1975 yılından 2006 yılına kadar THY’de çalıştım. Sıra ile önce teknisyen sonra başteknisyen daha sonra da Müşteri uçakları bölümünde hem kurucu hem de ilk şefi olmak bana kısmet oldu. Tamı tamına 31 sene THY’ye hizmet etmişim. Bu hizmet yıllarımda meslektaşlarıma, maddi ve manevi birçok konuda yardımcı olduğumu zaten biliyorsunuz. Tabi ki 31 senelik bilfiil THY tecrübemin yan sıra medyada ki havacılık içerikli yazı ve TV programlarım hariç…
Bu hafta Avşa adasında olmama rağmen sizleri unutmayarak, THY’nin sizden önceki üç döneminde yaşananları yazmaya çalışacağım.
Toplumsal yaşamımızın önemli kurumlarının yönetiminde belirleyici olan şirket kültürü, aynı zamanda toplumsal yapımızın bir aynasıdır. Ancak bizde, bu kurumları yönetenler ne yazık ki, şirket kültürünün değil, politik hareketlerin birer uzantısı olmak durumundadırlar. Yöneticilerin o işteki uzmanlık ve yararlılıklarından önce, politik kimlikleri öne çıkar ve kurumun değil, maalesef iktidarların hizmetinde olmak durumunda kalırlar.
THY gibi en azından %49 u Kamunun malı olan bu kurumlarımız, maalesef artık kamunun yararına değil, bir çıkar grubu olan politik hareketlerin arpalığı durumuna getirilmiştir.
Şirketlerin en çok önem vermesi gereken, fakat siyasi yapılanmalardan etkilenen yöneticilerin kendi kültürel yapılarının etkisi ile sürekli değişiklik gösteren kurumsal kültür yapılanmasını; THY’de üç ayrı döneme ayırmak gerekiyor.
THY’nin son 40 yıllık şirket kültür farklılıklarına bakıldığında, son derece değişik yapılanmalara rastlanır. Bu aşamaları ve dönüm noktalarını 3 grupta incelediğimizde; karşımıza çok ilginç bir tablo çıkacaktır.
THY’nin şirket yapılanmasını incelemek için, dönemlere ayrı ayrı bakmak gerekiyor..
Birinci Dönem; Yılmaz Oral’ın genel müdürlüğünü yaptığı ve THY’nin askeri vesayetin etkisinde kaldığı yıllar…
İkinci Dönem; Yılmaz Oral’dan sonra gelen ve hem yönetim kurulu başkanı hem de genel müdür olarak görev yapan Cem Kozlu dönemi
Üçüncü Dönem; Abdurrahman Gündoğdu ile başlayan ve Candan Karlıtekin-Hamdi Topçu- İlker Aycı ile devam eden dönem
Bu isimlerin yönetim kurulu başkanlığı yaptıkları dönemlerde, THY’de yarattıkları şirket kültür farklılıklarına bir göz atalım ve bugünkü THY’nin, geçmişte kalan THY yönetimlerine göre farklılıklarını birlikte irdeleyelim.
Yılmaz Oral dönemindeki THY, tam olarak askeri kültürel yapılanmanın etkisi altındaydı. Yılmaz Oral’ın emekli bir havacı general olması bu yapılanmada etken olmuştur. Bu kültür, şirketin tüm yönetim kadrolarına sirayet etmişti.
THY’nin tüm genel müdür yardımcılıkları ve başkanlıkların tümüne emekli askerler yerleştirilmişti.
