YARINA KALIR AMA YANINIZA KALMAZ. ENGELLİYE BASKI ZULÜMDÜR! GÖNÜLLÜ ZORBALIK MI, GÖREVLİ ZORBALIK MI?

YARINA KALIR AMA YANINIZA KALMAZ.

Değerli Okurlar,

Dünyada bu asırda gelişen tüm ülkelerde kadınların ve engellilerin istihdamına karşı çıkacak bir sistem ya hiç kalmadı ya da eksik aksakta olsa bir şekilde desteklenerek yürütülüyordur. Engellilerin korumalı çalışma alanlarında rehabilite edilerek topluma kazandırılması ve onların hayatlarının kolaylaştırılarak sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının karşılanması sanırım her devletin en asil sorumluluklarındandır.

Engelli bireyleri “aciz veya yetersiz” olarak görmeyen, onları dışlayıcı ve küçümseyici her türlü yaptırımlardan koruyarak rehabilite eden bir anlayışın her alanda aşılanması gerekir. Onların her türlü sosyal ve yasal haklarının korunması kadar temel ihtiyaçlarının da mümkün olan en üst düzeyde karşılanıp dışa bağımlılıklarının en aza indirgenmesini, hepimizin hem vatandaşlık hem de insani bir sorumluluğu olarak görüyorum. Vergi kesintilerinden tutunda, medikal tedavi gereksinimlerine ve iletişim araçlarına erişimlerine kadar her alanda desteğin övgüyle meydanlarda çığırtıldığı bir düzende, onları el altından baskı ve mobbingle emekli olmaya zorlamak nasıl yaman bir çelişkidir. Bu sizi atayanlara, size inisiyatif alanları sunanlara ve bu ülkede politika belirleyenlere ihanet değil midir?

Halı hazırda ülkenin gündeminde masada ceset gibi duran bir EYT ve emeklilik katsayısı gibi dert varken, bu krizi daha da derinleştirip, maliyet yaklaşımlı zorbalığın topluma ne faydası var. Bir engelliye kadar düştüyse istihdam tasarrufunuz ve onların yerine alacağınız 3-5 tecrübesiz adam kadarsa bütçe ve insan kaynağı planlamanız vay halinize vay.

Tecrübeli mavi yakada emeklilik yaşını 65’e çektik deyip olası tecrübe göçünün belini kırmaya, kaygılarınızı ve emekli isyanını bastırmaya çalışırken, bir taraftan ta aba altından sopa gösterip emeklilik dayatılması nasıl bir akıl tutulmasıdır anlamış değilim. Kaldı ki mavi yakanın ne kadarı güvende ve bu tutarsız anlayışa insanlar güvenerek ne kadar daha tutunabilir onun da garantisi yok. Ayrıca çalışmaya devam edeceklerin karşılaşacağı sorunlar ve üzerinde tartışılması gereken birçok soru işaretleri varken bu telaş neden?

Daha önce de belirtiğim gibi bugün en son ücret kademesine gelmiş 30 yıllık bir çalışana, siz 10 yıl daha aynı ücret ve kademeden çalışmaya devam etmeyi mi teklif edeceksiniz? İnanın artık bu tarz olaylara şaşırmanın şaşkınlıkla karşılandığı zamanlardayız. Gönüllü zorbalık mı, görevli zorbalık mı bu yapılanlar inanın artık ayırt edilmesi mümkün değil? Kaosu kendine gündem edinen, her krizden fırsat devşirmeye, kendine yetki ve etki alanları yaratmaya çalışanlara daha ne kadar göz yumulacak?

Ey kendini bugünkü statükoyla muktedir sananlar, ey dayısına referansına sırtını yaslayanlar, bir gün gelir zarar verdiğiniz bu düzen de sizden de intikam almaz mı? Ne koca koca laflar ettiğiniz ne ağır ağır tehditler savurduğunuz makamlar baki, ne de size sırt çıkanların akıbeti belli?

Asıl böyle böyle nemalandığınız statükoyu gün ve gün gömüyorsunuz. Asıl verilen makamlara ve imkanlara ihanet eden, ülkenin adalete ve liyakate olan güvenini katledenler sizlersiniz. Gücünüz çapsızlığınızla oturduğunuz koltuklardaki yetkiniz kadar. Devletin ve memleketin bunca güzide kurumlarına ve bunca heybetli makamlarına verdiğiniz zararların haddi, hesabı yok. İnsanları işinden, maaşından ve hatta memleketinden soğuttu bu yönetim ahlaksızlığınız.

Herkes sayenizde haritalarda kendine başka bir ülke, başka bir iş arar oldu. Ne size ne de vaat ettiklerinize gayrı kimse güvenemez oldu. Geleceğe kaygıyla endişeyle bakıp, yarın başına ne geleceğini öngöremeyen bir toplum yarattınız. Sosyal medya avcılığıyla kimi kimin takip ettiğine, neyi beğenip beğenmediğine kadar düşürdü sizi korkularınız. Eleştiriye sizden farklı düşününe zerre tahammülünüz yok. En acısı savunduğunuzu iddia ettiğiniz değerlerle de zerre alakanız yok.

Kapalı kapıların, perdeli duvarların ardında en çok siz şikâyet ve sitem ediyorsunuz. Kendi pislettiğiniz düzenin kötü kokusundan en çok siz rahatsız oluyorsunuz. Eleştirilerinizin yarısını dahi telaffuz edemeyenleri bile en ağır biçimde cezalandırıyorsunuz. Velhasılı kraldan çok kralcısınız. Hiç mi FETÖ’cü hâkim ve savcılarla fetö avcılığı yapıldığı günlerden ders almadınız? Hiç mi içinizde sizden gibi görünen gerçek düşmanlarınızı sorgulama ihtiyacı duymadınız?

Engelliye baskı zulümdür. EYT’liye mobbing kul hakkıdır. Liyakatsiz atamalar hainlik, koltuğunu korumak için yalakalıkla elde edilen her kuruş hırsızlıktır. Size, sizin arkasına sığınıp dilinizden düşürmediğiniz, kalbinizle hep çeliştiğiniz dilden söylüyorum. Artık düşün kimsesizlerin ve çaresizlerin yakasından. Dayısına göre, adamına göre kıya kıya, kayıra kayıra toplumu patlamaya hazır bombaya çevirdiniz.

İnsanların geçim derdi, gelecek kaygısı sizin kapınızı çalmadan, gelin bu zulümden vazgeçin. Milyonlarca insan birkaç bin insanın refahını ve makamını ayakta tutmak için köle gibi yaşamaya devam edemez. Sizi sarhoş eden arsız ve ahlaksız bu güç sonunuz olmadan, her şey için çok geç olmadan bence amellerinizi bir kez daha gözden geçirin.

İnandığınız değerlerle söylüyorum artık ‘’yarına kalsa bile asla yanınıza kar kalmıyor’’.  Hırslarınız ve kirli egolarınız hepimizi çok daha kötü bir sona doğru sürüklemeden bu son çağrımız…

Sağlık ve huzur dolu haftalar dilerim…

Exit mobile version