Uzay Alanında Neler Yapmalıyız (2) (Uzay Hukuku)

Geçtiğimiz yazımda Uzay Ajansımız’ın kuruluşu dolayısıyla uzay faaliyetlerinde özellikle ele almamız gereken konuları kaleme almış ve hem olası yasal düzenlemelerin neleri içermesi gerektiğini hem de ne tür çalışmalar yapılması gerektiğini değerlendirmiştim. Bugün de yazıma devam ederek uzayla ilgili diğer bazı önemli konuları sizlerle paylaşmak istiyorum.

  1. “Uzay ve Büyük Afetler” Uluslararası Şartı:

1999’da Avusturya’da gerçekleştirilen UNISPACE III konferansından sonra ESA ve CNES söz konusu şartı tanzim etmişlerdir. Takiben 20 Ekim 2000 tarihinde de Kanada Uzay Ajansı da söz konusu şartı imzalamıştır.  Doğal ve teknolojik afetlerde uzay ajansları ve uzay sistemi operatörlerinin işbirliği ile ilgili şart gönüllülük esasına dayanmaktadır. Tarafları ESA, CNES, Airbus, CSA, ISRO, NOAA, CONAE, JAXA, USGS,Digital Globe, GeoEye, DMCii, Centre National des Techniques Spatiales (Cezayir), Nijerya Ulusal Uzay Araştırma ve Geliştirme, CNSA, DLR, KARI, INPE, EUMETSAT, Roscosmos, ABAE ve Tübitak’tır.
26.08.2015’de Artvin’deki sel felaketinde, 24 Ekim 2011’de Erciş’deki depremde, 14 Şubat 2011’de Kahramanmaraş’taki toprak kaymasında, 8 Mart 2010’da Elazığ’daki depremde, 10.09.2009’da İstanbul’daki sel felaketinde, 7 Mayıs 2003’teki Bingöl depreminde söz konusu şart uyarınca 15 yıllık zaman zarfı içerisinde 6 defa veri temin edilmiştir.
Büyük bir deprem beklediğimiz göz önünde bulundurularak söz konusu şarttan istifade edinilebilmesi ile ilgili daha planlı hareket edilebilmesine yönelik hukuki bir alt yapı oluşturulması faydalı olacaktır.

  1. Siber Güvenlik :

GNSS sinyalleri ile ilgili olarak sivil sinyallerin kriptosuz ve şifresiz olması sebebi ile siber güvenlik açığının olduğu iddia edilmektedir (söz konusu risk askeri sinyaller için daha azdır). Özellikle ülkemizde de yaygın hale gelmiş olan insansız hava araçlarının da kullanımı ile beraber bu daha da önem arz edecektir.
Şöyle ki; insansız hava araçlarında da kullanılan ve ilerleyen zamanda tüm havacılıkta kullanılması planlanan ADS-B uydu bazlı sistemi özellikle jamming ve spoofing tehditlerine karşı açıktır. 2013 yılında Samy Kamkar isimli bir hacker kendi İHA’sı ile gökyüzündeki diğer İHA’ları arayıp bulup onların yönetimini ele geçiren bir manipülasyonla bir anlamda kendi İHA ordusunu kurmuştur.
Teksas Üniversitesi tarafından 2013’te gerçekleştirilmiş olan deneyde de 65 metrelik yat ile bir İHA’nın siber saldırı ile yönü değiştirilmiştir. Bu nedenle siber güvenlik ile ilgili mevzuat çalışmasında uzay sistemleri açısından da konunun ele alınmasının gerektiği kanaatindeyim. GNSS ile ilgili olarak yukarıda arz etmiş olduğum üzere konunun ulusal egemenlik ile ilgili hassasiyeti de nazara alınarak bölgesel bir GNSS yapılanmasının oluşturulması ya da bu konu ile ilgili milli menfaatlerimize en uygun yöntemin seçilmesini ve sistemin siber saldırılara karşı korunması ile ilgili de teknik ve hukuki önlemlerin alınarak tüm bunların da hukuki altyapısının hazırlanmasını öneririm.

