TÜRK SİVİL HAVACILIĞI İLE KEDİ FARE GİBİ OYNUYORLAR

Bu haftaki köşe yazım için aslında başka bir konuda yazı tasarlamıştım. Ancak, 14 Mart 2013 günü, bana gönderilen birçok mail ile şaşkına uğradım. İletilerde; THY ve MNG/Tekniğin lisans sınavlarının ertelendikleri bilgisi geliyordu. Sosyal medya aracılığı ve kişisel telefonumu bilmeyenlerin aradığı editör arkadaşlarım tarafından; sürekli olarak bu konuyu yorumlama isteği aldım ve onları kıramadığımdan, bu haftaki köşemi bu konuya ayırmak durumunda kaldım.
Tabii ki anında SHGM ile irtibata geçtim ve aldığım duyumun, maalesef gerçek olduğunu anladım. Bu bilgi;EASA; THY ve MNG Tekniğin Part-147 yetkilerinin temel eğitimi kapsamadığını ve bu nedenle lisans sınavı yapamayacakları idi. ( Dikkat ederseniz Teknik A.Ş yi yazmadım. Teknik A.Ş nin Part-147 si bile yok)
Bildiğiniz üzere; EASA Part-147 sertifikalarında rating dedikleri bölümler var. Yani, bir Part-145 bakım organizasyonu B737 bakımı yetkisi alıp, A320 yetkisi (rating) almadıysa; hangarında A320’ye bakım yapamaz gibi düşünülebilirsiniz.
THY ve MNG bu yetkiyi, yani, temel eğitimi kapsayan rating’i istemedilerse, EASA o yetkiyi onlara kullandırtmaz.
Ancak; Anadolu Üniversitesi, Kayseri-Erciyes ve Kocaeli Üniversitelerinin Part-147’leri temel eğitimi kapsar. Ancak, onların rating’lerinde de tip kursu işlenmiş değildir. Bu nedenle, SHYO öğrencilerinin bu sınavlara girmeyeceklerini düşünüyorum.
Aslında telaşlanacak bir durum yok. Part-147’li bu iki kuruluş EASA’ya hemen başvurup, bu rating’i de yetki hanelerine ilave ettireceklerdir. ( Zamanında temel eğitim “rating” neden istenmemiş anlayamıyorum?)
Sivil havacılığımız, bir zamanlar o kadar boş bırakılıp sadece yüzeysel işlerle ilgilenilmiş ki, inanılmaz. Bu nedenle SHGM’nin yeni kadrosunun, zamandan kaynaklanmış ve her geçen gün yeni regülasyonların yayınlandığı EASA koşullarını yerine getirmeleri kolay olmayacak. EASA’nın kedi fare oyununa ya ayak uyduracaklar veya kendi başlarının çaresine bakacaklar.
Biraz geçmişe dönelim ve havacılığımızın; uçak sayısı olarak büyürken, alt yapının neden bu hıza erişemediğine bir bakalım;
2005 ile 2009 yılları arasında SHGM, SHY 66’ya geçme aşamasına girdiğinden, bir tane bile 5700kg.’nin üzerinde çalışacak teknisyen lisansı veremediydi. SHGM daha sonra toparlanarak; apar topar THY, MNG ve Anadolu Üniversitesi’ni yetkilendirdi ve SHY-66 lisans sınavları başlayabildi. Bu gereksizce verilen 4 senelik duraklamanın sancıları bugünlerde yaşanıyor. SHY 66 ya geçildi diye değişen nedir? SHY-66 yı Dünyada tanıyan mı var?
Ancak, bu konuda kaynaklarımızın olmaması ve her modüle yönelik kitap ve doküman eksiklikleri nedeniyle, bocalamalar başladı ve bu bocalamalar hala had safhada sergileniyor. SHGM, bu sorunlarla boğuşurken, THY’nin filosu 76 uçaktan 210 uçağa çıktı. Bir ülkede biri pazardan domates alır gibi uçak alırken, diğer taraftan eğitimini, insan kaynağını, yetki ve sorumluluklarını bilemezse, bu günkü duruma düşülmesi bence sürpriz değildi. Malum; “İstim arkadan gelsin” “ Kervan yolda düzülür” tarzı büyümeyi seviyoruz!
