İlker Aycı’ya açık mektup. THY/Teknik A.Ş’ nin içi boşalıyor mu?
THY hiç şüphesiz Türkiye’mizin en büyük havayolu şirketidir. Marka bilinirliliği sınırlarımızı aşmıştır. Bu gelişmelerde en büyük unsur şüphesiz mevcut iktidar döneminde, THY’nin özel şirket statüsüne geçmesi ve bilhassa eski yönetimlerin elini, kolunu bağlayan devlet ihale kanunlarından kendini kurtarması olmuştur. Bu nedenle eski THY yönetimleri ile bugün ki THY yönetimlerinin THY büyüme ivmelenmesini mukayese etmek yanlış olur. Her yönetim kendi konum ve şartlarına göre değerlendirilir. Kısaca o gün öyleydi, bugün böyle.
THY’nin 2015 karlarını herkes gibi olumlu değerlendirdim. Tabii ki bu değerlendirmeye ileriye yönelik kuşkularımı da kendimce yazdım. Ayrıca bu kuşkuları klavye arkasından değil genel kurullarda da tüm hissedarlar ve THY yönetimin de önünde de konuşmaktayım. THY yönetimini “Yaşa Bravo” ”İşte bu” tarzında pohpohlamalardan ziyade yapıcı eleştirilere daha çok önem vermeliler diye düşünerek eleştirilerime devam ediyorum
Bu haftaki konumu en iyi tanıdığım ve içinde 30 Yıl geçirdiğim Teknik A.Ş ye ayırmayı uygun gördüm. Çünkü baba ocağından özel şirketlere kaçış var.
Köşe yazarlarımız bildiğiniz üzere siyaset dışı, kişisellik içermeyen ve bilgi dolu yazılar yazmaya devam ediyorlar. Günü kurtarıcı yazılar değil havacılık içerikli ve gelecek nesillere yön verecek yazılarını bende zevkle okuyorum. Her zaman olduğu gibi bu haftada yine bana yakışan ve kesinlikle hakaret içermeyen, yorumlarımla Teknik A.Ş nin geldiği bu günkü durumu değerlendirmeye çalışarak THY’nin üst yönetimine Teknik ile ilgili önemli mesajlar vermeye çalışacağım. Umarım faydalı olur.
Türkiye’de uçak bakım teknisyenlerinin yıllardır okulu olan Türk Hava Yolları son yıllarda Lufthansa’yı örnek alarak THY Teknik AŞ yi %100 kendisinin olmak kaydıyla ayrı bir şirket haline getirmişti. Aslında bu konuda tenkit edilecek bir durum söz konusu değil. Ancak her nedense THY’nin en güçlü olduğu teknik bölümü olan Teknik A.Ş de sorunlar gün geçtikçe büyüyor. Her ne kadar Teknik A.Ş yönetiminde aksayan yerlere neşteri vurup birkaç ismi yer değiştirdiyse de henüz yerine oturmuş bir teknik gözlemlediğim söylenemez.
Köşe yazarımız Erhan İnanç Beyin makalelerinde okuduğunuz üzere uçak bakım teknisyenliğinin geçmişini ve bugünlere nasıl gelindiğini okuduğunuzdan detaya girmeden bir hatırlatma ile yetineceğim.
Uçak bakım teknisyenliğinin geçmişine bakarsak Devlet Hava Yolları adıyla kurulan Türk Hava Yolları’nın ilk teknisyenleri Türk Hava Kuvvetleri’nden gelen Astsubay makinistler olduğunu görüyoruz. Bu durum yıllar boyu bu şekilde devam etmişti. Ben THY/Teknik A.Ş ye giren ilk sivil teknisyenlerin dönemine rastladım diyebilirim. O zamanki dönem ve koşullarda ustalarımız bize “okumuş çocuklar” olarak hitap ederlerdi.
Daha net bir tabirle, sanat enstitülerinin (teknik meslek liseleri) ve teknik eğitim fakültelerinin mezunları Türk Hava Yolları’na girmeye başladıkça sivil teknisyenler bu dalda çoğalmaya başladılar.
