Uzun bir aradan sonra yeniden yazılarımla aranıza dönmenin heyecanını yaşarken, ilk yazımı teknik ağırlıklı değilde, günümüzün devleri Airbus ve Boeing’i ele alacak şekilde yazmak istedim. Fakat burada Airbus’mu yoksa Boeing’ mi yi ele almak yerine, bu iki devin bugünlere nasıl geldiğini, geçmişlerinde pek fazla bilinmeyen dönemlerinden bahsetmek istiyorum.
İlk önce iki şirketi de kısaca sayılarla tanıyalım:
Boeing, 1916 yılında kurulmuş, günümüz de yıllık 90 Milyar ABD Dollar‘ın dan fazla ciroya ve 165 bin den fazla çalışana sahip. 1970 yılında kurulan Airbus ise 135 bin den fazla çalışanı ile yıllık 72 Milyar ABD Dollar’ın dan fazla ciro yapabiliyor. Bu arada Boeing’in askeri ve uzay alanın da çalışmalarının daha güçlü olduğunu belirtmem gerekir.
Ne yazik ki günümüzde bu iki üreticiden başka sivil havacılığa 120 koltuk kapasitesinin üzerinde uçaklar üreten üretici kalmadı. Halbu ki, McDonell Douglas’ın MD-80, MD-11’leri ve Lockheed’in L-1011 ‘i ile yolculuk yapma imkanı na sahip olmuş son nesle dahil olduğum için kendimi şanslı hissediyorum.
Bu iki üretici, biraz da ülkelerinin güç gösterisi, politik destekler sayesinde günümüzün duopolu oldularsa da, tabi ki bu günlere gelene kadar atlatmak zorunda kaldıkları çok zor dönemleride oldu. Lafı fazla uzatmadan ilk önce ikisininde kuruluşlarına kısaca göz atalım.
William Edward Boeing
Alman asıllı bir çiftin (Wilhelm Böing ve Marie Ortmann) oğlu olarak 1881 yılında dünya ya geldi. Babası bir mühendis olan William Edward Boeing’in gerçek ismi Wilhelm Eduard Böing’dir, fakat Avrupa’da orta öğretimini tamamlayıp ABD’ye geri döndükten sonra ismini ”William Edward Boeing” olarak değiştirdi. ABD’de Yale Üniversitesi’nde başladığı eğitimini tamamlamadan bırakan William E. Boeing, dokuz yaşındayken kaybettiği babasından kalma kereste atölyesinde işe başladı ve burada tahta/kereste konstruksiyonlar hakkında tecrübe kazandı. İlk başta gemi inşaatına büyük merakı olan Boeing, 1915 yılında bir arkadaşı ile ilk uçağı olan B&W Seaplane isimli deniz uçağının yapımına başladı. Arkadaşı uçağın yapımında sona gelinmeden Boeing ile yolları ayırdıysa da Boeing uçağı tek başına bitirdi ve ilk uçuşunu da kendisi yaptı. 1916 yılında kurduğu ”Pacific Aero Products Company” isimli şirketinin ismini 1917 yılında ”Boeing Airplane Company” olarak değiştirdi. Birinci dünya savaşının başlaması ile ABD askeriyesinden 50 adet eğitim uçağı siparişi alması ile Boeing’in 20. yüz yılın havacılığına ismini yazdırmasının yolu açılmıştır.
Zamanın Amerikan hükümeti Boeing’i frenledi.
30’lı yıllara gelindiğinde Boeing çok paralar kazanmış, motor üreticisi Pratt&Whitney’i satın almış, bir çok Havayolu şirketine de ortak olmuş yada tamamiyle satın almıştı. Aralarında en önemlisi United Airlines’idi. Boeing’in bu ilerlemesi zamanın ABD Hükümetine rahatsızlık vermişti ve United Airlines’in posta taşımacılığını iptal etmişti. Daha sonra çıkardığı yasalar ile uçak üreten bir firma ile hava yolu şirketinin tek bir çatı altında bulunmasını engellemiş, bu sebeple 1934 yılında Boeing şirketini bir birinden bağımsız, Boeing, United Airlines ve Pratt&Whitney olarak üç ayrı parçaya böldürmüştür. Bu durum Boeing’i oldukca zayıflatmış, hatta ikinci dünya savaşının sonunda binlerce çalışanı nın işine son vermesine yol açacak kadar zora sokmuştur. Daha sonra ABD’nin Kore savaşı ve Sovyetler Birliği ile sürdürdüğü soğuk savaş nedeniyle ABD askeriyesinin Boeing’den 4422 adet B-52 tip bombardıman uçağı siparişi ile Boeing yeniden kendini topaarlamaya başlamıştır.
”Amerika’lı lara karşı bir Zaferdi…”
İşte bu sözler 28 Ekim 1972 tarihinde, şiddetli bir yan rüzgar sonucu inişte kazayı kıl payı ile atlatan Airbus A300’ün ilk uçuşundan sonra test pilotu Max Fischl tarafından söylenmişti. Bu sözler aslında Airbus projesinin asıl amacının, ABD’nin sivil uçak üretiminde ki öncülüğüne karşı bir yapılanma olduğunu gösteriyor. Nitekim de öyledir, bugün sivil uçak üretiminde ABD’yi temsil eden Boeing’in küçük adımlarla ve kendi imkanları ile yola çıkmasının karşısında Airbus, başta Almanya ve Fransa’nın destekleri ile milyarlarca ABD Dolları harcanarak kurulmuştur. Tabiki bu iki devin kuruluş tarihleri arasında ”zamanın şartları” farkı vardır, bunu göz ardı edemeyiz fakat, biri yola uçmak için çıktı, diğeri ise o uçanın hızını kesmek için. Başarılı oldu mu? Bence evet.
