featured

HAMDİ TOPÇU'NUN TEK DOĞRUSU VE “SENDİKAL HİLELER”

Bu haftaki yazıma başlamadan önce kaçırılan pilotlarımız, yazı tarihim itibarı ile 38. güne girmiş bulunmaktadır. Kaçırılan pilotlarla ilgili ilk ve bir çok detay içeren yazıyı “kamikaze pilotlar” başlığı ile 12 Ağustos 2013 günü saat 00 da yayınlamış biri olarak konunun takipçisi olduğumu bir kez daha belirtmek ve unutulmaması için tekrar dikkatleri bu konuya çekmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi, Hava-İş Sendikası, THY’nin grev kırıcı uygulamalarının durdurulması için mahkemeye başvurmuş, mahkeme de ihtiyatı tedbir kararı almıştı.(Mevcut işe alımları durdurma…) Ancak bu karar, uygulamaya konulamadan; önce ertelendi, sonra da, Yargıtay’dan döndü. Hatırlayacağınız üzere, 22. Yargıtay Hukuk Dairesi, 5’inci İş Mahkemesi’nce verilen ihtiyatı tedbir kararını, 8 gün gibi rekor bir sürede ele alarak bozmuştu.
Bu dava geçen hafta İstanbul Çağlayan Adalet Sarayı’nda bulunan 5’inci İş Mahkemesi’nde yeniden görülmeye başlandı. Ancak, bu sefer de, THY yönetiminin reddi hâkim kararıyla dava sürüncemede bırakıldı. Davaya komisyonun kararının ardından devam edilecek.
THY, Reddi hâkim talebiyle davanın uzamasını ve zaman geçirmeyi amaçlıyor. THY yönetiminin, grev uygulamasının başından beridir yaptığı bir taktiktir bu.  Çünkü biliyorlar ki; delillerle, belgelerle her şey ortada. Kendi lehlerine bir karar çıkması olanaksız. Grev kırıcılıklarının mahkeme kararıyla da eninde sonunda kanıtlanmış olacağı kesin, ama, THY’nin zamana gereksinimi var.
Diyelim ki; Mahkeme gereğini yaptı ve THY’yi grev kırıcılığı yapmakla suçlayıp, grev uygulaması başladığından itibaren aldığı tüm çalışanları ve bundan sonra her uçak alımı için gereksindiği elemanların alımını yasakladı. Ne olacak? Tabii ki THY’nin büyüme planları suya düşeceği gibi grev müddeti boyunca aldığı personeli çıkartmak zorunda kalabilir.
Peki, böyle mi olmalı? Yasalar, THY’nin veya Hava-İş in yüzü suyu hürmetine yapılmış değil. Yasalarımız, Grev yapanlara da, şirketlere de, belirli haklar vermiş. Yani, birbiri ile anlaşamayıp greve giden tarafların uyması gereken, kurallar koymuş. Bu kuralların koyulmasının sebebi, her iki tarafın karşılıklı yaptırımlardan etkilenerek, masaya oturup, ortak bir noktada anlaşmaya gitmesidir.
Şirketlere; grev uygulaması durumunda, Lokavt ilan edip etmeme hakkını tanırken, sendika ve grevci işçilere de; “sizler, grev yaptığınız sürece,  işveren yeni işçi alımı yapamaz” diyerek, pazarlık şanslarını eşit kılmış. Grev boyunca işveren, işçi alamazken; buna karşı grev yapan işçi de maaş alamıyor. Her ikisi de mağdur olacak ki, masada ortak noktada buluşabilsinler. Son derece mantıklı.
Hal böyleyken, THY’nin grev süresince işçi alımı yaptığını, değil mahkeme, sağır sultan bile duydu. Bu gerçeği, Hamdi Topçu’nun geçen haftaki konuşmasında, “Benim her ay uçağım geliyor, ne olacak?” serzenişinde bulunan Hamdi Bey’e cevap olarak, yasalarımızı göstermeniz yeterli.
