Geceleri gökyüzüne baktığımızda gördüğümüz bütün yıldızlar Samanyolu gökadasına aittir ve bu yıldızların aralarında ışık yıllarıyla ölçülen çok büyük uzaklıklar söz konusudur. Bu husus diğer gökadalar için de geçerlidir ve gökadalarda yıldızlar o kadar seyrek dağılmışlardır ki çekim güçlerinin, daha doğru bir ifadeyle dört boyutlu uzay-zaman dokusu bükümlerinin bir an için olmadığını düşünürsek teorik olarak iki gökadadan birinin diğerinin içinden (yıldız yoğunluğunun fazla olduğu ve birer karadeliğin yer aldığı merkezleri hariç) pek fazla sayıda yıldız biribirine değmeden geçebileceği söylenilebilmektedir.
İşte yıldızların aralarındaki bu büyük mesafeler uzay yolculuklarının önündeki en büyük engellerden biridir.
Evrende yegâne zeki varlıklar olmadığımızı kabul etmek zorundayız. Yalnız, bunu kabul etmek uçan daire iddialarının doğru olduğu anlamına gelmez, sadece olabilirliğini akla getirir. Evrende; yıldızlar arası yolculuğu başarmış canlı türleri olabilir. Kainat yaklaşık 13,7 milyar yıl yaşındadır. Güneş Sistemimiz ise yaklaşık 4,5 milyar yıl yaşındadır, Dünya üzerindeki hayat yaklaşık olarak 3,5 milyar yıl önce yaratılmıştır. Bizimkinden mesela 1 milyar yıl daha yaşlı bir güneş sistemindeki bir uygarlığın varmış olabileceği teknolojik düzeyi bugün biz hayal dahi edemeyiz.
Ve bütün güçlüğüne rağmen biz de yıldızlar arası yolculuğu başarmak zorundayız. Zira önümüzdeki zaman diliminde çok büyük bir göktaşı veya kuyrukluyıldız dünyaya çarpabilir. Yakınımızdaki bir yıldız aniden patlayabilir. Güneşimizin nükleer faaliyetleri bir anda aşırı derecede artabilir. Dünya’nın içinde cereyan etmekte olan mağma hareketleri farklı bir mahiyet kazanabilir. Bütün bu gelişmelerden herhangi biri sonucunda insan uygarlığı on bin yıllık birikimleri ile birlikte bir anda Kainat’tan silinebilir. Yörüngesi dünyanın yörüngesi ile kesişen ciddi boyutlarda bir göktaşının yere çarpmasını engellemek için bazı tedbirleri almamız mümkün görülmektedir. Ancak yaklaşan çok büyük bir göktaşı veya kuyrukluyıldız ya da bir gezegen ise sonumuzu beklemekten başka yapabileceğimiz hiçbir şey olmayacaktır. Bu nedenle bizim bir an önce bir şeyler yapmamız gerekmektedir. Öncelikle Mars gezegeninin yaşanabilir hale getirilmesi ve kolonileştirilmesi sağlanmalıdır. Bunu takiben sıra, yaşanabilir gezegenleri olduğu tespit edilen yakındaki güneş sistemlerine devasa uzay gemileriyle gönüllü insanlar göndermeye gelecektir. Güneş’imiz orta yaşlı bir yıldızdır, birkaç milyar yıl sonra yaşlanıp genişlemeye başlayacak ve giderek en yakınındaki Merkür, Venüs ve Dünya’yı yutacaktır. Ancak bu aşamada insanlık çoktan, 200 milyar güneşten müteşekkil Samanyolu gökadasına dağılmış olacaktır.
Asıl konumuza dönelim: Biz er ya da geç, bir gün bu işi bir şekilde başaracaksak, başka dünyaların zeki sakinleri de bunu başarabilirler ve bazıları mutlaka başarmışlardır da. Böyle canlılar geçmişte Dünya’mıza uğramış olabilirler, veya gelecek bir zamanda uğrayacak da olabilirler.
