Uzaktan Kumanda Boyutuna Ulaşan Havacılık Teknisyensizlik Boyutuna Ulaşamaz!

“UZAKTAN KUMANDA BOYUTUNA ULAŞAN HAVACILIK TEKNİSYENSİZLİK BOYUTUNA ULAŞAMAZ!”
İGA’DAKİ SORUNLARA GENEL BAKIŞ…
Yaşadığımız bu günlerde yeni İstanbul havalimanına geçişin sancıları hala sürüyor. Kimi çalışan, çalışma sürelerinin ulaşım nedeniyle uzadığından şikâyetçi iken kimisi de kendilerine tahsis edilen mekânın tuvaletlerinin yetersizliğinden şikâyetçi oluyor.
Bazıları ise apronda araç kullanırken kesilen cezaların neden dolar üzerinden yapıldığına tepkili. Bir zamanlar AHL’de dolar karşılığı TL olarak cezalar ödenirdi. Bu yeni bir uygulama değil.  Bu nedenle şaşırmadım diyebilirim. Bir nevi kurallara uyum sağlansın diye caydırıcılık.
İGA’daki dükkân veya büroların yüksek kiralarda sunulması kazan-kazan mantığında düşünülmüş olmalı. Ancak yüksek kiralar eşliğinde kiralama yapıldığında, tabii ki kiralayan kişi de kazanmalı ki sistem yürütülebilsin. Kazan-Kazan sisteminde bu olasılık iyi değerlendirilmeli. Kirayı ödeyemeyip çıkış yapılması hem kiracıya hem de yerini kiralayan İGA’ya para kaybettirir.
İGA CEO su Kadri Samsunlu’nun finansçı olması nedeniyle yukarıda yazdığım olasılıkları iyi değerlendirip kiraları belirlediğini düşünüyorum. Aslında, kontrata ilk girişte daha düşük sonraki senelerde belirlenmiş yüzdelerle zam yapılma şartı getirilse daha mantıklı olur diye düşünüyorum. (Müşterinin ayağı alışsın mantığı)  
İstanbul havalimanın da işletmeden DHMİ yine sorumlu. DHMİ’nin yetkilerini İGA vekâleten sürdürüyor. Tabii ki burada İGA yönetimi iki arada bir derede kalıyor. Hem ortakların hem de devletin menfaatlerini bir arada düşünmek zor olmalı.
Bu tür aksaklıkların yaşanacağı bekleniyordu. Acele işe şeytan karışır derler ya işte aynı böyle bir durum söz konusu. Bir havalimanının açılışı bu kadar aceleye getirilmeseydi, yaşanması muhtemel olan aksaklıklara daha çok zaman ayrılabilseydi, belki de bunları şimdi konuşmaz olurduk. Ancak, emir büyük yerden geldiği için, yapım ve taşınma sürecinin aceleye getirildiği bir gerçek. Bu nedenle aksaklıklar hala yaşanıyor.
Yaşanan aksaklıkların zamanla azala azala biteceği düşünüyorum. Ancak tam olarak tüm sorunlarından arınmış bir havalimanı için biraz daha beklemek gerekiyor.
Bu haftaki konum aslında yeni havalimanı değil. Ancak okurların en çok ilgilendiği konu yeni havalimanı olunca genel olarak bir iki cümle ile geçiştirmek durumunda kaldım. Gelecek günlerde tekrar değerlendiririz.
BU HAFTAKİ ASIL KONUMUZ; UÇMANIN ANA UNSURLARI VE UÇUŞ EMNİYETİ
Uçmanın ana unsurları dediğimizde üç şık akla gelir. Önce uçak olmalı sonra bu uçağın bakımlı ve arızasız uçmasını sağlayacak olan teknisyen ve en sonunda da bu uçağı kullanacak pilot şartı var. Bunların dışındaki görevler ana unsurlara girmez.
Bu hafta bu ana unsurlardan biri olan uçak teknisyenliğine değineceğim.
