Ülkemizde, özellikle eğitim konusunda, almış başını gidiyor. Ülkenin gençleri kendilerine gelecek arayışı içindeyken, birileri de sözüm ona onlara geleceklerini garanti edecek okullar açarak, sorunu çözdüğünü düşünüyor. Ancak, kimin eli kimin cebinde belli değil.
Şimdi, gelin gelişmelere bakın; Türk sivil havacılığı, EASA kriterlerini tutturabilmek için, aynı AB üyeliği sürecinde olduğu, gibi uyum koşullarının yerine getirebilmek için yasalarında değişikliklere giderken, sektörün gereksindiği eğitimli insan yetiştirmek için açılan okullarda, olan bitenden bilgisi yokmuş gibi, öğretim programı sorunları yaşanıyor. Birinin yaptığından diğerinin bilgisi olmayan ve geleceği şekillendirmeye çalışan kurumlarımız var. Kısaca, tokmakla davul başka, başka ellerde olduğundan, bir türlü ritim tutturulamıyor.
Her geçen gün, bir sivil havacılık okulumuzun daha kurulduğunu ve bu yeni okulun………………..tarihinden itibaren öğrenci alımlarına başlayacağı duyurusuna rastlıyoruz. Anneler, babalar evlatlarına gelecek sağlayabilmek için varını yoğunu ortaya koymuş; yemiyor, içmiyor, çocuklarını okutmaya çalışıyorlar. Gençler de son derece istekli ve bir an önce ellerinin ekmek tutmasını istiyorlar. Adeta yarış atları gibi, üniversitelere girmek için yarışıyorlar. Sonuçta, okula giren bir pişman, giremeyen bin pişman. AirportTV’nin Yönetim Kurulu başkanı olduğum ve bu görevimin yanı sıra “Kara Kutu” isimli bir program yürüttüğüm zamanlarda, Bir SHYO öğrencisine şöyle bir soru yönelttim:
-Bu branşı seçtiğin için pişman mısın?.
Yanıt veriyor:
-“Evet pişmanım”
Peki, neden pişmansın? Diyorum.
Yanıt veriyor:
-“Bize okula girişte bu sorunlardan söz edilmemişti, okuldan mezun olduğumuzda Lisanslı Teknisyen olacaktık…”
Sivil Havacılık Yüksek Okulları’na bakıyoruz; hepsinin biri birinden farklı alt yapıları var. Okul; açılmış olsun diye (Bir kaç akademisyene “title”,”koltuk” olanağı olsun diye), açılmış gözüküyor. Yapılar çok güzel, ama. Atölyeleri yetersiz, hocaların deneyim bakımından eksiklikleri var. SHYO’larının çok yüksek puanlarla öğrenci alan (yaklaşık 350 puan) teknik bölümleri, çok daha düşük puanlarla öğrenci kabul edilecek (yaklaşık 240 puan) pilotaj bölümüne göre üvey evlat uygulaması yapılıyor. Bu okulların Pilotaj bölümünde okuyan öğrenciden veya mezunundan ses yok iken, neden diğerleri bağırıp çağırıyor? Diyen, merak eden kimse yok.
Okullar; “Bizim işimiz onları mezun etmek, işi bulacak biz değiliz” der gibi tavır sergiliyorlar. Tamam, da, mezunlar verdiğiniz dal, sivil havacılık ve bunun uluslararası kuralları var. Okul açarken ya da eğitim programını yaparken; SHGM ile temas halinde olmak, öğrencinin işi mi, yoksa sizin işiniz mi? YÖK farklı, EASA ve SHGM farklı. Arada sıkışan sadece öğrenciler ve mezunlar. Bunlar, yarınımız olan bizim gençlerimiz.
Şimdi bu gençler, okullarının bağlı olduğu YÖK’ü e-mail bombardımanına tutuyorlar ve mezun olduklarında “bakım mühendisi” unvanı alabilmek istiyorlar. Tamam, bu hakkı bir şekilde verdiler diyelim. Piyasada bakım mühendisine iş var mı?. Şirketler, Bakım Mühendisi olarak kaç kişiye iş verebilirler, düşünmüyorlar.
