İBB’nin , Atatürk Havalimanıyla ilgili açtığı davada, bilirkişi raporunda, idari kararların şehircilik ilkelerine uygun alınmadığı ve kamu yararının gözetilmediği belirlendi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin, Atatürk Havalimanıyla ilgili alınan idari kararların hukuka, mevzuata ve kamu yararına aykırı olduğu gerekçesiyle açtığı davada, bilirkişi raporunu sundu. Bilirkişi inceleme raporu İBB’yi haklı buldu. Davanın görüldüğü İstanbul 11. İdare Mahkemesine sunulan bilirkişi raporunda, havalimanıyla ilgili alınan karar için, “ şehircilik ilkelerine, yerleşmenin gelecekteki ihtiyaçlarına, planlama tekniklerine uygun olmadığı ve kamu yararını gözetilmediği tespit edilmiştir ” denildi.
İBB ATATÜRK HAVALİMANIYLA İLGİLİ ALINAN KARARIN İPTALİNİ İSTEDİ
İBB, Atatürk Havalimanı arazisiyle ilgili çevre düzeni ve plan değişikliğine itiraz etti. Çevre ve Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı aleyhine açılan davada yürütmenin durdurulması ve iptali istendi. Davada Atatürk Havalimanıyla ilgili alınan kararın yasal dayanaktan yoksun olması, 5393 sayılı Belediye Kanunu’na ve Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle iptali ve yürütmesinin durdurulması talep edildi.
MAHKEMEYE AYRINTILI BİLİRKİŞİ RAPORU İSTEDİ
Mahkeme 07.11.2022 tarihli ara kararı ile anlaşmazlık konusu taşınmaz mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verdi. Mahkemenin kararında, dava konusu plan değişikliklerinin şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve teknikleri, kamu yararı, hukuka uygunluk yönünden incelenmesi suretiyle teknik yönden bilimsel gerekçeye dayalı, açık sonuç belirten ayrıntılı bilirkişi raporunun mahkemeye sunulmasını istedi.
BİLİRKİŞİ AYRINTILI RAPORU MAHKEMEYE SUNDU
Mahkemeye sunulan bilirkişi incelemesinde, İBB’nin davaya konu olan itirazlarını haklı çıkaracak değerlendirmeler yer aldı. Bilirkişi incelemesinde, Atatürk Havalimanı için yapılan planda ilgili kurumlarının görüşlerinin alınmadığını tespiti ilk değerlendirme olarak yer aldı.
“ALTYAPI ETKİLERİ RAPORU HAZIRLANMADI”
Bilirkişi değerlendirmesinde özetle şu görüşlere yer verildi: Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği 20. maddesi hükümleri gereğince yapılan plan değişikliğine ait gerekçelerin belirtilmesi, altyapı etkilerinin değerlendirildiği raporla birlikte hazırlanan değişikliğin onaya sunulması gerektiği açıkça ifade edilmiştir. Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğinin 20-2d maddesinde açıkça ifade edildiği üzere altyapı etkilerini değerlendiren “altyapı etkilerini” değerlendiren raporun hazırlanmadığı görülmüştür.”
“RASYONEL BİR KARAR BEKLENEMEZ”
Dava konusu çevre düzeni planı değişikliğinden etkilenen Atatürk Havaalanı, İstanbul metropoliten alanı, ülke ve hatta uluslararası ölçekte hizmet veren bir ulaşım ve lojistik tesisi olduğu belirtilerek; “Bu tesise (Atatürk Havaalanı) yönelik gerçekleştirilen bir planlama işleminin sadece Havaalanını içine alan çok sınırlı bir alanda yapılan mevzi bir değişiklikle, gerçekleştirilemeyeceği, havaalanın konumu, hizmet etki alanı, yarattığı ulaşım talebi (kara, raylı ve hava yolu sistemleri) ve entegre olduğu diğer kullanımlar (Havaalanına komşu ofis, konaklama, fuar alanı gibi) düşünülmeden hazırlanmasının, İstanbul’un tüm kentsel sistemlerini etkileyeceği; dahası bu türden kullanımlara yönelik yapılacak değişikliklerin neden olduğu çevresel etkilerin dava konusu plan değişikliği sınırını aşan bir alanı kapsaması gerektiğinden dava konusu planlama işleminde rasyonel bir karar vermesinin beklenemeyeceği değerlendirilmektedir” denildi.
