featured

ATATÜRK HAVALİMANI KÖRDÜĞÜME ÇOK YAKIN…

Bir aydır Avşa adasında iş/tatil amaçlı olduğumdan sektördeki gelişmeleri AirportHaber’den izlemekteyim. Bu yaz aylarında suya sabuna dokunan bir haber olmayınca köşe yazısı yazmakta zor oluyor.
Ancak bu haftaki yazıma yine bir serzenişle başlamak istiyorum. AirportHaber sitesi havacılık sektörünün en çok izlenen haber sitesi olup benim bu haber sitesiyle ilişkim sadece köşe yazarı boyutunda olmasına rağmen tarafıma gelen yorum ve e-postalarda sitenin yayın politikasına müdahil olabilirim de olmuyormuşum gibi bir suçlamayla karşılaşmaktayım.
Defalarca belirtmeme rağmen hala bazı okurların site yönetimi ile köşe yazarları arasındaki bağlantıyı anlayamamalarından üzüntü duyuyorum. Altına imza attığım bir yazının tüm mesuliyeti şüphesiz köşe yazarınınken, haber site yönetimine aittir. Kurulduğundan bu yana köşe yazısı yazmakta olduğum bu portal da ben dâhil hiçbir köşe yazarının yazdığı yazıya müdahale edilmesi söz konusu değilken, köşe yazarının, herhangi bir haber için site yönetimine müdahale etmesi düşünülemez.
Bu kadar serzenişten sonra gelelim bu haftaki konumuza;
Ülkemizde kurumların birbirleri ile iletişim veya koordinasyonunda yaşanan eksiklikler sorun olmaya devam ediyor.
Bu koordinasyonsuzluğu ilk defa SHYO’ların SHGM ile arasındaki anlaşmazlıklarda gözlemledik. SHYO’ların müfredatı SHGM’ye uygun olmadığından neredeyse tüm modüllerden bir kez daha sınava girmelerinin istendiği günlerden geliyoruz. Benim de bizzat müdahil olduğum bu konu nihayet çözüldü ve SHGM bu okul mezunlarına 10 dersten muafiyet getirebildi.
Gün itibarı ile, MEB (Milli eğitim bakanlığı) YÖK (Yüksek öğretim kurumu) ve SHGM (sivil havacılık genel müdürlüğü) arasında hiçbir koordinasyon bulunmaması bu okullarda okuyan veya mezun olan gençlerimizin kabusu, sektörün ise baş ağrısı olmaya devam ediyor.
Örnek olarak; THY, pilot ihtiyacı için; sınav açıyor, uçak, makina, elektrik, elektronik, bilgisayar vb. yüksekokul mezunlarını alıyor, tekrar eğitiyor, pilot yapmaya çalışıyor. Bu ülkenin milli serveti boşa gidiyor. Madem pilot lazım niye zamanında gerekli ve yeterli eğitimle bu yetiştirilmez. Bu konu teknisyen eğitiminde de aynı durumda. Bir yandan 5 yıllık yüksekokullar, bir yanda havacılık liseleri bir yanda da teknisyen yetiştirme programına alınan, meslek yüksekokulu ve teknik eğitim fakültesi mezunları…
Bu soruna şimdi bir de Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, DHMİ ve şu andaki en büyük oyuncu THY arasındaki diyalogsuzluk eklendi. THY’nin Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na direk bağlı olmaması, SHGM-DHMİ ve THY üçgeninde sorunlar yaşatmakta.
Nasıl mı?
THY; Bukalemun örneği, bazen kamu bazense özel şirket olabilen yani duruma göre renk değiştiren bir şirketimiz. (Bu uygulamanın eşi benzeri yok) Bu şirketin yönetim kurulu da genel müdürü de hükümet tarafından yönlendiriliyor. Uçak alımları, şirket ortaklıkları, hat açılımları, eleman çıkartmalar, personel istihdamı hepsi yukarlardan gelen emirlerle yapılıyor. THY yönetim kurulu aslında sembolik gibi…
THY’nin bugün için 183 uçağı varken, 2015’de 244, 2016 da ise 266 uçağa çıkacağı planlanmış durumda.
