Dünya genelinde artan yolcu sayısı karşında Türk Sivil Havacılığın da ki düşüş tehlike sinyalleri veriyor. Özellikle artan maliyetler şirketlerin zarar üstüne zarar açıklamasına sebep oldu. Dövizde ki artış, personel giderleri, şirket harcamaları, sponsorluklar derken kazanç yerine zararlar oluştu.
Şirketlerin bu durum karşısında nasıl bir stratejik plan düşündükleri şu anda bilinmiyor. Ancak bazı şirketler, yolcu kapasitelerini arttırmak adına Türkiye’nin İstanbul dışında ki şehirlerinden yurt dışına direkt seferler başlatarak yolcu sayısını korumaya çalıştıkları gözlenmektedir.
Ülke genelinde yaşanan ekonomik çalkantılar da yolcu sayısına önemli derece de etki ediyor. Bilet fiyatlarında ki artışa yetişemeyen halkımız seyahatlerini kara yolu ile gerçekleştirmeye başladı. Otobüs şirketlerinin de bu sayede yüzü gülmüş oldu.
Havalimanlarına ulaşım da ne yazık ki sorunlu olduğu için, İstanbul çıkışlı Ankara, İzmir gibi yakın mesafe sayılacak destinasyonlara hava yolu ile ulaşım toplamda 6-7 saati bulabiliyor. Bu yüzden de vatandaşlar 70-80 lira aralığında olan otobüs biletlerine yöneliyor.
THY ve PEGASUS yılın ilk üç ayı için yüksek sayılabilecek zarar açıkladı. Yolcu sayısında ki azalış zincirleme olarak havacılık sektöründe ki herkesi etkiliyor.
PEKİ NE YAPILMALI?
Öncelikle havayolu şirketleri her zaman olduğu gibi yolcu memnuniyetini üst düzeyde tutmalı. Yaşanılacak olan en ufak bir memnuniyetsizlik bile büyük olumsuzluklar yaratabiliyor. Geçtiğimiz günlerde Fox Ana Haber sunucusu Sayın Fatih Portakal, yolcu memnuniyetsizliği ile ilgili bir paylaşımda bulunmuş, yaşanan olay herkes tarafından duyulmuştu. Bu gibi memnuniyetsizlikler ne yazık ki şirketlerin marka değerlerini düşüyor.
Kabin Ekibine ve Yer Personeline Çok İş Düşüyor…
Havalimanına gelen yolcular ilk olarak yer hizmetleri ile karşılaştığı için ilk intiba çok önemli. Yolcu kişilerin isimlerini unutabilir, karşındakinin saçının rengini unutabilir, aldığı biletin ücretini unutabilir, yediği yemeğin tadını dahi unutabilir ancak HAVAYOLUYLA SEYAHAT EDERKEN NE HİSSETTİĞİNİ ASLA UNUTMAZ. Bu bağlamda nezaket kuralları içinde yolcu memnuniyeti için her türlü destek ve yardım öncelikli hedef olmalı.
Kabin ekibi personeli de yolcunun yüz yüze geldiği ikinci grup.
Birçok yolcu şikayetinde kendileriyle ilgilenilmediği belirtiliyor. Su istemek için bile saatlerce servis alamayan yolcular var. Birçok kabin memuru işini o kadar iyi yapıyor ki, dünya genelinde bu durum nam salmış durumda. Ancak kurunun yanında yaşta yanıyor. İlgisiz, alakasız, hizmet etme isteği olmayan kabin memurları yüzünden şirketler zarar görüyor.
Kabin hizmetleri başkanlıkları bu durumu eğitimlerle ve şirket içi kontrol sistemleriyle ve hatta bazen gizli yolcular ile gidermeye çalışıyor. Ancak yeterli olmamasından dolayı problemler peşi sıra geliyor. Zira bazı kabin memurları şirket değiştirirken “BU HAVAYOLLARI DAHA ÇOK YERE GİDİYOR, DAHA ÇOK YER GEZERİM VE DAHA ÇOK KAZANIRIM” mantığı ile işe başlıyor.
