLERİ SEN BİLİYORSUN HATTA SENİ LİSTEYE YAZMADILAR VE LİSTEYİ HAZIRLAYANIDA DIŞARIDA BIRAKTILAR KAZANSALARDI LİSTE DIŞINDAN ALACAKLARDI HADİ BAKALIM YAZIN OKUYALIM.ALİ GÜLÇİCEKİN İLK ÇIKTIĞI ZAMAN OKMAYEDANINDA YAPILAN TOPLANTIYIDA HATIRLAR SUSURLUKLA İLGİLİ HAZIRLADIĞI BİLDİRİYİDE SADECE HATIRLATMA
Bilader, şu mesajı düzgün Türkçe ile yeniden yaz da ne diyorsun anlayalım.
Ali Gülçiçek’ten şu 2013 Genel Kurulunun(Ayhan Günal ve saz ekibinin kaçtığı) perde arkasını bekliyoruz.
Hadi hayırlısı bakalım,Gülçiçek sahalara döndü demekki.Ortalık şenlenecek.
İbrahim Öztürk aday gösterilmese idi her şey bugünden farklı olacaktı. Keşke ısrarla İbrahim olmaz deseydiniz. Gerçi sizinde pek niyetiniz yokmuş.
Ali Gülçiçek,son genel kurulda sendikayı işverene nasıl teslim etti Bahadır ile beraber onuda anlatacakmı acaba.
Sen işçinin değil ancak sahibinin sesi olabilirsin çünkü; namusu ve şerefiyle 30 sene THY’ye hizmet etmiş, sendikal mücadele vermiş, mal varlığı belli olan, 2009’da Gökkuşağı Hareketi’ni, 2013’te de Emek Meclisi’nin kurucularından olan ve 2014 Ocak’ta sadece emekçilerin haklarını savunduğu için iş akdi fesh edilen bir adama iftira atabilecek karakterde biri sadece birilerinin adamıdır. Bahadır Altan, Pegasus’ta olmasına rağmen Ali Gülçiçek’in yarısı kadar cesur davranıp genel kurula bile gelememiştir. Bahadır Altan’ın sağ kolu, şimdinin TALPA başkanı Ayhan Ünal ve ekibi de aynı şekilde genel kurula gelip oy kullanmamışlardır. Ali Gülçiçek’in muhalif grupların birleşmesi önerisi de Bahadır Altan’ın Ali Gülçiçek hasetinden dolayı gerçekleşmemiş THY yönetimi destekli Reform Hareketi’ne (Şimdiki Hava-İş yönetimi) sendika kapıları açılmıştır. Şimdi anlamışsındır inşallah!
Ayhan Günal yazacaktın herhalde..Yanlışlıkla Ali Gülçiçek yazdın.. Deel mi?
Ali Gülçiçeği merakla bekliyoruz.
Hoşgeldin Sayın Gülçiçek.
30 sene sendikal mücadeleye odun taşımış ve 30 sene ne eğri ne de yaş odun getirmemiş biri olarak tanıdık Gülçiçek’i.
Hayatını sendikal mücadeleye atamış birinin kaleminden dökülecek yazılarınızı merakla bekliyoruz. Şimdiden hayırlı olsun.