Her ne kadar da kuruluşu 1970 yılında olsada, Airbus Projesi 60’ların başından itibaren Avrupa’lı politikacıların üzerinde konuştukları, yer yer anlaşmazlığa vardıkları fakat sonunda Avrupa’lı bir çok küçük üreticiyi Airbus için kurban ederek ortaya attıkları bir projedir. Airbus’dan önce de Avrupa’da jet motorlu yolcu uçağı üretenler oldu. Örneğin ingiliz ”de Havilland Aircraft Company” tarafından üretilen Comet dünyanın seri üretime geçmiş ilk jet motorlu yolcu uçağıydı, teknolojik açıdan sivil havacılığa çağ atlatan bu uçak , yolcu pencerelerinin basınçlı kabinlere uygun olmayan köşeli dizaynı sebebi ile bir çok kazaya karışmış, üreticisinin ileri yıllarda iflas etmesinin temellerini oluşturmuştur. Şirketin ürettiği Trident modeli de şirketi kurtarmaya yetmemiştir. Daha sonra ”de Havilland Aircraft” den kalanlar Airbus’a dahil edilmiştir.
Airbus’dan önce fransız bir üretici olan Sud Aviation ise Caravelle ile başarılı bir jet yolcu uçağı yapmış, 1973 yılına kadar bu modeli üretmiştir. 50’ler de Avrupa’nın en büyük uçak üreticisi olarak geçen Sud Aviation’ da daha sonra Airbus projesi içerisinde yerini alıp tarihe karışan şirketlerdendir.
Boeing 737 bugün bir Alman olabilirdi.
İkinci dünya savaşına kadar havacılık alanında dünyanın en güçlü ülkesi olarak geçen Almanya, savaştan mağlup olarak çıkmıştı. Başta ABD olmak üzere, İngiltere ve Fransa Nazi Almanya’sının özellikle Aerodinamik dalında öncü çalışmalarına el koymuş, bir çok mühendis ABD’ye göçe zorlanmıştır. Savaştan sonra 1955 yılına kadar Almanya’ya havacılık alanında üretim, planlama yapmak yasaklanmıştı. Yasağın kalkaması ile Alman hükümeti jet motorlu yeni bir yolcu uçağının yapımına ihale açtı. 1957 yılında Hamburger Flugzeugbau GmbH, 80 kişilik 2 motorlu tek koridorlu bir projeyi tanıttı, Lufthansa tarafından büyük ilgi gören bu proje son anda Alman hükümetinin maddi desteğini geri çekmesi sebebiyle hayata geçemedi. Lufthansa ise daha sonra bu projenin bir benzeri ile Boeing’in kapısını çaldı, B727’nin gövde yapısını kullanarak B737 projesinin hayata geçirilmesine karar verildi. Üretilen ilk 22 adet B737 ise yine Lufthansa tarafından satın alındı. Bugün B737 modelinden toplamda 9000 adetten fazla üretilmiştir ve Boeing’in en önemli modeli olarak gelecektede yeni nesilleri ile devam üretilecektir. Alman hükümetinin 1960 yılında maddi desteğiin kesmesi üzerine Lufthansa’yı müşteri olarak kaybeden Hamburger Flugzeugbau GmbH ise bugün Airbus Group’un bir parçası olarak A321, A319 modellerini üretip, A320 nin gövdesi ile A330 ve A350 için segmentler üretmektedir.
Concorde, İngiliz’lerin Airbus projesine soğuk bakmasına neden oldu.
Bir yandan Fransa, İlngiltere ve Almanya arasında bir ”Airbus” projesi şekillenirken aynı anda Londra ve Paris’de Fransız ve İngiliz ortak yapımı olacak olan sesden hızlı bir uçağın projesi sürüyordu. Amaç her ne kadarda ABD’ye karşı güç gösterisi olsada, ”Concorde” ismiyle tarihe geçecek bu uçaktan 240 adet satmak hedeflenmişti. Fakat Concorde 20 adet bile satamayınca Fransa ve İngiltere için büyük kayıp oldu. 1967 yılında Airbus projesine Fransızlar %37,5 ve İngilizler %37,5 olmak üzere eşit derece de ortak olmuşlarken, yakın tarihte uçacak olan Concorde’un sipariş alamaması, Ar-Ge masraflarının bütçeleri zorlaması sebebiyle İngilizler 1969 yılında Airbus’a büyük ortak olmaktan geri çekildiler ve meydanı Alman’lara bıraktılar. Almanlar, İngiliz hükümetinin maddi desteğini çekmesi üzerine, Airbus için kanat üretecek olan ingiliz Hawker-Siddeley (de Havilland’ın sahibi) şirketini dahi maddi açıdan destekleyeceklerini açıklayınca, Airbus’un hayata geçmesine engel kalmamıştı.
DEVAMI GELECEK
Harika bilgiler. Bu diziniz çok tutacak Görünüyor. Gelecek bölümleri heyecanla bekliyorum. Akif