Teknik Lise mezunlarının sorunları da çok. Onlar da bir an önce lisans alıp sektörde iş bulabilmek ve kalifiye personel olarak adlandırılmak istiyorlar. Bakıyorsun, yüksekokul mezunu olanın da, teknik lise mezunu olanın da aralarında fazla fark yok. Hepsi aynı modüllerden sınava girmek durumunda. O zaman Yüksek Okul mezunu bağırıyor:
-Biz bu 4+1 seneyi, boşa mı okuduk?
Yanıt;
-Bana ne kardeşim, mevzuat bu.
Teknik Lise mezunu genç bağırıyor; Biz de aynı dersleri görüyoruz ve el beceri ve melekelerimiz daha iyi. Atölyelerimiz onlara göre daha güçlü, Neden ayrıcalık yapıyorsunuz?
Onların modül sınavı azaltılır ya da kaldırılırsa, bize de aynısı uygulanmalı diyorlar. Aynı asker kökenli pilot ve sivil kökenli pilot kavgası gibi, şimdi de SHYO ve ATL (Anadolu Teknik Lisesi) sürtüşmesi var. Gel de çık işin içinden.
Yarış devam ediyor; Eskişehir-Kayseri-Kocaeli yetmedi ve mezunlarının hepsi mutlu ve iş bulmuş gibi, şimdi de Erzincan-Erzurum-Antalya-Samsun kentlerinde de SHYO açma girişimleri sürdürülüyor. Herkes kendi derdinde. Hoca var mı? Yok. Atölyeler yeterli mi? Hayır. Peki, eğitim programınız EASA Part-66 (SHY-66) kriterlerine göre mi? Yanıt; Aa, o da ne?
O zaman, YÖK’e dönüp demek gerekir ki; “Kardeşim, bu okulları neden açtın? Okulu açarken, SHGM ile veya EASA ile görüşerek, eğitim programını neden düzenlemedin de bu öğrencileri perişan ediyorsun? Bak bakalım, EASA ne istiyor, modüllere göre ne dersler vermen gerekiyor ki SHGM bunları kabul edip bu gençleri bir daha modül sınavlarına sokmasın.
SHGM’ ye baktığımızda; tipik bir devlet kurumu görüyoruz. Bu konularda çok sert, esnek olmayan bir yapı sergiliyor. Her nedense, Mali, Somali, Gambiya, Çad, Fiji Adaları, Zambiya, Tanzanya gibi bol yolcu veren(!) ülke anlaşmalarından ve Avrupa’ya verilen söz nedeniyle aralıksızca yapılan SANA-SAFA skor denetlemelerinden bunalmış durumda olsalar gerek ki, bu konuya yeteri kadar eğilmeye fazla zaman bulamıyorlar. Çünkü bu sorun (şimdilik) havayollarını ve MRO ları zorlamıyor. Konu sadece öğrencileri, mezunları, dolayısıyla Türk gençlerini ve ailelerini kapsıyor. Hem bu modül sınavları şirketler ve SHGM için ekstra bir gelir kaynağı.
EASA ne derse o kardeşim. Modül sınavlarına gireceksiniz işte o kadar. Baktığınızda o da haklı görünüyor. Çünkü onun da başında EASA uyum koşulları var. SHYO ve ATL’lerin sorunları onu pek ilgilendirmiyor. Gençler soruyor: Peki, bu sınava gireceğimiz konulara ilişkin bir kitap var mı? YOK. Peki, biz neyi nasıl öğrenip sınavlara gireceğiz? O beni ilgilendirmez, ben soruları sormak ve sınav yapmakla sorumluyum. Peki, siz mi sınav yapacaksınız? Hayır, ben soru bankasını oluştururum, bazı yerleri yetkili kılarım, çıkarım işin içinden. İşte o kadar. Aynen, “altta kalanın canı çıksın” örneği gelişmeler var.
