Yönetim Kurulunda Bir İngiliz-2


YÖNETİM KURULUNDA BİR İNGİLİZ-2 BİR DÖNÜŞÜM HİKAYESİ

İlk bölümde; havacılık konusunda Türkiye ve İngiltere arasındaki yakınlaşma sonucu, İstanbul ve Londra arasındaki uçuş köprüsünü yazmıştım. Londra, Manş denizinin karşısındaki Britanya adasının merkezi ve 0 derece meridyenin yakınında. Uluslararası turizmin kesişme noktası. Dünyanın en kalabalık hava trafiği Londra’da ve her zaman önemini korumuş. Bu uçuş harekâtının sonraki yıllarına uzanıyorum, hatırlayacaksınız!
***
1967 ve 68’de DC-9/10 ve DC-9/30’lar devreye girdiğinde, Londra uçuşlarında süre kısalmış ama diğer şirketlerle rekabet konusunda geri kalmıştık. Business yolcu sınıfına köpüklü şarap ikram ediliyordu mesela, şampanya çok pahallıydı. 1970 Yılında Londra, Zürih bağlantılı bir uçuştu. İstanbul’dan 09.00 lokalde kalkan uçak önce Zürih’e iner, sonra Londra’ya devam ederdi. Londra’dan, yeni yolcuları aldıktan sonra tekrar Zürih’e iniyor ve ekip 16.20’de Zürih’de istirahate çekiliyordu.
Dış hat uçuşlarının arttırılması planlandığında (şimdi buna frekans artışı diyorlar); B.707’ler kiralandı. İlk gelen Boeing B-707/320B tipi. Süresi dolunca yerine 166 koltuklu B-707/138B, arkasından 174 koltuk kapasiteli B-707/100B geldi. Yeni tarife ile birlikte, kiralık Boeing Londra uçuşlarına başladı. Yolcu sınıfı tamamen Ekonomi class’tı ve ilk uçuşta kabinde 8 yolcu vardı. THY’nin yeni hizmeti duyulmamıştı henüz. Üstelik BA her öğlen Yeşilköy’den çift motorlu bir Caravelle kaldırıyordu ama Ekonomi yolcu servisi ve menüsü vasat altıydı
***
Londra’da havaalanları çok; güneyde Gatwick, kuzeyde Stansted ve Luton,batıda Heathrow ve iç hatlarda çalışan City. İşin özü, yolcu hangi yöreye uçacaksa tercih hakkına sahip. Şimdi tartışma içindeler; yedinci havaalanını yapsınlar mı yoksa Heathrow mu büyütülsün?
Heathrow Terminal-3 1961’de hizmet vermeğe başlamış, uzun süre bizim uçaklarımızı konuk etti ve THY kontuarı Heathrow terminal-3’de açıldı. THY Boeing-707 uçağı körüğe yanaştı, yolcuları ve ekibi, İstanbul’da iken İstasyon Baş Müdürü olan İlhan Tufan bey karşıladı. THY’nın bir ofisi vardı artık ve Satış Müdürü rahmetli İlhan Tufan Bey çalışkan, becerikli ve dinamik bir insandı. Zihni Barın-Kerrar Karagözoğlu kaptanları ve kabin ekibini bir arabaya bindiren İlhan Tufan, kısa bir şehir turu yaptırdıktan sonra otele bıraktı. İlk kez Londra’yı gördüğünüzde neler hissetmiştiniz? İşte öyle bir şey!
***
Ertesi gün öğle saatlerinde ekip Heathrow’a gelmişti. Zihni Barın kaptan seslendi:
-Arkadaşlar, görüyorsunuz, istasyon müdürü yolcu bagajlarını kargoya kendisi taşıyor. Hepiniz valizlerinizi arabadan çıkarın ve kargo bölümüne yerleştirin!
Bu bir ilk’tir. 1 Ay dolmadan uçağı ağzına kadar İngilizlerle ve orada yaşayan Kıbrıs’lı Türklerle doldurmak da bir İlhan Tufan mucizesidir. Titiz İngilizler yeni tanıdıkları bir havayolunun koltuklarına keyifle gömülüyor, cin-tonik veya viskilerini yudumlarken, İngiliz gazetelerini karıştırıyorlardı. Sıcak yemekler Londra’daki ikram firmasından yükleniyor, özel soslu sıcak et ve tavukların yanında, salata ve pudding’ler ikram ediliyordu.
***
1972’de 2 adet DC-10 filoya katılınca; Londra uçuşları, Paris bağlantılı oldu. 345 Kişilik kabin tamamen doluyor, Fransızlar ve İngilizler tek bir koltuk bırakmıyordu. Uçak düz uçuşa geçer geçmez Fransızlar ayaklanır, koridorları kokteyl salonuna çevirirler, ellerinde kadehleri ile ayakta sohbete dalarlardı. İngilizler sakin ve kibar yerlerinde oturur, servisi bekler, hiç bir sorun çıkarmazken; alt kattaki galley’den asansörle gelen sıcak yemek troleylerini ekibin servise çıkarabilmesi için, Fransız yolcuların yerlerine oturmaları rica edilirdi.
***
1974’de; Seattle’dan kalkan 2 adet Boeing 727-200 Londra üzerinden İstanbul’a gelip teker koyduğunda, çevre mahşer yeri gibiydi. THY’nın kendi öz malı uçaklar, içindeki pilot, kabin memuru, teknisyen ve Boeing firmasının Amerikalı eğitmenleri ile birlikte gelmişlerdi. Kurbanlar kesiliyor, TV kameraları harıl harıl görüntüleri kaydediyor. Gece yarısı siyah-beyaz TRT1 ekranında Can
