Geçen hafta bayağı hareketli geçti. THY’nin her sene aynı yerde tüm iştiraklerinin yönetimleri ile düzenlediği toplantıların sonunda şirket karlı ise kimine göre ekstra ikramiye, kimine göre prim, kimine göre ise temettü veya kar payı olarak adlandırılan ödemeler yapmakta.
Her ne kadar ekstradan verilen bu ikramiye farklı adlarla anılıyorsa da, temettü olmadığı bir gerçek. Çünkü temettü, THY’nin genel kurullarında hissedarlara yönelik bir uygulamadır. Tabii ki THY’nin genel kurulunda kabul görürse… Antalya toplantılarından sonra çalışanlarla ilgili verilen rakamların adı olsa olsa Teşvik Primi olur.
Aslına bakacak olursanız, bu uygulamayı şirket yapmak zorunda değildir. Çünkü adı üstünde teşvik primidir.
Ancak; Çalışanları son derece mutlu eden bu uygulamaya bir kıstas getirmek gerekiyor. Yani belirlenmiş bir hedef… Örneğin; Şirket yılsonu bilançosunda şu kadar veya bu kadar karlılık sağlarsa bir maaş teşvik primi verilecektir denebilir. İşte o zaman çalışanlar hedefe kitlenerek çalışır ve hedefe ulaşıldığında belirlenmiş primi alacaklarından emin olurlar. Verecekler mi? Vermeyecekler mi? Diye kıvranıp durmaz.
Şu anki uygulama doğru ama sunumu yanlış. Çalışanlar her sene sonu, ulaşılması gereken hedefin ne olduğunu bilmediklerinden, prim verilir mi verilmez mi bilemiyorlar. İki dudağın arasından çıkacak bir karar ve rakam beklentisi içine giriliyor. Bir başka deyişle sadaka kültürü gibi… Son söz İlker beyin. İster verir isterse vermez.
Bu sene de öyle oldu. Bilgiyi güvenilir bir kaynaktan alıp saatler önce yazdım. Malum site Teknik A.Ş ye 5000 TL yalanını uydurduğunda bile haberi değiştirmedim. Çünkü onların yayıncılık anlayışını herkes gibi ben de biliyorum.
Sonuçta; Geçen sene ile aynı ölçüde prim verilecek bilgisi doğru çıktı. İlker Aycı’nın yerine kendinizi koyduğunuzda geçen seneden farklı bir uygulama yapmamalı diye düşünebilirsiniz. Aklın Yolu bir nede olsa…
Benim şaşırdığım olay, malum sitenin Teknik A.Ş için 5000 TL (Brüt mü Net mi onu bile yazmadan) verildi demesi oldu. Bu yazıyı, toplantı bitmeden önce yazsalar bu bir tahmin denip önemsenmeyebilir. Hatadır der geçersiniz.. Ancak toplantıda İlker Aycı’nın “geçen sene neyse o olacak” demesinden sonra bu yalanı yumurtlamanın mantığı ve özrü olamaz.
Hele hele doğruyu öğrendikten sonra bir özür bile dilemeden içeriği değiştirmek ise seviyesizliğin dik alası olmasının yanı sıra okuru aptal yerine koymaktır.
Aynı malum site, Teknik A.Ş’nin toplu iş sözleşmesi görüşülürken de bu bilinçli hatayı yapmıştı.
Güya çok önemli birinden aldığı bilgiye göre Toplu iş sözleşmesi bittikten sonra Teknik A.Ş çalışanlarına %40 zam verilecek diye yazılmış ve çalışanlar ümit dolu bekleyişe girmişti. Bu yazı da kasıtlı yazılmış bir yalan idi. Çünkü %40 zammı gerçek sanacak bir kitle ne sendikasını sıkıştırır nede işvereni… Rehavet dönemine girer. Ta ki gerçekle karşılaşana kadar.
Havacılık geçmişi,bilgisi sıfır olup ta havacılık haber sitesi yürütebilmek ve az da olsa okutabilmek ayrı bir maharet.
Sonuçta çalışanlardan tepki geleceğini bile bile bu yalan beyan verme riskinin karşılığı (!) bir şekilde alınmıştır sanırım.
Teknik A.Ş mevcut durumunda şu anki kazancından çok daha fazlasını yapabilir. Bana anlatılan o kadar yanlış uygulama ve malzeme israfı var ki inanılmaz boyutta. Tabii ki bunu anlatacak mercii bulduğumda anlatacağım. Bir zamanlar değil müdür genel müdürlerin ve genel müdür yardımcılarının cirit attığı vardiya şefliklerine şimdilerde uğrayan yokmuş. Sıcak odalardan ve koltuklarından teknik idare edilemez.
Teknik A.Ş yöneticilerinin bir kez daha teknisyenin serzenişini okumalarını tavsiye ederim. O yazıda çok anlamlı cümleler var. Tabii ki anlayana…( Tıklayın)
Bir şirketin karlı olarak bilanço açıklaması daha fazla kar edilemeyeceğini anlamına gelmez. Bana anlatılan israf ve yönetimsel olduğunu düşündüğüm iş gücü kaybı yaşanmasa belki de çok daha fazla karlı bilanço açıklanabilirdi.
******************
Bu haftaki ikinci konumuz; Gelir vergisi kanunu ile uçucu ekibin vergilendirme dilimleri olacak.
Bildiğiniz üzere gelir vergisi kanununa dayanarak uçak teknisyenlerinin iş tazminatlarının vergiden muaf olması gerektiği konusunda maliye bakanlığı aleyhine tek başıma dava açmıştım. Bu dava öncesinde ben ve avukatım, TBMM kütüphanesi dâhil birçok yerden bilgiler toplamıştık.