Oysaki düşündüğümüzde; ülkemizin genç, nitelikli iş gücüne iş bulmak ve ülkemize döviz kazandırmak için, iş gücü ihracı yapabiliriz. Bunun için yapılması gereken; eğitimli gençlerimize EASA lisansı kazandırmak, bunun da en pratik ve makul yolu hâlihazırda EASA sınav yetkisi olan X ülkenin Y firması ile İstanbul’da lisans sınavlarını yapmak ve başarılı olanların X ülkenin sivil havacılığından lisans almalarını sağlamak.
Bu şekilde, hem gençlerimize yurt dışında iş bulmuş oluruz, hem ülkemize döviz kazandırırız, hem de bu konuda yaşanan keşmekeşi “by pass” etmiş oluruz. Zaten şu anda ülkemizde EASA lisanslı teknisyenler yok mu? Bunlar havacılıkta bizden çok geride olan Yunanistan’dan nasıl lisans almışlarsa, lisans almak isteyenlere de yol gösterin onlar da oradan alıversinler.
Karizma sorunu yaparak, illaki biz vereceğiz demeyin. Önemli olan EASA lisansı, nereden alınırsa alınsın aynı.
Bu nedenle, Cehennem azabı çektirmeyin bu gençlere.
Gelelim, havayolu şirketlerimize ve MRO’larımıza; Havayolu şirketlerimiz ve MRO merkezlerimiz ise; EASA koşulları gereği, fazla lisanslı personel çalıştırmak zorunda değil. Lisanslı teknisyen sayısı az da olsa, oluyor. Lisanslı teknisyeni gereğinden çok olursa, bir de onun tip kursları ve tazeleme, OJT’leri, uzatmaları, yeni tip eklemeleri ile uğraşacak. Bu da iş ve para kaybına yol açacak. Gereği kadar olsun, bana yeter… Mantığı güdüyor. Kâğıt üzerinde baktığında o da haklı görünüyor. İşleri 10 tane lisanssız-yetkisiz personele, mühürlemeyi de bir yetkili-lisanslı teknisyene yaptırırsın olur biter.
O halde, herkes haklı ise, haksız kim?
Tabii ki, gençler haksız.
Neden mi; Bu ülkede doğdukları için.
Yazıklar olsun…
BU KONUDA SİVİL HAVACILIK İLE İLGİLİ BİR TV PROGRAMI YAPMIŞTIM. AŞAĞIDA O PROGRAMI İZLEYEBİLİRSİNİZ…
NOT: Yukarıda Okuduğunuz yazı 11 Ocak 2010 tarihli… Aradan neredeyse 11 sene geçmiş. Değişen hiç bir şey yok. Hala Neyin ne olduğunu kavrayabilmiş değiliz. 4 Yıllık üniversite mezunu arkadaşlarımızın unvanı belli iken, saçma sapan ELEMAN kelimesini unvan olarak kullanmak istiyorlar. Bu meslek sadece Türkiye’de yapılmıyor ki… Uçak aynı uçak, bakım aynı bakım, kurallar aynı, kısaca tüm dünyada bu meslek ve bu meslekte çalışanların unvanları varken bizde unvan uydurmaya çalışmak da neyin nesi oluyor?
SHGM ve YÖK kendi beceriksizliklerini nasıl giderecekler çok merak ediyorum. Mühendis arkadaşlar da harcanıyor, teknisyen arkadaşlar da… Kimin eli kimin cebinde belli değil. İki grubun iş tarifi hala yapılmamış. Mühendis arkadaş tahsilini uçak atölyelerinde bilfiil çalışacağım diye yapmamış ki… Kendisine sorarsanız, Ben masa başı adamıyım diyecektir. Tulum giyip eller kapkara, yağmurda çamurda uçağın altında iş yapacağım diye mi şirkete girmiş ki?
Onlar da haklı. Kendilerinden önce gelenler de hangara inmemişti bunlar neden insin ki… Müdür olmak, başkan olmak, gen md yrd sı olmak, genel müdür olmak varken delirdi mi bunlar ki tulum giyip sahaya insinler…
İlker Aycı beye yıllardır söylüyorum. Size bu konuda brifing vereyim. Yarım saat dinleyin sonra bildiğinizi okuyun diyorum. Ses seda yok. THY mevzuatına göre siz şimdi en deneyimli ve İngilizcesi olan 4+1 lik üniversite mezunu teknisyeni müdür veya başkan hatta genel müdür yapamaz mısınız? Yasak mı?