Akbel günün son yorumunu yapıyordu: “THY’nin yeni Boeing’leri”. O değerli insanı da kaybettik. Arkasından 2 Boeing-727 daha geldi. İstanbul-Londra-İstanbul non-stop uçuşlardı artık!
***
Toulouse Fransa’da üniversiteleri ile tanınan bir şehir. Öte yandan havacılık konusunda önemli ve Airbus eğitimleri burada yapılır. Yıl 1985; Tolouse’da eğitim alan THY kokpit ekibi ve teknisyenler, Airbus’ları (A310)getirdiler. Fransız Airbus görevlilerinin kokpitte oturup bir süre uçuşları, iniş-kalkışları denetlemeleri can sıkıcı olsa da kural böyleydi ve oyun kuralına göre oynanıyordu. Kabin ekiplerinin, Fransız aksanıyla konuşulan İngilizce’yi anlamak için çok gayret sarfettiğini itiraf etmeliyim. Toulouse’da eğitim alanlar İstanbul’da eğitim verdiler, tip şefleri ve uçuş eğitim görevlileri yoğun bir tempo içinde yeni uçağın emergency ve teknik konularını yazdılar-çizdiler. Kitaplar tercüme edildi, her şey hazırdı artık. Airbus’lar İstanbul’dan Londra’ya daha kısa sürede uçuyorlardı. Sıra servise gelmişti.
****
4 Airbus THY’nın önünü açmış, Uzakdoğu ve Atlantik ötesi uçuşların hazırlıkları başlamıştı. First Class uygulaması önce Londra ve Cidde hatlarında başladı. Lufthansa’dan gelen Jansen ve İkram görevlisi Türcan Malikoç, C.tesi-Pazar günleri kabin ekiplerini eğitime aldılar. Yaz programı içinde vakit kısıtlı. İlk kez kabin ekipleri uçak ve galley yükleme planlarını öğrendiler. Her şey standarttı. Ondan önceki galley yüklemeleri, İkram Ünitesinin inisiyatifindeydi. First Class Atlas troley servislerinin her aşamasını tatbiki uyguladılar, taşlar yerlerine oturmuştu artık. Övünülecek nokta; şampanya yerine köpüklü şarap verilmesini, Ekonomi yolcu menülerini kınayanların, First servisi uygulaması ile birlikte THY uçaklarına geri dönüşüdür.
1988 Yılının Ağustos ayında; E.R. Uçuşlar (Extended Range Operation/Uzun Menzil Uçuş Harekatı) yönetmeliği hazırlandı. Literatürde kısaca “Okyanus aşırı” veya “Transpasifik” uçuşlar olarak tanımlanan bu uçuşlar; İstanbul-Brüksel-New York, İstanbul-Bombay-Singapur gibi Amerika ve Uzakdoğu noktalarına yapılan ilk uçuşlardı. 1993 Temmuz ayında A-340-300 filoya katıldı.
***
Bugünlere gelince; THY Skytrax tarafından 3 yıldır Avrupa’nın en iyi havayolu şirketi seçiliyor. Ekonomi sınıfı ikram konusunda dünyada tek. Ben bu yazıyı hazırlarken;106 Ülkede 246 uçuş noktası vardı. Ciro büyüklüğünde ise THY, dünyanın en büyük 13’üncü havayolu şirketi oldu. Yöneticiler;
-Biz network’ ümüzü(ağ)kurduk, işin zorunu bitirdik. Şimdi daha çok sefer koyuyoruz, frekansımızı artırıyoruz ”diyorlar. Yani;*dikey büyümeğe başladıklarını ifade ediyor. Bu ifadeler onur verici!
Onur verici ama, hiç kimse dünden,Cem Kozlu döneminde başlayan *yatay büyüme ve globalleşmeden bahsetmiyor, hatırlamıyor.
C.Kozlu’nun Türk Hava Yolları’na geldiği 1988 yazında, globalleşme hareketi ve rekabetçi bir ticari şirket zihniyeti başlamıştı. Hiç bir direnişle karşılaşmadı. 2003 Nisan ayına kadar görevini başarı ile sürdürdü.
Bu başarı grafiğini “Bulutların Üstüne Tırmanırken-THY Bir Dönüşüm Öyküsü“ kitabında detayları ile anlatmıştı.
***
Bu onur hepimizin! THY bugünlere hemen gelmedi. Sir George Cribbett’in yönetim kurulu üyeliği ile başlayan sivil hava taşımacılığı bir milat. O tarihten düne, dünden bugüne kadar kaç nesil emek verdi havacılığa?
Kaç kokpit-kabin ekibi, mühendis, teknisyen, bürokrat, memur ve işçi görev yaptı? Bunların içinde trafik-dispeç ve kule görevlileri de var. Hesaplamak mümkün değil.
Hatırlamasalar da, adımızı anmasalar da katkımız çok. Çok kişinin emeği geçti, çoğu da aramızdan ayrıldı.
Her bireyi minnet ve şükranla anıyorum. Hepiniz, hepimiz bu onuru hak ediyoruz.
Meral Döşemeciler
*Dikey büyüme: birbirini izleyen aşamaların aynı firma bünyesinde toplanmasıdır.
*Yatay büyüme; işletmenin faaliyette bulunduğu pazar payını artıracak yönde büyümesidir. Rekabet gücünü artırır.

Exit mobile version