featured

Airbus ve Boeing’in Bilinmeyen Hikayeleri Bölüm – 4

İpek yolu projesi
70’ler in sonuna gelindiğinde Airbus’ın işleri yolundaydı fakat istedikleri pazar payından halen uzaklardı. ABD’de Eastern Airlines’a uçak satabilmişlerdi ve ABD’de açılan neredeyse her ihaleye katılıyorlardı, ama diğer ABD’li havayolu şirketlerini ikna edememişlerdi. Yine de başta Boeing olmak üzere diğer ABD’li uçak üreticilerinin ihalelerde büyük oranda fiyat kırmalarına sebeb oluyorlardı. Dünya sadece Avrupa ve ABD pazarından ibaret değildi. Bu düşünce, Airbus’ı “İpek yolu Projesi” ne teşvik etmişti. Yüzyıllar boyunca Türkiye’den Çin’e uzanan, tarihde bir çok batılı iş adamını zengin etmiş büyük bir pazar vardı.
Bu proje doğrultusunda Airbus’ın sahipleri, bölgelere göre politik davranacak ülke ülke siyasette de yeni yakınlaşmalar sağlamaya çalışacaklardı. Ortadoğu ülkeleri ABD’ye İsrail yanlısı tutumundan dolayı tavırlıydı. Asya’da da, ABD’nin imajını Vietnam savaşı oldukça sarsmıştı. İşte bu yüzden Fransa’nın o yıllardaki Cumhurbaşkanı Giscard d’Estaing, Kuveyt’e yaptığı bir ziyarette İsrail’e, Filistin politikasından dolayı, politik açıdan mesafe koyacaklarını açıklamıştı. Bu açıklamanın Airbus’ın, üç Arap havayolu şirketiyle pazarlıklar içinde olduğu bir zamanda gerçekleşmesi de tesadüf değildi. Aynı şekilde Kuwait Airways ile Airbus arasındaki pazarlıklara eşzamanlı olarak Fransa’nın Kuveyt’te Petrol/Kimya sektörüne fabrika yatırımı sözü vermesi ile, Kuveyt’li lerin Fransa’da emlak alabilmelerine kolaylık getirilmesi de tesadüf değildi.
Daha sonraki yıllarda Airbus ile Hindistan’lı havayolu şirketlerinden İndian Airways’in uçak pazarlıklarında ilginç bir olay yaşanmıştı. Fransız hükümeti, İndian Airways’in, Airbus’dan uçak alması karşılığında, Hindistan’da bir nehirde yapılan büyük inşaat çalışmalarının Dünya bankası üzerinden finansmanının sağlamasına yardım sözü vermişti. Ayrıca bir çok üçüncü dünya Ülke’si de, Fransa’nın Airbus uçaklarını satabilmek için gerektiğinde yardım kampanyalarını koz olarak kullanmasından şikayetciydiler.
Airbus aynı zamanda bir Türk şirketidir
1984 yılında Boeing ve Airbus, THY’nin uçak alımı ihalesine katılmış, Boeing ihalede galip gelmişti. Boeing’in galibiyetinin arkasında ki nedenlerden biride, Fransa’nın sözde Ermeni soykırımı anısına, anıt dikme kararı almasaydı. Boeing’in galibiyetinden hemen sonra Alman bakanlardan Franz Josef Strauss bir anda Türkiye’ye ziyaret kararı almıştı. Türkiye’ye geldiğinde Türk hükümeti ile görüşmelerinde, Airbus’ın aslında Fransız şirketi olmaktan ziyade daha çok bir Alman şirketi olduğunu, Almanya’da ki Airbus tesislerinde bir çok Türk’ün çalıştığını ve bundan dolayı da aynı zamanda bir Türk şirketi olduğunu söylemişti. Strauss bu sözlerinin üzerine ayrıca üstü kapalı bir şekilde, eğer Türkiye isterse Avrupa Birliğine’de girebileceğini de söylemişti. Açıklamaları Türkiye’de de işe yaramıştı ki, THY, Boeing’den yana aldığı kararı Airbus lehine çevirmişti. ABD bunun üzerine Almanya’ya olan kızgınlığını belirterek Türkiye’yi politik açıdan baskı altına almasını protesto etmişti. Almanya ise, ABD’ye bu suçlamayı iade ederek, bakan Strauss’un Türkiye’ye politikacı kimliği ile değil, Airbus yönetim kurulu üyesi sıfatı ile ziyarette bulunduğunu eklemişti. Aslında bakan Franz J. Strauss hem Almanya’da bakan makamında idi, hemde gerçekten de Airbus’da sadece yönetim kurulunda değil, aynı zamanda Airbus projesinin fikir babalarından ve kurucu üyelerinden biriydi.
İran’da başarılı Japonya’da başarısız oldular
