Değerli okurlar hepinize sağlıklı ve iyi haftalar diliyorum. Öncelikle babamın mirasını devralıp size vefa borcuyla, daha taze acımıza ilaveten onca işin ve yoğun akademik çalışmanın arasında sizlerin sorunlarını, dertlerini dile getirmek için yükünü omuzladığım bu köşeye geçen hafta gösterdiğiniz yoğun ilgi ve alakadan dolayı çok ama çok teşekkür etmek istedim. Bu ilgi ve alaka size karşı sorumluluk duygumu ve ne kadar büyük bir kitlenin bize emanet olduğunu çok daha iyi hissettirdi.
Bugünlerde babamın yokluğuna alışmak için daha çok çalışarak ve baba yadigarı dertlere kafa yorarak avunmaya çalışıyorum. Bir yandan üniversitemin, bölümümün ve öğrencilerimin tatlı ve yoğun telaşı ile uğraşırken bir yandan ülkemizde devam eden gündemi yakından takip ediyorum.
Gündeme bağlı kalmak amacıyla bu hafta üzerinde derinlemesine çalıştığım konumu değiştirdim, bilgi kirliliği oluşturan bir konuda binlerce kişiyi yakından ilgilendirecek detayları vermek istemiştim ancak sefainan@gmail.com adresine sizlerden gelen yüzlerce e-postayı okurken babanım sizlere verdiği özene desteğe kayıtsız kalmak ihanet gibi geldi bana. O yüzden belirttiğiniz sorunlarınızı toparlayarak tamamen farklı bir yazı düzenledim.
Lafı fazla uzatmadan bugünkü konumuza gelelim;
Ülkemizde Pandemi ve sonrasında Rusya – Ukrayna savaşıyla başlayan enerji krizi tüm ekonomileri alt üst etti. Bunun bedelini de maalesef hizmet sektöründeki ya da sanayi ve imalat gibi her alandaki emekçiler ödüyor.
Marketlerdeki fahiş artışların ve alım gücünü alt üst eden fiyatların denetim ile dengesinin sağlanamaması, alınan zamların ve artan ücretlerin buhar olup erimesine neden oldu.
Asgari ücrete yapılan popülist zamlar kimilerince ödül gibi algılansa da marketlerde ve mutfaklarda bunun hiçbir değeri kalmadı.
Şimdi asgari ücrete %55 zam yapılan bir enflasyonist ortamda enflasyon + %0 zam alan sendikaların tavrını çok merak ediyorum.
Teknik destek ve destek işçilerinin Aralık ayı maaşının bu rakamların altına dayandığının farkındalar mı acaba?
Çalışanlarına banka promosyonlarını ödemeyen, kâr payı diye dağıttıkları meblağaya bunu da ekleyerek yüklerini hafifletip bir de teşekkür bekleyenlere sorarım bunca ağır gelir vergisi ve sigorta kesintisi ile Aralık ayında maaşının 3’te 2 si eriyen personelinizin yüzüne nasıl bakıyorsunuz…
Bana bu ay kirasını ödeyemeyen, kartını kapatamayan, temel ihtiyaçlarını dahi gideremediği için zorlanan ne çok personeliniz ulaştı inanamazsınız… Buna rağmen hala tarihin çok yüksek zamlarıyla en büyük kar oranlarını dağıttığınızla övünüp anlatıyor musunuz? Bir ay bile sürmedi tesiri… burnundan geldi herkesin.
Bu brütten nete çevirdiğiniz ücret sistemiyle zaten ilk üç ayda maaşın en az %35-40’lık kısmı erir… O da yetmez onca kestiklerinizin acısı unutulsun diye, üç kuruş eline fazladan para koyarsınız, vergiydi sigorta dilimiydi diye diye verdiklerini parça parça koparıp çalışanın burnundan getirirsiniz.
Bu durumu nasıl mı çözersiniz?
Acil olarak bu gelir vergisi sisteminin yeniden düzenlenerek, çalışanların omuzundaki bu vergi yükünün hafifletilmesi gerekiyor. Bu ekonomik dengenin gidişatında emekçinin ve çalışanın korunması lazım.
