Avrupa Birliği Genel Mahkemesi, Southwind Airlines’ın Rus bağlantıları nedeniyle uygulanan uçuş yasağının kaldırılması talebini reddetti. Mahkemenin 6 Ağustos 2024 tarihinde verdiği kararda, Hakim Marc van der Woude, Southwind’ın bağlı olduğu Cortex Havacılık ve Turizm Ticaret’in, AB yönetmeliği No 833/2014 uyarınca uygulanan yasağın kaldırılması için yaptığı başvuruyu kabul etmedi.
Finlandiya, 28 Mart 2024 tarihinde Avrupa Birliği’ne, Southwind Airlines’a Rusya ile bağlantısı olduğu iddiasıyla hava sahası yasağı getirdi. Ancak bu iddialar, herhangi bir somut delil veya gerekçeye dayanmıyordu. Bunun üzerine Southwind, yasak kararına karşı hukuki mücadele başlatarak yürütmenin durdurulması talebinde bulundu. Finlandiya’nın Ulaştırma ve İletişim Ajansı Traficom, 23 Mart’ta Southwind Airlines’ın Finlandiya’ya uçuş yapmasını engelleyen bir açıklama yaptı.
Traficom Genel Müdürü Jarkko Saarimaki, Southwind’ın önemli mülkiyetinin ve etkin kontrolünün, belirtilen Türk bireyler veya şirketler tarafından tutulmadığını, bu nedenle havayolunun ve kontrolünün Rus paydaşlarla bağlantılı olduğunu belirtti.
Bu şirkete kocasını müdür olarak aldırtan kadın kim. Ve nasıl aldırdı. Yakından tanıştığı bir gm mi vardı
Avrupa Birliği Genel Mahkemesi’nin 6 Ağustos 2024 tarihli kararı, Southwind Airlines’ın Rusya bağlantıları gerekçesiyle uygulanan uçuş yasağının kaldırılması talebini reddetmesi, Avrupa’nın çifte standart uygulayan tutumunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Southwind Airlines’ın bağlı olduğu Cortex Havacılık ve Turizm Ticaret A.Ş.’nin AB yönetmeliği No 833/2014 uyarınca haksız bir şekilde yaptırımlara tabi tutulması, Avrupa’nın siyasi çıkarları uğruna ticari tarafsızlığı göz ardı ettiğinin somut bir kanıtıdır. Bu tür kararlar, ticaretin ve sivil havacılığın bağımsız bir şekilde işlemesini engellemekte, özellikle de Türk firmaları üzerinde ciddi baskılar oluşturmaktadır.
Southwind Airlines, uluslararası havacılık sektöründe güvenilir ve sorumluluk sahibi bir oyuncu olarak, ne yazık ki siyasi çekişmelerin kurbanı haline getirilmiştir. Avrupa Birliği’nin haksız yaptırımları, Türk havacılık sektörüne büyük zarar vermekte ve Türk şirketlerinin küresel pazardaki konumunu zayıflatmaktadır. Bu karar, sadece Southwind’a değil, aynı zamanda Türk havacılığının yükselen gücüne bir darbe niteliği taşımaktadır.
Asıl üzücü olan, Türk devletinin bu süreçte Türk şirketinin yanında yeterince güçlü bir şekilde durmamasıdır. Türk havacılık sektörü, yıllarca elde ettiği başarılarla bölgesel ve küresel pazarda kendine önemli bir yer edinmişken, bu tür haksız yaptırımlar karşısında Türk devletinin daha kararlı bir tavır sergilemesi beklenirdi. Ancak görüyoruz ki bu durumda ne yeterli diplomatik bir girişim yapılmış ne de AB karşısında etkin bir savunma mekanizması işletilmiştir.
Burada çok açık bir şekilde çıkar çatışmalarının ve Avrupa’nın Türk havacılığı üzerindeki gizli niyetlerinin devreye girdiği aşikardır. Avrupa, yıllardır Türk havacılığının başarılarını sindirememekte ve bu tür politik manevralarla sektörü baltalamaya çalışmaktadır. Ancak asıl sorulması gereken soru şudur: Neden Türk devleti bu konuda yeterince güçlü bir tavır koymuyor? Neden Türk havacılığı, kendi hükümetinden daha fazla destek görmüyor?
Sivil havacılık sektörü, ticaretin, turizmin ve uluslararası ilişkilerin en kritik parçalarından biridir. Bu sektördeki her haksız uygulama, sadece havayolu şirketlerine değil, aynı zamanda ülke ekonomisine ve itibara zarar verir. Avrupa Birliği, bu tür siyasi kararlara sivil havacılığı alet ederek, Türkiye’ye karşı örtülü bir ekonomik yaptırım politikası yürütmektedir. Türkiye’nin bu duruma sessiz kalması, hem Türk havayolu şirketlerinin hem de tüm havacılık sektörünün uluslararası rekabet gücünü baltalamaktadır.
Sonuç olarak, Avrupa’nın bu kararı adaletsiz ve siyasi bir oyunun parçası olarak değerlendirilmeli, Türk devleti ise kendi şirketlerinin haklarını uluslararası arenada daha güçlü bir şekilde savunmalıdır. Havacılık sektörü böylesi haksız kararlara karşı direnç göstermezse, bu tür oyunlar gelecekte de devam edecektir. Türk havacılığı, siyasi çekişmelerin değil, profesyonel bir anlayışla korunmalı ve desteklenmelidir.