Airbus ne pahasına olursa olsun uçaklarını dünyaya yaymaya çalışıyordu. Ülkelere göre farklı stratejiler uyguluyorlardı. Airbus, İran’a ayak basana kadar koyu bir Boeing müşterisi olan İran Air ile bir antlaşmaya varılmıştı. Antlaşmaya göre Airbus iki adet A300 uçağını, yirmi ay boyunca pilotlarıyla birlikte İran Air’in hizmetine sunacak, aynı zamanda Airbus’ın pilotları İran’lı pilotları eğitecekti. Bunun karşılığında Airbus, İran’dan on adet sipariş umuyordu. Fakat 1978 yılında İran’da Şeyh Reza Pahlewi’yi devirmek isteyen kesim ülke içinde huzursuzluk başlatmıştı ve her geçen gün huzursuzluklar büyümekteydi. Yaz aylarından sonra olayların büyümesi, İran’da ki Airbus personelinin kendini tehlikede hissetmesine neden olmuş ve 9 Aralık 1978 tarihinde Airbus personeli üç günlüğüne İstanbul’a gelerek İran’da ki karışıklıklardan uzaklaşmayı tercih etmişlerdi. İran’a umulan sakinliğin dönmemesi üzerine Fransa ve Almanya’ya geri dönen Airbus ekibi iki adet A300’ü İran’da bırakmak zorunda kalmışlardı. Airbus, uçaklarının İran’da kalmasına karşı çıkmamış, antlaşmadan dahi geri çekilmemişti. Bu sabırlı davranışının mükafatını da İran’da ki rejim değiştikten sonra yeni yönetimin Airbus’dan uçak siparişi vermesi ile almıştı.
Gümüzde ise Airbus Türkiye’den uzak Doğu’ya uzanan coğrafyada, iki istisna haricinde güçlü bir konumda. İpek yolu projesi sadece İsrail ve Japonya’da başarı sağlamamıştı. İsrail’in gerek ABD ile güçlü bağları gerekse Alman’lara karşı tutumlarından dolayı Airbus İsrail’de yer edinememiştir. Japonya ise, Boeing’in Japon yerli yolcu uçağı projesini hayata geçirmesine engel yaratmış olsa da ABD’li uçak üreticilerine sadık kalmayı tercih etmiştir. Bunun en büyük sebebi ise, günümüzde Japonya’nın, uçak modeline göre %15 ile %35 oranında Boeing uçaklarının parçalarını üretmesidir. Bu antlaşma Japon endüstrisine kazanç sağlarken, Boeing’de Japon havayolu şirketlerini hem kendine müşteri olarak bağlamayı, hemde Japonya’nın uzun vade de kendisine rakip olacak yolcu uçağı yapmasını engellemeyi başarmıştır. Japonya’nın, Boeing tercihindeki bir başka nedense, ABD’nin Japonya’ya askeri açıdan destek sağlamasıdır.
Boeing’in düşüşü seksenlerin başında başladı
Boeing günümüzde halen çok güçlü bir sivil uçak üreticisi olsada, gerçek olan bir nokta varki, Boeing bir zamanlar olduğu kadar rakibinin karşısında aşırı güçlü değil. Aksine bir çok kez rakibinden geride kaldığı durumlar oluyor. Boeing’in tahttan inmesini bazı kesim Airbus’ın başlangıç yıllarında gösterdiği agresif büyüme politikası ile arkasında Almanya ve Fransa gibi iki güçlü ama farklı endüstri Ülkesi olmasına bağlarken, bazı kesim ise Boeing’in kendini uzun yıllar erişilmez gördüğünü, tehlikeyi fark ettiğinde de geç kalındığına inanıyorlar. Farklı görüşlere rağmen gerçek olan bir durum şudur ki; Airbus sektöre teknolojik olarak yeniliklerle girerken, Boeing, kendisini iflasın eşiğine taşıyan B747 projesinde kaybettiği maddi birikimini tekrar yapılandırmak için, Airbus A300 ile denk bir uçak yapmakta geçikmişti. Fakat Airbus’ın başarısına seyirci kalmamak için, A300’e doğrudan rakip olacak iki kardeş model üzerinde çalışmaya başlamıştı. Hatta bu iki uçağın proje esnasında maliyetleri B747’nin maaliyetlerini dahi aşmıştı. Boeing’in büyük umutlar bağladı bu iki model B767 ile B757 idi. B767 yaklaşık 250 kişilik koltuk kapasitesi ile doğrudan Airbus A300’ü hedef alıyordu, B757 ise Airbus A300’ün küçük kardeşi A310’nu hedef almıştı. Fakat ne B767 nede B757, Boeing’in beklediği satış rakamlarına ulaşamadı. Zira B767 toplamda yaklaşık 870 adet satarak, Airbus A300’ün yıllar içerisinde toplam yaklaşık 600 adet satışını aşmıştı, B757 ise A310’un daha fazla satmasını engellemişti, fakat Airbus A300/A310 modelinden A340 ve A330 olmak üzere iki başarılı model türetirken, Boeing, B767′ yi devam ettirme başarısını gösteremedi.
Devam edecek…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 8 yıl önce

    Harika bir yazı.

    Cevapla