Toplu iş sözleşmesi taslağına “eleman” diye bir kadro açamayacağınıza göre bu arkadaşları mühendis arkadaşların bulunduğu kategoriye koysanız yanlış mı olur?
Kısaca; mühendis arkadaşların yaptığı görevi, YÖK ün eleman dediği kişiler yapamaz mı? Ya bu 4+1 lik lisanslı ve deneyimli kadrodakileri işten çıkartın yerine mühendis alın ya da işi elemana değil erbabına verin. Yurt dışındakiler ne yapıyorsa onu yapın.
Gelelim ücretlere;
Ücretlerin hesaplanmasında birinci kıstas, çalışma şartlarındaki zorluklar, temininde karşılaşılan güçlük, taşınan sorumluluğun büyüklüğü olmalı. Klimalı odalarda, masa başında ve oturduğu yerde işini yapan ile güneş altında, yağmur, kar, fırtınalı havada çalışanları ayrı ücretlendirmek gerekmez mi? Nede olsa aklın yolu bir.
Asagida ” teknisyen” mahlasiyla yorum yapan birader… oturani biz de goruyoruz merak etme Ozel sirketlerde calismak isteyen gidiyor oyle gazel okumadan… Muhendisler u sirket yonetmeye devam edecek. Nokta. Bu arada isini kiyaslama kaygisi olmadan yapan tum teknisyenler bastacisiniz.
Bu arada işini yükselmek kaygısı olmaksızın hakkıyla yapan tüm mühendislerden özür dilerim.
Şu aşağıda ”muhendis” mahlasıyla ileri geri konuşan kardeşim mühendis bakım yönetir falan yazmış. Hangi yönetimmiş hangi planlamaymış bir örnek versin bakalım. Abilerin gibi 30 sene oturursun hiçbir sorumluluk almadan, kimse de sormaz kardeş sen ne iş yaparsın diye, dua edin burası muz cumhuriyeti. Çok belli ki thy’de çalışıyor, özel şirketlerin kaçında kafa adam mühendis bir araştırsın bakalım.
aerodinamik dersini DC ile verip, kendini bilim adamı sanınca böyle oluyor sanırım
Sefa Inan Bey, “Bir ucak Bakim organizasyonunda muhendisin yaptigi isi deneyimli teknisyen yapabilir” yazmissiniz asagidaki yorumunuz da… Yani muhendislerin yazdigi ve hazirladigi ucak Bakim prosedurlerini, Airworthiness Directives ‘leri vb. Ilgili dokumanlari yazip EASA ve FAA sistemine uyumlulugunu da deneyimli teknisyenlerinizin yapabilecegini mi iddia ediyorsunuz? “Muhendisler uretim alaninda daha faydali olabilir” yazmissiniz… Yani Bakim organizasyonunda o kadar faydali degiller mi teknisyenlere gore?Gercekten ifadelerinizi anlamaya calismak zor… Muhendisler islerini Teknisyenlere birakip gitsinler Bakim organizasyonunda calismak yerine daha faydali olabilecekleri uretim organizasyonunda calissinlar mi demek istediniz?
