Geçtiğimiz günlerde THY, uçaklarda cep telefonu kullanımına ilişkin tasarladığı yeniliklerle ilgili bir açıklama yaptı. Bu açıklamanın ardından; Hürriyet Gazetesi yazarlarından Yurtsan Atakan, bu açıklamayı hicveden bir yazı yazdı.
Ben de bu yazımda; havayolu şirketlerinin ve yolcularının korkulu rüyası haline gelmiş olan bu teknolojik aygıtın, teknik yönden sakıncaları olup olmadığını kısıtlı köşemde irdeleyerek, sizleri bilgim dahilinde aydınlatmaya çalışacağım..
“Acelecilik” THY’de 1970’li yıllarda egemen olan bir kültürdü. Şimdi, “Nereden çıkardın bunu?” diyenleriniz olacak. Evet, hafızalarınıza yer eden, DC–10 uçağını anımsarsınız: Türkiye, DC–10 uçağını Avrupa’da ilk alan ülkelerin arasında yer almıştı ve THY’nin bu uçak yüzünden dünyanın en büyük havacılık kazasına uğramasını ve bu uçaklardan kurtulabilmek adına ne büyük fedakârlıklar yaptığını çok iyi bilirsiniz.
1970’li yıllarda; McDonnell Douglas’ın DC–10’u ile Lockheed’in L–1011 tipi yolcu uçaklarını üreten firmalar, 350 yolcu taşıyabilen gövdeye sahip uçak pazarını ele geçirmek için amansız bir rekabet içindeydiler.
Bu uçaklar; gerekli test aşamalarından geçirilmeden piyasayı kapma adına sefere verilmişlerdi. Bu bağlamda; THY’nin yeni alınan DC–10 uçağı Paris-İstanbul seferini yapmak üzere havalanmış, uçuş sırasında kargo kapısının açılması nedeniyle düşmüş ve havacılık tarihinin en büyük can yitimine neden olan kaza oluşmuştu. Yapılan incelemede; kargo kapısının açılma nedeni yapım hatasına bağlanmıştı.
Evet, teşhis doğruydu; DC–10 uçaklarında kargo kapıları Tapa tipi olmadıklarından, -yani basınç yedikçe kapanmaya değil, açılmaya endeksli yapılarından ötürü- mekanik kilitlerinden kurtularak havada açılma tehlikesi oluşuyordu. Bu aksaklık, sonradan bir dizi modifikasyonlarla çözüldü ama olay 345 vatandaşımızın yaşamına mal oldu.
İki yapımcı firma arasındaki bu acelecilik, Douglas’ın pazardan silinmesine neden oldu; Douglas, Boeing’in kanatlarının arasına girdi, Lockheed, ise şimdi askeri havacılıkla uğraşıyor.
Havacılık, gerçekten çok önemli ve hata götürmez bir sektör.
Deneme-yanılma sistemlerinin uygulanamayacağı, atılan adımların son derece dikkatli ve yapılacak her değişikliğin ne getirip ne götüreceğinin uzun, uzun tartışılmasını gerektiriyor.
Otomotiv sektöründe bile insanlar; tercih ettikleri aracın yeni modelinin yerine oturmasını ve varsa aksayan yanlarının düzeltilmesi için belli bir sürenin geçmesini bekliyorlar. Bu süreler geçmeden, o araca temkinli yaklaştıkları ve almakta acele etmedikleri gözlemleniyor.
Bu örnekten yola çıkarak; konuyu şimdi neden “cep telefonlarının uçaklarda kullanılıp kulllanılamıyacağına” getireceğim daha iyi anlaşılacaktır.
Cep telefonları hayatımızın bir parçası, olmazsa olmazları arasına katılmış durumda. İyi yanıyla, kötü yanıyla bu teknolojik alet, 7’den 70’e tüm insanların hayatının bir parçası oldu.. Bu aletin kullanılmasının sosyal adabı olduğu gibi, teknolojik boyutu da var.
