Değerli okurlar, geçtiğimiz haftaya korkunç bir felaketle uyandık. 10 ilde etkisini gösteren deprem Pazartesi öğle saatlerinde bir kez daha vurdu. 13 milyon kişinin yaşadığı bir coğrafyadan bahsediyoruz. Bu rakama özellikle Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis ve Hatay illerimizde yoğunlaşan Suriyelileri de eklemek lazım.
İlk görüntüleri gördüğümüzde resmen şok olduk.. Sanki distopik bir film gibi görüntüler. Felaket ve afet filmlerinin sahnelerini izler gibiyiz. Hani vardır ya, bütün binalar yıkılmış, Taş taş üstünde kalmamış, yanmış birkaç ağaç ve her tarafta taş yığınları… İşte depremden gelen görüntüler de tam böyle… Yaşanan faciayı tarif etmek imkansız . Gündüz 2-3 derece, gece eksi 10 derecelere kadar düşen bir ortamda insanların enkaz altında günlerce bir pijama ile, gecelik ile aç susuz dayanması gerçekten mümkün değil. Kurtulanların enkaz başında yardım gelene kadar iki gün üç gün üzerlerinde incecik giysilerle karanlık sokaklarda beklemelerini de ekleyelim. Felaketi anlamak için empati yapmak yeterli. Bırakın pijamayı, eşofmanı; paltosu, atkısı, beresi ile sıkıca giyinmiş bir kişi bile sabaha kadar sokakta duramaz. Ya da eksi derecede evinin camlarını açıp yatan bir kişi sabaha sağlıklı kalkamaz. Bu kadar mı? Enkazdan çıkan bir çocuğun, annesinin-babasının öldüğünü öğrendiğinde yaşayacak olduğu travmayı gerçekten hissedebilir miyiz? 3-4 gün enkazın başında vinç ve kurtarma ekibi bekleyen sonrasında evladının cenazesi eline verilen babanın dramını anlayabilir miyiz? İnsanların yaşamı bitmiş. Artık evleri yok, işyerleri yok, ama en önemlisi evlatları, anne-babaları-kardeşleri yok. Hatıraları yok…
Bu ülkenin en duyarlı olduğu konuların başında geliyor dayanışma… Depremin ilk şoku atlatıldıktan sonra milletimiz elinde avucunda ne varsa yardım malzemelerini bölgeye ulaştırmaya başladı. Bu tür felaketler aynı zamanda turnusol kağıdı işlevi görür. Bu milletin sırtından geçinenlerin, servet yapanların, milyarlarca kar edenlerin milletten aldıklarını geri verme günüdür bu günler. THY ve Pegasus’a ayrı bir parantez açalım burada… Deprem bölgesinden yapılacak seferlerde Pegasus ücretsiz taşıma kararı aldı. THY ise 100 TL bilet fiyatı belirledi. Sonra bunu “tahliye seferleri ücretsiz olacak” diye düzeltti. Bence sadece deprem bölgesinden değil deprem bölgesine yapılan seferlerde de bu ücretsiz taşıma politikasının gerekir. Düşünsenize kim gider o bölgeye? Barınmanın, ısınmanın mümkün olmadığı, tuvaletin bile bulunmadığı, elektriğin, suyun kesik olduğu, iletişimin sık sık aksadığı bir felaket bölgesine kim gider? Ya bölgede yakını, akrabası olanlar ya da yardıma koşan gönüllüler… Kaldı ki, sadece İstanbul’da deprem felaketine uğrayan 10 ilden yaklaşık 1.5 milyon insan yaşıyor. Yakınlarına, akrabalarına yardım etmek için koşan bu insanlara para ile bilet satmak ne derece doğru.
