Herkese merhaba… Umarım çok nefis bir hafta sonu geçirmişisinizdir. Bugün sizlere, sizlerin huzurunda açık bir teşekkür mektubu yazmak istediğim Ahmet Bolat’ın harika aksiyon kararını açıklamasından bahsetmek istiyorum…
Senelerdir THY yönetimin ve çalışanın en önemli kangreni olan ‘Taşeron Personel’ ile ‘Kadrolu Personel’ arasındaki çekişme, adaletsizlik ve liyakat dışı uygulama ÇOK ŞÜKÜR artık son buluyor!
Benim hatırladığım kadarı ile yaklaşık olarak 2007 yılından bu yana başlayan, 2010 yılından sonra iyice alevlenen ve 2015 yılından itibaren söndürülemeyecek bir yangın haline dönen bu çok ciddi sorun ile bugüne kadar bildiğimiz kadarı ile hiç kimse her iki tarafı da memnun edecek bir çözüm bulamamıştı…. Taki her sorunu çözmeye ilmek ilmek dantel işler gibi el atan Ahmet Bolat Hocamız masa başına geçene kadar…
Taşerona sorsanız kadrolu personel ile aynı işi yapıyor ve çok daha az maaş ve özlük haklarına sahip ve kadrolu personelden nefret ediyor Gruplaşmalar ile mobbing yaparak, yandaşları ile birlik olarak kendini acındırma politikası ile çözüm aramakta… Torpili büyükse eziyor da eziyor…
Kadroluya sorsanız yıllarını vermiş, bir sürü eğitim almış, kademe kademe sınavlara girerek uzmanlık, şeflik, müdürlük almış ve hak etmiş… Yaşını başını almış, tecrübesi ile bezenmiş, liyakat kurallarına uygun bir şekilde terfi ve yetki bekliyorken, genç, enerjik, idealist ve kadro sözü verilen taşeron personel yönetiminde veya talimatları altında eziliyor ama ses çıkartamıyor! Maaşı, ikramiyesi, pas bileti, özlük hakları ve en önemlisi, işi ve emekliliği yansın istemiyor…Susuyor, susuyor ve susuyor! Taki minnacık bir umut hissedene kadar… O umutta fos çıkınca yelkenleri indirip her haksızlığa razı olmaya kendini mecbur hissediyor veya mecburi bir kulis ve gruplaşma içine girerek THY personeline yakışmayacak kültüre aykırı bir şirket içinde ayrı bir davranış kültürü oluşmasına destek veriyor
Düşünsenize…. Her iki tarafta üniversite mezunu…
Biri işin profesörü olmuş, yeni başlayan taşeron personele işi öğretme düzeyinde… Gerektiğinde sabahlara kadar fazla mesai almadan iş yetiştirmiş. Taksi ile evine gitmiş, servisi kaçırmış, sorgusuz bir şekilde ani çıkan görevlere itiraz etmeden bahane üretmeden uçarak gitmiş… Acil ameliyata giren bir cerrah misali…. Aynı zamanda üst yönetimi idare etmede usta olmuş, hakkını aramamış, koltuk ve terfi baskısı yapmamış… Koltuk korkusundan, sürülmekten iyidir demiş susmuşta susmuş…. Kimisi müdürüne yağcılığı tercih etmiş kimisi işe odaklanıp işte profesyonel olmayı….
Diğeri ise adaletin sağlanması için yetkiler ile donatılmış ama yine de müdürlük istiyor, kadro istiyor… Haksız mı? Değil… Çünkü ona da kadro sözü verilmiş
Bir de bu çetrefilli yolda arada ezilen yönetim kadrosu var!