“DAHA KAPSAMLI BİR REVİZYON PLANI GEREKMEKTEDİR”
Detaylı etüt, araştırma, inceleme yapılmadığı, yapılanların ise son derece yüzeysel ve dar kapsamlı olduğu, konunun gerektirdiği derinlikte inceleme yapılmadığı ve yapılamayacağının altı çizilen raporda; “Bu nedenle dava konusu düzenlemenin, bir plan değişikliği ile değil, daha kapsamlı bir revizyon plan ile yapılması gerekmektedir” ifadelerine yer verildi
“ÇEVRE DÜZENİ PLANINA AYKIRI”
2009 tasdik tarihli Çevre Düzeni Planının ana kararları ve ilkelerinde, Atatürk Havalimanı’nın çalışma sürecinin devam edeceğinin öngörüldüğü, bu havaalanında kapasite artışının desteklendiği ve üçüncü bir havalimanın ise Çorlu’da önerildiğine dikkat çekilen raporda şöyle denildi; “Dava konusu Çevre Düzeni Planı Değişikliği ile Atatürk Havaalanı’nın kapasitesi düşürülmüş, yeni havaalanı kent makroformu ile uyumsuz biçimde kuzeye önerilmiş, doğu-batı doğrultusunda doğrusal büyüyen kent makroformu ilkesini desteklenmemiş ve Çevre Düzeni Planı ana kararlarına aykırı düzenleme yapılmıştır.”
“PLANLAMA ESASLARI VE TEKNİKLERİNE AYKIRI”
Davaya konu plan değişikliği ile Atatürk Havalimanı’nın mevcut büyüklüğünün önemli ölçüde azaltımdığı, kapasitesinin düşürüldiği ve tarifeli uçuşlara kapatıldiği vurgulanan raporda ; “Dava konusu Çevre Düzeni Planı Değişikliğinde Atatürk Havaalanı yerine ise başka sosyal altyapı alanları önerilmiştir .Bir diğer kritik konu, dava konusu plan değişikliği sınırları içerisinde büyüklüğü azaltılan ve işlevi durdurulan havaalanı yerine önerilmiş başka bir havaalanı bulunmamaktadır. İstanbul Havaalanı farklı bir plan değişikliğinde yer almaktadır. Birbiri ile bağlantılı değişiklik kararlarının olduğu değişikliklerin plan bütünlüğü bakımından aynı planda yapılmaması planlama esaslarına ve tekniklerine aykırıdır” denildi.
