Uçakları düşürmek mi zor, uçurmak mı?

Bu haftaki yazıma; 25 Şubat 2009 günü Amsterdam’a inerken düşen TK 1951 uçağında hayatını kaybeden uçuş ekibi ve yolculara, Allahtan rahmet, yakınlarına ve tüm havacılık camiasına baş sağlığı, yaralılara acil şifalar dileyerek başlamak istiyorum.
Düşürmenin, uçurmaktan zor olduğu bu muhteşem çelik kuşlar, tüm teknolojik gelişmelere rağmen ne yazık ki hala kaza yapıyorlar. Çoğunlukla, insan kaynaklı hatalar sonucunda kazaya uğradıkları kanıtlanan bu araçların, kazalarının tüm dünyada büyük yankı yaptığı da bir gerçek.
Geçtiğimiz Cuma günü Airport TV ekranlarında Ali Kıdık’ın sunduğu Sorun Cevaplasın programına konuk olarak katılan, emekli A–340 kaptanı Vural Kınacıoğlu’nun canlı yayında anlattığı yaşanmış olaylar, yazdığım başlığın ne kadar gerçekçi olduğunun vurgulanması adına önemli olduğunu ortaya koyuyor.
Vural Kaptan, Airbus simülatöründe kaptan arkadaşı ile uçarken, simülatördeki hocanın, uçağın emniyeti ve güvenirliliği hakkında anlattıklarından sonra bu uçağı düşürmek mümkün değil der.
Vural Kaptan ve arkadaşı iddiaya girerek, uçağı düşürebileceklerini söylerler ve iddiaya girilir. Sonuçta Vural Kaptanın anlattığına göre, uçağı tüm uğraşılarına rağmen düşürmeyi başaramayıp iddiayı kaybederler.
Yeni teknolojiye göre üretilmiş bu denli güvenli uçakların, insan kaynaklı hatalardan düşmemeleri için kurallar konmuş ve harfiyen uyulması için; gerek, ICAO, FAA ve EASA tarafından şart koşulmuş ve eğitimler artırılmışken, ne oluyor da kendi yaptığımız bu çelik kuşlarla anlaşamıyoruz? İlginç…
Bu kuşların emniyetli ve güvenli uçmaları için, sadece pilotlar yeterli olamıyor. Biri birine zincir halkaları gibi bağlı meslek gruplarında çalışan kişilerin aynı kurallar çerçevesinde ve kendi branşlarına yönelik tüm bilgilerle donanımlı olması şart. 
Bu branşlardan birindeki eksiklik veya kuralsızlık, kazayı getiriyor. Bu nedenle meslek grupları arasındaki “sen daha önemlisin, ben daha önemliyim” demek veya yaptığı işi abartmak, mesleki veya kişisel bir komplekstir.
Yaşadığımız bu üzücü kaza üzerine yine birçok senaryolar yazıldı. Şüphesiz ki, merak, doğal bir duygu. Bu nedenle bende de  var olan bu merak duygusunun başkalarında da olması, beni şaşırtmıyor. Bu nedenle, kara kutular açıklanmadan insanların bir şeyler öğrenebilme isteklerini normal görüyorum.
Tüm yorum yapan uzmanlarımıza karşın, uzman sıfatsız olarak ben de kendi TV’mizde ve diğer TV’lerde boy göstermek zorunda kaldık. 26 şubat günü Show Tv ana haber bülteninde ilk defa wake turbulencenin oluşmuş olabileceğini söyledim. Bizim TV’mizin isminin Airport olması nedeniyle tüm TV’lerde uzman(!) görüşlerine alışmış olan halkımıza, bizler de en azından kendi bilgimiz doğrultusunda kazayı yorumlayabilmeyi uygun gördük ve kaza olur olmaz canlı yayına geçerek, konuklar almaya başlayan ilk televizyon kanalı olduk. 
Bilgi akışının geç gelmesi nedeniyle, kazanın oluşumuna yönelik bilgi noksanlığı ilk saatlerde bizi fazlasıyla zorladı. Fakat zaman içersinde gelen bilgiler, kazanın senaryolarından bazılarını silmeye ve senaryo miktarını azaltmamıza yaradı. 
Bu kazaya yönelik senaryoların en son hali bence aşağıdakilerden biridir.
Kişisel tahminim; uçak bir şekilde stall’e girmiş, inmemiş düşmüştür.
a) Wake Turbulence nedeniyle düşüş.
b) Motor yakıt sistemli takat kaybı nedenli düşüş.