Sevgili Hamdi Topçu; geçen hafta katıldığın bir programda; Grev yasal haktır diyorsun, ama, yasa dışı yollardan grev kırıcılığına devam ediyorsun. Oyunun kurallarını Hava-İş yazmadı. Bu kurallara göre senelerdir işçi-işveren ilişkileri yürütülüyor. THY’nin yaptığı;15 pulla oynanan tavla oyununu, 16 pulla oynamaya çalışmak gibi bir şey.
Bir an düşündüm de, Bu grev uygulamasında çalışanlar biraz daha katılımcı olabilselerdi ( Bu konuda tabii ki  Hava-İş yönetimi de çok suçlu)  THY’den istenilenden fazlasını alabilirlerdi.  Bu kadar düşük grev katılımına rağmen THY yönetimi sacını başını yoldu. Ya katılım yüksek olsaydı?
 Bu konuda benim anlayamadığım;  yazılı, görsel, internet medyacılığının suskunluğu. Ya, sevgili medya! Bu kadar da duyarsız olunmaz ki.
Bir kere de paradan, avantadan yana olmayıp, mazlumdan yana olun. Hatta mazlumdan yana da olmanıza gerek yok; sadece bir kerelik objektif olun ve doğru neyse, onu yazın. Kısaca, 2+2=4 deyin be kardeşim. Dansöz NANA gibi, devamlı kırıtıp, rüzgâr nereye doğru esiyorsa oraya dönmeyin.  
Bunların yanı sıra; Hamdi bey, kabin ekibinin maaşları il ilgili soruya; lise mezunu kabin amirinin eline ayda 6500 TL geçiyor, biz bu paralara acımıyoruz diyor.
Demesine diyor da, kabin ekibi ile ilgili yaptıkları ile “biz bu paralara acımıyoruz” söylemi birbirine tezat oluşturuyor.  
Nasıl mı?
Hamdi beye soralım bakalım;  Anadolu Jet’in seferlerini, neden Sun Express i le yapmış? Ekip maliyetleri için değil mi? Anadolu Jet’in uçaklarını geriye verip Sun Express den uçak kiralamak neyin nesi idi? Bu uygulamalar, ekip maliyetleri için yapılmamış mıydı? Cevaplayın Lütfen.
Part Time kabin memuru uygulaması neden başlatılmış?  Yüksek ücret alan kabin memurlarını emekli edip yerlerine düşük ücretli ekiplerle doldurmak için değil mi?
Verilen ücretlere acımıyorsa, bu uygulamalar nedir?
Hamdi Bey; dersini yine iyi çalışmamış sanırım.  Savunulan ve sunulan bilgilerin birbiri ile çelişmemesi ve doğruları içermesi gerekiyor.
Durun bitmedi. Hamdi Bey; uçuş personeli ayda 110 saat, üç ayda 300 saat, yılda ise 1000 saat uçurulabilir diyor ve doğru söylüyor. Ancak, biz bu saatleri 80 saate çektik ve 80 saat üzerine üç kat fazla mesai veriyoruz diyor. Bu da doğru ama, bu uygulama en az 20 senedir var.
Yeni bir uygulama imiş gibi servis etmeye ne gerek var? Ayrıca, bu uygulama, Hamdi beyin dediği gibi, tüm uçuş ekiplerinde aynı değil; pilotlarda 70, kabinde ise 80 saattir. Topluma yanlış bilgi aktarmayalım lütfen.
Bu uygulamayı şimdiye kadar kaldırmamalarındaki sebep, uçuş ekiplerinin; 70- 80 saatin üstündeki her uçuşa, üç kat mesai alacağım diyerek kural dışı uçmalarının sağlanması içindi. Bu uygulama sonucunda, 110 saati aşkın bir dolu uçuş yapıldı. Bu fazla uçuşlar, alan veren memnun olduğundan, raporlanmadı.