DEPREMDE “THY HAYIR KURUMU DEĞİL” DİYEN THY YÖNETİCİSİ…
Bu satırları yazarken aklıma Kasım 2011’de yaşanan 7,2 şiddetindeki Van depremi geldi. Daha önce yazdım. Bugün de tekrar yazmak gerekir diye düşündüm. Ne demişler? “Et-tekrârü ahsen velev kâne yüz seksen.” (180 kere de olsa tekrar etmek güzeldir.) Tekrar edelim ki, bugün şişinerek dolaşanların marifetleri unutulmasın…
2011 Van depreminden hemen sonra Van seferlerinin bilet ücretlerini indirmeyen THY’ye gelen tepkileri Bay Hamdi püskürtmeye çalışmış “Bekara karı boşamak kolay. THY hayır kurumu değildir.” demiş, sosyal medyada tepkilerin artması üzerine de gazeteci Hakan Çelik’i yardıma çağırmıştı. Hakan bey de 40 yıllık havacı edası ile THY’nin Van biletlerinin neredeyse akaryakıt parasına denk geldiğini iddia etmiş ve bay Hamdi’yi rahatlatmıştı ! Dikkat buyurun, ücretsiz bileti geçtim, millet “zam yapma, bilet ücretlerini sabitle” diyor. Çünkü biliyor ki, THY yönetimi buradan rant elde etmeyi düşünebilir. Bu yüzden sabit ücret uygulanmasına bile razı… Peki bay Hamdi ne diyor? “THY hayır kurumu değil.” Sonunda tepkilere dayanamayan Hamdi bey ücretleri sabitlemek(!) zorunda kalıyor. Tek gidiş 114 TL… Gidiş dönüş alırsanız 15 TL avantaj elde ediyor ve 213 TL ödüyorsunuz ! O tarihte 1 ABD doları 1.80 TL… Yani tek gidiş bilet 63 dolar… Dolar şimdilerde 18 lira olduğuna göre bugünün 1.134 TL’sine denk geliyor.
Hani derler ya “nereden nereyeeee..” 2011 yılındaki Van depreminde 114 TL’ye bilet satan THY 12 yıl sonra bugün 100 TL bilet ücreti belirliyor. Daha sonra THY de para ile bilet satmaktan vazgeçiyor. 100 TL’ye de satmaya devam etse idi bile, yine de THY’yi kutlamak gerekirdi. Ama herhalde, insanların gece yarısı parasını, cüzdanını, banka kartını akıllarına bile getirmeden canlarını zor kurtardıklarının farkına varmışlardır. Zaten paran olsa ne işe yarayacak? Her taraf kapalı, marketler çökmüş… İlk günlerde su bile yoktu… Neyse tekrar konuya dönersek, burada en önemli noktanın tahliye seferlerinin sıklığı olduğunu eklemekte fayda var. Umarım bu şirketler yaklaşık 15 milyon kişinin yaşadığı bu bölgeye daha çok sefer yaparlar.
PAMUK ELLER CEBE HAVA İŞ !
Bu noktada, milletin birlik ve dayanışma duyguları içinde yaptığı yardımlardan dolayı ne kadar sevinsek ve öğünsek azdır. Havacılık sektöründe de çalışanlar topladıkları, satın aldıkları ne varsa deprem bölgesine ulaştırmaya çalışıyorlar, bağış yapıyorlar. Peki THY’de örgütlü Hava İş ne yapıyor? Hani personelin maaşına zam geldikçe aidat geliri katlanan, kaptanlardan 1.500 TL’ye yakın aidat alan, aylık aidat geliri 10 milyon liraya yaklaşan Hava İş? Kardeşim üyelerinizin 2 aylık aidatı ile 200 tane kontenyer veya 2000 tane çadır alıp göndersenize deprem bölgesine ! Her ay dünyanın parasını alıyorsunuz, ne masrafınız var? Kira ödemiyorsunuz. Bütün gideriniz, elektrik, su, doğalgaz, telefon paraları, makam arabaları bir de bol miktardaki uzmanlarınızın maaşı… Haa bir de, ha babam de babam düzenlediğiniz Abant’taki İşçi sağlığı ve İş güvenliği seminerleri… Hava iş böyle de Özçelik iş farklı mı? O da aynı…
*******************
“Söyleyecek çok şey vardı ama söylememeye karar verdim.”
Franz KAFKA