UÇUCU TEKNİSYEN SORUNLARI… EKİP PLANLAMADA SORUN MU VAR?

SEFA-İNAN-192022

 

Geçtiğimiz hafta THY SAW hangarlarına yaptığım ziyareti ve izlenimlerimi sizlerle paylaşmıştım. Göğsümüzü kabartan yeni, modern hangarları ve bizim dönemle mukayese ettiğim teknolojik gelişmeler beni fazlasıyla mutlu etmişti. Her ne kadar işin yapıldığı ortam çağın yeniliklerine uygun görünse de, çalışanların içinde bulunduğu atmosfer de çok önemlidir.

Okurlarımızdan ve ziyaret dolaysıyla bana ulaşan arkadaşlarımızdan, özellikle mevcut personel yönetimi ve uçucu personel yönetmeliği ile ilgili çok şikâyet ve sitemler aldım.

Benim dernek başkanlığı yaptığım zamanlarda, teknisyenlerin iş kıyafetinden tutun da, uçucu ekipler ile anlaşmasına, görevli olarak katıldığı uçuşlardaki oturacağı koltuk sorununa ve gördüğü muameleye kadar her anlamda irdeleyerek, şirketteki imajı için çok büyük mücadeleler vermiş ve çok önemli kazanımlar elde etmiştik.
Giyilecek kıyafetlerle ilgili ihalelere dernek olarak bizzat girer ve ihaleye katılan firmalara ne istediğimizi bizzat anlatır ve takipçisi olurduk. Beden ölçülerine göre yaptırılan resmi uçuş elbiselerinde “drop” sistemini şart koşar ve her teknisyenin beden ölçülerinin ayrı ayrı alınmasını sağladık.

3 vardiyalı sistemde çalışan arkadaşlarımız için her vardiyada ölçü verebilmelerini sağlamış, iş kıyafetlerini yapan firmaya dağıtım esnasında, terzi bulundurmasını şart koşar ve gerekli düzeltmeleri devamlı denetlerdik.

Kıyafetin ne kadar önemli olduğunu burada anlatacak değilim. Unutmamak gerekir ki, Bir insan bir ortama kılık kıyafetiyle girer şahsiyeti ile çıkar. “Zarf mı, mazruf mu” deyimi ülkemizde maalesef her zaman “zarf önemlidir” olmuştur. (Bu deyimi bilmeyenler lütfen Google’a bir sorsunlar)

Programlı uçuşlarda, teknisyen götürülmesi gerekiyorsa, ekip tahsis olarak uçakta yer ayrılmasında sorunlar yasardık. Bu sorunları, çözebilmek için çok uğraştık ve sonunda görevli teknisyen için sol önden 4. Sıra koridor tarafı koltuk olmasını sağlamıştık. Yani bu koltuk yolcuya verilmez, uçuşa görevli olarak katılan teknisyen gidiş ve dönüş bacaklarında mutlaka o ayrılan koltuğa otururdu.

Kısacası uçakta oturacağı yeri belliydi. Aldığım duyumlara göre, uçuşa katılan teknisyen, ne kokpit ekibinde ne de kabin ekibinde görülmüyormuş. Bu doğruysa rezalet derecesinde bir ayıp… Uçuş ekibinde görülmeyen teknisyen uçuşa katılmaz, varış istasyonunda yerel bir şirketten ücreti karşılığında teknik hizmet alınır, ceremesini de şirket çeker.

Bu çalışmalarımız, teknisyen arkadaşlarımızın hem uçakta ve hem de sahada imajlarını ve gördükleri muameleyi önemli ölçüde olumlu olarak etkilemişti. Ama duyuyorum ki, zamanında yaptığımız bu çalışmalar günümüzde eriyip yok olmuş. Koltuk ve kumanya ile otopark sorunlarına tam manasıyla kalıcı çözümler üretilememiş. Ayrıca anlatılanlara bakılırsa, teknisyenler yatıya kaldıkları yerlerdeki konaklama imkânlarında bile çifte standarta ve zaman zaman ayrımcılığa maruz kalıyorlarmış. Bu konularla doğrudan dernek yönetimi ilgilenmelidir.
Yıllardır bu konuyu gündeme getirdikleri söyleniyor ama henüz çözüm yok… Yönetime sorduklarında, “yapıyoruz, çalışmalar devam ediyor, hazırlıyoruz” diyerek bu güne kadar bu konular hep geçiştirilmiş.

Şimdi asıl bu konulardan da mesul olan UTED yönetimi yıllardır tutturmuş bir EASA- SHGM lisansı türküsünü, eskiden “okullu alaylı” çatışmasını şimdi “sivil havacılık okulu” ve “diğerleri” diye polemik yaratmaktan öte bir işe yaramıyor…

Kardeşim, sivil havacılık okulları mezunları mesleğimizin göz bebeği ve onların sorunları, beklentileri tabii ki bizim için çok kıymetli.. Lakin sektör tıkanıp dönem dönem eleman yetersizliği yaşandığında, müfredata uygun bölümlerin mezunlardan sıkı bir sınav, eğitim ve değerlendirme süreçlerinden geçip başarılı olanlardan da istifade etmesinden daha doğal ne olabilir. Çalışanları uzlaştırmak, sektörü geliştirmek yerine sırf bir yerlere şirin gözükmek için, “SHGM lisanslı-EASA lisanslı” diye ayrıştırmanın ne anlamı var.