Tabii ki üretim çok önemli. Keşke Türk mühendisleri ile üretim alanında çalışılabilse. Üretimin artması dileğimle…
Sefa Inan Bey,Yazinizin basligi ile celisiyorsunuz… “Ucak Teknisyenliginin gecmisi, bugun, yarini” Adi ustunde”teknisyenlik”Ilaveten “ileri muhendislik derslerine ne gerek var THY ‘de” demissiniz asagidaki cevabinizda? Saka yapiyorsunuz degil mi? Eger bu dusuncenizde ciddi iseniz size cevabim bir muhendisin muhendislik nosyonu ve bakis acisina, analitik dusunce yaklasimina sahip olabilmesi bu dersler ile kazandirilir… Bu dersler olmadan AMM, logbook ile rutin isleri yapip instructionlara gore bakimi tamamlamak muhendislik nosyonu kazandirmaz. Thy de bu dersler almis analitik dusunebilen muhendislere ihtiyaç vardir. Ucak Bakim talimatlarini ezberlemekten ve sadece bu talimatlara gore isi tamamlamak tan ibaret degildir yani… Muhendis bu bakis acisi ile yonetici olur ve sirketin departmanlarini ve teknisyen lerin Ucak Bakimlarini koordine ederek yonetir…
Sefa Inan Bey, Elmayi elma ile armutu armut ile muhendis muhendis ile kiyasladim demissiniz ama Ben muhendis ve teknisyen kiyaslama si goruyorum hala… Bu arkadaslar hangi temel be ileri muhendislik derslerini almislar? Ucak uzerinde logbook doldurup crm, amm vs okuyarak ucak bakimi yapan ucak Bakim teknisyenligi gayet guzel bir unvandir. Muhendisler ait adi ustunde muhendis…Israrla su kiyaslamalarinizi bitirin lutfen…
İleri mühendislik derslerine yapımcı firmalarda mutlaka gerek vardır. Ancak THY ve benzeri havayollarında ileri mühendislik bilgileri ile ne gibi işlemler yapılıyor anlatırmısınız?
Söylemek istediğim şu: bir uçak bakım organizasyonunda mühendislik eğitimi almış kişinin yaptığı iş, (her ne ise), deyimli teknisyen de yapabilir”.
Mühendis, aldığı eğitimin ona kazandırdığı bilgiyi bakım organizasyonunda değil, üretim alanında kullanmalıdır ki, işte bu görevi teknisyen yapamaz. Dolayısiyle üretim alanında daha faydalı olunabilinir.
Her konuda tek şanssızlığımız her şeyi sorunlu,her kurumu çürümüş,yozlaşmış bu ülkede doğmak ve yaşamak maalesef…
AB ye üye olmadan, kendi lisansımıza (rejistraton) sahip ucaga, bakım hizmetleri yapacak personin ehliyetini, yunanistan almak zorunda niye kaldık? Yunanistandan beter mi olduk?
hayirdir yine muhendislerle kiyaslamissiniz yazinizda hic sasirmadim
Elmayı Armutla değil, Mühendisi mühendisle kıyasladık. Yanlış mı yaptık yoksa? Sizde yanlışı yazın ki bizde öğrenelim.
Easa lisansi yapip avrupaliyla evlenin.. burada kendinizi paralamayin.. iyi gunler
Bu sistem değişmez , neden olduğunu kısaca anlatayım . 1- Şirket size böyle aşağılık ünvanlar karşılığında çalıştırmazsa hepimizin sesi daha çok çıkar2-Shgm olmuş tekniğin yan kuruluşu neden karışsın ? 3-Shyo mezunları hariç kimse ağzını açmıyor , çünkü 2000 Euro verip bedava lisans aldılar . Asla giremeyecekleri bir sektörde güzel paralara iş buldular . Bu adamlar aptal mı ağzını açsın ? Teknik eğitim fakültesinden mezun olmuş ömrü boyunca uçakla seyahat dahi etmemiş insanlara bu uçaklar emanet edildi . 4- Birileri yazmış 70 sicilliler şu an iş yükünü çekiyor diye , gönderelim onları en ufak aksama olmaz arkadan gelen gençlerin maşallahı var . 5- Biz habomun kurulmasına itiraz ettik dinletemedik , buyurun şimdi bu sorunlarla başa çıkın
Anlayamadıgım sizin typ ile derdiniz ne ? 60 ile 70 bin sicil arasında tk çalışanlarının % 80 i typ programından geldiler ve tkdaki şuan kemik kadroyu oluşturuyorlar , typ ile gelenlerin büyük kısmı liselerinde havacılık bölümü bitirmiş (4+1 ) ve typ programı sonrası iş başı yapmıştır , bu arkadaşlardan biri de benim , 11 senedir bu şirketteyim , kendimi geliştirdim , lisansımı aldım , yds verdim , dışarıda hava şartları ne olursa olsun elimden geldiği kadar şirketime yararlı olmaya çalışıyorum , ha sizin karın ağrınız sadece üniversitenin ilgili bölümlerini bitirip burada çalışılması gerekliliği ise o nu bize değil alan insanalara soracaksınız .