Hatırladığım kadarıyla 1986 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi aldığı çok iyi kararla 2+1 sene müfredatlı sivil havacılık meslek yüksekokulu kurularak ilk mezunlarını 1990 yıllarının başında vermeye başladı. Bu 2+1 lik müfredatlı SHYO nun mezunları ellerinde boş lisansları ile geliyorlar ve işe girdikleri şirkette tip kursu aldıklarında direk olarak lisanslarına işlenerek imza yetkisine sahip oluyorlardı. Bu sistem yürürken, neden olduğunu hala anlayamadığım bir karar ile bu okul 4+1 müfredatlı yüksekokula dönüştürüldü. (Her ne kadar neden olduğunu bilmediğim diyorsam da bu kısa geçiş, ayrı bir köşe yazısı olacak bu konuya girerek yazıyı çok fazla uzatmamak içindir)
Bir anda bu okul çok popüler hala geldi. Hatta o zamanki THY deki mühendis arkadaşlarım bu 4+1 lik okul mezunlarının ne iş yapacağını tartışır olmuşlardı. Üniversite seçme sınavı kılavuzunda uçak gövde motor ya da uçak avionics adlarını gören gençler iş garantisini de duyduklarından hangi yüzdelik dilimde olduklarına bakmaksızın bu bölümleri birinci sıraya koydular.
Kısaca ülkemizin %1 lik dilimindeki başarılı gençleri bir artı dört yıl okuyarak diplomaların da unvan olmaksızın uçak bakım bir şeyi olarak ve lisanssız olarak mezun edildiler. (Zamanında bize söylenen “okumuş çocuklar” sözünü bizde onlara söylemeye başlamıştık)
Bu gençler, havayollarının bakım bölümlerine geldiklerinde ellerini takım çantası verilince şoka uğradılar ama yapacak bir şeyleri yoktu. Maaşlar ve sosyal haklar o zamanlar iyi idi.
Türkiye’de uçak mühendisleri bile farklı sektörlerde çalışırken uçak bakım bir şeyi (isim bile bulamadılar. O zamanlar bu gençlere, teknisyen desen olmuyor tekniker desen olmuyor, mühendis desen olmuyordu) İsimsiz olarak çalıştılar. Üstelik müfredat 2 senelikken okul bitiminde verilen lisanslar 4 senelik mezunlara verilemiyordu. Bu gençler boşu boşuna neden 4 sene okuduklarını çözemediler ve şimdi de hala çözmüş değiller. YÖK ve SHGM bile bu işi hala çözemiyor. Delinin biri kuyuya öyle bir taş atmış ki çıkarana helal olsun.
Kısaca; Ne zaman ki okullar boş lisans dediğimiz lisansları veremez hale geldi işte o zamanda beri SHYO mezunlarının yüzüne bakan pek kalmadı.
Özellikle Türk Hava Yolları, İsmail Demir’in Eğitim Başkanı, devamında da Genel Müdür Teknik Yardımcısı daha sonra Teknik AŞ Genel Müdürü olmasıyla bu okul mezunları Türk Hava Yollarının kapısından giremez oldular.
Çünkü;
İsmail Demir’in eğitimci yönü ağır basmış kendi teknisyenini kendisi yetiştirmek istemiş ama bu proje 5-6 yılda ancak başlayabilmişti. Temel Kotil yönetimindeki Teknik A.Ş tecrübeli emekliliği dolmuş teknisyenleri emekli edelim onların her birinin yerine 4-5 tane genç çalıştırırız mantığı sektörün usta çırak ilişkisi ile meslek öğrenme yöntemini yok etti. Deneyimli kimse kalmamıştı ki yeni gençler yetiştirilsin. Çünkü bu meslek dünyanın neresine giderseniz gidin usta-çırak ilişkisi ile öğrenilir. Daha sonra bu hatadan dönüp emekli ettiklerini geri almak için uğraş verdiler ve bir kısmını geri aldılar ama işin tadını kaçırdılar.
Daha sonra yapılan teknisyen yetiştirme programları (TYP) ilk başta kaliteli öğrenciler ile iyi gitti. İlk 5-6 programdan sonra bozulmalar başladı. Her zamanki hastalığımız torpilli girişler, uçak ile ilgili olmayan bir dolu okullardan başvurular vb… Kısaca İşin suyu çıktı.