Yine yolcuları en çok rahatsız eden bir husus ise “GÜRÜLTÜ”. Türkiye’de faaliyet gösteren bir havayolu şirketi bu duruma el atmış “SESSİZ KABİN” uygulamasını başlatmıştı. Lakin perde arkasında ki çok sesli gülüşmeler ve sohbetler yolcular tarafından duyuluyor ve uyumak isteyenlere rahatsızlık veriyor. Yine de belirtmekte yarar var. Bu durumu genellemek yanlış. İşini layığı ile yapan örnek birçok kabin memuru ve amiri var. Hem nezaket hem iş etiği ile hareket eden İngilizce seviyeleri harika birçok çalışan…
Eve lazım olan camiye haramdır!
Sponsorluklar ve harcanan reklamlar ile güvenlik videosuna harcanan paralar zaman zaman açıklanıyor. Milli bayrak taşıyıcımız THY İrlanda’da 12 golf turnuvasına sponsor oldu, Amerikan Ulusal Futbol Ligi (NFL) final maçı olan Super Bowl’a sponsor oldu, reklam için dünyanın parası ödendi. Almanya’da 6 spor etkinliğine sponsor oldu. IFK Helsinki’deki buz hokeyine sponsor oldu.
Bu sponsorlukların geri dönüşlerinin ne kadar olduğu ayrı bir muamma. Genel kurullarda bu soru THY’nin İcra Kurulu Başkanı Sayın İlker Aycı’ya sorulduysa da tatmin edici bir cevap alınamadı. Lakin o dönemde Super Bowl’a dünyanın parası verildikten sonra ABD yolcu sayılarında düşüş yaşanmıştı. Sanıyoruz o paralar ekonomik kriz içerisinde olduğumuz şu günlerde çalışanlara dağıtılsaydı, en azından ekonomiye bir katkı sağlayabilirdi. Lakin verilen ikramiyeler bile eridi gitti. Personelin mutluluğu çevresinde ki yolcuları da yansır. Bu göz önünde ne yazık ki tutulmuyor.
KOKPİT EKİPLERİ DE MUTSUZ…
Kokpit ekipleri de artan dövizin ve vergi düzenlemesi yüzünden oldukça mutsuz. Çareyi körfez ülke tekliflerinde aramaya çalışıyorlar. Elbette ki profesyonel çalışan her insan gibi pilotların da hakkı var gitmeye. Kimse onları suçlamamalı. Aynı işi yapıp ta daha az ücret almak isteyen kim olur ki? Uçuş saatin aynı, maaşın yüksek, lojmanın var, özel servisin var…. Tüm bunları hesap edenlerin elbette ki tercihleri yurt dışına gitmek oluyor. Hatta da mutsuzluklar vuku buluyor. Bunları burada yazmak istersek roman olur.
TEKNİK EKİPLER EN DERTLİSİ…
Sektörün en dertli çalışan grubu desek yanlış olmaz. Çalışma ortamlarının zorluklarının yanı sıra kendilerine yapılan üvey evlat muamelesi şirketlerine yönelik olması gererek aidiyet duygusunu yok ediyor. Onlarda aynı pilotlar gibi yabancı ülkelerde çalışmak istiyorlar. Aldıkları ücret yaptıkları tahsilin, ellerinde tuttukları lisansın ve imza yetkisinin karşılığı değil. Kısaca kime sorarsan sorduğuna pişman olacağınız bir durumdalar.
Türkiye’de ki şirketlerin ivedi olarak bir stratejik plan yapmaları, maliyetlerini kısmaları, yolcu memnuniyetini ön plana çıkartmaları, personellerini mutlu kılmaları gerekiyor. Aksi halde tehlike çanları çalan sivil havacılığımızı zor günler bekliyor olacak…