Cep telefonlarının uçaklarda kullanılıp, kullanılamayacağı teknik olarak sakıncaları senelerdir araştırılıyor. Uçakların elektronik donanımını etkilediği kabul edilen bu araçlar (telefon, diz üstü bilgisayar, avuç içi bilgisayar vb.) için yapılan araştırmalarda farklı, farklı neticeler çıkmakta. Boeing firması 1995 senesinden bu yana bu konuyla ilgili çalışmakta, B–737, B–767, B–747 tipi uçaklarında yaptıkları testlerde; her seferinde farklı, farklı sonuçlar almaktalar.
Kısaca; bir uçakta uygulanan testlerden alınan sonuç, diğer testte alınamayabiliyor. Ayrıca, bir uçuşta cep telefonu açık olduğu halde uçağın arıza yapmaması, başka bir uçuşta da yapmayacağı anlamına gelmiyor.
Bu konuyla ilgili yapılan tüm araştırmaları okumaya çalıştım. Hatta; THY’nin İran Air’e sattığı A–310’ların, İran Air’de havada uçarken, yolcularının rahat, rahat cep telefonları ile konuştuklarını da ilgili uçaklar için teknik destek vermek üzere giden THY teknisyeni arkadaşlarımdan duydum. Ve yine iddia ediyorum; ülkemizde şu anda bile birçok yolcu, telefonlarını kapatmayıp sessize veya titreşime alarak uçağa binmekteler.
Benim anladığım; bu tür elektronik cihazların devamlı olmasa da, zaman, zaman arızaya sebep verdikleridir.
Havacılığın risk kaldırmayacağı düşünüldüğünde, bu riskli konu hiçbir şekilde şansa bırakılamaz. THY bu projeyi, yani kabin içine yerleşecek GSM kalkanını, emniyet için yaptırıyor ve telefon kullanımına izin vermeyecekse sorun yok. Önlem, önlemdir der geçerim. Ama, anladığım; önlemden öte kabin içinde telefon kullanımını desteleme amaçlı.
THY bence, bu uygulamasıyla son dönemlerde hizmet kalitesindeki düşüşü ve imaj kaybını, bu tür ilgisiz hamlelerle düzeltme eğilimine girmektedir, Bir ilk olma adına yapmaya çalıştığı uygulamaya, daha önce Emirates firması başlamış ve Aerormobile şirketi ile 27 milyon dolarlık bir anlaşma yapmıştır.
Emirates’in giriminin sonucu alınmadan, THY, Avea şirketinin desteğinde Emirates’den önce bu projeyi bitirme savaşı veriyor.
Bırakın, ilk onlar bu konuyu gerçekleştirsinler. 27 milyon dolarlarını harcasınlar sonuç alındığında ve sistem sıfır riskle çalıştığında, sizler bu projeyi çok daha ucuza mal edersiniz. Emirates ile bu konuda değil, ikramda, konforda, teknikte, zamanında kalkışta yarışın.
THY’nin 1970’li yıllarda Avrupa’da ilk olma adına aldığı DC–10 YANLIŞINA DÜŞMEYİN!
Diyelim ki yaptınız ve havada ilk cep telefonu kullanan şirket oldunuz. Ne kazanacaksınız?
Bu konuda herhangi bir anket yaptırdınız da biz mi duymadık?
Kazanacaklarınız kadar, kaybedebileceklerinizi de, yani, bu projenin ne getirip ne götüreceğini iyi hesapladınız mı acaba?
Şimdi biraz komplo teorisi yapalım; uçaklardaki herhangi bir arızayı bile cep telefonuna yükleyen bir anlayış, özellikle basınımızda yaygın. Bu yaklaşım tarzı, havayolu şirketlerimizin işine de gelmiyor değil hani. Şöyle ki; neredeyse havadaki her arızayı yolcuların cep telefonlarına yüklemek, son günlerde iyice moda oldu. Havada motor arızası, iniş takımlarının açılmaması, kabin basıncının düşmesini kolayca cep telefonuna bağlamak mümkünleşti.