Kısaca, insanların para zaafından yararlanıp kuralların çiğnenebilmesi için bir nevi DOPİNG yapıldı da diyebiliriz.   
Bu konuda sonuç olarak;
Tabii, al karşına yandaş medyanı konuş dur. “Kontra soru yok,  Burada yanılıyorsunuz efendim” diyen yok. Ohhh, ne ala memleket.  Aslında konuyu tam olarak bilen medya mensubu da yok. “Laf olsun torba dolsun” misali yazıp, çizip birde bizlere izlettiriyorlar. Bu yanlı ve boş programların yanı sıra işin özüne inmeyen köşe yazıları, bir şekilde patronlarının ilişkilerini güçlendirmeye yarıyor.
Hamdi beyin konuşmalarında, bir tane haklı olduğu konu var. Hava-İş Sendikasının senelerdir bir başka havayolunda örgütlenememiş olması.   
Hamdi bey, “gidin kardeşim başka kapıya, biraz da orada oynayın” demek istiyor. 
Son derece haklı. THY personelinin verdiği aidatlar yeter diyerek, Hava İş Sendikasının  hiç bir yönetimi özel şirketlerde şimdiye kadar  örgütlenmeye uğraşmadı. Adeta,” Bir dönüm bostan, yan gel yat Osman” misali toplu iş sözleşmesi aşamasında ortaya çıkıp sonra adeta kış uykusuna yatıyorlar.
THY’nin ücretlerinin, özel şirketlerden yüksek olması, özel şirketlerde sendikanın örgütlenip toplu iş sözleşmesi yapamamasındandır. Bu durum THY’yi rekabet ortamında açığa düşürüyor.  Aslında özel şirketlerde de sendikanın örgütlenmesi şart. Bunun şimdiye kadar yapılamamış olması, yapılamaz anlamına gelmez. Güçlü ve güvenilir bir sendika yönetimi bunu pekâlâ başarabilir.
Yukarıda yazdıklarımda bir tane yanlış varsa, anında yorum atın, beni yalanlayın. Biliyorsunuz ki, yazdığım konuya ilişkin tüm yorumlarınızı onaylıyorum. Hadi bakalım Hodri meydan.
Benim; ne THY ile ne de Hava-İş Sendikası ile alıp veremediğim bir şey olamaz. Birisi; senelerdir ekmeğimi kazandığım şirket, diğeri ise; üye olarak, senelerce aidat ödediğim sendika. Bu nedenle, her iki kurumumuzun yöneticilerine değil kurumsal yapılarına saygı duyarım.
ŞİMDİ DE GELELİM YAKLAŞAN SENDİKA SEÇİMLERİNE;
Dernekler; yönetim kurullarına aday bulamazken, konu sendika olunca ne hikmetse aday ve yönetim patlaması yaşanıyor. Bu grupların hepsinin işçinin hak ve çıkarları için çalışacağına inanmak zor.  Yalancının mumu bu konularda yatsıya kadar değil, devamlı yanıyor bilesiniz. Seçimi bir kaptırdınız mı, en az 24 sene daha kalırlar.  Tüzük değişikliği, genel kurulda kabul edilirse uygulanır. Yani tüzük değişecek, en fazla iki dönem kalınacak falan şimdilik hikâye. Geçen genel kurulda da, geçmişe yönelik aidat borçları alınmayacak diye karar alınmıştı, ne oldu? İşin içinde para olunca, genel kurulda verilen ortak karara rağmen, mevcut sendika yönetimi bu paraları çatır, çatır aldı.
Gökkuşağı- Emek Meclisi-Değişim Hareketi-Reform Grubu ve mevcut sendika yönetimi, yazı tarihim itibarı ile genel kurul çalışmaları yapıyorlar. 5 ayrı grup. “Bölünün, parçalanın ve Ayçin grubunu kazandırın ”emi?