Bir havayolunun yolcuları tarafından tercih edilmesindeki en büyük kriter uçuş emniyetidir. Koltuk aralıkları, koltukların rahatlığı, ikram, uçak içi eğlence programları, internet bağlantıları vs vs vs. Bana göre fasa fisodur. Olmazsa olmazım değildir. Ben sağ salim gideceğim yere ulaşmak isterim. O kadar…
Şüphesiz, uçuş emniyetinin önceliği kimse tarafından tartışılamaz.
Peki, uçuş emniyetini kim sağlar?  Tabii ki pilot ve uçak teknisyeni… Bu nedenle, bu ikili eğitimli, bilgili ve deneyimli olmak zorundadır. Bu ikilinin eğitimli, bilgili ve deneyimli olması işi çözüyor mu?
Tabii ki Hayır…
Bu ikilide oluşacak motivasyon bozukluğu ve yorgunluk gibi faktörler, pilot ve teknisyendeki bilgi ve deneyimi kullanılmaz hale getirebiliyor. THY üst yönetiminin bu konuları bilmesi gerekmez. Onlar bu konuları alt kadrolarına vermiş ve kendileri sadece bilgilendiriliyorlar. Tabii ki üst yönetimin seçtiği alt kadrolar işlerini iyi yapamıyor ve sorunlara yol açıyorsa sonunda zararı hem THY üst yönetimi hem de çalışanlar çekiyor.
30 sene hangarın içinde geçen meslek hayatımda bu kadar acemice yönetilen teknik birim görmedim. Uçuş işletmeyi bilemeyebilirim ama konu Teknik olunca kesin konuşurum.
Sakın ola ki Teknik A.Ş deki anlatacağım sorunu ücrete bağlayacağımı düşünmeyin. Ücret konusu zaten iş değerlendirmesi yapılmamış bir şirkette bilimsel kriterlere değil maalesef iki dudağın arasına sıkıştırılmış doğal bir neticedir.
Üst Yönetimin tam olarak bildiğini sanmadığım ve Teknik A.Ş yönetiminin yeterli olarak anlattığına inanmadığım bir konuya değinmeden geçemeyeceğim. Hani, hangara geldiklerinde gördükleri iş kıyafetli elleri yağlı, paslı ve oraya buraya koşuşturan kişiler var ya iste onların önemini anlatmaya çalışacağım
Bunları neden anlatma gereği duydum?
Teknik A.Ş’de huzursuzluk o kadar büyük ki, ücret bile ikinci plana kalmış durumda. Suratlar bir karış işe geliniyor ve suratlar bir karış eve dönülüyor. Motivasyonlarına 1’den 10’a kadar bir puan vermek gerekirse ben 0 veriyorum.
Uçmanın ana unsurlarından, uçak-teknisyen ve pilot üçlüsünün en mağdur ve en çok ezilen grubundan bahsediyorum.
Tabii ki bu mağduriyeti İlker Aycı görmemiş olabilir. Tekniğin toplu sözleşmesi döneminde, kendisine huzursuzluktan bahsettim ve arzu ederseniz rapor bile hazırlayabilirim dedim. İlker Bey’de verdiği cevapta “sizin görüşünüz bizim için önemlidir” diye cevapladı.
Sonuçta ne o bu konuyu açtı nede ben illa ki anlatacağım diye tutturmadım. Ben saatlerce genç meslektaşlarımla konuştum, kimseye anlatamadıkları sorunları bana anlattılar, dönen dolaplardan bahsettiler ve ben bunları dinleyip not aldım ama anlatacağım kişi bulamadım.
Düşenin halinden düşer anlar derim ya işte onların halinden ancak ben anlarım. Çünkü 30 sene ben de onların bugün anlattıkları yanlışlıkları yaşadım ve mücadele ettim.
THY’nin patronu İlker Aycı’ya her an ulaşabiliyorken, alt kadrolarına ulaşamıyorum. Bu işte bir terslik var… Normalde benim anlatacağım sorunlar İlker Beyi bağlamıyor. Çünkü alt kadroların yapması gereken konular için yöneticiler atanmış. Kendisinin, THY, Teknik A.Ş ve bir dolu ortaklıklarında görevleri var. Bu kadar iş yükünde tek bir yere odaklanmasının zor olduğunu da biliyorum.
Ancak, atadığı yöneticiler telefonlara bile çıkmazsa ne yapılabilir? Bende mecbur kalıp THY Yönetim Kurulu başkanını arıyorum. İlker Beyin bu mütevazı yapısını ben Cem Kozlu’ya benzetiyorum. THY’nin eski yönetim kurulu başkanı ve genel müdürü olan Cem Kozlu da telefonlara anında çıkar ve dinlerdi. Yusuf Bolayırlı da aynı yapıda idi. Komplekslerinden arınmış kişilerle çalıştığım için şimdilerde zorlanıyor ve inanın ki anlam veremiyorum. Kim korkuttu teknik yöneticilerini? Yoksa çocukluklarından gelen bir durum mu söz konusu? Bilemiyorum…
Şimdi gelelim, THY’nin alt kadro yöneticilerinden şikayetlerime…
Bu iletişimsizlik içerinde, teknisyen kardeşimiz ne yapsın. Beni arıyor… Sorunundan bahsediyor. Ona müdürüne bu konuyu aksettirdin mi diye sorduğunda aldığım cevap, “kim müdürü görebiliyor ki” Sefa bey oldu. Eskiden Tekniğin kalbi hat bakımdı. Sanırım yine orası olmalı. Hat bakımda her an müdürleri, başkanları ve genel müdür yardımcılarını hatta genel müdürü görmek mümkündü. Aldığım duyumlara göre genel müdürü görmeyen birçok teknisyen var.
Bu teknisyen kardeşimiz kendi adına değil birçok arkadaşı adına beni aradı. Konu genel bir konu. İşvereni ve işverenin sendikasını bağlıyor. Ancak, her nedense bu ikiliye pek yanaşmıyorlar.
Bu arkadaş telefonda, Yeni havalimanında hat bakım teknisyenlerinin oturduğu bölümde iki tane tuvalet var sıra bekliyoruz diyor. Odalarından hiç memnun değillermiş…
Peki, size nasıl yardımcı olabilirim? Diye sorduğumda;
Sefa Bey lütfen İlker Aycı beye bu konuyu iletin diyor.” Çünkü sorunları ve dertleri ile ilgilenmesi gereken yöneticiler ortalıkta yoklar…
 İşte zurnanın zırt dediği yer burası.
Şimdi işin komik yanına geliyorum. Ben verdiğim sözü tutma adına İlker Aycı Beye mesaj atıyorum ve İlker Bey yeni havalimanında Hat Bakım odasında yüzlerce kişiye sadece iki tuvalet varmış ilgilenir misiniz diyorum.
Koskoca THY’nin yönetim kurulu başkanından istediğim şeye bakın… Konu tuvalet… Ben olsam ya sefa bey bana ilettiğiniz konuya bu mu yahu derdim.
İlker Bey’de “Tabii ki Sefa Bey, yarın o tarafa geçeceğim ve ilgileneceğim” diye cevap verdi. İlginç bir durum değil mi?  Diğer yöneticilerin açmadığı telefonu İlker Bey neden açıyor? Çünkü benim kişisel bir istekte bulunmayacağımı biliyor ve kendini Kaf dağında sanmıyor. Ne oldum delisi değil.
Bunları neden mi anlatıyorum?  
Bunları anlatmamın nedeni, uçuş emniyetinin bence en önemli bacaklarından birini temsil eden, attığı bir imza ile uçağı sefere vermeye veya vermemeye TEK yetkili birinin, “müdürü kim görebiliyor ki” sözü zurnanın zart dediği yer.
Konuma uygun bir anekdot ile sorunu anlatayım.
Napolyon, komutanına sormuş; “Savaşı neden kaybettik?..”
Komutan titreyerek cevaplamış; “Efendim, savaşı kaybetmemizin 3 tane sebebi var!..”
Napolyon emretmiş; “Saymaya başla!..”
Komutan başlamış; “Bir, barutumuz bitmişti!..”
Napolyon konuşmayı bitirmiş;
“Yeter, öteki sebepleri saymana gerek yok, barutu biten ordu savaş kazanamaz!
İşte teknisyen kardeşimle yaptığım bu kısa konuşma tekniğin içine düştüğü durumu aynen anlatıyor.
Bu aralar teknik savaşı kaybediyor. Sorun? İlgisizlik. Sorun? Yetkisiz insanlarla yetkili insanları yönetmeye çalışmak... Karşımda Napolyon olmadığından, o komutan gibi susmayıp, fırsat bu fırsat deyip diğer şıkları anlatayım…
Kaybetme hikayesinin başlarına gitmeden bugüne gelemeyiz.
THY’nin gelmiş geçmiş en kötü yöneticisi olarak gördüğüm Bay Hamdi zamanına doğru geçmişe baktığımızda, Teknik A.Ş yi nasıl bilgisizce harcadığını görebilirsiniz.
Habom adı altında ucuz iş gücü yaratacağım diye yapılan saçmalıkla başlayan bu süreç HAK-İŞ e verilen söz üzerine kırk yıllık havacıları tavacı yapması ile devam etti.
Düşünsenize, havacılığın olmazsa olmazı olan, uçak-teknisyen-pilot üçgeninin bir bacağı olan uçak teknisyeni metal iş koluna sokuldu. Sanırsın ki THY uçak üretiyor …
Durun Bay Hamdi’nin deneme yanılma metodu bitmedi. 
Aynı meslek grubunda çalışan ve birbirlerinden yetki ve sorumluluk adına hiç farkları olmayan, Hat bakım teknisyenlerini Metal iş koluna sokmayıp THY’ye yani taşımacılık iş koluna bağladıydı. (doğrusu tüm teknik aynı iş kolunda olmasıydı)
Bir zaman sonra yaptığı yanlışı anlayıp, tekrardan Hat bakım çalışanlarını Metal sektörüne soktu. (Deneme yanılma metodunu, koskoca teknik camiada deniyor).
Bu komik durumu, hat bakıma geçirilmeyen atölyeden arıza için dış göreve yollanan teknisyen kardeşimiz şöyle anlatıyordu.
“Abi, dış göreve gidince Havacı sonra atölyeye dönünce Tavacı oluyoruz.”
Bu rezaleti nasıl bir beyin üretmiş olabilir ki. (tahsili, lisansı, yabancı dili, mesleği ve yaptığı işin aynı olmasına rağmen bazılarını ulaştırma iş kolunda bazılarını metal iş koluna sokmayı düşünmek bile hastalıklı bir beyin ürünü olsa gerek… İşi bilmemek demek…
Siz koskoca Teknik A.Ş’ye ikide bir deneme yanılma metodu uygularsanız olacağı bugünkü motivasyonsuz teknisyen ve kendini THY’nin dışında gibi gören bir camia ile karsı karsıya kalırsınız.  Kısaca uçuş emniyetinin olmazsa olmazı olan pilot ve teknisyen ikilisinin biri kayıp oldu. Kendilerini sahipsiz olarak gören bir grup oluştu. Sanırsın THY’li değiller… aidiyet duyguları bayağı hasar görmüş.
Gelinen son durumda; Bir zamanlar, Türkiye’deki özel havayollarından herkes THY ye geçmek isterken, şimdilerde, THY Teknisyenleri özele veya yurt dışına gitmeye çalışıyor. Aldığım bilgi doğru ise bir grup anlaşmış bile… Bu ters akım sizlere neyi anlatıyor? Özel havayollarından THY’ye geçişin durması ve tam tersi özele kaçışın başlaması bana, orada bir şeylerin yanlış gittiğini gösteriyor.
Teknik A.Ş yönetimi her nedense teknisyen düşmanı gibi davranmaya devam ediyor. Sanırım teknisyenin lisanslı ve imza yetkili olması buna karşın yönetimdeki hiç birinin imza yetkili olmaması rahatsızlık vermiş olmalı. 
THY Tekniğe baktığımda bürolarda çalışan 300’ü aşkın mühendis vardır. Bunların uçak imalatı, uçak dizaynı yaptıkları yok. TUSAŞ, TEI gibi kurumlarımızda tabii ki mühendis ön plandadır. Öyle de olmalı. Uçak yapımında çalışacak kadronun, havayolu işletmeciliği yapan THY’de ne işi var? Sanırım yanlış yere geldiler…
Hangi mühendisin lisansı var? Hangi mühendisin, uçak üzerinde imza yetkisi var? Lisans alabilirler mi tabii ki alabilirler ama işlerine gelmez. İklimlendirilmiş odalarında oturmak ve orada çalışmak varken ne işleri var karda, yağmurda, çamurda tulum giyerek çalışmanın dimi ama…
Pilotların başında pilot var. kabin memurlarının başında ise kabin memuru, mühendislerin başında mühendis, doktorların başında doktor, polisin başında polis, askerin başında yine asker vb… varken siz kalkıp yetkili imzaya sahip (pilotla eşdeğer imza ) lisanslı ve içlerinde birçok mühendislik tahsili ile aynı olan 4 yıllık üniversite öğrenimi gördükten sonra lisans alabilmek için sanki doktora tezi verecek gibi uğraşan ve İngilizceye vakıf teknisyenleri neden kendilerinden biri ile yönetmeyi düşünmüyorsunuz? Bu şoven yapılanmanın nedeni var mı?
SHGM mecburi tuttu diye hat bakımda uçak teknisyenine bir iki tane sembolik nöbetçi müdür kadrosu açıp diğer yerlere mühendis doldurmanız yerinde mi?
Arıza durumunda kaptanın karsısına kim geçiyor? Teknisyen… Uçak yabancı bir ülkede kaldığında, tekrar uçabilir duruma getirmek için oraya kimi yolluyorsunuz? Teknisyeni…
Neden? Çünkü hem arızayı giderecek hem de yetkili imzasını altına koyabilecek kişi sadece teknisyen de ondan…
Bakın size ne anlatacağım;
1986 veya 1987 yılında Airbus A310-300 kursu için Toulouse’daki Airbus tesislerine gittiğimde hangarlara girip çalışmaları izledik. Hatta ilk defa teknisyenler için özel yapılmış bir simülatör bile gördüm. Dikkatimi farklı renkli iş kıyafetleri ile yani tulumlar ile çalışan kişiler oldu. Bu iki renk iş tulumunun anlamı ne?  Turuncu tulumlular teknisyen beyaz tulumlular ise mühendis kökenlilermiş.
Her ikisi grup beraber çalışıyordu. Yani beyazlar beyazlarla turuncular turuncularla değil. İşte oradaki mühendis ile bizim mühendisler arasındaki fark. Bu yanlışta mühendisler suçlu değil, suçlu olan mühendis arkadaşlarımızı yerinde kullanmaya çalışmayan Teknik A.Ş yönetimidir. Mühendis arkadaş tek başına ben atölyede, teknisyenlerle birlikte çalışacağım der mi? Üniversiteden direk gelip kendine bir masa bulup oturan mühendis uçağı nasıl tanıyacak ki? Yazık ediyorsunuz yazık bu mühendislere…
Teknik A.Ş ye gelen mühendislerin kimisi mühendislik müdürlüğünde kimisi farklı masa başı işlerde çalışırken, hepsinin gözü Teknik A.Ş de bol miktarda bulunan müdür kadrolarında…
Hadi diyelim ki bunların hepsi müdür oldu işi kim yapacak. Müdür olunca uçak üzerinde çalışmak için imza yetkisi var mı, arızayı yapıp kapatabiliyor mu? Hayır.
Bu arkadaşların birçoğu torpillerinin gücü nispetinde, şimdiden müdürlük beklentisine girmişler bile. Mühendis kadrolarımızdaki elemanların, hangarda teknisyenlerle birlikte çalıştığını gören varsa bana bildirsin lütfen. 
Genelde bürolarda çalışan bu arkadaşların görevi sadece yapımcı firmalardan gelen yayınları, servis bülten ve AD’leri tercüme edip, bakımda kullanılır hale getirmek midir? Bu iş için mühendis olmak mı gerekiyor? Bu görevi SHYO mezunu, dil bilen teknisyen yapamaz mı? Kurallar bunu yapmanıza engel mi oluyor?  Tabii ki Hayır.