Sevgili THY, gelin bu konuyu bir daha düşünün! Her zaman yaptığınız deneme-yanılma metodunuz,popülist yaklaşım tarzınız; bu hayati önem arz eden ve uçağın elektronik sistemlerini etkileme sebebi tam olarak belirlenememiş, üstünde hala Boeing’in bile çalıştığı konuyla ilgili olarak kullanmaya çalışmayın. Her olumsuzluğu cep telefonuna bağlayan çevreler, bu sefer de -Allah korusun!- istenmeyen bir kaza oluştuğunda, hatayı, arızanın sebebini bu yeni denediğiniz sistemde arayacaklardır.
Bırakın bu girişimi önce Emirates gerçekleştirsin ve uygulasın. Bekleyin, sistem otursun. Araba alırken gösterdiğiniz duyarlılığı bu konuda da gösterin.
Uçaklarda zaten sabit telefon var, isteyen istediği yeri arayabiliyor ve aynı zamanda aranabilme olanağı da var. 15 sene önce ( siz hatırlamayabilirsiniz) THY uçaklarının hepsinde telefon vardı, kaldırıldı. İsterseniz tüm uçaklara tekrar monte edin o sistemi. İsteyen; kalksın, kimseyi rahatsız etmeden uygun bir yerde konuşsun.
Ayrıca, insanları hiç olmazsa uçakta rahatsız ettirmeyin. Cep telefonlarının biri birinden ilginç (kötü) uyarı müzikleri (ezandan tutun, ağlayan çocuk sesleri-seksi iniltiler çıkartan kadın sesleri vb.) ve son model Vertu telefon modelleri ile hava atmaya çalışıp olur olmaz yerde telefonla bağıra-çağıra konuşan telefon magandalarına hiç olmazsa mümkün olabildiğince –bu projenizi erteleyerek- engel olun. Telefonların kapatılmasını önleyemediğimiz bir ortamda, inanın ki tüm yolcuların telefonlarını titreşime aldıramazsınız, aramaları sınırlayamazsınız, geceleri telefonla konuşmayı yasaklayamazsınız.
Zaten topu, topu en fazla 1 saat süren iç hat uçuşlarınızda, ya da en fazla 3 saat süren Avrupa uçuşlarınızda; bırakın biraz da telefonundan uzak kalsın insanlar… Belki ileride bu durum, “cep telefonsuz uçuşlar” ın tercih edilir olmasına yol açacak bir istek oluşturacaktır.
Her alanda popülist politikalarla kalitesi düşürülen yaşamımızın, havacılıkta da (uçuş kalitemizin) düşürülmesine alet olmayın… ABD ve daha uzak uçuşlar için; yukarıdaki önerimizin yaşama geçirilmesi daha rasyonel görünmektedir.
İnsanlarımız kobay olmasın. Bekleyin, büyük firmalar bu teknolojiyi uçaklara uygulasınlar, zamanla üstünde oluşabilecek modifikasyonları denesinler.
Böylece; hem teknolojiyi modifikasyonlu olarak ucuza alırsınız hem de risk faktörünü sıfıra indirgersiniz.
Gelmeyin, Avea’nin, Turkcell’in gazına! “Ver coşkuyu, Ver coşkuyu” yapıyorlardır, aldanmayın!
Mutlaka yapacağız diyorsanız; uçak başına harcayacağınız 200.000 USD’ yi. bu işe istekli olan Avea gibi şirketler harcasın ve bu projenize sponsor olsunlar. Tüm yöneticilere son model bedava telefon makinesi verdi diye bu projenin bedelini bizlere ödetmeyin. Çünkü; ne de olsa bu projeden siz değil, onlar kazanacaktır.
İyi haftalar..