29 OCAK 2006 Günü sabah kalktığımda her zaman yaptığım gibi o günkü gazetelerin havacılıkla ilgili haberlerini okudum ve ne göreyim. Tam bir rezalet. Ülkemizin en büyük gazetelerinden birinde Havacılık haberleri yapan bir Gazetecimiz,”Beyaz Felaket Uçakları da vurdu” konulu bir yazı yazmış. Kahkahalarla gülmemek için kendimi zor tuttum.
Sayın yazar, Havayolu şirketlerimizin bu kış aylarında ve soğuk havalarda uçuş güvenliğinin tehlikeye girmesini önleyecek bir dizi önlem paketi sunmuş bu yazısında. kış aylarında benzin ve karbüratör buzlanması olmaması için nelerin yapıldığını sunmuş kendinceJ
Sayın yazar hangi uçaklarımızda benzin ve karbüratör kullanıldığını yazmayı unutmuş yada arabası ile karıştırmış sanırım.
İnsanlar her şeyi bilmeyebilirler. Bu son derece normal.asıl normal olmayan bilip bilmediğini bilememektir. Ülkemizde maalesef Havacılık gibi büyük bir sektörde Sektörün içinden gelmeyen bir çok Gazetecimiz işin magazinsel yanına bakacağına Teknik konularda da yazılar yazmaya başladı. Binlerce kişinin okuduğu bir Gazetede bu tür yazı yazdığınızda bu yazının işi bilen kimselerce de okunabileceğini unutmamak lazım diye düşünüyorum.
İşin enteresan yanı, bu tür yazarlara akademik ortamlarda bile gündem yaratılması. UHAP ın tertiplediği, 09/07/2005 günü İTÜ gibi saygın bir öğretim kurumumuzda yapılan Sivil havacılık konulu bir Sempozyumda panelist olarak yer alabilmeleri gibi..
Evet,Basın gerçekten büyük bir güç.ama Büyük güç olmak demek yalan yanlış haberleri kamuoyuna sunmak demekte değildir.ve bu büyük güçten çekinerek onlara her platformda bilgileri olmasa bile yer vermek için yarışa girmek ise hiç değildir..buradan Medya patronlarına seslenmek istiyorum.lütfen bazı sektörlerdeki gibi( örneğin ekonomi ve spor) Sivil Havacılık gibi çok önemli bir sektör de de mesleğin içinden gelmiş bilgili,deneyimli yazarlar kullanalım. Ne gazetenizin saygınlığına gölge düşsün nede kamuoyu yanlış bilgilensin.
Aslında işin Havayolu şirketleri açısından da önemi var. burada sizlere bir anımı anlatmak istiyorum. THY nin bir basın toplantısında ( sayın Gündoğdu dönemi) bir gazeteci arkadaşım yanıma geldi ve “Havadaki motor arızasın önemi var mı, yok mu” dedi..
Şaşırmıştım. Tabi ki var dedim. Bu sözümün arkasından, bana THY nin basın sözcüsünün kendisine Motor arızası önemli değildir dediğini söyledi. Ve ben bir yanlış anlama vardır diyerek o basın danışmanı arkadaşıma yönlendim. Ve olayın aslını öğrendim.
Olay şöyle idi, Havada bir uçağımızın bir motorunun Generatör ü arızalanıyor. Ve tabiki bu arıza Basın mensubu arkadaşımıza Motor arızası olarak naklediliyor. Konuyla ilgili şirketimizin basın danışmanı da Generatör arızası olduğunu anlatamıyor. Ve Motor arızası önemli değildir diyor.
Evet,tabiki havadaki bir uçağın ( hem de 4 motorluydu) generatör arızası çok önemli değil .her zaman olabilecek ve uçuş güvenliğini etkilemeyecek bir arıza. Ama buna Motor arızası derseniz gazeteci bunu Motorlardan birinden güç alınamıyor olarak algılar.ve haklı olarak konuyu irdeler hatta başlık atıp manşet yapar.
Havayolu şirketlerimiz genelde bu tür konularda Basın sözcülerini kullanırlar. O Basın sözcüsü arkadaşımız ise ilgili konuyu Teknik Departmanlarla konuşur ve Medyanın önüne çıkar..konuya hakimiyeti olmayan bir sözcü ise bu arkadaşımız işte sorun da burada başlar. Aynı gazetelerimizin Muhabirlerini veya yazarlarını sektör el eğitimden geçirmemeleri gibi şirketlerde her konu için ayrı bir sözcü kullanmalı.ve Kamuoyunu daha ciddiye almalıdırlar..
Şirketlerimizin Basın danışmanları genelde Medya tarafından sevilen isimlerden oluşmakta. Buradaki gaye, O Şirket için herhangi bir gazetenin yazabileceği Şirketin bir hatasının yazılmamasını sağlamaktır..Bu tür danışmanlar genelde Medya ile ilişkilerin boyutunu çok iyi ayarlarlar. Tüm açılışlara veya yurtdışı gezilerine davet yollarlar. Al gülüm ver gülüm hesabı yani anlayacağımız.
Halkımız da bu al gülüm ver gülüm hesabının, bazen hesap hatası yapılması yanlışlığından kaynaklanan haberlerle yetinir durur. Saygılarımla…
Not/ yazım tüm basın mensubu ve basın sözcüsü arkadaşlarımı kastetmemektedir.