Eski videolardan gına geldi. Eski çamlar bardak oldu. Hep MÖ haberler,
Geçmişini bilmeyen geleceğini yönlendiremez.
typ açılacak ki birileri arabalarını değiştirecek :)
Sizlere bu teknisyenlik konusunda sayfalarca sorun yazabilirim.Maalesef bu mesleğin bu halde olmasının sebebi bu sektörün içinde olan istisnasız herkestir.Kurumlar,şirketler,üniversiteler,çalışanlar.Bugün düzeltmeye başlasan en az 15-20 sene alır
Bana hak ettiğim unvanı verin lisansı parayı basan alıyor zaten 5 sene üniversite okuduk elaman çıkardınız o okul hocaları öğrencilerinizin yüzüne bakarken hiç utanmıyor musunuz üstüne typ falan da yapıyorsunuz yazık tek derdiniz para eğitimci değilsiniz bankamatik memurluğu yaptığınız iş aramızda otomotiv elektronik öğretmenliği vs mezunu olup typ ile teknisyen olan arkadaşlarımız var yarın birgün işsiz kalsak onların en azından ceplerinde öğretmenlik title ı var bizim ise elaman hak edilen unvan verilmiş olsa yeni mezun gençlerin sektör bu halde iken başka seçenekleri olurdu kpss veya başka alanlarda istihdam şansları olurdu şimdi kim bilir kaç sene şirketler alım açsın diye bekleyecekler harcanan 5 seneleri üstüne seneler eklenecek hepsi de yüksek puanlar yaparak giriyor bu bölümlere birazcık aklınız varsa bırakın gidin bizim pişmanlıklarımızı yaşamayın bu mesleği çok yapmak istiyorsanız da TK nın belli bir ücret karşılığında lisanslı olarak mezun olduğunuz size eğitim verdiği programları var onlara kaydolun fakültede vaktinizi emeğinizi harcamaya değmez mevcut düzen dahilinde bu meslek icin üniversite okumanıza hiç gerek yok ülkemizde . Sefa abi sana da çok teşekkür ederim yaşadığımız bu haksızlığı senden başka dile getirebilen yok.
Sürekli bir SHYO kısaltması kullanılıyor ama bu okulların yarısı da Havacılık ve Uzay Bilimleri Fakültesinde. YÕK, bu okulları fakülteye alarak Mühendis unvanı vermek ve geçmişe dönük hakları tazmin etmek zorunda kalacak. Hukuk bunu gerektirir. Bunu hakperest bir İTÜ’lü olarak söylüyorum. Ayrıca 2012 yılına kadar unvan verilmemesi de tazminat sebebidir. Bunun dışında Eleman unvanını verenlere savcılık kamu davası açıp yargılamalı. YÖK’ün kanuna aykırı karar alma hakkı yoktur.
Genel olarak uzmanlık gerektiren tüm mesleklerin maaşı alım bazında düştü son 10 senedir. Ev, araba , temel ihtiyaçlar, tatil lüks oldu. Gelir eşitsizliği had safhada. Ortalama nitelikli çalışanların gidişi gidiş değil
Tebrikler!
2012 yılında Anadolu üniversitesini 2 yıl boyunca günde 12 saat ders çalışarak bir hevesle kazanmıştım. İlk yıl hazırlık okurken fakültenin tanıtım toplantısı vardı. Hevesten giden 3-5 kişiden biriydim. O zamanın dekanı, M. Şerif kavsaoğlu mu nedir, ona bitirince alacağım ünvanı sorduğumda, saçma sapan atıp tutup, ünvan istiyorsan git halı sat, ünvanın esnaf olur demişti. Şimdi düşünüyorum da, neden kalkıp gidip küfür edip dövmediysem orada o şeref yoksununu. Doymuyorlar, küfür yemeye, hak yemeye, rant yemeye, hiç biri doymuyor. Allah hepsinin belasını versin.
Haluk Hocayı gördüm duygulandım. Sevgiler selamlar kendisine