Yeni Bir Başlangıç ;
Öncelikle tüm değerli siz AirlineHaber okuyuculara sımsıcak ve gönülden merhabalar. İlk yayına girdiğinden beri “Tarafsız ve özgür haberciliğin adresi” sloganını benimseyen Airlinehaber’de bundan böyle her hafta, bazen de yeri geldikçe arada süpriz yazılar ile sizlerle beraber olacağım. Havacılık camiasında saygın bir yeri olan ve konusunda tecrübesine sonsuz saygı durduğum Sn. Sefa İnan’ın daveti ile Airlinehaber’de yer almak benim için büyük bir mutluluk ve gurur kaynağı. Bununla birlikte ilk yazıda bu duyguları sizler ile de paylaşmak benim için ayrıca mutluluk verici.
Bu köşede yukarıda ki başlıkta da belirtiğim gibi birlikte “Yeni bir başlangıç”’ a adım atacağız. Sizinle birlikte diyorum çünkü bu köşe benim değil sizin köşeniz olacak . Sizlerden gelen istekler , paylaşmak istediğiniz sorunlarınız , havacılığımızdaki gelişmeler ve duyurmak istediğiniz tüm düşünceler için bu köşe sizleri bekliyor olacak. Daha net bir deyişle ben sizin kaleminiz olacağım.Yeterki bizler ile tarafsız, doğru ve ilkeli konuları paylaşın. Bu köşede havacılığın tüm branşlarına, sorunlarına , yeniliklere yer verirken bir çoğunuzun sağlıklı olarak belki de bilmediği ancak içine girdikçe şaşkınlıkta takip edip parçası olacağınız sanal havacılık dünyasına da ayrı bir parantez açacağız.
Amacım önümüzdeki hafta içinden itibaren düz bir köşe yazısından ziyade konu başlıkları ile ayrılmış bir çok konuyu , sizin sesinizi , havacılığın bir çok dalını sizlerle paylaşmak olacak . Siz değerli okuyucular ve takipçilerim ile birlikte daha önce Airport TV’de başlayarak ShowTV ve SkyTürk’de 300 bölüm sürdürdüğümüz formattaki yapıyı yine bu köşeden yine sizlerle birlikle devam ettireceğiz.
Yeni Umutlar ;
İlk başlangıçlar hayatta her zaman zordur. En iyisinin ne olacağını, neyin doğru olup karşınızdaki tarafından değer verileceğini bilemezsiniz . Bu nedenle ilk yazıda bende bu sıkıntıyı yaşıyorum . Ancak çok düşündükten sonra hemen hemen hergün gerek sosyal medyadan , gerek emaillerimden gerekse bana telefonla ulaşan havacılık meraklılarından gelen ortak bir soruya beraberce cevap vermek istiyorum.
Pilotluk yada kabin memurluğu;
Bu iki mesleğin de ortak noktası ,demir kuşlarla dünyadaki benim için en büyük ve eşşiz özgürlük olan uçmanın en güzel ancak bir o kadar da en zor yolu olmaları. Bazılarımızın küçüçük bir çocukken başlayan, bazılarımızın ise daha sonradan bir çok değişik sebeble ulaşmak istediğimiz meslekler. Türkiye’de önceleri sadece asker kökenlilerin olabileceği keyifli, havalı ve bol paralı bir meslek gibi görünen pilotluk bugün belki daha kolay ulaşılabilir ama havasından ve ekonomik şartlarından hiçbir şey kaybetmeyen bir meslek gibi konunlandırılıyor.
Kabin memurluğu ise işin bana kalırsa çok daha zorlu, yorucu ve insanlarla birebir ilişkide bulunularak yapılan diğer bir kolu.
Bu iki mesleği yapmak bu kadar kolaymı ? Herkes yapabilir mi ? Daha da basitçe sormak gerekirse içinde bulunduğumuz bu ekonomik ve sosyal koşullarda hele hele bu kadar hızlı büyeyen bir sektörde bu meslekler “Yeni Umutlar” mı ?
İnanın hergün başta sosyal medya olmak üzere diğer tüm mecrelardan bana en çok sorulan 2 soru şu ;
- Nasıl pilot olurum ?
- Kabin memurluğuna nasıl ve nereden başlamalıyım ?
Bu iki sorununda cevapları çok net ve basit ama önce şu soruya beraberce cevap aramakta fayda var diye düşünüyorum .
Kimler pilot veya kabin memuru olmamalı ?
Acımasızca gelmiş olabilir ama doğru soru bu olmalı . Ne yazık ki şu anda ülkemizde görünen tablo şu ki her iki meslek içinde elinde belli bir miktarda para olan kişiler sisteme dahil ediliyor. Bu kişilerin bu meslekler için ne derece uygun olup olmadıklarına inanın çok bakılmıyor. İşin acı tarafı son zamanlarda bu yapıya havayollarının da dahil olması . 2 seneye yakın pilotaj eğimi alıp elinde avucundaki tüm imkanları bu meslek için harcayanların tip eğitimlerini de içine alan işe alım süreçlerinde yada sektördeki adı ile assesment aşamasında yine bu insanlardan tip eğitimleri için para alarak, son süreçte bu insanları seçmeden sistem dışına iten havayollarının faaliyet dışı bir kara göz koymaları gerçekten sektör adına üzücü.