Tüm dünyanın tanıdığı EASA lisansını siz hangi hüviyetle yok sayarsınız. Böyle bir gücünüz de yetkiniz de yok. Şayet bu lisansların edinme biçimi ile ilgili kaygınız varsa zaten bunu sorgulayan bir otoriteniz var. Oralara şikâyet ve kaygılarınız iletebilirsiniz. Ayrıca, karma sınav diye bir ölçme değerlendirme zorluğu getirilmiş. İngilizcesini sorgulayıp ölçüyorsunuz. Tecrübesini ve aldığı lisansı da belirlediğiniz modüllerden sınavla bilgisini de ölçüyorsunuz. Daha da derdiniz ne?

Ahmet BOLAT’ı ziyaret ederken elde ettiğiniz görüşme fırsatını boş konularla heder ettiğiniz konuşuluyor hangarlarda. Tabii ki dernek başkanı ofis çalışanı olursa, işte bu kadar anlatırsın hangarların dertlerini…
Sizi havada da yerde de temsil eden bütün çalışanlarınıza eşit muamele ile yaklaşmaz, sorunlarını görmezden gelirseniz iş gurupları arasında sürekli çatışmalara neden olursunuz.

Şimdi yine söylemeden geçmeyeyim. Sayın Bolat ve Akbulut’ta görüyorum ki, her kademeden neredeyse tüm sorunlara fazlasıyla vakıflar. Bunlar için çözüm üretme iradesi gösterip, adil ve liyakatli bir yönetim anlayışını da benimsiyorlar.

Yahu başınızda önünüzü açan çözüm odaklı yöneticiler varken, ne diye ara kademelerdeki yöneticiler ayak diretiyor anlayamıyorum. Bu insanları üst yönetime şikâyet etmelisiniz. Tabii, bu iş sizi temsil eden dernek yönetimi tarafından yapılmalı.

Bunu bütün paydaşlarıyla konuşup ortak bir akılla kalıcı çözümler üretemiyorsanız yıllardır bir uçucu teknisyen yönetmeliğinde bir düzenleme yapamıyorsanız hala ne işiniz var o koltuklarda… Yeni döneme ayak bağı olmayın, bence bir an evvel çekin gidin. Şirket artık bir nefes alsın.

Sağda solda bir kabin memuru ya da bir pilot tanıdığınızla karşılaştığınızda bakın, bu ara kademedeki beceriksiz zihniyet yüzünden nasıl kan ağlıyorlar. İnsanlar “son yıllarda ekip planlama yüzünden resmen bittik, tükendik” diyorlar.

Bilhassa dar gövdede uçanlar, uçuş saatlerindeki planlama beceriksizliği yüzünden birçok uçuşta kan kusuyorlar. Böylesi önemli bir konuda uçuş emniyeti ve şirketin marka değeri nasıl riske edilir. Yaptığınız kıvrak manevralarla işi saatine, kitabına uydurdum diye adamların dinlenme aralıklarını, uçuş planlamasını işkenceye çevirenlere bir felaket olduğu zaman mı hesap sorulacak?

Bunlar yetmezmiş gibi, koskoca yeni havalimanında onca uygun yer, arazi varken bu adamlar nasıl olur da halâ otoparkta araç park etme kavgaları yaşayıp her gün yer kapma yarışıyla kazalar yapar. Çok mu zor yeni bir katlı otopark inşaatı. Bundan 40 yıl önce, 1980’li yıllarda Frankfurt havalimanında Lufthansa hangarlarının hemen yanı başında teknisyenler için ücretsiz 4-5 katlı otoparkı görmüştüm. İnanın makul bir ücretle böyle bir hizmet verilse kimse itiraz etmeyecek. Kabul edilebilir, makul bir abonelik ücreti bile olsa bu hizmetten birçok çalışan istifade etmek isteyecek. Maliyeti de kısa sürede amorti ve sonrasında kâr edilebilecek bir yatırım haline gelebilecek bir çözüm üretilebilir. Bu kişilerin, uçuşa sağlıklı ve vaktinde ulaşabilmeleri için ulaşım ve otopark sorunlarının muhakkak sağlanması lazım. Bu kadar basit sorunlar yüzünden alana 3- 4 saat öncesinden gelip yer kapmak için kıvranan, gündüzü gecesi belirsiz bir iş yükü ve stres altında olan bu arkadaşların dinlenme saatlerinden çalıp arkadaşların bu şartlarda yolculara nasıl gülümseyip üstüne bir de kusursuz hizmet vermelerini bekliyorsunuz anlamış değilim…

Arkadaşlar, modern hangarlara, büyüyen filoya, ekonomik sıkıntılar içinde kısmen toparlanan ücretlere rağmen sizin süreç yönetimiz yüzünden kokpiti bezmiş halde yorgunsa, kabini baskı ve stres altında kıvranıyorsa, Teknisyeni kendi sürekli değersiz ve mutsuz hissediyorsa o zaman bu müdür, başkan ve GMY koltuklarında yüksek maaş ve emrine tahsis edilmiş makam arabalarıyla oturan kodamanlarda büyük bir sorun olmalı…

Birileri size bunun hesabını sormazsa, korkarım bu gidişle siz ve altınızdaki ferasetsizler bu milli şirketimize, ya da ALLAH KORUSUN, çalışanlara ağır bedeller ödetebilir… Modern iş yerleri, ilkel esir çalışma şartları ile kâbusa dönüştürülmüş ise, çalışanlardan pozitif verim elde edilmesi imkânsızdır. Bunu bilen, anlayan yönetici yok mu?

Exit mobile version