Zamanın en hızlı aktığı meslek havacılık olsa gerek.Bu mesleğe ilk adımı attıktan ve ilk uçuş programını aldıktan sonra artık zaman başka türlü işler senin için. Gecelerin gündüzüne karışır.Hareketlerin otomatiğe bağlanmış gibi bilincinden ayrı çalışmaya alışır.Metabolizman değişir. Siz hiç uyurken servis yaptınız mı? Ben yaptım.
Servisin henüz başındayım.Birinci ikinci sıra derken otomatikleşen hareketlerim devreye girdi.Bir yandan zamanla yarışıyor bir yandan aklımdan yapılacak ve kontrol edilecek işleri düşünüyordum.Yolcular,kontroller derken yorgunluğum beni çoktan ele geçirmişti.Ben resmen uyuyordum ama servise de devam ediyordum. Uyuduğumu ”Bu kadar sırayı ben nasıl geçtim?” dediğimde anladım. Gözlerim açıkken rüya görmüşlüğüm de vardır aslında… Bilinçaltımız sağ olsun. Zaman akıp giderken uçuş programlarında birikir.Her seferinde programına defalarca bakıp ,inceleyip derin bir of ile oh arası bir iç çekersin. Uçuyor olduğuna seviniyorken,nasıl yapacağını düşünüp suratını düşürürsün.Ve her seferinde şu meşhur lafı söylersin. ”Bu uçuşlar biter mi?” Her yeni başlayan uçuşa kimi zaman eğlenerek kimi zaman sıkıntılı gidersin.Bitmez denilen uçuşlar bir başlar,sen bir hız alırsın,inişler kalkışlar,oteller derken bir bakarsın hafta geçmiş,ay geçmiş program yenilenmiştir.
Her uçuşun bitişinde uçak tekeri piste koyduğu an da bu uçuşta bitti der,sanki uçuş sonu bir sonmuş gibi hissedersin.Programlar yenilenir,bitmez denilen uçuşlarda biter zaman geçer ve sen çoğu zaman farkına varamazsın. Bunu denemenin en güzel yolu bir kabin memuruna şu soruyu sormaktır. ”Bugün günlerden ne?” Birden suratlar donuklaşır,zaman kazanılmaya çalışıldığı anlarda beynin içinde koşuşturan hücreler,dosyaları tarar bugünün hangi gün olduğunu hatırlamaya çalışır.Onlar dosyayı bulup çıkartana kadar sende hat kopar.Bir tahmin yaparsın o da tutmaz zaten. Bizim için zaman da uçak hızında.Bir kaptırıyorsun kendini uyandığında hangi günde kaldığını bile hatırlayamıyorsun. Bir tv dizisine başlarsın.Konusu birbirini seven iki genç olur ya da tarihi bir karakterin hayatı. Ayakların yere basıp tv karşısında tembellik yapma fırsatını ilk yakaladığın zaman,iki sevgili çoktan evlenip boşanmış,tarihi karakter krallık bile kurmuş artık ihanete uğruyordur…
Dost sohbetlerinde farklıdır.Bir araya gelmen sorundur.Programlar uyuşmaz.”Bir araya gelelim,kahve içelim” dediğinin üzerinden günler geçer. Yarım bile kalamayan diziler gibi sohbetlerinde gerisinde kalırsın.Sen uçarken yapılan etkinliklerde bulunamaz hatta haberin bile olmaz.Sonra bir araya geldiğinde ”Aaa benim niye bundan haberim yok?” dersin.Cevap gayet basittir. ”Sen uçuştaydın.” Sen uçuştayken çok şey kaçırılır hayattan.Kıyafetlerin bile eskimez.Büyük bir hevesle alınan kıyafetlerini giymeye fırsat bulamadan modası geçer.Üniforma üzerimizde paralanıp,ayaklarımız artık kendi evi sandığı uçuş ayakkabısının sağına soluna odalar açarken,parmaklarının kaçak kat çıktığını canın yandığında ya da pediküre gittiğinde kuaförünün ”Sana ne olmuş böyle?” dediğinde anlarsın. Anlarsın ki yine zamanında değilsin.Ya gerisinde ya da çok ötesinde… Bir seferinde bir yolcu bana uçağın yaşını sordu.Ben de yaşını bildiğim için hemen”Beş yaşında” olduğunu söyledim.Aradan zaman geçti.Aynı uçakla uçuyoruz.Yine aynı soru soruldu.Ben yine”Beş yaşında” dedim. Kısa bir süre sonra fark ettim ki aradan yıllar geçmiş,uçak şimdi on yaşındaydı… Bu havacılık,ne menem bir iştir bilemiyorum.Sevildi mi tam sevilen,istesen de bir türlü vazgeçilemeyen.Hem sevip hem söylenilen… Araf’ta kalmış gibiyiz. Şimdi yeni bir yıl daha geldi.Yeni yollar,yeni limanlar,yeni insanlar,yeni programlar,yenilenen eski sözler,düşünceler,yeni umutlar,yeni hayaller… Aslında eskisinden yenisine değişen tek şey düşüncelerimiz.Yeni yıl coşkusuyla,farkındalıkla söylenen düşüncelerimiz… Dileğim şu ki; bir kaç uçuş sonra yeni yıla girerken farkında olarak söylediğimiz her güzel kelimeyi,sözleri hızla geçen uçakta unutmayıp ,hatırlamamız… Otomatiğe geçtiğimiz zamanlarda bir an durup binlerce metre yüksekten dışarı,kuşların kıskanacağı bir bakış atarak bu anın bir daha yaşanmayacağını düşünerek keyif almamız… Şu uçuş geçsin,bu uçuş geçsin,bahar gelsin,yaz gelsin diyerek kendimizi geçen mevsimlerin,insanların arasında yok saymayıp,fark edebilmemiz. Zaman gökyüzünde motor takmışken yere indiğimizde hiç bir şey geride kalmasın. Havada karada her anını hissedebilmek dileğiyle…