Teknik A.Ş o zamanki mevcut sendika yönetimi ile işe yeni ilk başlayacak teknisyen maaşları konusunda anlaşamayınca sivri zekâlı birileri low cost bakım şirketi mantığında çalışacak olan HABOM AŞ yi kurdu. Başlarına da THY ölçekli büyük bir şirkette çalışmamış, merdiven altı atölyelerinde görev yapıp THY ye gelmiş yönetici atadılar. Kısaca, bu yeni mezun gençleri, HABOM AŞ’de de istihdam edip Teknik AŞ’de çalıştırmaya başladılar.
İşler iyice birbirine karıştı. 3000 TL alan gençle 1500 TL alan gençler yan yana çalışmaya başladı. Ama birbirlerini meslektaşı gibi göremeyip Habomcu, bilmem neci diye çağırmaya başladılar.
Derken Türk Hava Yollarının MNG Teknik’i almasıyla işler iyice içinden çıkılmaz hale getirilerek çorbaya döndürüldü. Buda yetmedi. THY Hat Bakım Teknik A.Ş den kah ayrıldı kah birleşti. Yılların şirketinde deneme,yanılma sistemi uygulanarak, kimin eli kimin cebinde belli olmayan bir sistem yaratıldı. Bir müddet böyle devam eden karmaşa üç şirketin Teknik AŞ çatısı altında birleşmesi ile durulur sanıldı ama olmadı yeni oluşturulan ücret skalası ise işin tuzu biberi oldu. Deneyimli teknisyenleri bünyede tutmak her geçen gün zorlaşıyordu.
Sonrasında azalan lisanslı yetkili teknisyen sayısına zıt, hızla artan uçak sayısına bağlı artan iş yükü, teknisyenleri canından bezdirdi. Paradan çok iş yoğunluğu, hata yapacağım kaygısı ve her şeyden daha önemlisi uçak teknisyenine değer verilmemesi, deneyimli kadroyu daha düşük paraya bile Teknik AŞ’den kaçar hale getirdi.
Bunların sorumluları tabii ki tek adamı oynayan o zamanki THY yönetim kurulu başkanıydı. Tek adama; Aman efendim yanlış yaparız diyecek medeni cesarette kimse olmayınca tek adam teknikten anlayıp anlamadığına bakmaksızın ne istediyse onu yaptı ve yaptırdı. Anayasal hakları olan kendi sendika yönetimlerini kendilerinin seçmesine bile mani olundu. Durduk yere tencere tavacı oldular. Dik duran ve bırakın sendikamı ben seçeyim diyenleri işten attılar. Şu anda hem Teknik hem THY’de sözde sendikalar var.
Daha ne diyeyim yahu…
THY, havacılık nosyonu, bilgisi, alt yapısı olmayan ve uçağı sadece yaptıysa yolculukta veya hangarda gören bazı yöneticilerin yanı sıra mesleklerine merdiven altı atölyelerinde çalışarak sürdürmüş ve Teknik A.Ş veya benzeri büyük bir şirkette hiç yönetici deneyimi olmayan kişiler Teknik A.Ş nin üst yönetim kadrolarına paraşütle indirildiler. İBB Ulaşım AŞ’nin yöneticilerini Teknik AŞ’de yönetici olarak istihdam edenler kimlerdi? Neden mi istihdam ettiler? Çünkü onlar için Dolapdere’deki araba tamircileri ne iş yapıyorsa uçak atölyesinde de aynı iş yapılıyordu. Cahil olmanın bu ülkede cezalandırıldığını hiç görmedim.
Bu arada SHDT-35 lisansların JAA lisansına çevirmek için çıkarılan yönetmelik için; THY’den İki kişi Murat ve Seher, SHGM’den de 1-2 vatandaşın halt etmesiyle berbat hale getirildi. Teknisyenlerin kazanılmış hakları kısıtlandı, dün yetkisinde bulunan uçağa bakan teknisyen yeni lisansı ile kısıtlanmış hale getirildi. Bir müddet sonra da Avrupa’ya ayak uyduracağız diye lisans verirken sorulmayan İngilizce bilgisi yetkilendirmede pat diye insanların önüne konunca birçok tecrübeli ama dili zayıf ya da olmayan kişinin kenara çekilmesine neden oldu.
Anayasa mahkemesinin kararları bile geriye dönük çalışmazken, SHGM’nin bu konudaki tüm kararları ister 25 yıllık, ister 2 günlük olsun, çalışan tüm teknisyenlere uygulandı. Örneğin, tıp fakültesinden mezun olduktan sonra 20-25 yıldır doktorluk yapan deneyimli bir hekime, İngilizce bildiğini ispatlamazsan, sen artık hastaya reçete yazamazsın demek gibi bir şey. Böyle bir şey hukuka sığdı mı dersiniz?