THY bugün itibarı ile sadece Atatürk Havalimanı’nı ana meydan olarak kullanıp tüm seferlerini ve bağlantıları buradan yürütmekte. (Ankara’dan birkaç sefer yapmaya başladıysa da pek randımanlı olamıyor ve olamaz da) Kısaca; THY’nin bilhassa Uzakdoğu, Amerika. Avrupa ve Afrika bağlantılı yolcuları için AHL şart. Sabiha Gökçen’le AHL arasında ulaşım sorunu (metro veya hızlı tren olmaması) THY’nin bu havalimanımızı da kullanabilmesine olanak vermiyor.
THY’nin bugün için bile AHL’deki slot ve park yeri rahatsızlığı had safhada sergilenirken 2016’da uçak sayısı ve doğal olarak slot artışı %50 daha fazla olacağı şimdiden belli. Slot artışının yanı sıra AHL’deki park yeri sorununun değil çözülmesi, gün itibarı ile atılan somut bir adım bile yok. Bu konu; Hep konuşuluyor-konuşuluyor ve yine konuşuluyor… İcraat yok. Park yeri açmak için düşünülen Askeri meydan ve teneke mahallesinde hareket bile gözlenmiyor.
Hal böyleyken Atatürk Havalimanı yeni yapılacak olan ve nereye yapılacağı yılan hikâyesine dönüştürülen yeni havalimanının en yakın tarih ile 3 sene sonra faaliyete geçeceği düşünüldüğünde (Bence çok daha uzun zaman alacak.) Atatürk Havalimanı’nda rötarı boş verseniz bile apronda THY’nin uçaklarını park edecek yer bile kalmayacak.
THY İstanbul’dan günde 400’e yakın çıkış yapan bir şirketimiz bunu iniş ve kalkış olarak hesaplarsak 800 eder. AHL ise bu sene ite kaka maksimum 1170 iniş kalkış yapabildi (Bu rakamı geçebilmesi çok zor) Bu demek oluyor ki, THY bu gidişle en fazla 2015 yılında tek başına AHL’yi kilitler.
Hadi diyelim ki; THY uçak almayı bıraksın yani hız kessin. (Bu saatten sonra bu da çok zor). THY Avrupa’daki şirketlerin bocalamasından Afrika ve Uzakdoğu’daki bakir pazarlardan faydalanıp, birçok ülkeden slotlar aldığı ve almaya çalıştığından, bu slotları kaptırmak istemeyecektir. (Çin’in 5 ayrı şehrinden slot alınmaya çalışıldığı, Afrika’nın uçulmadık noktası kalmayacağı söylendiğine göre varın gerisini siz düşünün.)
Bu arada DHMİ, iki uçak arasındaki mesafeyi 3 mile kadar indirmesine rağmen, askeri meydan ve teneke mahallesinde çoktan yapması gereken operasyonlarda geç kaldı. THY’nin hız kesmeyeceğini düşündüğümüzde, DHMİ’nin de iki uçak arasındaki mesafe ile artık oynama şansı olmadığının yanı sıra, park yeri için düğmeye bile bastığı yok. Sanırım, yeni meydan yapımına kadar idare ederiz diye düşünülüyor. Ancak, yukarıda verdiğim rakamlarla bunu yapmaları mümkün de görünmüyor.
Peki, bu konuya kimin müdahil olması lazım? Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı THY’ye laf geçiremeyeceğinden yani hızını kes diyemeyeceğine göre, iş yine DHMİ’nin sırtına yüklenecek. DHMİ âllame-i cihan olsa bu işin altından kalkamaz ve 2015’e kalmaz AHL kördüğüm olur.
İşte ülkemin kurumları arasındaki iletişimi bu kadar. Ulaştırma Bakanlığı ve Maliye bakanlığı (özelleştirme idaresi başkanlığı THY buraya bağlı) arasındaki diyalog bu işi çözer ama nedense pek koordineli bir çalışma yaptıkları gözlenmiyor.
THY Maliye bakanlığına, DHMİ ise Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na bağlı… Burada da kurumlar arasında bir koordinasyonsuzluk görünüyor. İnşallah birlikte 2015 yılını görürüz de ben de bu yazımdan ötürü utanır özür dilerim.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir