Değerli Okurlarım,
Bugün uzayda askeri faaliyetlerle ilgili yazı dizimin bugün son bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum.Hatırlayacağınız üzere daha önceki yazılarımda ifade ettiğim gibi uzayda askeri faaliyetler yasaklanmıyor ancak sınırlanıyor. Bugün geldiğimiz noktada ise uzayın askeri kullanımı konusu daha da önemli hale geldi. Yazımda en son balistik füzeler konusunda kalmıştım. Balistik füzelerin kullanımı konusunda uzay hukuku ne diyor?
Hatırlayacağınız üzere Uzay Antlaşması’nın 4. maddesi uyarınca kitle imha silahlarının veya nükleer silahların bir yörüngeye oturtulması ya da gök cisimlerine yerleştirilmesi yasaklanmıştır. Maddenin lafzından yola çıkarak bu tür silahların transit geçişi için uzayın kullanımının ise maddeyi ihlal etmeyeceği bazı hukukçular tarafından ileri sürülmektedir. Bu nedenle benim de hem fikir olduğum bir grup hukukçunun görüşüne göre balistik füzelerin de madde 4 kapsamında yasak olmadığı sonucuna varmak mümkün. Madde uyarınca balistik füzelerin yasaklandığını söyleyememekle beraber bu amaca yönelik başka bazı girişimler olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin balistik füzelerin yayılmasını önleme amacıyla politik bir çerçeve oluşturma, fırlatma öncesi bildirim ve raporlama sunulması suretiyle güven temini ve şeffaflık sağlanması ve mevcut sistemlerin güçlendirilmesi hedeflenerek politik düzeyde gücü olan Balistik Füzelerin Yayılmasına Karşı Davranış Kuralları(The Hague Code of Conduct Against Ballistic Missile Proliferation- HCoC) tanzim edilmiştir. 25 Kasım 2002’de Lahey’de gerçekleştirilen bir konferansın ardından kabul edilen kurallar ile Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi (MTCR) desteklenmektedir. (Balistik füzelerden bahsetmişken elbette ki akla belki de ilk gelen SSCB – ABD arasındaki bazı görüşmeler ve antlaşmalardır ancak bu yazı dizimde uzayda askeri faaliyetler ve silahlanma konusunun genelini ele aldığım için ABD-SSCB arasındaki süreci bir başka yazımda ele almayı tercih ediyorum.).
3 Aralık 2004’te de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu A/Res/59/91 sayılı kararı alarak tarafı olmayan ülkeleri de HCoC’ye taraf olmaya davet etmiştir. Takip eden yıllarda da yine benzer şekilde kararlar alınmıştır. Bu kurallar uyarınca düzenlenen hususlar arasında üye devletlerin küresel ve bölgesel barış ve güvenlik için balistik füzelerin test edilmesi ve geliştirilmesi konusundan mümkün olduğu kadar kaçınacakları; yıllık olarak balistik füze politikalarını açıklayacakları, bir önceki yılın fırlatılan balistik füzelerinin sayı ve kategorisi hakkında bilgi sunacakları ve Uzay Antlaşması (1967), Sorumluluk Sözleşmesi (1972) ve Tescil Sözleşmesi(1975)’ne taraf olacakları yer almaktadır. Türkiye’nin de 25 Kasım 2002’de kabul ettiği bu davranış kurallarının imzacı ülke sayısı Avusturya’nın 2002 yılında imzalaması ile beraber 143’e çıkmıştır.
Uzayda askeri faaliyetler ve silahlanma ile ilgili olarak bir diğer önem arz eden girişim ise “Silahsızlanma Konferansları”dır. 1978’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun silahsızlanma ile ilgili özel oturumunun neticesinde 1979 yılında çok uluslu silahsızlanma müzakerelerinin yapıldığı “Silahsızlanma Konferansı” oluşturulmuştur. Türkiye de 1996 yılından beri aktif bir üyedir. Konferansın gündeminde nükleer silahsızlanma, çekirdeği bölünebilir maddelerin yasaklanması antlaşması, menfi güvenlik garantileri ve uzayda silahlanma yarışının önlenmesi yani PAROS (Prevention of Arms Race in Outer Space) de vardır. Silahsızlanma ile ilgili 10. özel oturumda dış uzayda silahlanma yarışının önlenmesi için 1967 tarihli Antlaşma’nın ruhuna uygun olarak daha fazla önlem alınması gerektiği ifade edilmiştir. Neticesinde 1981’de Genel Kurul’da iki tane karar alınmıştır bunlardan ilki özellikle batı Avrupa ülkeleri tarafından desteklenen anti uydu sistemlerinin yasaklanmasına müteallik etkin bir anlaşma yapılması önerisi ikincisi de Doğu Avrupa ülkeleri tarafından desteklenen dış uzaya herhangi silahın yerleştirilmesinin yasaklanması yönünde antlaşma yapılması teklifidir. 1985 yılında ise PAROS için bir ad hoc komite kurulmasına yönelik bir karar alınmıştır ve söz konusu komite kurularak üç aşamalı bir programı kabul etmiştir. Bunlar; dış uzayda silahlanma yarışının önlenmesine ilişkin hususların değerlendirilmesi, bu konuda mevcut anlaşmaların değerlendirilmesi ve gelecekte yapılabilecek olan tekliflerin değerlendirilmesi şeklindedir.
2002 yılına gelindiğinde ise Çin ve Rusya beraber “Dış Uzaya Silah Yerleştirilmesinin ve Uzay Cisimlerinin Tehdidi veya Bu Cisimlere Saldırının Önlenmesine Dair Olası Unsurlara Dair Gelecekteki Uluslararası Anlaşma” isimli bir çalışma raporu sundu. Yine Çin ve Rusya 2008’de de Dış Uzaya Silah Yerleştirilmesinin Önlenmesine Dair Antlaşma Taslağı’nı önerdi. 14 maddelik bu taslak uyarınca her tür silahın yerleştirilmesi yasağı önerildi. ABD ise bu taslağı iki devletin askeri avantaj sağlamak için yaptığı diplomatik taktik olarak değerlendirmiş ve reddetmiştir. Benzer şekilde Kanada 2007 ve 2009 yıllarında da çalışma raporu sundu. Kanada’nın çalışma raporunda uydunun başlı başına silah olabilmesi de yer aldı. Bu sıralarda Avrupa Parlamentosu da Uzay ve Güvenlik konulu bir kararı kabul etti ve hatta 12 Şubat 2009’da Silahsızlanma Konferansı’na Dış Uzay Faaliyetleri İle İlgili Taslak bir davranış kuralları oluşturdu. 2014’e gelindiğinde Çin ve Rusya ilk taslakla ilgili eleştirileri de dikkate alarak ikinci bir taslak sundular ve dış uzay tanımı ile meşru müdafaa hükümlerinin tadili gibi bazı tadiller oldu.
2016 yılına geldiğimizde Rusya ve Venezuela ortak bir bildiri yayınlayarak uzaya ilk silah yerleştiren olmayacaklarını açıkladılar (Başkaca ülkelerin de bu yönde açıklamaları mevcuttur). 2020 yılına geldiğimizde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun Birinci Komitesi uzay güvenliği ile ilgili beş karar alınması için kabul oyu kullandı. Bunlar “uzayda silahlanma yarışının önlenmesi”, “uzayda silahlanma yarışının önlenmesi ile ilgili uygulanabilir tedbirlerin geliştirilmesi”, “uzaya ilk silah yerleştiren olmama”, “uzay faaliyetlerinde şeffaflık ve güven tesisi tedbirleri” ve “sorumlu davranışlara müteallik normlar, kurallar ve ilkelerle uzay tehditlerinin azaltılması” ile ilgili kararlardır. ABD bu kararlardan dördüne karşı oy kullanmıştır. 7 Aralık 2020’de ise Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Birinci Komite raporlarından 75/25, 75/36, 75/37 ve 75/69 sayılı kararları almıştır.
12 Eylül 1962’de dönemin Amerikan Başkanı John F. Kennedy Rice Üniversitesi’nde yapmış olduğu konuşmasında uzay bilimlerinin tıpkı nükleer bilimler ve diğer teknolojiler gibi kendisine ait bir vicdanının olmaması dolayısıyla uzayın iyi ya da kötüye kullanımının insanlar tarafından tayin edileceğini ve buranın bir barış denizi mi yoksa yeni bir korkutucu savaş sahnesi mi olacağına karar vermekte katkısı olabilmesi için ABD’nin üstün konumunun olması gerektiğini ifade etmiştir. Söz konusu konuşmanın üzerinden neredeyse altmış yıl geçmişken ABD halen daha uzayda önemli aktörlerden biridir. Ancak elbette ki başka ülkelerin de uzay politikaları ve uzayda askeri faaliyetleri önem arz ediyor. Hatırlayacağınız üzere yakın bir zamanda da 8-12 Mart 2021’de AsterX kod adı ile Fransız Hava Kuvvetleri ve Fransız Uzay Komutanlığı tarafından Fransa’nın uzaydaki ilk askeri tatbikatı gerçekleştirildi. Bu nedenle kanaatimce uzayda askeri faaliyetler ve uzayda silahlanma konusu her zaman için güncelliğini devam ettirecektir.
Sevgi ve selamlarımla,