şu fetocu bu fetocu diye yorum yazmayın yayınlamayacağız savcılığa gidin diyorsunuz da yorumlarda ismi geçenlerin hemen hepsi fetocudur bunu da iktidar ve tüm thy biliyorken kimi kime şikayet edeceğiz? bunun reyting ile alakası yok gerçeklerin herkesçe bilinmesi gerekliliği ile var. ayrıca hayatını sendika başkanlığı hayaliyle geçirmiş olan ve bu hayaline ne yazık ki kavuşamayacak olan müzmin muhalif ali gülçiçek, sendika başkanlığı için kendisiyle taban tabana zıt insanlarla beraber mücadele etmişti sonunda onlar tarafından yüz üstü bırakıldı hele hele sendika seçimi sonucunda tatlıbal kazanınca ‘bizim çocuklar kazandı’ diyen ülkücü arkadaşı tarafından…
Rumuz bile yazamayan tetikçi arkadaş, Ali Gülçiçek’in liderliğini yaptığı Emek Meclisi 2013 yılında tek bel altı vurmayan, şerefiyle mücadele eden ve Hamdi Topçu’nun istediklerine işçiler adına karşı çıkan muhalif gruptu. O yüzden 2013 Aralık’taki TİS’ten bir ay sonra Ali Kemal Tatlıbal’ın manevi imamı ve abisi Serdar Uygur tarafından Hamdi Topçu’nun da onayıyla emeklilikleri dolduğu halde Ali Gülçiçek, Alp Evcil ve Gülperi Şaşmaz işten çıkartıldı. Diğer gruplardaki elemanlara dokunan oldu mu? Hayır! Hatta güya muhalif grupta oldukları halde mükafatladırılanlar oldu. Emek Meclisi grubunda aynı ülkemizdeki gibi farklı siyasi görüşten işçilerin olduğu doğrudur ama bunu kötü bir şey lanse etmeni senin dar ve köhne zihniyetine bağlıyorum. Ali Kemal Tatlıbal ve Topçu tarafından seçilmiş ekibi hiçbir zaman Emek Meclisi’nin hiçbir şeyi olmamıştır.
Millete rumuz yazamıyor diyorsun da sen neden yazmıyorsun? O tetikçiyse sen nesin ? Sahibinin sesi olacağına ne biliyorsan adam gibi detayıyla yaz öğrensin millet.
Öncelikle ben bir havacılık emekçisiyim. Sonra ben kimsenin adamı veya tetikçisi değil, 2009’da Atilay Ayçin ve ekibine muhalif olarak ve Hava-İş’i tekrar işçi sendikası haline getirmek için ortaya çıkan muhalif hareketle birlikte sendikal mücadeleye fiilen katılmış, 2013 seçimlerinde de aktif rol oynayıp tüm olan bitene yakından şahitlik etmiş biriyim. O yüzden benim laflarımı tekrar bana satma zira komik oluyor! Şimdi ne öğrenmek istiyorsan sor, samimiyetle yazayım.
Bak arkadaşım, anladığım kadarıyla sen 2013’de yapılan koca bir sendikal mücadele içerisinde bir olaya takılmışsın (-ki o olayda sandığın gibi değil). Emek Meclisi’nde yer alan ülkücü derken sanırım İnşaat ve Emlak Şefi C.A’yı kastediyorsun. Öncelikle şunu belirtmekte fayda görüyorum; Ali Gülçiçek’in Ali Kemal Tatlıbal ile bir görüşmesi olmadığı gibi Hamdi Topçu’nun görüşme talebine de “Ben grevde bir işçiyim, işverenle görüşmem etik olmaz.” şeklinde cevap vermiştir. Bahsettiğin “Bizim çocuklar” lafı da kesinlikle Ali Gülçiçek’e ait bir laf değil ve olamaz da. C.A bu lafı etmiş ise de bu onun şahsi görüşüdür ve Emek Meclisi’ni bağlamaz. Emek Meclisi’nin benim de içinde bulunduğum bir yazı grubu vardı ve tüm yazı, basın açıklaması ve seçim bildirgesi gibi “Emek Meclisi adına” yapılan ve grubun görüşlerini içeren yazılı beyanlar bu grup tarafından kaleme alınmıştır. Emek Meclisi senin iddia ettiğin gibi sadece şeflerden değil tam tersine çoğunluğu memurlardan oluşan bir gruptu. Şirkette kıdemi fazla olan şefler daha fazla