Bu durum kabin memuru tarafında da aynı. Türeyen bir sürü kabin memuru kursu, gencecik insanların umutları ile oynayıp parayı cebe indiriyorlar . En basitinden ingilizce bilgisi bile olmayan kişiler “seni işe %100 sokacağız merak etme yeter ki bizim dediklerimizden çıkma” denilerek kurslara dahil oluyorlar. Daha da acısı havayolları, kendilerin kurdukları yada dışarıdan destekledikleri kurslar ile yine bu işten ek bir gelir elde etme düşüncesindeler.
Dayanılmaz Hayal Kırıklıkları
Gerek yaptığımız işler gerekse içinde bulunduğumuz çevreler nedeniyle sektöre girmeye çalışan bir çok insan ile tanışıyoruz. Lütfen şu basit ve size hayal kırıklığı yaşatacak tuzaklardan yada düşüncelerden uzak olun. Yani kısaca özetlemek gerekirse babadan kalma bir ev, tarla vs var satarım ,55.000 – 60.000 Euro’a ATPL alırım. Kursa başlarken zaten ingilizceyi çözerim üzerine 30.000 Euro’da tip eğitimine harcasam bir havayoluna kapağı atarım . Toplam 2,5 senede 100.000 Euro harcasam ve üzerine 5.000-7000 euro arasında işe başlasam 1,5 senede tüm parayı çıkartırım üzerine çevre edinirim gibi bir mantık ile havacı olunmaz,olamazsınız .Daha da neti olmamalısınız .
Kabin memurluğu içinde böyle . Yeri geldiğinde haftanın 6 günü tüm gece uçarak sabah eve gelip akşam tekrar uçuşa gittiğinizi düşünün. Devamlı güleryüzlü , saygılı olmanız ve hep servis yapmanız sizden beklenirken sizin önce uçuş güvenliğini düşünmeniz gerekli. Tüm prosedürlere, yolcu tiplerine hakim olmalı ve hangi durumda nasıl davranacağınızı bilmeniz gerekli. Tüm mesleki hayatınız boyunca ister pilot ister kabin memuru olun her yeni çıkılan bir uçuşun yeni bir imtihan olduğu bir ortamda mesleğinizi hep aynı standartta yapmalı ve devam ettirmelisiniz.
Karar sizin tabiki.İllaki baştan beri havacılık tutkunu olamazsınız . Sonradan da bu tutkuyu kazanabilirsiniz tek yapmanız gereken bu işi gerçekten gönülden sevmeniz ve saygı göstemeniz yoksa büyük bir hayal kırıklığı ve tüm çabalarının boşa gitmesi kaçınılmaz.
Havacılık gönül işidir. Sevmeden yapılması zor , başarılı olması ise imkansızdır. Havacılığın hangi dalında olursanız olun önce sevmeli sonrada her daim öğrenmeye ve öğretmeye açık olmalısınız. Hiç bir zaman ben oldum artık öğrenecek birşeyim kalmadı deme lüksünüz yok. Dediğiniz anda şanslı iseniz sıradan bir havacı olur, sanşsız iseniz de bu durumu hayatınızla ödersiniz.
Daha ilk yazıdan başınızı çok ağrıtmadan sizleri havacılığın gönül işi olduğunun en büyük kanıtlarından biri olan ihtiyar bir delikanlı ile tanıştırıp bu sevginin nasıl bir aşk ve tutku olduğunu göstererek bu haftalık izninizi isteyeyim.
Bu ihtiyar delikanlının adı Ernie Smith . Kendisi ABD’nin IOAW eyaletinde yaşıyor ve tam tamına 98 yaşında ve çok yakında dünyanın en yaşlı aktif pilotu ünvanını alacak.
Ernie’nin kendisine bu kadar uzun süre yaşamanın sırrı ne diye sorulduğunda verdiği yanıt ise tek kelime “UÇMAK”
Ernie, 20 yaşında beri yani 78 seneden beri uçuyor. Bu 78 senenin 6 senesi ise kaçak uçtum diyor. Lisansını almadan pilotlar eşliğinde uçuşlara başlamış ve bugüne kadar gelmiş. Havacılığa ilk adımını ABD’nin efsanevi bombardıman uçağı B-29’ ların yapımında çalışarak atmış . Sektörde para kazanamayınca tır şöförlüğü yapmaya başlamış ancak içindeki havacılık aşkı hiç bitmemiş ve sonra tekrar pilotluğa başlamış.
İçinizdeki bu sevda bitecek mi sorusuna da bence tüm bu yazımın özeti olan şu yanıtı veriyor. “Eğer bir gün bir uçağın motor sesini duyar ve ona bakmak için kafamı kaldıramazsam işte o zaman bu aşk bitmiş demektir. Bu da ancak herhalde felç olmadan toprağın altına girersem olur”
Sağlıcakla kalın
erimfunda@gmail.com