THY’nin Mükemmel Hangarı… Sendikal Şike…

thy-gezıntı

 

Ülkemiz için zor ama sektörümüz için hareketli geçen bir döneme rağmen hoş gelişmelerin de yaşanabildiğini görmek çok memnuniyet verici. Pandemi döneminde, ücretleri düşürülerek sofralarından, bütçelerinden fedakârlık yapan ve tüm dünyada neredeyse yaşamı durdurma durumuna gelen pandemiye rağmen kendilerinin ve ailelerinin yaşamını hiçe sayarak hizmet veren çalışanların, bir parça olsun mutlu edilmesi ve onurlandırılarak motive edilmesi beni çok memnun etti.

THY Yön. Kurulu başkanı Ahmet Bolat beyin performansı düşürmeden THY’nin marka değerini artıran hamlelerinin yanı sıra çalışanlarını motive eden yaklaşımı tüm şirkette kısa sürede pozitif bir etki yarattı. Açıkçası her zaman tenkit ettiğim, telkinlerde bulunduğum yönetimin, iletişime bu kadar açık ve çözüm odaklı olması beni de şaşırttı diyebilirim

Bildiğiniz üzere, Tk fest 2022 ile çalışanlarına bir dünya markası altında olduğunu hissettiren bir organizasyon yapıldı. Açılışını yönetim kurulu başkanı ve genel müdürün yaptığı bu organizasyonda verilen mesajlar ve düzenlenen etkinlikler herkesçe olumlu karşılandı. Uzunca bir dönemdir baskı, stres ve yaşamın ağır yükü altında yıpranmış personellerine böylesi organizasyonlarla moral motivasyon katmak bence çok kıymetli. Bunun geçici olmaması ve sürdürülebilir bir gelenek haline gelmesini umuyorum.

Unutmamak gerekir ki, bir şirketi omuzunda taşıyanlar, yöneticilerden çok çalışanlardır. Çalışanları, değerli hissettirecek organizasyonlar, çalışanların şirkete olan aidiyet duygusunu yükseltir. Son yıllarda sürekli personel giderleri üzerinden tasarruf anlayışı ile büyüme gayreti ve ülkenin çalkalanan gündemleri, çalışanlar üzerindeki baskı herkesi çok yıpratmıştı. Bunların üstüne, torpil, adam kayırma ve liyakatsiz atamalarla sisteme resmen mum dikilmişti. Umarım Ahmet BOLAT yakaladığı bu olumlu iklimi gölgeleyecek bir müdahaleye fırsat vermez ve çalışanların yara almış liyakat, ehliyet ve adalet duygusunu iyileştirici bir anlayışı izler.

Yıllardır bu önyargılı yönetimler yüzünden ömrümü verdiğim hangarlara ve meslektaşlarımla bir araya gelmeye hasret kalmıştım. Bu nedenle dayanamayıp Tekniğin yeni atanan Genel Müdürü Mikail  beyi arayıp bu isteğimi yine dile getirdim. Sağ olsun bu isteğimi geri çevirmeyerek beni Sabiha Gökçendeki tesisinde misafir etti. Kendisiyle uzun uzun Teknik A.Ş’nin sorunlarını ve geleceğini konuşma fırsatı buldum. Mühendislikten genel müdürlüğe uzanan bir kariyerinin, çalışanların en alt tabakası ile empati içinde, onları ve sorunlarını yakından bilen bir genel müdür intibaı bıraktı bende. Açıkçası her sorunun farkında ve çözüm arayışında olması beni umutlandırdı.  Eleştiriye açık ve sorunları geçmişiyle derinlemesine bilen bir kurumsal anlayışın zamanla tüm sıkıntıları gidereceğine inanıyorum.

Kısaca; Hangarların Maşallahı var. Çok sevindim ve eski günlerime gittim. Teknolojinin ve çağın yeniliklerinin her alana yansıdığını görmek beni çok gururlandırdı. Muhakkak her düzenin eksiği ve sorunları vardır ama geçmişle mukayese edilemeyecek kadar geniş ve gelişmiş bir şirket görünümü var. 