tanındığı için sana öyle gelmiş olabilir. Gökkuşağı Hareketi içindeki bazı kaptanlar TALPA yönetim kuruluna dahil edildi ve hatta sonra Ayhan Günal ve ekibi TALPA’yı komple ele geçirdi. İşçi Komitesi’ndekiler uçuşlarına geri döndü. Reform Hareketi’ne abilik yapan Serdar Uygur İK’da müdürken başkan olup sonra paralelden atıldı. Ömer Önder Haberal uzmanken teftiş kuruluna atandı vs. Son anda seçimlerden çekilme sebebimiz de aynen söylediğin gibi Hamdi Topçu’nun o zamanki Personel Başkanı Ömer Faruk Öztürk üzerinden grubumuzdaki herkesi şirkette çalışan aile bireyleriyle beraber işten atmakla tehdit etmesidir. Biz, devam edelim dediysek de Ali Gülçiçek insanların ekmeklerinden olmasına sebep olmayı kendine yediremediğinden çekilme kararı alındı. Buna rağmen biz, başımız dik Genel Kurul’a gittik. Gökkuşağı Hareketi yani Bahadır Altan, Ayhan Günal ve ekibi delege seçildikleri halde İşçi Komitesi’ndeki kabin amirleri kadar yürekli davranamayıp Uçuş İşletme’nin iradesini sandığa yansıtmak adına gelip oy kullanmayı bırak, genel kurula gelip kürsüden bir laf dahi etmemişlerdir. Biz, yozlaşmış Ayçin iktidarının gitmesini ve sendikanın tekrar işçi sendikası haline gelmesini isterken işverenci bir sendika yönetimine de karşıydık. Bu yüzden ben de dahil belli başlı grup üyeleri sırayla iş akidlerimiz fesh edilerek şirketten kopartıldık. Bilmem, sorularına cevap oldu mu.
Sen kimsenin tetikçisi değilsen düşüncelerini ve gerçekleri yazan kimseye de tetikçi diyemezsin. Sen emekçiysen biz de öyleyiz. Yorumda Ali Gülçiçek’e kimse işverenci ya da muhalif değil demiyor iyi oku. Yorumunda yazdığın kişiler haricinde başka kimler işten atıldı ? Ali’nin sözde yanında olan, Hamdi ve yönetimle samimi olup, bunlarla grubu arasında söz götürüp getiren, cemaatçi İK başkanıyla kolkola gezen, sendika seçiminin kazanılması kesinleşince ‘bizim çocuklar kazandı’ deyip Tatlıbal’ı hemen tebriğe giden ülkücü ve ona yakın olanlardan atılan oldu mu acaba? Olmadıysa neden ? (Kimsenin işinden olmasını tabii ki istemem yanlış anlama sadece soruyorum) Diğer muhalif gruptan ödüllendirilenler diyorsun onlar kim ve neyle ödüllendirilmişler ? Ali’nin grubundakilerin çoğu şeflerdi, diğer gruptan şef vs olan var mıydı? Bir grupta birden çok farklı görüşe sahip insanların olmasında hiçbir sorun tabii ki yok sorun yazılanları istediğin gibi algılamanda. Bir insan sendika seçimlerinde güya emekçinin yanında olup da işverenciler seçim kazandığında nasıl ‘bizim çocuklar kazandı’ der ? Eğer onlar ‘bizim çocuklar’ ise neden muhalif grupta yer alır ? Neden kendi yakındakilerinden kimseye hiçbir şey olmaz ? Neden Ali, yüz üstü bırakılacağını ve bu olan biteni bile bile böyleleri ile işbirliği içinde olur ? İşveren tehdit edince, Ali ve grubu neden seçime giremedi ? Ali, yanındakileri koruma adına girmedi işten atıldı diyelim ama yanındakilere birşey olmadı ne oldu yönetimle aralarında Ali’den habersiz anlaşma mı yaptılar da kendisi atıldı diğerleri kaldı ? Bu durumda Ali, yüz üstü bırakılmış olmuyor mu ? Ve de insanlara dar,köhne zihniyet,tetikçi gibi saçma sapan suçlamalarda bulunacağına önce yazılanları iyi oku,neyin ne olduğunu iyi araştır öğren öyle yorum yap asıl sen komik olma !