  1. Uzayın Sınırına İlişkin Belirsizlik ve Masum Geçiş Hakkı (Fırlatmalarda Bildirim) :

Geçmişte herhangi bir bildirim yapılmaksızın ya da uzay aracının diğer ülkenin hava sahasına girmesine çok kısa bir zaman kala bildirilmesi suretiyle uzay aracının diğer ülkenin hava sahasına girmesine çok kısa bir zaman kala bildirilmesi suretiyle uzay araçlarının uçuş gerçekleştirdiğine dair bazı örnekler mevcuttur.
Mart 1990’da AB.D. eski S.S.C.B.’yi Atlantis uzay mekiğinin son uçuş aşaması ile ilgili olarak bilgilendirmiştir. İşbu bilgilendirme esnasında  planlanan uçuşla ilgili genel bilgiler, hangi zaman zarfında aracın ülkenin havasahasında olmasının beklendiği tahminleri ile bazı teknik bilgiler yer almıştır. Söz konusu bilgiler S.S.C.B.’nin hava sahasının üzerinden uçulmasına birkaç saat kala nezaketen iletilmiştir. Sovyet Uzay Mekiği Buran da 1988’de herhangi bir bildirimde bulunmaksızın 100 km’nin de altında kalacak şekilde Türkiye’nin de içinde bulunduğu çok sayıda ülkenin hava sahasından geçmiştir.
Uzayın başlangıç noktası ile ilgili olarak netlik olmaması dolayısıyla özellikle masum geçiş hakkı ile ilgili düzenlemeler önem arz etmektedir. Bu konudaki ülke politikaları farklılık arz etmektedir. Örneğin yabancı ülkeye ait bir uzay aracı Rusya Federasyonu’nun hava sahasından işbu aracın Dünya’nın yörüngesine veya yörüngesinin ötesine fırlatılması veya Dünya’ya dönüşü amacıyla Rusya Federasyonu yetkililerinden önceden yer, zaman ve uçuş rotası hakkında bilgilendirilmesi kaydıyla tek seferlik zararsız uçuş gerçekleştirebilecektir. Buna karşılık Kazakistan uzayla ilgili sınırı 100 km olarak kabul ettiğini belirterek masum geçiş hakkını reddetmiştir. 1944 tarihli Şikago Konvansiyonu uyarınca devletlerin ulusal hava sahası yatay düzlemde düzenlenmişken uzayla ilgili olarak herhangi bir sınır belirlenmemiştir. Türkiye bu tanım yapılırken ICAO ile birlikte çalışma yapılması gerektiği kanaatinde olduğunu ifade etmiştir. Şu an için Türkiye tarafından belirtilmiş olan bir uzay sınırı bulunmamaktadır. Yine masum geçiş hakkı, uzay sınırı gibi konuların da ele alınması gerekiyor.

  1. Uzaktan Algılama :

Uzaktan algılama ile ilgili olarak B.M. Genel Kurulu’nun 41/64 sayılı ve 3 Aralık 1986 tarihli kararı uyarınca kabul edilmiş olan ilkeler mevcuttur. Uzaktan algılama konusundaki söz konusu ilkelerde uzaktan algılama faaliyetlerinin tanımı oldukça dar yapılmıştır. Algılanan ülkenin egemenlik hakları ile ilgili düzenlemeler kifayetsizdir, algılanan ülkenin hak ve menfaatlerine ilişkin düzenlemeler de keza detaylandırılmalıdır.
Ticari ve askeri algılama faaliyetleri ile ilgili herhangi bir düzenleme yok. Ülkemizde de uzaktan algılama faaliyeti yapan kurumlarla ilgili olarak özellikle söz konusu faaliyetleri gerçekleştiren üniversitelerin yönetmelikleri mevcutken daha kapsamı düzenlemeler yer almamaktadır.
Fransa, Çin, Hindistan, A.B.D., Japonya gibi pek çok ülkenin ulusal mevzuatında ya uzay yasalarının içerisinde ya da ayrıca uzaktan algılama ile ilgili olarak yasaları mevcut. Bu düzenlemelerde uzaktan algılama yapabileceklerin lisanslandırılmaları, algılama neticesinde elde edilen verilerin kullanımına ilişkin kurallar, hassas bölgelerin algılanması ile ilgili düzenlemeler dahil ve fakat bunlarla sınırlı olmaksızın çok sayıda düzenleme var.
Son iki yazımda belirtmiş olduğum konuların haricinde de pek çok konu var iki yazıya sığdıramadığım. Bunları da yine ilerleyen yazılarımda detayı ile ele alıp sizlerle paylaşacağım.
Herkese sevgi ve saygılarımla,

Exit mobile version