Bizim zamanımızdaki hangarlardan daha büyük ve her alanda teknolojik yeniliklerle donatılmış, işlerin daha konforlu yapılabileceği bir ortamla karşılaştım.  İnşallah bu ziyaretleri daha sık yaparak meslektaşlarımla dertleşip hasbihâl etmeye de geleceğim. Sıcak ve samimi karşılaması nedeniyle Mikail beye ayrıca teşekkür ediyorum. Bizler yapıcı eleştirilerimizle şirketin başarısını, çalışanların memnuniyetini hedefliyoruz. Sesimize kulak veririlerse bizler her zaman onları yönettikleri kitle ile daha yakınlaştırır, yüzlerine söylenemeyen gerçekleri daha dürüst ve cesurca onlara söyleriz. Bu bakımdan Mikail Bey iletişime açık ve yapıcı tavrı sizlerin sorun ve problemleri bakımından çok değerli…

Bu ziyaretimde hangarları gezme isteğimi de kırmayarak, Gen Md yardımcısı Bilal Kahraman’ın yanı sıra, bakım müdürleri, Erol Kuru, Abdullah Kadir Buturak ve Mehmet Taslak ile birlikte hangarları gezdim. Mikail Bey başta olmak üzere, üşenmeden tüm hangarları gezdiren ve sorularıma cevap veren yukarıda isimlerini yazdığım müdür arkadaşlara, ilgi ve alakaları için bir kez daha teşekkür ediyorum. Kısaca benim şimdiye kadar gördüğüm (yurtdışı dâhil) en modern hangarlar bunlar…

Hangarları gezer ve yöneticileri dinlerken adeta o günleri yaşadım diyebilirim. Tabi ki, bizlerin çalıştığı hangarlarla mukayese bile edilemeyecek kadar modern bir tesis kurulmuş. Geniş Gövde, Dar Gövde ve Boya hangarı şimdiye kadar gördüğüm hangarlardan çok daha büyük ve teçhizatlar daha modern ve kullanışlı. Tabii ki henüz İstanbul havalimanındaki hangarları görmediğim için, ikisi arasında yorum yapamıyorum.  En kısa zamanda İstanbul Havalimanındaki hangarları da gezip sizlere yorumlamaya çalışacağım.

Ayrıca;  

Pass ve ced biletlerdeki seniority sorunundan tutunda ücret ve yönetim politikasına kadar birçok konuda görüş ve beklentilerimi Mikail beyle paylaştım. Her sorunun farkında olan ve bunun çözümü için çabalayan bir tavır sergilenmesi memnuniyet verici.  Genç ve dinamik bir mühendis olarak çalışmaya başladığı bir şirketin yıllar içinde Genel Müdürü olabilme ayrıcalığı çok önemli. Umar ve dilerim ki, başarılı olur.   Nasıl ki Ahmet BOLAT, kronikleşmiş bütün sorunların farkındalığı ve kurumsal bir hafıza ile oturduğu koltukta, şu ana kadar başarılı bir gidişat sürdürüyorsa, Teknik AŞ yönetiminden de aynı bilinç ile yönetim tavrını bekliyoruz.

Yıllardır sürdürülen,  Teknik A.Ş üzerindeki baskı ve ötekileştiriçi bakış açısı sona ermeli. Tekniğe yapılan üvey evlat muamelesi bu dönemde kesinlikle son bulmalı. Sorunların son bulması demek iş veriminde artması anlamına gelir. 

Kısaca; 

THY tüm iştirakleri ile kucaklaşıp özdeşmeli. Öyle üst bir sınıf oluşturup ötekilerine ikinci sınıf muameleye asla fırsat verilmemeli.  Aslında çok şanslı bir dönemdesiniz. Sendikası, derneği vs zaten hepsi istediğiniz kıvamda, tavuğunuza kışt diyen de yok. Laga luga eden de yok. 

Bu avantajlarla, çalışanlarınızın, emeklerini hiçe saymadan, ne kadar değerli olduklarını onlara hissettirmekten, onlarla empati içinde olmaktan korkmayın. Bu yapılması gerekenler, sizi ve makamlarınızı küçültmez aksini yüceltir daha değerli hale getirir.

Ayrıca; bakıyorum da bizler çalışanların sorunlarına değinirken, çakma sandukacıların yanı sıra megafonlu yalakaları hepsi abilerinin koltuğu derdinde. 

Yaklaşan genel merkez seçiminde herkes makamını ve saltanatını sürdürme peşinde. Birbirine çamur atan, ortak geçmişiyle belden aşağı vuran, her türlü ahlaksızlığı yapan bu adamlardan ne beklenir ki. Sahte hesaplarla sosyal medyadan birbirilerine iftira ve hakarete varacak kadar bir seviyesizlik var ortada. Yahu arkadaş, yıllarca aynı masada birlikte yiyip içip aynı kararlara imza attınız, sizi birbirinize ne düşürdü böyle… Yoksa yönetimin aldığı ihtişam ve yüksek maaş derdi mi düşürdü birbirinize. Demokrasiymiş, şeffaflıkmış, işçiye hizmetmiş hadi oradan hadi...