İşte birçok kere sizleri bıktırırcasına, THY’nin her uçak alımlarında; “alt yapısız havacılığımız” diyerek; “Kral Çıplak” diye bağırmamın nedeni buydu. Benim çıplak gördüğüm havacılığımız, birilerine her nedense hala iki dirhem bir çekirdek geliyor.
Sayın Ulaştırma Bakanımız, meydanlarda; “şu kadar hat açtık, şu kadar yolcu uçurduk, şu kadar uçak aldık” diyerek, verdiği beyanlarla kapak olacak bir durumla karşı karşıyayız. Kısaca AB ve dolayısıyla EASA ya gebeyiz gebe…
Sizler, ”Bu nasıl söz Sefa Bey, biz kimseye gebe mebe olmayız!” demeden, konuya gireyim.
Bir tarafta elin gâvuru, ülkemizde vergisiz kazanç sağlamanın yanı sıra, yabancı pilotlar uçuş saatini doldurarak ülkesine kaptan olarak gitme derdinde iken, diğer tarafta yabancı teknisyenler hangarlarımızda cirit atıyor. Bu fırsattan faydalanmak isteyen bir dolu özel pilot okulları ve ne idüğü belirsiz bir dolu kurs; “eğitim” adı altında ticaret yapmakla meşgul. Uyanıklar, çeşme akarken bidonlarını doldurma peşindeler.
SHGM ne yapsın? AB üyeleri EASA diye kurallar çıkartmışlar ve bizim gibi ülkeleri kendilerine gebe bırakmışlar.
Hem mal satıyorlar, hem de benle dans edeceksen benim ritmime, kurallarıma ayak uyduracaksın diyerek, bizi yönlendirip ayaklarına basmamamızı sağlıyorlar. Biz de; onların imal ettikleri uçakları milyarlarca dolar vererek alıyoruz diye bayram yapıyoruz.
Milyar dolarlarımız onlara giderken, bir de EASA dedikleri kurumlarından devamlı dayak yiyoruz. Bakım kuruluşlarımızın yetkileri ile eğitimimizin kuralları ile her geçen gün daha çok oynamaya başladılar.
Ülkemiz bakım üssü olacakmış. Bu gidişle buna biz değil EASA karar verir. Türkiye’nin aynı AB gibi EASA ilişkilerini de bir kez daha gözden geçirmesinde fayda var.
EASA, AB dışı ülkelere, özellikle Türk bakım şirketlerine, Part-145 sertifikası vermeyecekse, vermek için ipe un serecekse, verdiklerine de denetlemelerde kıldan tüyden bulgularla kök söktürmeye devam edecekse, bakım kuruluşlarımızın bakımını yapacağı yabancı ülke uçaklarının bağlı oldukları sivil havacılık otoritelerinden sertifikalandırılmalıdırlar. Bu Rusya olur, Ukrayna olur, Libya olur, Fildişi Sahilleri vb, (müşteri nereden gelecekse) olur, ama EASA CRS isteyenlerin bakım üssü olamaz… Kısaca istersek gebeliğe son verebiliriz.
EASA bunla yetinmiyor ve bizle oynamaya devam ediyor;
Hadi uçak yapmak işi uzun vadeli bir yatırım. Biz en iyisi işe ufaktan başlayalım, bari parça imal edelim; “senin küllüğünü, halını, paspasını yapayım abi” diyorsun. Yasak hemşerim, yasak! Diyor. Neden diyorsun, “Ben senden yüzlerce uçak alıyorum bari galleyini yapayım abi” desen de fark etmiyor ve bu sefer “olmaz dedik ya kardeşim” diyor ve bazen de yumuşama gereği duymuş olduğunda ise karşınıza Part-21 sertifikasyon sorununu çıkartıveriyor.