Hatta THY’de o zamanların tüm kaptan ve pilotları, tümüyle asker kökenli idi ve aralarına kesinlikle sivil pilot alınmasına izin vermiyorlardı. Kısaca, şirkette tam bir kışla kültürü etkisi görülmekteydi. Kokpitte; birbirlerini hava kuvvetlerinden tanıyan ve üst -ast ilişkilerini sürdüren pilotlarda, hala o askeri etkinin egemenliğini rahatlıkla gözlemleyebilirdiniz, “kaptanım” yerine “komutanım” sözleri sık sık duyulurdu. İşin bir diğer ilginç tarafı, kaptan THY’de daha kıdemli iken yanındaki FO askerde ondan daha kıdemli olabiliyor ve bu defa kaptan FO’e “komutanım” diye hitap ediyordu. Bu nedenle CRM tam olarak uygulanamıyordu…
Bu dönemde pilotlar, kendilerini rütbeli subay, diğer bütün çalışanları da astsubay, hatta er gibi görmenin yanı sıra çalışanların yaptıkları basit hatalara bile çok sert tepki verirlerdi. Bir nevi THY’de çalışan herkesin amiri/komutanı gibi davranırlardı.
Bu süreç 1988 yılına kadar sürdü. Özal Hükümetinin iktidara gelmesinden sonra, THY’ye Cem Kozlu getirildi. Uluslararası yöneticilik kariyeri olmasına karşın son derece mütevazı ve çalışkan biri olan Cem Kozlu, çalışanlarla kurduğu diyaloglarla tabana kadar inebilmekte, sorunları sorunun yaratıldığı yerde, çalışanları da dinleyerek öğrenip çözmeye çalışırdı.
Cem Kozlu dönemi, THY’nin askeri vesayetten kurtulup sivilleşmenin başladığı dönem olarak THY tarihindeki yerini almıştır. Bu dönem çok zorlu geçti. Askeri yapıya alışmış ve alt üst ilişkileri emekli oldukları askeri rütbelere endekslenmiş yapılanma kolay aşılamadı. Bir dolu zorluk, sürtüşme kendini sıklıkla gösteriyordu.
Asker kökenli yönetimin; “ben ne dersem o olur” biçimindeki tutumu, Cem Kozlu’nun güçlü sivilleşme iradesinden etkilenerek oldukça çözülmüştü. Ancak, bu egemenliği sadece yönetim kademelerinde yapılan değişikliklerle gidermek yetmezdi, tabana da inmek gerekirdi.
Pilotlar ile Uçak Teknisyenleri, görevleri gereği karşı karşıya geldiklerinde sorunlar daha büyüyordu. Pilotlar kendilerini hala kışlada olduklarını sandıklarından, çalışanlarla ilişkilerinde, onların komutanı gibi davranıyorlardı. Bu yapıları nedeniyle uçak başında sık sık sert ve neredeyse kavgaya kadar varan teknisyen-pilot tartışmaları yaşanırdı.
Bu gerçeği gören Cem Kozlu, sivilleşme hareketine, öncelikle kokpitteki askeri yapılanmayı değiştirmekle başladı.
Pilot eğitim merkezine, çoğu THY Teknikte mühendis olarak çalışan sivil pilot adayları yollanarak ilk girişim yapıldı. Buradan pilot olarak mezun olanlara, “Yugo’lar “ denirdi.
Evet, bu sivil pilotlar (Yugo’lar) o dönemin asker kökenli pilotların tüm dışlamalarına ve yaratılan değişik zorluklara karşın, artık kokpitte kendilerine yer bulmuşlar ve çok da başarılı olmuşlardı.
Cem Kozlu, tüm THY çalışanlarına (teknisyen, pilot, amir-memur, işçiler dâhil) yurt dışından getirttiği bir eğitmen grubu ile “ÖNCE İNSAN” semineri vermişti. Bakın, bizler bugünkü yaşamamızda bile, bundan 30 yıl önce aldığımız bu seminerin meyvelerini yemeğe devam ediyoruz. Bu seminerin şirkete verdiği yararı siz hesaplayın.
Cem Kozlu’nun değiştirilmesinden sonra yeni bir dönem, sivilleşmeden siyasallaşmaya dönemi başladı.
NOT: Yazımın tamamı çok uzun olduğundan dolayı haftaya devam edecektir.