Değerli okurlarım;
42 senedir havacılık camiasının içinde bulunuyorum. Bu sürenin tam 30 sene 6 ayı THY’de geçti. Bu süre içinde hep sendikalı idim. Malum, o zamanlar işimin yanı sıra UTED başkanı olarak da görev yaptığımdan, her türlü sendikal faaliyetleri izlemek zorundaydım. Yaşadığım o süreçleri birçok köşe yazımda anlatmıştım.
Ancak, sendikal faaliyetlerde, şimdiye kadar görmediğim ve göreceğimi tahmin bile edemediğim bir süreç başlamış görünüyor. Bu süreç aslında çok da yeni değil. Hamdi Topçu’nun zamanına dayanıyor. Şimdiki sendikal politikaların hepsi o talihsiz sürecin devamı niteliğinde.
Aslında ne sendikaya nede işverene karşı değilimdir. Her ikisi de çalışma hayatımızın olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Ancak, işveren işverenliğini, sendika ise sendikacılık yaptığı sürece…
Bizim zamanımızda bir sivil toplum örgütü (sendika-dernek) mensubuna, işverenci dediğin zaman büyük hakaret olarak görülür ve tepki çok sert olurdu. Çünkü işverenin sendika gibi davranması nasıl yadırganır ise sendikacının veya dernekçinin de işverenci olması aynı ölçüde yadırganırdı.
Çalışanlar tarafından istenilen adam gibi işveren ve adam gibi sendika yönetimi idi. Kimse kimsenin görevine soyunmamalı ve asli görevi neyse onu yapmalıydı. Çünkü maaşlarını işçi ödediğinden, sendikacıların sadece işçinin menfaatine çalışmalar yapılmasının istenmesinden daha doğal ne olabilirdi ki…
O zamanlar, işçinin teveccühünü kazanıp sendikacılığa soyunan kişi, yaptığı işin karşılığında onu oralara getirenlere borçlu olduğunu bilir ve onlara hizmet etmekte kusur etmemeye özen gösterirdi.
Şimdilerde yaşananların sendikacılıkla uzaktan ve yakından hiç ama hiç alakası yok. Aynen bir garabet örneği sergileniyor. Yanlışlar baştan başlıyor. Yukarıdaki satırlarda belirttiğim üzere işverenci lakabı, bir işçi veya sendikacıya söylendiğinde oluşan tepki şimdilerde yok. Aksine, “vay be xxx isimli kişi genel müdürün adamıymış” veya “xxx isimli kişi iktidar partisinden zzz nin yakınıymış” dendiğinde yadırganmamasının yanı sıra övünç meselesi oluyor. O kişi işverenci lakabından utanacağına etrafta kasıla kasıla yürüyebiliyor, vay ki vay…
Sakın ola ki işverenin öcü, çalışanı ve sendikayı melek olarak gördüğümü sanmayın. İşveren her zaman için görevini yapmasının yanı sıra ek iş olarak sendikacılığa soyunması, BÖL-PARCALA-YÖNET sistemi, bazı işverenlerce uygulansa da, iş barışını bozacağından ne işverene ne de sendikaya (çalışana) yarar sağlar.
Peki, buna karşı çalışanın görevi bellidir ama çalışanın maaşını ödeyip işverenin karşısına yollayarak, benim haklarımı savun diye seçip yolladığı sendika yönetiminin görevi ise, işverenle sıcak bağlantılar kurma yerine, kendisinin işçiden yana taraf olduğunu hatırlaması ve işçiden uzaklaşmamasıdır diyebiliriz. Bunun tersi bir durumun oluşmasının ne şirkete nede çalışana faydası yoktur. İş barışının zedelenmesi üretimi azaltıp, küskünlerden oluşan bir çalışan grubu yaratır ki, işte böyle bir durum, o şirketin ve çalışanların randımanını düşürür. Şirket ve çalışanlar birlikte zarar görür.
İşte bu iki olmazsa olmaz unsur normal çalışıyorsa iş hayatı hem işveren için hem işçi için keyifli ve verimli geçer.
Aksi takdirde, bu gün yaşanan sendika savaşları ve toplumun bölünmesi kaçınılmaz olacaktır.
Kısaca; yukarıdaki kıstaslara göre görevini yapamayan bir sendika ve kendi görevi olmayan işlere soyunmuş bir işverenle karşı karşıyaymış gibi bir görüntü sezinliyorum.
İşverenin, çalışanlara yakınlaşması ve onları zaman zaman motive etmesine söylenecek laf yok ama sendikacının işverene yakınlaşması son derece yanlıştır. Sonuçta, işveren ve sendika her ne kadar çalışma hayatımızın vazgeçilmezleri olmaları gerekirse de birbirleri ile samimi görüntüleri çalışanların tümü tarafından yadırganır. Çünkü çalışan kişi sendikasına sunduğu sorunun çözümünü beklediği sendikanın işverenle birlikte kakara-kikiri görüntülerinden rahatsız olacaktır.
Yukarıda yazdığım görüşler ne kadar da bugüne benziyor değil mi?
Mevcut sendika yönetimi, maalesef çalışanların %80 i ile bir türlü diyalog kuramıyor görüntüsünde. Bu nedenle, kendilerini elleri kolları bağlanmış olarak gören bu grup, kendilerine bir çıkış aramaktalar. Pilot Ve kabin memurlarının çoğunluğu oluşturduğu bir sendika yönetimi bu zümreyi arkasına alamadığı müddetçe hem kendi kaybeder hem de çalışanına kaybettirir. Görünen odur ki, tüm olanlardan sonra birliktelik çok zor olmalı. Bu nedenle yeni bir sendika çatısı altında çalışmalara başlamaları kendileri açısından son derece doğal ve yasal.