Sayın Yorumcu
”
şu fetocu bu fetocu diye yorum yazmayın yayınlamayacağız savcılığa gidin diyorsunuz da yorumlarda ismi geçenlerin hemen hepsi fetocudur bunu da iktidar ve tüm thy biliyorken kimi kime şikayet edeceğiz? bunun reyting ile alakası yok gerçeklerin herkesçe bilinmesi gerekliliği ile var. ”
Cümlenizde ki ifadeye defans yapma gereği duydum. Peki,ismi geçenlerin hepsi fetöcudur ve bunu da iktidar ve THY biliyor diyorsunuz. Tabii ki ben bilmiyorum ve yorumu onayla tuşuna basan benim. Bu isimsiz yorumlardaki gerçeklik payını bilmeden, nasıl onaylayayım. Ya bir çalışan,iş konusunda anlaşamadığı müdürünü,şefini burada karalıyorsa…O kişinin günahına nasıl gireyim. Üç doğrunun yanında bir tane asılsız suçlama olursa hepsini onayladığımda, günahsız kişinin düştüğü durumu kendime nasıl kabul ettirip rahat uyuyayım.
Değerli hocam, öncelikle cevabınız için teşekkürler,çok naziksiniz. Siz de haklısınız ancak sizin siteniz ve diğer havacılık portallarındaki yorumlarda dikkat ederseniz hep belli bölümlerdeki belli isimler yer alıyor ve emin olun şirket içinde çalışan aklı başında olan herkes kimin ne olduğunu,şirkete nasıl hangi referanslarla girip de iş,makam sahibi olduklarını , nasıl yurtdışına tayin olduklarını gayet iyi biliyor siz dışarıda ama aynı zamanda içeride olan bir abimiz olarak bilmeyebilirsiniz ama inanın ki karalama,çamur atma falan değil. Bu geröeklerin herkesin bilmesi gerekmez mi? Bunların fetocu olduklarının kanıtı elimizde tabii ki yok ama yönetimde var zira cvlerinde,referanslarında neler yazdığını tahmin etmek zor değil sanırım. Bu zatlar uluorta ellerindeki telefonlarda,pc’lerde hocanın vaazlarını ses sonda dinliyor,dinletiyorlardı, böbürlenerek onların okullarında okuduklarını,abd’de evlerinde kaldıklarını,her ay düzenli bağış yaptıklarını anlatıyorlardı. Onlardan olmayıp da mevki, makam sahibi olmamış çok çok az insan vardır. Eski personele hep angarya işler verdirirler, sevmediklerine,muhalif olanlara,tepki verenler mobbing yaparlardı Thy’de fetoculardan onaysız thy’de bir zamanlar kuş uçmuyordu,şunlar atın denildiğinde atılıyordu şu şuraya müdür olacak dendiğinde oluyordu iktidarın adamları da ellerini sıvazlayarak başüstüne diyordu ve inanın ki hala birçoğu kripto uzman,şef ve müdür olarak thy’deler çok acı ki. Saygılarla…
Ayhan gunal talpayi bitirdi simdi sendikaya gaz kesiyor bunun icinde talpayi kullanacak .ali gulcicek herhalde bu kpnuda cok sey biliyordur
Sefa Bey, Ali Gülçiçek gibi 30 senesini sendikal mücadeleye harcamış, işçi ve emek sevdalısı bir havacılık emekçisini havacıların aydınlatıldığı bu platforma kazandırdığınız için teşekkürler. Eminim yazılarıyla biz, havacılık emekçilerine bir ışık da o tutacaktır. Şimdiden kalemine ve yüreğine sağlık, Ali Gülçiçek!
Gülçiçek’i işçi sınıfı iyi tanır. Namusuna, dürüstlüğüne, omurgalı duruşuna kimse laf edemez. Bu panik, bu saldırılar tamamen Gülçiçek’in kendisini ifade edebileceği airlinehaber gibi seviyeli ve kaliteli bir platformda yazmaya başlamasındandır.
Kimsenin yapamadığını yapıp Ali Gülçiçek’i böyle bir platforma kazandırdığınız için yürekten tebrikler, Sefa Bey. Eminim Ali Gülçiçek yılların sendikal birikimini ve sahip olduğu sendikal hafızayı yazılarına yansıtacak ve bizlerle beraber genç kuşağı da aydınlatacaktır. Kalemine kuvvet, Ali Can!