Ama, zamanımızda burada olduklarını kabul etmek için ileri sürülen iddia ve deliller yeterli değildir.
Bu konuda hemen akla gelen soruları şu şekilde sıralamak kabildir:
Uçan dairelerden özellikle 2. Dünya Harbi’ni takip eden yıllardan itibaren bahsedilmeye başlandığını görüyoruz. Aynı yıllar Alman V2 ( Vergeltungswaffe / intikam silahı ) roketinin ve bunları takip eden gelişmelerin uzay yolculukları için insanlara yeni fikirler ilham etmeye başladığı yıllardır. Uçan dairelerin tam bu sıralarda görülmeye başlaması size manidar gelmiyor mu? Bu suale uçan daire meraklıları eski belgelerde de buna dair bilgilerin bulunduğu yönünde cevap verebilirler. İnsanların binlerce yıldan beri gökyüzünde bir şeyler gördükleri doğrudur, ancak bunlar uçan daire mi idiler? İddialara göre uzaylılar çok eski zamanlarda yere inip uygarlığın yeşermesinde insanlara yardımcı olmuşlardır. Şayet böyle ise arkeolojik kalıntılar arasında neden dünya dışı bir delile, mesela elektronik bir düzeneye veya bir makina parçasına rastlanmıyor?
Eğer uçan daireler bugün gerçek iseler neden bu zamana kadar insanlığın temsilcileri olan makamlarla birebir temas kurmuyorlar da, altmış, yetmiş yıldan beri hemen her gün havalarda dolaşıp duruyorlar? Neden bilim insanlarına ya da devlet adamlarına değil de, genellikle ilgisiz kişilere görünüyorlar? Uzay İstasyonu dahil, yüzlerce gözlem uydusu dünyanın çevresinde dönüp duruyor. Bu uydulardan yerdeki birkaç metrelik cisimler bile tespit edilebilirken, altlarında dolaşan uçan daireleri neden tespit edemediklerini sormak gerekir. Bu konuda samimiyetine inanmadığım birileri TV’lerde bu suale cevap olarak U.S.A’ nın hayalet bombardıman uçaklarını örnek gösteriyorlar, ancak bu uçaklar radarlarda eko vermiyorlar, ama gözle çok rahat izlenebiliyorlar.
Dünyanın her köşesinde her gün yüzlerce gözlemevinde binlerce astronom mükemmel teleskoplarla gökyüzünü inceliyorlar ve her nedense uçan daireler bu insanlara gözükmüyorlar! Bilimsel aletlerle yukarıdan aşağıya da bakılsa, aşağıdan yukarıya da bakılsa, bilim insanları uçan daire olarak tanımlanabilecek herhangi bir yabancı cisim görmüyorlar. Görüyorlar da saklıyorlar demek – ki bazıları bunu da diyorlar – tamamıyla safsatadır.
Israrla ileri sürülen bir diğer iddiaya göre bazı devletler 1940’lı yıllardan beri uçan dairelerin varlığından haberdardırlar, ancak bu gerçeği halktan saklamaktadırlar, hatta A.B.D.’lerinin elinde uçan daire enkazı ve bu enkazdan çıkarılan uzaylı cesetleri dahi bulunmaktadır. Eğer böyle ise, bu önemli bilgileri neden saklıyorlar? Yüzlerce, binlerce insanı yetmiş küsur yıldır nasıl susturabilirsiniz ve hem neden sussunlar ki? Gerçi, tek tük insanlar çıkıp bu konularda bir şeyler anlatıyorlar, ancak bunların samimi olduklarından, kendilerine maddi çıkar sağlamak veya şöhret edinmek gibi başka amaçlara yönelik davranmadıklarından nasıl emin olabiliriz?
Medyada uzaylılar diye soytarıca komik tipleri gösteriyorlar. Yıldızlar arası uzun mesafeleri aşabilecek kadar ileri düzeye ulaşabilmiş varlıklar sizce böyle çıplak ve ilkel görünümde mi olmalıdır? Halbuki otuz defa büyüten bir el mikroskopu ile doğanın harikaları böceklere bir baksalar, orada neler, neler görecekler, bu suretle ayağı yere daha sağlam basan bir şeyler uydurabileceklerdir.