Vergi kaçıranlara affola, siyasetle yakınlığı olanlara indirimlerle kolaylık sağlayan bu maliye idaresi nasıl olurda bu ülkede %35-40’ı asgari ücretle çalışan ücretliye bir çare bir formül bulmaz şaşarım… Arkadaş bunlar enayi mi? hem maaşıyla vergi ödüyorlar hem de tükettikleriyle. Ödül olarak verdiğiniz paralar bile bir sonraki ay işkenceye dönüyor. Tek kelime ile düzeniniz batsın diyorum !!!!
Zaten rezil bir personel yönetim sistemi var. Ne liyakat kaldı ne ehliyet. Genç ve toy çocuklara verdiğiniz yönetici maaşlarıyla onlar bir şekilde dayanabiliyor olabilir.. ama sahipsiz ve arkası olmayan işçi ne yapsın.
Bir de bunlara rağmen yöneticilerin egosuna teslim edilmiş, ayağı taşa değse savunması istenen, en ufak şikâyette kapının önüne konan çalışanların bulunduğu bir mobbing sistemi var… Şimdi de yıllık izniyle, mazeretiyle uğraşıp gündemini saptırmayın milletin…
Özetle ne yapıp edip asgari ücretteki artışa rağmen, bu yüksek enflasyon karşısında alım gücü düşen personelinize sahip çıkmalısınız. Personele kâr payı dağıtırken bile vida sıkanla servis yapan diye ayrıştırıp tebessüm bekleyen zihniyet buna da bir çözüm bulsun.
Sendikaların iradesini grev yapma haklarını ellerinden alarak kendi çizginizdekileri koltuklara oturtarak zaten ipotek altına almışsınız… kime giderse gitsinler tüm kapılar yönetenlere çıkıyor… ama bu kapıların sonu da sandığa çıkar… ne verirseniz elinize o oy olur döner sandığınıza… benden söylemesi.
Sağlıcakla kalın…
NOT: Son olarak rahmetli babamın değerli dostu 1999-2022 yılları arasından Kaptan Pilot olarak çalışan Engin Aksüt ve havacılık psikolojisi alanında çalışmaları ile bilinen değerli duayen Prof. Dr. Muzaffer Çetingüç önderliğinde “Havacılar Konuşuyor” isimli bir havacılık forumu faaliyete geçmiş. İleriki zamanlarda Engin Kaptan ve Muzaffer Hocam başta olmak üzere değerli duayen havacılarımız ile birlikte havacılığımızı tüm detaylarıyla resmetmek ve siz değerli okurlarımıza bu bilgileri sunmak amacıyla bir araya geleceğiz, kendilerini de şimdiden tebrik ediyor benden yaşça büyük de olsalar başarılarının devamını diliyorum.
Öncelikle tekrardan başınız sağolsun. Babanızın bıraktığı işi sizi devralmanız çok iyi bir şey, tıpkı onun kaleminden yazar gibi yazıyorsunuz, yolunuz açık olsun.
Şunu sormak istiyorum: Asgari ücret zammı sonrası thy, iştirakler ve teknik de zam oranları ne olacak? Eğer %20 verirlerse bittiğimizin resmidir. Maaşımız iyice asgari ücrete yaklaşıyor. En az asgari ücrete yapılan zam kadar zam verilmesi lazım. Bu konuları gündemde tutmak gerek.
Saygılarımla.
Tıpkı sefa İnan in kalemi gibi harika bir yazı. Bu yazıda gördük ki aynı tarz aynı düşünce yapısı devam ediyor. Bu tür yazilarin devamını diliyorum,
Rahmetli Sefa İnan’ın oğlu Dr. Tolga İnan yoğun akademik işleri içinde babasının mirası olan bu siteyi aynı düşüncelerle devam ettirme misyonunu da yüklendi. Bu yükü şevkle taşıması, havacılık çalışanlarının dertlerini işverenlere ve kamu oyuna duyurması, takip edebilmesi için biz okuyucuların yazının başındaki “BEĞEN” kutusunu tıklayarak oradaki sayıyı artırmamız lazım. Yazı veya haberlere bir yorum yapmasanız bile lütfen BEĞEN kutusuna tıklamayı ihmal etmeyelim. Biz varsak, site var olacak.