c)İnsan kaynaklı hatalardan kaynaklanması ((CRM eksikliği ve Incapaticance, yani basiret bağlanması veya geçici yetenek kaybı) Böyle durumlarda, ikinci pilotun bunu hissederek, kumandaları alması gerekiyor. Hepimizin insan olduğu ve bu tür durumlarla karşılaşabilmenin, kaptanın veya pilotun deneyimsel tecrübe ve bilgisiyle karşılaştırılmaması ve kim olursa olsun her insanın hata yapma şansının bulunduğunu belirtmek isterim.
Bu kaza için başka neden bulamamaktayım. 
Bu konu hakkında 4,5 saatlik canlı yayın yapmış ve bu seçenekleri canlı yayında da sorguladığımdan, bu köşe yazımda bu ayrıntılara girmeyeceğim. Çünkü bu stall olma durumunu her şık için tek, tek anlatabilmek çok uzun zaman alacağından buda köşe yazılarının formatına uymamaktadır.
Sonuç ne çıkarsa çıksın; THY’nin ve Türk sivil havacılığının bu kazadan büyük bir yara aldığı bir gerçektir. Bu kaza sonucundaki kriz yönetiminde son derece başarısız olan THY yöneticileri alt yapısız büyümenin, havacılığı sadece kar yapma amaçlı görerek, agresif büyüme planları içersine girmelerinin, deneyimden ve uzmanlığı önemsemekten uzak kadrolaşmalarının, bu kazaları tetiklemede büyük bir etken olduğuna inanıyorum.
Hava-İş Sendikası başkanının kullandığı ve bence sürç-ü lisan ettiği “Bundan sonra da kazalar olacaktır” ifade tarzını, vatandaşları uçak yolculuğundan uzaklaştıracak ve tehditmiş gibi algılanarak ifadeyi başka yerlere çekmenin de mümkün olabileceği gerçeğiyle anlamsız ve maksadını aşan bir ifade olarak görmekteyim. Bu ifadeyi, Hava-İş sendikası yönetiminin birçok serzenişinde haklıyken haksız çıkabileceği bir talihsiz beyan olarak görüyorum. 
THY’nin eğer devler liginde oynayacağım diye hala bir iddiası varsa, First Class’daki havyarlı ve ıstakozlu menülerden önce, eğitime daha fazla yatırım yapması gerekliliğini düşünüyorum. Dünyada hiç kimse yoktur ki, 10.000 Euro vereyim de THY’nin First class ında uçarak şu ıstakozunu yiyeyim diyerek THY’yi tercih etsin. THY bence First class uygulamalarla ön plana çıkma yerine, uçuş emniyet ve güvenirliği sıralamasında kendini rakiplerine ve tüm dünyadaki yolcularına kabul ettirmelidir.
Star Alliance üyesi olan THY, dikkat etsin de 5 yıldıza koşarken, kendini bir anda bu birlik dışında bulmasın. Hızlı araç kullanmak nasıl riskliyse, hızlı büyümek de riskli olup, alt yapısız “Ben yaptım oldu” mantıklı büyüme planlarını bu sektör kaldıramaz.
Basınımıza; Bırakın bu kahramanlık hikâyelerini de gerçeklere odaklanın. Pilotlar bu zor durumlar için eğitim alırlar ve bu zor durumlarda uçakları kazasız indirmek, zaten onların asli görevidir. Görevini yapmak, kimseyi kahraman ilan ettiremez. Çok yakın bir zaman önce Lagos kahramanı olarak ilan ettiğiniz bir kaptanın THY yönetimince kaptanlığının alındığını unutmamalısınız.
Bu kaza konusunda da sanki suçlu bulunmuş gibi baş sayfaya manşet atıp yalan yanlış altını doldurmak sizin güvenirliliğinizin sorgulanmasına neden olmakta.
Unutmamak gerekir ki kara kutular sonuçta gerçekleri yansıtacaktır.
Kazasız günler dileğimle…
NOT/ Gündemi oluşturan bu kazamıza çok benzeyen 17 Ocak 2008 tarihli British Airways’ın B–777 Londra kazasının nedenlerini okumak ve resmini görmek için lütfen tıklayınız.

Exit mobile version