Delege seçimlerinde, neler dönecek, neler…
Kazanmak için her şey mübah sayılmış bir kere.  Üye ve delege bilinçsizse mevcut yönetime gün doğar.  THY personelinin de bu konularda bilinçli olmadığını yakinen bilirim. Oylamaya bile nazlanarak gelirler. (24 senelik iktidarda başka nasıl kalınabilirdi ki)
Sendika yönetimi ise delege seçimlerinin işyerlerine göre günlerini belirlerken en çok oy alabileceği bölümü ve ekibi seçer. Kasayı elinde tutan sendika yönetimi, kendilerine oy versin diye evlerden adam toplar ve özel araçlarla getirip götürür. Oy kullanmak isteyene taksi ücretleri nakit ödenir. (tabii ki kendilerine oy kullanacak olanlara) Hasta olanların, raporluların, nöbet izninde olanlar, senelik izindekiler, mazeret izni kullananların, hatta koltuk değnekleri ile kollarına girilerek oy kullanmaya getirilen üyeleri bilirim.
İşin daha da komik yanları var.  Bakın şimdi…
300 delege ile seçime girilecek. Yani üyeler 300 delege seçebilir. Ancak sakın bu 300 delege THY çalışanından olacak sanmayın. THY’nin 9000 kokpit ve kabin çalışanının yanı sıra, THY Tekniğin ise 2500 çalışanı var. 11500 üye… Bunların hepsi aynı yere oy verse sadece delege sayısının 1/3 ünü kazanır. (ortalama 100 delege) Kısaca bu kadar çalışanın oyu bile seçimi kazanmaya yetmiyor.
Mevcut sendikanın yönetim-denetim-disiplin kurul üyeleri doğal delege. Yani kafadan 15 buradan. Bunların yanı sıra, Sabiha Gökçen ve TEC ve Anadolu delegeleri var.
Ayrıca aldığım duyuma göre, Hava-İş Sendikası, seçimlerde ATLAS-ONUR VE PEGASUS’tan delege alabilmeleri için oralarda üye yapmaya başlamış. Bu seçilmiş üyeler, aynı bölümde başka üye olmadığından direk delege olarak seçime katılabiliyorlar. Bu şirketlerin her iş kolundan birer üye yapsalar al sana bir dolu THY dışından delege.  Bunların yanı sıra havacılık dışındaki taşımacılık iş kolundan üye yapıp oradan delege de getirebilirler.  
Bu seçimde daha ne oyunlar dönecek, bekleyip görün. Ben, ufak ufak tüyo vermeye ve sendika yönetimine aday olanları uyarmaya çalışacağım.
Haftaya yine gerçeklerde buluşmak üzere… Sağlıcakla kalın.
 NOT/ Kişisel bloğumda buraya sığdıramadığım ve yerli medyamızda hiç yazılmamış bir dolu habere yer veriyorum. Genelde ilgilenebileceğiniz ve okumak isteyeceğinizi düşündüğüm yabancı haberleri Türkçe olarak sunmaya çalışıyoruz.
Airporthaber deki haberlerin yanı sıra bir hiçbir yerde yayınlanmamış yabancı haberleri de izlemek isterseniz, bir göz atmanızı tavsiye ederim.  Örneğin; www.sefainan.com  da THAI AIRWAYS in kırım yapan A330-300 kazasının nedenini okuyabilirsiniz. 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 11 yıl önce

    Benim artık umuudum kalmadı. İlk kez uçuş ekipleri kendilerini düşünerek zamma razı oldular ve desteklemediler.Para tatlı ama nasıl bir uçuş progarmı yaşıyorlarsa slide’lar arka arkaya patlıyor,uçuş saatleri yeniden gözden geçirilebilirdi halbuki. Yeni bir sendika anlayışı ve reform şart oldu.Davaya gelince;bana göre bu dava zaman aşımından düşer.Aslında seçtiğiniz konular detaylı. Bunlardan 3 yazı bile çıkardı.Kaleminize sağlık!

    Cevapla