Bu arada, yetmiş küsur yıldan beri şayet A.B.D.’nin elinde uçan daire enkazı varsa, bu ülkenin uzay teknolojisinde neden bu imkânlardan kaynaklanan çok önemli bir aşama olmamıştır? Bu ülke insanlarını neden hâlâ 2. Dünya Harbi’nden kalma klasik roket teknolojisiyle, binlerce ton patlayıcının ucunda uzaya göndermektedir? Birileri ele geçen uçan dairenin çok ileri düzeyde bir bilim ve teknoloji eseri olduğunu, bu nedenle geçen yetmiş küsur yıl zarfında sırlarının çözülemediğini söylemektedirler ki bu da safsatadır. Evrende de aklın yolu birdir.
Uçan daireler, iddiaya göre insan da kaçırmakta ve bu insanlar üzerinde bilimsel deneyler yapılmaktadır. A.B.D.’ de yapılan araştırmalara göre bugüne kadar bu ülke vatandaşlarının % 2’si uçan daireler tarafından kaçırıldıklarını iddia etmişlerdir. A.B.D. nüfusunun yaklaşık 320 milyon kişi olduğunu varsayarsak, uçan dairelerin bu ülkeden kaçırıp havalarda gezdirdiği insan sayısı 6 milyon civarında olmalıdır. Uzaylıların insan kaçırmada A.B.D. vatandaşlarına ayrıcalık tanımadıkları da görülmektedir ki olaya dünya çapında baktığımızda bu rakam çok büyük değerlere ulaşacaktır. Sizce böyle bir şeyin mantığı olabilir mi? Bu sorular daha da çeşitlendirilebilir ve konu uzayıp gider. Uçan daire tutkunları ise bu suallere cevap olmak üzere saçma sapan senaryolar üretiyorlar.
Burada eklemem gereken önemli bir husus da halen internette uçan dairelerle ilgili yüzlerce web sitesi bulunduğu, bu konuda her yıl yüzlerce kitap ve dergi yayınlandığı ve bu meyanda ülkemiz dahil bütün dünyada çok sayıda uçan daire derneklerinin faaliyet halinde olduğudur. Bu derneklerden bazıları kendilerine uydurma bilimsel kisveler de vermektedirler; Falan – filan uzay araştırmaları derneği gibi. Hangi bilimsel birikimle ve techizatla, ne türden uzay araştırması yapıyorlarsa!
Tabii bu arada, birileri de bu yolla kolay paralar kazanmaktadırlar.
Sonuç olarak; her şeye rağmen keşke uçan daireler gerçek olsaydı diyorum. Bu takdirde hayat daha bir anlamlı olurdu. Ancak ilgili, ilgisiz bir çok kişinin uçan daire olarak tanımladıkları görüntülerin, yukarıda anlattıklarımın ışığında, yabancı dünyalardan gelen araçlar olması ihtimalini zayıf buluyorum. Bu olayların mutlaka başka izah şekilleri olmalıdır.
yurdaerihsan@gmail.com
4 Yorum
- Yorumların Sıralanışı
- Yeniden Eskiye
- Eskiden Yeniye
Sayın Hocam, bir güzel yazı daha :) Prima’dan eski çalışanınız Mutlu Ercan, saygılar.
İlginize çok teşekkür ediyorum.
Sizin bu konuda müthiş bir birikiminizin olduğunu biliyorum. Siz Sefa İnan beyefendinin TV siında canlı yayına çıkmış ve bu gerçekleri anlatmıştınız. Ancak hala bir dolu saçma sapan iddialar devam etmekte. Bu tür yazılarınızın devamını dilerim. Her ne kadar magazin haberleri kadar etkili olmasa da…(maalesef)
Değerli okuyucum ilginize çok teşekkür ediyorum.