Bu yasal birlikteliklerin yani iki yasal sendika yönetimlerinin arasına girip taraf olmanın işverenin görevleri içinde olmaması gerekir. Bu görev yani kendini temsil etmesi gerekenleri seçmek veya beğenmeyip devirmek, sendika yönetimin patronlarına, yani çalışanlara aittir.
Şimdi kalkıp ta bir sendika yönetiminin, “Biz bu işvereni istemezük” diyerek kazan kaldırması kulağa ne kadar saçma geliyorsa, işverenin de. “Biz bu sendikayı istemezük” demesi o kadar saçmadır.
Bu yazıyı kaleme alırken aklıma bir çözüm geldi. Sizlerle paylaşayım istedim.
Madem çalışanların %80 e yakını yeni seçilen sendika yönetimini istemiyor ve işverenden yardım istemeksizin pamuk eller cebe misali kendi aralarında topladıkları fonla yeni bir sendika kurduklarına göre ben olsam, kenara çekilir ve bu işçinin görevi ve hakkı, güçlü olan kazansın derdim. Bu durumda olması gereken bu.
Bir çözüm daha var. Madem işveren olarak taraf olmaya çalışıyorsunuz ve tepki alıyorsunuz. Ki bu çalışanın doğal bir refleksi.
O halde siz de çıkın ortaya;
Ne Hava-İş ne de Hava-Sen boş verin her ikisini de… Karsılarına yeni bir sendika koyun. Adını da THY-SEN koyun. İnanıyorum ki bu kavga sona erer. Bu ortamda kazanırsınız. Malum sendika olacağına siz olun daha uygun. En azından aracı, aradan çıkar.
Adının THY olması bir şey değiştirmez. İsim bu, ne koyarsanız koyarsınız. THY dediğinizde yine aynı taşımacılık iş kolunda olacaksınız. Hava-İş veya Hava-Sen sadece havacılara yönelik mi çalışacak. Tabii ki hayır. Çoğunluk havacı da olsa araya taşımacılık iş kolunda olma nedenli taşımacılık iş kolunda çalışanları da alabilirsiniz. Özel havayolu şirketleri de gelecektir.
Çalışan ne düşünür? Çalışan şimdiye kadar doğru dürüst kendinden yana olan bir sendika görmedi ki… O tür işçiden yana tavır koyabilen sendikalar öncedendi.
Şimdiki çalışanlar, her dönemde, gerek şimdiki gibi ulu orta, gerekse kapalı kapılar ardında yaşanan işveren-sendika samimiyetini hep gördü. Danışıklı dövüşü hep izledi. Bu nedenle, onlar için değişen bir şey olmayacak ki…
İşyeri barajını bir ay içinde aşarsınız. Yetki almak sizin için çok kolay
Az kalsın unutuyordum, kulağıma yazıyı okurken içinizden geçen fısıltılar geliyor. Bu fısıltılarda, Sefa Bey, iyi hoşta yönetim nasıl oluşacak diye soruyor gibisiniz.
Minareyi çalan kılıfını hazırlar diye bir atasözümüz vardır. Ben de her ne kadar minareyi çalmadıysam da kılıfını anında hazırlanabileceğini söyleyebilirim.
Sendikalar zaten aracı kurum gibi çalışıyorlar maşallah. Sistem genelde şöyle çalışıyor;
İşverene, bu sene ne kadar zam yapabilirsiniz diye soruyorlar. Onlar da hükümete soralım diyorlar. Soruyorlar ve sevgili sendikamız size %4 den fazla veremezmişiz diyorlar.
Sendika da “hımmm o halde siz bize %2,5 diyin.” Biz bağırıp çağıralım. Yürüyüş falan yapalım zaman geçsin sonra pazarlıkla %4 ü biz almış olalım olur mu? Tabii ki olur diyorlar. İşveren olarak da, siz bizi iyi pazarlıkçı olarak lanse edin ve bir defaya mahsus da temettü gibi 5000TL verirseniz sizinle el ele pozlar verir zaferimizi kutlarız derler. El sıkışılır ve yine boy boy resimler… Yandaş medya, bundan iyi sözleşme yapılamaz çığırtkanlığı yaparlar.
Aslında sahnede bir değişlik yok gibi. Sadece aktörler değişecek. Bu model, geçen senelerde zaten uygulanmadı mı? Hani Serdar Uygur THY tarafından işten çıkartıldığında, hatırlarsınız sendika kucak açmıştı. Önce danışman şimdi de yönetimde tek adam.
İşte bildiğiniz aynı modele devam. Burada sadece sayı değişecek. 6 kişi profesyonel yönetici olacağına göre, insan kaynaklarından 6 kişiyi geçici bir dönemlik işten çıkartın ve sendika yönetimini oluşturun. THY’den aldıkları maaşın anısını verin. Nede olsa çalışacaklar dimi ama…
ÇALIŞAN NE KAZANACAK;
Hiç olmazsa işçi kandırılmamış olur. Aracıları çıkartın devreden. Korumaya gerek yok. Hepsi işveren nede olsa kim ne yapabilir ki. Tabancalarına da gerek yok. Kovboyculuk mu oynayacaklar.
Bakın bir kez daha hatırlatayım. Hava-İş çalışanlar tarafından sevilmiyor (gerçi ben haber açısından seviyorum) Sizler de Hava-Sen i sevmiyorsunuz.
O halde hemen THY-SEN kurulmalı ve bir ay içinde tüm THY sizinle birlikte orada olacaktır. Deneyin görün. İşte size bir çözüm örneği. OLMAZ DİYEN VAR MI?
Hadi bakalım Hayırlı İşler…