Onlara sorsanız, taşeronun motivasyonu için adalete bakış açısı değişik uygulamalar ile omuzları sıvazlamış ve kadrolu personelin özlük haklarına ve yüksek maaşına karşılık arada dengeyi oluşturmaya çalışmakla günleri geçiyor…
Başka bir deyişle, ortada ciddi bir kanser hastalığı var; bir tek doktorun çözümünde olan basit bir uygulama, pek çok kişinin devreye girmesi ve sorunu oradan oraya lastik gibi çözüm düğümlerine dolandırdığı için kurtuluş kapısı çıkmaz bir sokakta insanları sıkıştırmış, boğmuş, bıktırmış ve birbirine düşman hale getirmiş….
Bir taraf liyakat istiyor diğer taraf kadro…
Yani anlayacağınız şu ki hedef şaşmış, hedef stratejiyi yönetecekken, strateji hedefi yönetir olmuş, amaç sapmış başka bir çıkmaz sokakta kaybolmuş! Diğer taraftaki taktik savaşları ise stratejinin amacına yönelik olmaktan çıkarak A, B, C kişisinin bireysel hedeflerine hizmet eden bir kalıba sokulmuş ve bütün bunlar olurken yolcuların şikayetleri ayyuka çıkmaya devam etmiş… Masal gibi değil mi? İşte bu çıkmaz sokakta bunalan hem taşeron hem kadrolu personel hem de yönetim ekibi için çok yakında bir cadde açılacak ve hatta belki de bu açılan cadde müthiş bir otobana ışık yakacak
Ahmet Bolat Hocamızın bu hafta yaptığı açıklamalar bu otobana işaret etmekte… Bu yazıda bahsettiğim ciddi ve yıllara esir olan bu sorunun Nisan ayı ve sonraki dönemde net şekilde son bulacağı yönünde…İşte her konuda olduğu gibi Ahmet Bolat Başkan, bu açık teşekkür mektubunu çoktan sizlerin huzurunda almayı hak etti… Şimdiye dek hiçbir YK Başkanından görmediğimiz, duymadığımız, hissetmediğimiz sorun çözme konusundaki ustalığı ile güven oyunu Ahmet Bolat Başkan çoktan almıştır. Neden biliyor musunuz?
THY tecrübesi, basamakları liyakate göre çıkması, her alanda çalışarak bu koltuğa hak ederek oturması ve oturduğu zamanda koltuğun hakkını vermeye başlaması… Daha pek çok sebep eklenebilir sizlerin desteği ile….
Bu sorunun çözümü konusunda yaktığı ışık ile gönüllere su serpen Ahmet Başkan çok stratejik bir insan yatırımı yapmaktadır… Yatırımın profesörlüğü ayrı bir konu ama Ahmet Başkanın insana yatırım konusunda da profesyonel uygulamaları bu ülkede çok güzel örneklere konu olacak gibi görünüyor… Hal böyle olunca insan içinden keşke daha geniş bir platforma hitap edecek bir göreve gelse de Türkiye’nin tüm sorunlarını çözme konusunda da gerekli mercilere yol gösterse diyor…
Sizi bilmem! Benim içimden geçmiyor değil
Kalın sağlıcakla….
Başka bir yazı, başka bir konu, başka bir ilhamda buluşmak dileği ile herkes için her şey gönlünce güzel olsun ve bu ölümlü dünyada güzel sesler bırakacak günleriniz olsun… Hoşça kalın…
PhDC. Zülal GÜNAL (Kişisel gelişim, davranış, havacılık ve işletme yönetim eğitmeni, mentor, koç)
Bolat bey o kadar melek ki gelir gelmez Dil tazminatlarına el attı. ne çabuk unutuyorsunuz…
İki %100 aynı iştirak şirket tek merkez yönetimli birinin sözleşmesi A birinin sözleşmesi B birine el altından harf atlatarak gizli zamlar diğeri görüşülüyor biri üniversite diğeri üniversite. Syn Ahmet bey e bir mektupta bu konuda yazıp düşğncelerinizi paylaşırsanız sevinirim.
Yazınız Ahmet Bolatı melek göstermek sanırım, seçim yaklaştı ve oy için yapılan şeyler bunlar daha önce neden yapmamış bunu görmemek için kör olmak lazım