Bırakın bu palavraları, çoğunuz sendikayla zenginleşmiş, yalan dolanla iş bitirmeye çalışan zavallılardan başka bir şey değilsiniz. Söylediğiniz yalanlar, verdiğiniz boş vaatler nedeniyle hangarlara bile inmeye yüzünüz olmamalı…

Neden mi? 

İmzaladığı toplu sözleşmenin ardından, “imzalamadan önce size soracağız, anket yapacağız” diye utanmadan yalan mail atıp milletin aklıyla alay edenler siz değil miydiniz?           Size inanan, güvenen ve peşinizden koşan çıkar ortaklarınız bakalım bu sefer ne yapacak? Yahu,  iki şubeyle her yerde ikiye bölündüğünüz yetmedi Ankara’yı da ikiye bölmüşünüz.

Yıllar boyu, ne havacılığı ne sendikacılığı bilmez toy bir uzun çocukla, 30 senedir sendikanın başına çökmüş dümencilerin peşinden koşarak size inananlara ihanet ettiniz. Boyunuzdan büyük laflar, haddinizi aşan iddialarla geldiniz. Hani ne oldu fotoğraflarda yumruk kaldırıp boş pet şişe toplamaktan başka ne işe yaradınız. 

Henüz unutmadık…

Avrupa Havacılık Şube ile 5 bine yakın insanın iradesini hiçe saydınız. Zorla, baskı ve tehditle sandıkta kaybedip şubeye yönetici oldunuz. Ben ne sizi nede başkanlığınızı tanımıyorum. Benim gözümde gayrı meşru şubeciklersiniz… Sendikacılığın S’sini bile bilmiyorsunuz. Biliyorum derseniz size her hangi bir başarınızı söyleyin diye sorarım.

Bu genel merkez seçiminden sonra vicdanı ve şerefi olan yönetim bu şubeleri ya lağv etmeli ya da hakkıyla seçilmişlere bu koltukları iade etmelidir. 

Ben hiç unutmadım… Kırmızı listenin kazandığı seçimin kanı var elinizde. Haksızlıkla baskı ve yalanla başa gelenler ne verebilir ki bu topluma. Bu genel merkez seçiminden sonra sizi ahlaklı ve vicdanlı bir yönetim temsil edecekse ilk işi bu şubeleri olağanüstü kongrelerle adil ve tarafsız bir seçime götürmek, tüm kadroları işçinin gerçek iradesini temsil edenlerle değiştirmek olmalı. 

Sevgili çalışanlar, madem iş kolunu değiştiremiyorsunuz, madem bu sendikayla sözleşmeleri yapmak sorundasınız bari sizi adam gibi temsil edecek dürüst ve vizyon sahibi kişiler bulun. Bu vasıfsız tiplerle hiçbir yere gidemezsiniz. İnanın ki bu yönetim, şimdiye kadar olduğu gibi, adam yerine bile koymaz sizleri. 

Geçen haftalarda, yetkisiz kişiler olarak Ahmet Bolat beye ziyarette bulundunuz ya pes yani… Ahmet Bey kesinlikle içinden gülmüştür. Bu ziyaretle ancak biz ettik sen etme tarzı bir yakarışta mı bulundunuz bilemiyorum. 

Ancak maç öncesi rakip oyuncuların, maç yapacakları oyuncuların ayağına gitmesini ben şike yapmaya teşebbüs olarak algılar ve huylanırım. Toplu İş sözleşmesi işveren ile sendika arasındaki bir maçtır. Siz maç başlamadan maçı satmaya çalışmışsınız. 

Ahmet Bolat Bey kibar adam. Ben olsam hepinizi kapıdan dışarı attırırdım. Yahu bu ziyareti, siz değil önce işveren yapacak ki çalışanlar için anlamı olsun. Şimdiye kadar hiç duymadım sendika yönetiminden bazılarının işverene ziyarete gitmesini… Hem de yanlarında başkanları olmadan..

Bu ne demek oluyor kısaca anlatayım… Sayın THY Yönetimi, “bizler sendika yönetiminde ama onlara rakip grubuz. Bizi desteklerseniz, biz de sizinle birlikte olur, çok hızlı ve problemsiz bir toplu iş sözleşmesine imza atarız.”  

Sizin amiriniz üyeleriniz iken, siz yönetime gelirseniz, çalışanların haklarını THY’den böyle salya sümük yalvararak mı isteyeceksiniz? 1975 yılından itibaren gördüğüm en büyük sendikal rezalet bu oldu.

Genel müdürünüz, yönetim kurulu başkanınız hiç olmadığı kadar iletişime açık ve çözüm odaklılar. Yeter ki derdinizi anlatacak sizi satmayıp arkanızdan iş çevirmeyecek kadrolar kurabilmeyi becerebilin…

Exit mobile version