Sertifikanı al gel diyor. Nerede bu sertifika? diyorsun. Bizde diyor. “Eeeee, ne istiyorsan yapalım abi” diyorsun. Olmaz, önce kendini bana kanıtla, belki ufak, tefek işler yaptırmak için belirli yetkileri veririm diyor. Biz onlara yalvar yakar olurken, bizden aldıkları milyar dolarları yeni teknolojilere yönlendirip gelecekte bize satacakları uçakları hazırlamaya devam ediyorlar.
Okullarımız ise, bu furyadan nemalanma peşinde. Ülkeyi, gençliği düşünen falan yok. Ucuz iş gücü moda oldu bir kere. İhtiyaç had safhada iken, kaliteyi kim takar. Doldur boşalt taktiği ile havacılık yapıyoruz. Hasan Ağa’nın Okulu lisans veriyormuş. Hurra, herkes oraya. Ali Babanın pilot okulunda iş garantisi varmış. Hurra millet oraya… Patronlar avuçlarını ovuştururken, uçak teknisyeni veya pilot eğitimi almak için kredi alıp evini barkını ipotek ettirenler sokaklarda boş boş dolaşıyorlar.
Neyse, sadede gelelim;
EASA, AB üyesi olmayan (foreign countries) ülkelerdeki bakım kuruluşlarına, artık, Part-145 sertifikası vermek istemiyor. Bunu açıkça söylemek yerine, pösteki saydıracak isteklerde bulunuyor. “Armudun sapı, elmanın çöpü” diyerek aşılamayacak duvar örüyor. Bunun arkasında Avrupa’nın ticari çıkarları yatıyor. Uçağına bakım yapıldığında; EASA Part-145 CRS isteyen havayollarını, AB içerisindeki bakım kuruluşlarına yönlendirerek, paranın AB içerisinde kalması için çalışıyor.
Bir başka önek isterseniz onu da vereyim size. Amerika’da FAA yetkili bakım kuruluşlarınca bakımı yapılan FAA 8130 sertifikalı uçak komponentini, EASA, AB tescilli bir uçağa takamazsınız diyor. Neden?Komponent bakımlarını da AB içinde yaptır ki, para bizde kalsın demek istiyor.
“Kardeşim, bu uçak TC tescilli, AB tescilli değil ki, neden FAA 8130 belgeli komponenti kullanmamam gerekiyor?” diye sorunca, eee, EASA öyle istiyor deniyor.
Zaten SHGM; “ EASA kurallarına uyacağım” diyerek, boynunu EASA’nın giyotinine uzatmış tevekkülle bekliyor.
Devlet kurumu olan sivil havacılık otoritemiz böyle yaparsa, siz düşünün; Türkiye Cumhuriyeti’nin gariban havayolları ile bakım kuruluşlarının ne durumda olduğunu… Her geçen gün daha çok dayak yiyeceklerdir.
Ama sorarsanız, Avrupa standartlarındayız, genel müdürümüz ECAC’a Vice President falan oldu, derler. Madem dediğiniz gibiyiz; AB üyesi olmadan, EASA’ya üye olan; İsviçre, Norveç, İzlanda ve Lihtenştayn gibi yandan üye olalım ya. Ya da; bizim havacılığımız; Estonya, Kıbrıs, Yunanistan, Bulgaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Slovenya’dan geri midir ki, onlar tam üye de biz değiliz? Bu kadar uçak alıyoruz tonlarca para harcıyoruz yandan bile koklatmıyorlar.
Sahi, siz THY Tekniğin MNG Tekniği neden satın aldığını biliyor musunuz? Sabiha Gökçen meydanında inşaatı devam eden devasa HABOM hangarının, EASA Part-145 sertifikasyonu ne olacak bu gidişle? Teknik A.Ş bile Part-147 yi alamamışken bu dev hangara Türkler ekmek yesin diye Part-145 verirler mi sizce?
