featured

EĞİTİMDE ETİK SORUNU

İlk Yazımızın Konusu

Değerli okurlarım,

Geçen hafta burada “başlarken”dedik ve kollarımıza sıvadık, işe koyulduk. Sonra sıra geldi ilk yazımı kaleme almaya.

Bir yanda Airline Haber sitemizde tanınan ayrıcalıklı olanağa sahip çıkmak ve diğer yanda gelen sıcacık kutlamalara ve çoğu telefonla gerçekleşen samimi kısa sohbetlerde dile getirilen beklentilere layık bir yazıyı hazırlamak üzere içsel bir yolculukta keşfe çıktım. Benim için çok önemli olan konulardan biriyle başlamak istedim. Bu nedenle ilk yazımda eğitimde etik ilkelerinin üzerinde durmaya karar verdim.
Etik, doğru ve yanlış kavramlarını inceleyen, sorgulayan ve sistemleştiren bir bilim dalıdır. Kökleri ahlaki değerlere uzanır. Bugünün havacılığında okullarımızın çatısından engin gökyüzümüze baktığımızda tanımlayabildiğimiz yerde etiğin iki yönünü sorgulamak durumunda kalıyoruz:

  • Hangi koşullarda eylemlerin doğru ya da yanlış olacağını tanımlamak (normatif etik),
  • Havacıların vermek zorunda kaldığı zor kararları yorumlamak (uygulamalı etik).

Bu yüzden, havacılıkta etik ilkeleri anlayıp yorumlaması gerektiği halde bunlardan bihaber olan yönetimlere odaklanıyoruz.

Havacılık Evrensel Değerleri Anlamayı ve Benimsemeyi Gerektirir

Aşağıda söyleyeceklerimin bir kısmı yeryüzündeki tüm eğitimcileri ilgilendiriyor olsa da elbette ki havacılıkta farklı eğitim kurumlarında sorumluluklar üstlenmiş olan eğitimcilere yöneleceğim.

Günümüz koşullarında havacıları meslek liselerinde, meslek yüksekokullarında ve üniversitelerde yetiştirmekteyiz. Bu öğretim kurumlarında uygulanan programların Sivil Havacılık Otoritesi tarafından da onaylanabildiği koşullar sağlanırsa öğrenciler mezuniyetlerinin ardından lisans sahibi olabiliyorlar. Ayrıca öğretim kurumlarından belli seviyelerde mezun olanlar, sivil havacılık otoritesi tarafından onaylı ticari eğitim kurumlarında kursları tamamlayıp lisanslarına kavuşuyorlar. Örneğin en az lise mezunu değilseniz CPL-A lisansı alamazsınız.

Devlet ya da vakıflara ait resmi öğretim kurumlarımızda da otorite onayıyla kurulmuş olan ticari eğitim kurumlarında da yöneticilerinin ve eğitimcilerinin etik konularda çok daha fazla bilgi sahibi olmaları, etik kodları yorumlayabiliyor ve uygulayabiliyor olmaları gerekirdi.

Düşünün ki dünyanın herhangi bir yerinde bulunan bir havacılık kuruluşunda her milletten adamla ya da kadınla mesleğini icra edecek genç öğrencilere bir konuyu öğretmek iddiasıyla sınıfta derse giriyorsunuz. Oysa havacılığın evrensel değerlerini anlayıp uygulamaktan çok uzak bir zihinsel yapıdasınız. Küçücük bir dünyada geçmiş ömrünüz ki maalesef genelde yaşanan bu oluyor ve sonucunda yetemiyoruz.

Gönül isterdi ki tüm eğitimciler saha deneyimine de sahip olsun. İlk derslerinde kurs içeriğini anlatırken, eğitim kurumlarındaki etik kuralları gözden geçirip kendi dersleri için özel etik kurallarıda belirlesinler. Yani her koşulda ahlaksızlığın her türlüsüne karşı durmanın hem kurumsal hem de toplumsal bir sorumluluk olduğunu hatırlatsınlar. Ayrımcılık veya kayırma yapmayacaklarını, haklarının güvence altında olduğunu, ırkçı, aşağılayıcı, seksist, vb söylemlere ya da yorumlara derslerinde yer vermeyeceklerini ilan etsinler. Bilimsel değerlerin savunucusu olsunlar.

Öğretim kurumlarının yönetiminde de buna benzer hassasiyetler gereklidir ve önemlidir. Gereklidir diyorum çünkü mevzuat bunu zorunlu kılıyor. Uyumluluk İzleme Yönetimi gereği değerler zaten belirlenip Misyon cümleleri içinde beyan edilir. Paydaşlarla iletişimde (örneğin web sitelerinde) o kurum için hangi doğruların savunulduğu açıkça anlatılır. Yönetim el kitaplarında ve kurumsal web sayfalarında “code of ethics” bu yüzden görülür. Ancak bunların kâğıt üzerinde kalmaması gerekir. Ülkemizdeki eğitim kurumlarında bunlar ne ölçüde ilgi görüyor? Cevabını size bırakıyorum.

