Değerli okurlar, pandemide şimdi de aşı krizi çıktı. Sağlık Bakanımız Mayıs ayı sonuna kadar 100 milyon doz aşı yapılacağını açıklamışken geçen gün takvimi sonbahara öteledi. Demek ki, yaz aylarında açık havaya çıkılmasının vakaları azaltacağı hesabı yapılmış. Ancak geçen yaz da aynı hesabın yapıldığını, Ekim’den itibaren vakaların 30.000’i geçtiğini unutmayalım. Dolayısı ile, artık etkin ve kısa vadede tamamlanacak aşılamadan başka kurtuluşumuz kalmadı.
5.5 MİLYON KİŞİYE İKİNCİ DOZ AŞI YOK !
Aşılama hızında ise ağır gittiğimiz bir gerçek. 14 Ocak’ta başlayan aşı serüveninde en yüksek rakama 18 Şubat tarihinde ulaşmışız. O gün tam 435.000 doz aşı yapılmış. O tarihten sonra izleyen 21 gün boyunca aşılama sayısı giderek azalmış ve günlük 135.000 rakamına kadar düşmüş. 59 gün sonunda Türkiye’de yapılan aşı sayısı 11 milyonu geçti. iki doz aşı yapılanların sayısı ise henüz 3 milyon. Yani 8 milyon kişi ikinci dozu bekliyor. Elde kalan ise sadece 2.5 milyon doz. Kaba bir hesapla 5.5 milyon kişiye yapılacak ikinci doz ortada yok. Tek doz yapılıp ikinci doz bulunamayan bu kişilere vurulan aşılar da boşa gidecek. Gelişmelere bakılrsa, aşı sıkıntısı, Sinovac’a talebi artırmış. Aralık ayında Çin malı coronavac aşısına sadece Türkiye, Brezilya ve Endonezya talip iken, Mart ayı itibarı ile bu aşıyı sipariş eden ülke sayısı 11’e yükselmiş. Biz Çin aşısına bel bağlamışken Birleşik Arap Emirlikleri ve ekonomisi çok da iyi olmayan Macaristan’da tam 5 ayrı aşı uygulanıyor. Dünyaya bakıldığında, en fazla tercih edilen aşı Oxford/AStra Zeneca … 64 ülkede uygulanan bu aşıyı, 61 ülkede kullanılan Pfizer/Biontech aşısı izliyor. Onların arkasından 31 ülkede uygulanan Moderna aşısı geliyor.
SINIRLARINDA TEDBİR ALANLAR BAŞARDI.
Aşı fiyatları da birbirinden çok farklı. Moderna aşısı 37 dolar. Onu Coronavac aşısı 29,7 dolarla izliyor. Yani dünyanın en pahalı ikinci aşısını kullanıyoruz. Pfizer/Biontech aşısı 19.5 dolar iken, Sputnik ve en çok rağbet edilen Astra Zeneca aşıları ise sadece 10 dolar… Aşılamada sadece ülkemiz değil tüm dünyanın da hızlanması zorunlu. Sonuçta ülke içi ve ülkeler arası ulaşım devam ettiği müddetçe sıkıntı da sürecek. Prof. Dr. Esin Şenol’a göre salgın ilk başladğında sınırlarını kapatan veya sınırlarında etkin tedbirler alan Güney Kore, Vietnam ve Tayvan ciddi başarı sağladı. Sonuçta bu virüs ulaşımla yayılıyor. Salgının ilk patladığı İtalya, Fransa İran ve Suudi Arabistan ile ulaşımımız azımsanmayacak bir süre devam etmişti. Ulaşımın etkisini en son mutant virüs olayıyla gördük. Bakın ülkemizde İngiliz mutantına rastlanan vaka sayısı kısa sürede 50.000’e ulaştı. Bu virüs yürüyerek gelmediğine göre demek ki ulaşım yoluyla ve çok büyük ihtimalle havayolu ile girdi ülkemize. İlk mutant vakası 3 Ocak’ta görülmüş. Bugün sadece İngiliz mutantından 45.000 vaka var ülkemizde.
HER ÜLKENİN PCR TESTİ GEÇER Mİ?