Sevgili otoritem, bir silkelen, kendini şu EASA tutsaklığından bir kurtar artık. Yoksa hem senin otoriteliğin ve hem de bakım kuruluşlarının sertifikasyonu, yok olup gidecek ve sivil havacılık otoritemiz AB mandasına girecek gibi duruyor. Otorite, sadece kendi kuruluşlarına değil, yabancı otoritelere de “ben bu ülkenin otoritesiyim” demesini ve öyle davranmasını bilmeli. EASA kurallarına uyuma evet, ama ülkemin sivil havacılığının belli standartlara erişmesi için evet! Yoksa onun uydusu ve oyuncağı olmak için değil.
ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Organizasyonu) standartlarına uyum sağlanması ile tüm dünya ülkelerine uçmak mümkün. Çin-Japonya-Asya- Rusya vb… Yani AB=EASA üyelerini dışında hiç birinin EASA’sı yok. Bunlar nasıl uçuyor, nasıl bakım yapıyor?
Kısaca biz Türkiye olarak EASA’nın uydusu muydusu değiliz. EASA Lisansına da ihtiyacımız yok. Burası TÜRKİYE ve bizim yerli mevzuatlar, yerli lisansımız ve ICAO ya göre dünyanın her yerine uçar ve bakım yaparız.
Nedir bu EASA’dan çektiğimiz? THY, 1974 yılından bu yana FAA yetkilerini kullanıyor. Bu baskının onda birini çekmedi onlardan..!
Bakın daha neler oldu neler;
SHD-T 35’den (Milli kurallara göre verilmiş lisanslardan) SHY-66 lisansına geçerken konulan kurallar ile lisanslı teknisyenlerimizin kazanılmış hakları (Grand father Right) çiğnenerek, lisanslara olmadık limitler kondu. Bir diğer deyişle; EASA’dan korkup kraldan çok kralcı olduk ve kendi ayağımıza kurşun sıktık.
Sonra ne oldu? Hakları gasp edilen lisanslı teknisyenlerin bir kısmı, parası karşılığında Yunan Sivil Havacılığının sınavlarına girip, bu limitleri kaldırttılar. Yunanistan’ın mali krizine karınca kararınca destek çıktık da diyebilirsiniz. Kıbrıs Rum Kesimi, Bulgaristan, Romanya Macaristan vb mali ve demokrasi yönünden geri kalmış ülkeler (hepsi Hristiyan dini mensubu) kısa süre içinde ve zorlanmadan AB üyeliğine alınırlarken, biz 1963’den beri tam 50 yıldır AB kapısında bekliyoruz.
Dilenci olsa; “bu kapıda bana ekmek yok, açlıktan öleceğim, başka kapıya gideyim bari!” derdi. Sonunda SHY-147 ve Part-147 belgeli eğitim kuruluşlarımızın SHY-66 lisans sınavı yapmalarına da taş koydular ya, helal olsun. Bekleyelim bakalım daha ne numaraları var, göreceğiz.
Bu son yaşanan olayda yani EASA’nın THY ve MNG ye temel eğitim sınavı yapamazsın dediklerinde ilk aklıma gelen, birilerinin bizi ispiyon etmiş olma ihtimali idi. Gerçekten de birileri “ben ekmek yiyeyim” diyerek, THY ve MNG nin bu yetkisinin olmadığını ispiyon veya şikayet etmiş olamaz mı? Ne yalan söyleyeyim ben huylandım.
Bu boşluktan faydalanan birkaç şirketin yanında benim duyumlarıma göre yeni oluşumlarda var bilesiniz. Yakınca lisans garantili kurslarda başlar:) Havacılığımız bayağı ilerlemiş değil mi arkadaşlar :) Siz ne dersiniz?
EASA ile dirsek temasında olup; “aman bu SHGM lisans veremesin biz ekmek yiyelim” diye bekleyen Avrupa kökenli yani EASA’lı eğitim kuruluşları ve onların Türk partnerleri var. Sen bocaladıkça onlar avuçlarını ovuşturuyorlar.
Tekrar bağırıyorum. Dikkat! Dikkat! Koskoca Türkiye teknisyen lisansı bile veremiyor. Kral çıplak…
NOT/ Bu kadar uzun bir yazıyı okuduğunuz için teşekkürler. İçim çok doluydu döktürüverdim.
Exit mobile version