“ANA KARARLARLA ÇELİŞİYOR”
Kök çevre düzeni planının ana kararlarına vurgu yapılan açıklamada şöyle denildi; “Ana Atatürk Havalimanı altyapısı tamamlanmış, yüksek erişilebilirliğe sahip, raylı sistemler ile birlikte Anadolu Yakasında yer alan Sabiha Gökçen Havalimanı ile bağlantılı durumdayken ve de meri 15.06.2009 tasdik tarihli Çevre Düzeni Planı kararları Atatürk Havalimanı’nın kapasitesinin artırılması yönünde tespitler yapmakta ve havalimanının fonksiyonunu değiştirmeden işletmesinin devam edeceğini öngörmekteyken, dava konusu Çevre Düzeni Plan Değişikliği ile mevcut havalimanı kapasitesinin azaltılarak yerine başka kullanımlar önerilmesi, kök çevre düzeni planının ana kararları ile çelişmektedir”
“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE UYUM HEDEFİ GERÇEKÇİ DEĞİL”
Davaya konu plan değişikliği gerekçesi temelde “iklim değişikliğinin olumsuz etkileri ile başa çıkabilme ve iklim değişikliğine uyum” olarak öne sürüldüğünün altı çizilen açıklamada; “Meri çevre düzeni planının önerdiği kent makroformu kapsamında kentin kuzeyinde yer alan yaklaşık olarak 3500 hektarlık orman ve yeşil örtüsü yeni İstanbul Havaalanı için gelişmeye açılırken, dava konusu plan değişikliği ile 500 hektarlık millet bahçesi önerilmektedir. Bu nedenle salt dava konusu plan değişikliğinde önerilen 500 hektarlık bir yeşil alan önerisi ile iklim değişikliğine uyumun hedeflendiği gerekçesinin yeterli analitik değerlendirmeye dayanmadığı ve gerçekçi olmadığı düşünülmektedir” ifadelerine yer verildi.
“ATATÜRK HAVALİMANI OLASI AFETTE ULAŞIM İÇİN KRİTİK ÖNEMDEDİR”
“Atatürk Havaalanı, konumu, mevcut ulaşım sistemlerine olan entegrasyon düzeyi (hava, kara, raylı sistem), kentin çok büyük bir nüfusuna hızlı erişim potansiyeli, sahip olduğu teknik altyapı, alansal büyüklüğü ve yardımcı yapıları dikkate alındığında, olası bir kriz durumunda, -örneğin bu kriz İstanbul depremi olabileceği gibi, teknolojik (İRAP’ta belirtilen bir uçak kazası olayı gibi),biyolojik ve sosyal tehlikelerden kaynaklanabilecek afetler de olabilir- üstleneceği rol yeterince irdelenmemiştir” denilen raporda Atatürk Havaalanının kullanıma devam edilmesinin, hem olası bir afet durumunda koordinasyon/lojistik merkezi hem de uçakların inişine imkân sağlanması ile kentin insani ihtiyaçlarına erişim ve ulaşım açısından kritik durumlarda önemli olanaklar sunacağının altı çizildi.
“PİSTLERİN KAMU YARARI, BAŞKA KULLANIMLARDAN FAZLADIR”
Atatürk Havalimanın olası bir kriz durumunda kolayca 3 pisti ile uluslararası uçuşların yönlendirilebileceği ve kriz durumlarında da çevresindeki hangar yapılarının da kullanılabileceği değerlendirmesi yapılan raporda; “Bu çerçeveden bakıldığında, mevcut durumda işlevsiz hale geldiği iddia edilen kuzey-güney doğrultulu pistlerin güney ucunda Kovid-19 salgını sırasında prefabrike yapıya sahip bir hastane yapısı inşa edilmiş olsa dahi, pistlerin işler hale getirilmesi ile elde edilecek kazanç ve kamu yararı, pistlerin başka bir kullanıma ayrılması ile elde edilecek kamu yararından daha fazla olacağı değerlendirilmektedir” denildi,
“KAMU YARARI GÖZETİLMEDİĞİ TESPİT EDİLMİŞTİR”
Raporda sonuç olarak şu tespitte bulunuldu; “27.05.2022 tasdik tarihli İstanbul İli 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği (İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, Atatürk Havalimanı, Millet Bahçesi ve Çevresi) şehircilik ilkelerine, yerleşmenin gelecekteki ihtiyaçlarına, planlama tekniklerine uygun olmadığı ve kamu yararını gözetmediği bilirkişi heyetimizce tespit edilmiştir”
Nasılsa, mevcut İktidar var kaldığı sürece, dikkate alan (avami tabirle “takan eden”) olmayacaktır!
Bilir kisinin bazi yorumlari teknik analizin disinda siyasi yorum gibi geliyor.