Benim bu dava ile ilgilendiğimi gören uçak teknisyeni üyelerimiz (o zamanlar UTED başkanıydım) yüzlerce vekâlet verip kendileri de açılan davaya müdahil olmak istediler. UTED yönetimindeki arkadaşlarım, benim avukatıma yönelik yapılmış vekâletnameleri dernek merkezimize taşımaya başlamışlardı.
THY’nin o zamanlar özel şirket statüsünde olmadığını hatırlatmak isterim. Maliye bakanlığına bağlı idik. Bu nedenle THY’den çok baskı yemiştim.
Bu baskılara rağmen ne ben nede arkadaşlarım yılmadı ve korkmadı. Hava-İş sendikasının başkanı Atılay Aycin ve avukatları Abdi Pesok idi. Atilay Aycin, “bu davayı Sefa İnan kazansın, ben hangarda onun elini havaya kaldıracağım ve alkışlayacağım” diyerek bu işin olmayacağını ve UTED üyelerinin boşa kürek çektiğini söylüyordu. Peki, Atilay Aycin sizce sözünü tuttu mu? Tabii ki Hayır. Bırakın verdiği sözü tutmayı, ne kadar işçi memur varsa onlar içinde davalar açıp işi iyice sulandırıp,dillendirip yasa değikliğine gidilmesine sebep oldu.
Neyse uzatmayayım. İlk davayı ben açtım kazandım ve Danıştay onayladıktan sonra 5 yıl geriye dönük vergi iadelerimi almaya hak kazandım. İşte o zaman diğer arkadaşların verdiklerini vekâletleri devreye soktuk ve bugünün parası ile 177 milyon TL civarında maliye bakanlığına ödeme yaptırttık. Mevcut UTED yönetimindeki teknisyenler ve Çelik İş sendikası şube başkanı da mutlaka benim davayı emsal gösterip vergi iadelerini almış olmalılar.
Tabii ki Maliye bakanı Kemal Unakıtan güya bu dava açanların önünü kesmek için beni şirketten çıkarttırdı. İşe geri dönüş davası açtım ve mahkeme bana işten çıkartılma olarak sunulan verimsizlik palavrasını okuduğunda, savunma olarak hiç konuşmadan elimdeki Danıştay kararını kâtibe uzattım o da hâkime verdi. Hâkim dikkatle okudu ve neden işten çıkartıldığımı anlayarak en yüksek tazminatı vermekle kalmayıp işe geri dönüşümü de karar olarak yazdırdı. Rekor bir tazminat almıştım. Tabii ki benim sorunum para değil itibardı ve yapılan haksızlık bir kez daha kanıtlanmış oldu.
Bu gelişmeler ve mahkemem sürerken, kimse ürkmedi ve davalar devam etti. Her zaman söylerim riske girmeden kimse hak alamaz. Hak verilmez alınır” “sözcüğüne örnek bir olaydır bu.
Maliye bakanlığı bu davayı kaybettikten sonra, gelir vergisi kanunundaki benim bulduğum açığı kapatmak için iş tazminatının yerine uçuş tazminatı diye değiştirip bir de fiili uçuş yapma şartı getiren bir kanun değişikliği yaptırdı. Tabii ki bu kanun değişikliği bir gecede yapılmadı.
Bu değişikliği duyduğumda ben THY’den ayrılmıştım. Benden sonra UTED yönetimine gelen arkadaşlarımı aradım ve gelişmeleri anlatıp kanun çıkmadan müdahale edin dememe rağmen kimse, Ankara’ya gidip ilgili komisyonla görüşüp müdahalede bulunmadığından kanun çıktı ve teknisyenin önü kesilmiş oldu.
Şimdi ise bu kanun tekrar değiştiriliyor. Bu seferde uçucu ekipler ile ilgili gelişmeler var.
Kısaca, uçucu ekiplerin vergi dilimleri ile oynayarak alınan tüm ücretlerinin %70 si vergiden muaf gerisi vergili kılındı. Ancak bu maddeye ilginç bir ilave yapıldı demeyeceğim. Çünkü yapılması önerildi gibi görünüyor. Cumhurbaşkanı, koskoca vergi kanun değişikliği içeren bir dolu maddede bula bula uçucu ekiplerimi buldu?
Bu öneriyi kim yapmış olabilir diye düşündüğünüzde bulabilirsiniz. Cumhurbaşkanımız neden bu %70 vergiyi yükseltip alçaltabileceğine yönelik tek başına yetkili kılındı dersiniz?
THY işvereninin akıllı bir hamlesi olduğunu düşünüyorum. Duruma göre davranacaklar. Uçucu ekip zorluğu çektiklerinde vergiyi kademeli azaltmak veya sıfırlanması isteği bile yapabilecekler. Hemde kasalarından beş kuruş çıkmadan. Tabii ki olan diğer vergi mükelleflerine olacak. Çünkü devlet vergiden beklediği geliri bir şekilde almak durumunda.
Ben bir tahminde bulunayım.
Bana göre, Cumhurbaşkanına, sektörün en büyük oyuncusu THY’nin Yön.Krl Bsk İlker Aycı tarafından konu aktarılmış, ikna edilmiş ve çözüm olarak da artırmaya veya eksiltmeye Cumhurbaşkanı yetkilidir ifadesi yerleştirilmiş olmalı.
Bu nedenle her zaman, Cumhurbaşkanı ikna edilerek, vergi dilimleri ile oynamak mümkündür. Uçuş ekiplerinin bu konuyu kafalarına takmaları bana göre anlamsız.