Şimdi bu noktada duralım ve düşünelim. Aylardır Avrupa’da en fazla uçuş yapan şirket THY ! Maaşallah günlük 500’den aşağı düşmedi. THY’miz Mart ayında günlük 630 civarındaki uçuşla liderliğini koruyor. İyi güzel, para kazanıyoruz, uçaklarımız yerde kalmıyor da, günü kurtarırken geleceğimizi karartmıyor muyuz? Geçen yaz başında sanırım Turizm Bakanlığı’nın yaptırdığı bir kamu spotu vardı. Havalimanına giren yolcu sosyal mesafenin şart koşulduğu aşamalardan geçiyor, sonra uçağa biniyordu. Uçakta yanındaki koltuklar boştu. Gönül rahatlığı ile uçuyordu. Bir süre sonra bu iş gevşedi. Uçaklar tıka basa dolu. Bırakın sosyal mesafeyi, mesafe bile yok aralarda… İran’dan, Orta Asya’dan gelen yolcu ile yanyana uçuyorsun. PCR testi deseniz, güvenilirliği tartışmalı. PCR negatif çıkan ama covid taşıyıcısı olan yolcuları saymıyorum bile ! THY’nin hakkını yemeyelim, tedbirlerini almışlar ! Türkiye’ye gelecek yolculardan son 72 saat içinde alınmış bir PCR test sonucu isteniyor. İyi de, sağlık yönünden gelişmemiş, covidle mücadelede ciddi tedbir almayan ülkelerden gelen yolcuların ibraz ettiği PCR test sonuçlarına nasıl itibar edeceksiniz?Ya, “corona” kelimesinin yasaklandığı , ülkede böyle bir virüs olmadığını devlet politikası olarak beyan eden Türkmenistan’dan gelen yolculara ne yapacaksınız?
TRANSİT YOLCULARA PCR DENETİMİ YOK MU?
THY duyurusunda tuhaf bir ibare daha var, atlamayalım. Diyor ki THY’miz; “30 Aralık 2020 itibariyle, Türkiye’ye gelen 6 yaş ve üzeri yolcuların (denizci, transit yolcu hariç) planlanan kalkış saatinden önceki 72 saat içerisinde numune vererek alacakları negatif PCR test (nükleik asit testi olmalıdır) belgelerini uçuştan önce ibraz etmeleri gerekmektedir. PCR testi uygulaması 14 Nisan 2021 tarihine kadar devam edecektir.” Nasıl ama? Türkiye’ye giriş yapmayacaksan, İstanbul Havalimanında başka bir uçağa binip Türkiye’den ayrılacaksan test sonucu vermene gerek yok ! Adam Tahran’dan gelip Roma’ya gidecek, test istemiyorsun. Covidli yolcuyu diğer yolcularla yan yana oturtuyorsun. Ne güzel mantık değil mi? “Virüsü Türkiye’ye sokmuyoruz. Başka ülkeye götürmesine izin veriyoruz.” İyi de o transit yolculara hizmet veren kabin memurların ve onlarla temas eden pilotların 5-10 saat sonra Türkiye’ye dönecek… Nasıl bir mantık anlamadım. Vahşi kapitalizm dedikleri bu olsa gerek. para gelsin de, ne olursa olsun. Ya şu “14 Nisan’a kadar geçerli olacağı” ifadesine ne demeli? PCR testi olmadan 15 Nisan tarihine bilet alan yolcuyu o tarih geldiğinde uçurmayacak mısınız? Şunu “ikinci bir duyuruya kadar” diye yazsaydınız ya…
GARİBAN AVRUPALI TAŞIYICILAR UÇAMIYOR !
Evet, turizm mevsimi yaklaşıyor. Bakalım diğer ülkeler henüz nüfusunun ancak % 3’ünü iki doz aşılayabilen bir ülkeye turist gönderecek mi? Bakın 2020 yılı Ocak ayında İstanbul’a gelen turist sayısı 1.017.000 iken, 2021 Ocak ayında bu sayı 334.000’e düşmüş. Bu turistlerin neredeyse tamamı(332.000) havayolu ile gelmiş. Araştırmalar, gelen turistlerin de çok uzun kalmadıklarını gösteriyor. Ya gidişler? Eğer Çin aşımız Avrupa, ABD ve diğer ülkelerce muteber kabul edilmezse yurtdışı seferlerimiz de etkilenecek.
Bu veriler turizm sezonunda sadece THY’nin değil diğer taşıyıcılarımızın da zarar göreceğini gösteriyor. İşte o nedenle, acaba THY böyle gözükara biçimde uçmasaydı da, virüslerin ülkeye girişinde istemeden de olsa katkı sağlamasaydı, diye düşünmeden edemiyor insan. Ve yine merak ediyorum, THY’nin uçucu personelini aşılamadan günde 630 civarında uçuş yaptığı Mart ayında Air France’ın günlük 362, Lufthansa’nın 198, KLM’in 233, SAS’ın 148, İberia’nın 117 sefer yapmasının altında yatan gerçek veya endişe nedir acaba? Ülkelerinin menfaatlerini öncelemelerinin, covid mücadelesine katkı verme zorunluluğunu hissetmelerinin, şirketlerinin para kazanma hırsının önüne geçmesi olabilir mi mesela?
Özetle, aşılama hayati nitelik taşıyor. Ancak mutasyonların nereye evrileceği de belli değil. Mutant virüslerin çok az damlacıkla ve çok kısa süre içinde bulaşabildiği söyleniyor. Yani, daha bulaşıcı. Aşıların bu mutantlara karşı ne derece etkili olduğu ise henüz bilinmiyor. Bu nedenlerle etkin ve yaygın aşılamaya ulaşıncaya kadar kapalı yerlere girmemek, virüse yakalanmamak gerekiyor.