Peki Neden? Üretimi kısıtlı olan ülkemizde maalesef işsiz mühendis çok. Birçok mühendis pilot olma sevdasıyla THY’ye başvurmuş durumda. Mesela THY Genel müdürü Yusuf Bolayırlı ile hemen hemen aynı dönemde işe başladık. Yusuf bey mühendisti. İş kıyafetini giyip teknisyenlerle birlikte çalışırdı. Ne oldu? Bir yerimi eksildi… 
Uçak üzerinde yıllarca teknisyen olarak çalışan kişinin, uçağa el değdirmemiş, tüm çalışma hayatı bürolarda geçen mühendisten, daha yararlı ve kullanışlı Bakım Kartı, TYE yazacağına eminim. Zira Bakım Kartı’nın, AD’nin, TYE’nin nasıl olması gerektiğini en iyi bilen onlardır.
THY üst yönetimi; ya bu gerçekleri anlamıyor veya üst yönetime bu konu doğru aksettirilmiyor. Sanırım, tekniğin yöneticileri sorunları yukarıya taşımıyor veya korkudan iklimlendirilmiş odalarından çıkmak istemiyorlar.
Bunun yanı sıra tüm özel havayollarında yönetici, müdür, başkan hatta genel müdür seviyesinde teknisyenler çalışırken, THY’de teknisyen kökenli vardiyasız çalışan müdür var mı? Bir ara bu konu çok dillendi ve THY hat bakım vardiya müdürlerini SHY-145 gereği olarak zorunlu olarak teknisyen kökenli yaptı ama bu sefer 4 vardiya müdürünü yine mühendis kökenli bir başka müdüre bağladı. Anlayacağınız illa da mühendis olacak. Kısaca hazzetmiyorlar veya korkuyorlar bunlar teknisyenden.
Bu şoven yapılanma bildim bileli THY de hâkimdir. Beyaz yakalı gelmiş beyaz yakalı gidecek olan mühendis yöneticilerin aralarına teknisyen almak istemedikleri kesin.  Eskiden iki tane teknisyen müdürlük yapardı.  Üstelik bu iki müdürün de yüksek tahsili yoktu. Başarılımı idiler derseniz, hem de çok başarılı idiler diye cevaplarım. Çünkü uçağı ve olası arızalarını çok iyi bilir ve müdahale ederlerdi.
Kısaca; Uçak teknisyeninin eğitim seviyesi ve lisan bilgisinin yükselmesine rağmen, sadece THY’de olmak kaydı ile, teknisyenden müdür yapılmamasını siz neye bağlayabiliyorsunuz?
Sonuç olarak;
Yazıma dikkat ederseniz; “mühendis arkadaşları atın, onların yerine teknisyen çalıştırın” demiyorum. Sadece bu iki meslek grubuna eşit olanaklar sağlayın. Mühendisleri de masa başında harcamayın. Bazılarını indirin hangara, hat bakıma… İşi öğrensinler. Aynı Airbus da gördüğüm gibi teknisyenlerle birlikte çalışsınlar, sanal değil gerçek uçağı yakından tanısınlar. Deneyimlerini log’a geçirip zaman içinde sınavlara girerek lisans alıp imza yetkileri olsun. Uçaktan ve teknisyenden korkmayın. Mühendislerinizin de geleceğini karartmayın.
Değerli okurlarım; Yazımı benim UTED başkanı olduğumdan itibaren birçok kere kulandım ve yazdığım bir cümle ile bitirmek istiyorum. Bazılarına biraz söven gelecektir ama ben öyle inanıyorum.  Seneler sonra tekrar aynı ifademi sizlerle paylaşıyorum.
“Uzaktan kumanda boyutuna ulaşan havacılık, Teknisyensizlik boyutuna ulaşamaz” Bu söylemim sizce de %100 gerçek değil mi?
Buraya kadar okuduysanız bravo diyorum. Bazı konularda yazmaya başladım mı duramıyorum. Hepinize iyi haftalar diliyorum.

Exit mobile version