Resmin benim bakabildiğim kısımlarında gördüklerime göre içimden gelenleri sıralayayım: Kurslarla ya da kursiyerlerle ilgili her türlü kayıt hilesi, kurs vermeyi hak etmeyen bir eğitimcinin yetkilendirilmesi, kurs planlamalarında mafya benzeri örgütlenmeler ile öğrenci veya eğitimci lehine kayırmacılık yapılması, eğitimcilerin örnek olmaktan çok uzak davranışlar sergilemesi gibi üzücü uygulamalar havacılık etiğinin eksikliği sayılmalıdır. Öğrenciye ya da eğitimciye yapılan haksızlık suçtur. Biri diğerinin ardından hele hele öğrencinin ya da kursiyerin ardından olumsuz konuşan eğitimcinin söylediklerinin tamamı doğru bile olsa yapılan davranış ahlak dışıdır. Etik kurallar işlese zaten bunu yapamayacaktır, yaparsa da fiilen bir suç işlemiş olduğunu bilecek ve sonuçlarına katlanacaktır.

Havacılığımızın Geleceğinde En Büyük Tehdit Etik İlkelerden Yoksun Bir Eğitim Yönetimidir

Sevgili okurlar,

Kurumlarda belgelerde yazılı kurallar normatifdir. Oysa bize inisiyatif sahibi, stresli koşullarda hızlı ve doğru karar verebilen sağlıklı havacılar gereklidir. Bunun için de uygulamalı etik onlara yol gösterebilmelidir. Bu da ancak etkin yönetimle başarılır. Yine de sorumluluk dediğimiz sıcak patates sadece yönetimin ya da yöneticilerin elinde değildir. Emniyet ve güvenlik gibi temel konularda olduğu kadar her seviyede çalışanın sorumluluk almasını istiyoruz. Dürüstlük istiyoruz. Açıklık istiyoruz. Ancak çevremizde maalesef bir sürü etik dışı uygulama gözlemliyoruz. Sessiz kalmamalıyız. Unutmayalım ki eskiden okullarda öğrencilere dayak atılırdı ve bu normal karşılanmaktaydı. Bugün dayak ne kadar inanılmaz ve kötü görünüyorsayarın bahsettiğim ilkesizlikler ve Ali Cengiz oyunları o kadar kötü görülecektir. Gelecek havacılıkta hızlanarak yaklaşır, biliyoruz. Başımızı kaldırıp dur demeyi bilmeliyiz.

Bu koşullarda eğitim yönetiminin her seviyede etik kodlarının oluşturulmasına ihtiyaç duyduğumuzu düşünüyorum. Aksi halde havacılık operasyonlarında çalışan tutumlarının kutup yıldızı olamayacak. En zor anlarda kritik kararları verirken havacılar neyin doğru veya neyin yanlış olduğunu sağlıklı değerlendiremeyecek. Dahası her seviyede eğitim yöneticisi kendini “patron” zannetmeye ve daima kendi bildiklerini doğru görmeye, baskıcı uygulamalara ve haksızlıklara neden olmaya devam edecektir.

Alışılmış iyimserliğe ve kabullenişe Voltaire’in Candide’si gibi olsa da eleştirimiz, biliyoruz ki gençlerimiz geleceğimiz ve çürüme durdurulmadığı takdirde yok yere tükeneceğiz.

Unutmayalım ki dünden bugüne ortak ve güçlü havacılık değerlerimizin tanımlanıp yorumlanması için öncü havacılarımızın örnek çabaları, bunun yanında eşsiz başarıları var. Savundukları değerleri benimsememiz gereken duayen, kıymetli isimlerimiz var. Bu yüzden bugün beni duyan tüm havacılara sesleniyorum: hepimizi elini kalbimizin üzerine koyup Nazım Hikmet’in “akrep gibisin kardeşim” şiirini okumaya davet ediyorum.

Gelecek Hafta

Böylece bu hafta noktayı burada koymuş olduk.

Haftaya genç havacıların gözünden geleceğin havacılığında kendilerini nerede tanımladıklarını anlatacağım. Hayalleriyle gerçek olasılıkları çarpıştırıp yapmamız gerekenler üzerine önerilerimi dile getireceğim.

Güzel bir hafta diliyorum.

Dr.Cengiz Mesut BÜKEÇ

YAZARIN TÜM YAZILARI İÇİN TIKLAYINIZ…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. 3 yıl önce

    shyo mezunuyum, okulumuzun karşısındaki 2 yıllık bir bölüme meslek lisesinden sonra sınavsız girip bitiren biri ile aynı maaşı alıyor ve aynı işi yapıyorum. Lazım değilsek kapatın okulları.

    Cevapla
  2. Ülkemizde havacılık eğitiminde en büyük sorun SHGM’dir. Çakma egitimle , satılmış sorularla ; sadece paraya karşılık lisans veren yerleri defalarca şikayet ettik. Belki de 1000 kişi şu ana kadar lisanslı teknisyen oldu. İlla ölümlü bir kaza olacak. Onur airde tecrübesiz lisanslı teknisyenlerden ötürü pek çok kaza atlatıldı. Ama sebepleri her seferinde gizlendi.

    Cevapla
  3. 3 yıl önce

    Özel bir eğitim için özel bir açıklaöa

    Cevapla