Düne kadar herkesin idealini süsleyen THY nasıl oluyordu da deneyimli teknisyenlerini başka şirketlere kaptırıyordu? Bu sorunun cevabını önce bu şirketin yönetenlerin cevaplaması lazım diye düşünüyorum.
Neden mi?
Bildiğiniz üzere Pegasus Havayolları atakta. Pilotlara daha iyi maddi imkânların yanı sıra esnek çalışma saatleri ile bir ilki yarattılar. Şimdi de artan uçak sayısına paralel deneyimli lisanslı C/S uçak teknisyeni almaktalar. Ankara üssü olarak 25 deneyimli ve C/S pozisyonunda teknisyen alımı yapılmış. İstanbul için ise hazırlık yapılıyormuş.
Bu arkadaşlarla bizzat konuştum. Daha çok para için mi gittiniz dediğimde aldığım cevap ilginçti. Hayır, Başkan inan ki para için gitmedik. Zaten arada önemli bir maddi fark da yok. “BİZİ THY ARTIK ÜVEY EVLADI OLARAK GÖRÜYOR” diyerek konuyu açtılar. Konuştukça konuştular.
Bakın not almışım aynen yazıyorum; Malum Elçiye zeval olmaz.
“Biz her gittiğimiz yerde THY liyiz diye gurur duyardık. Pas biletlerimizi alır eşimiz ve çocuğumuzla THY uçaklarına binerdik. Şimdilerde bizi THY li değil de THY ye hizmet veren her hangi bir taşeron firma gibi görenler arttı. Sendikayı ve sözleşmedeki sorunları sen zaten yazmıştın. Rezil ötesi bir sözleşme. Şimdi birçoğu THY den geçmiş eski arkadaşlarımızla aile gibiyiz. Çünkü onlarda Pegasus Teknik A.Ş diye itilmiş, kakılmış bir bölümleri yok. Sadece Pegasus var. Kısaca, kendimizi Ailenin birer ferdi olarak görüyoruz diyorlar.
Sevgili THY üst yönetimi;
Yazdıklarımın doğruluğunu biliyorsunuz. Uçak teknisyenini çok iyi tanıdığımı da biliyorsunuz. Bakın orada büyük yanlışlar yapılıyor. Uçak teknisyenleri küstürülmüş. Çalışanınıza aidiyet duygusu veremiyorsanız iş bitmiş demektir. Çalışanın işe gelirken ayakları geri geriye gidiyorsa iş bitmiş demektir. Onlara abilik yapacak, onların dertlerini dinleyecek birileri yoksa iş bitmiş demektir. İnan ki ona ne kadar para verirsen ver belki tutarsınız ama verim alamazsın. İş hayatında paradan daha önemli olan tek şey HUZUR dur. GÜVEN dir. Bunu böyle bilesiniz.
Bakın teknisyenler pilotlar gibi tek çalışmazlar. Grup olarak çalıştıklarından arkadaşlık, dostluk ilişkileri daha yoğun olup mesai saatleri dışında da beraberdirler. Bu nedenle yapılan bir haksızlık tüm camiada anında yayılır.
1986-87 yıllarında başlayan özel havayolları sadece THY’den teknisyen almak zorunda kaldıkları için THY deki maaşın üç katını vermelerine karşın THY’yi birçoğu terk etmedi. Çünkü onlar kendilerini THY ailesinden sayıyorlardı.
Yazdığım konuda suç İlker Aycı da değil. Çünkü o gelmeden önce yukarıda yazdığım yanlışlar zaten yapılmıştı. Tepe yönetici olarak İlker Aycı ya tavsiyem, yöneticileri dışarı çıkar ve teknisyenlerle baş başa konuş. Onlara konuşmaların bir sır olacağını ve hiçbir şekilde aleyhlerine kullanılmayacağına söz ver. Samimi ol. Bak bakalım neler diyecekler? Sonrasında ne yaparsanız yapın.
Yitirilmiş aidiyet duygusunu verin gerisi kolay. Ancak bu duyguyu vermek bile bayağı zaman alacak.