THY’NİN DİNAMİKLERİ İLE OYNANDI—BANKANIN PROMOSYON MUAMMASI—ALMANYA’DA HAVACI TÜRKİYE’DE TAVACI
Bir köşe yazarının iş hayatı geçmişi, yazılarında değindiği konularla örtüştüğünde geçmiş ile bugün arasındaki farklılıklardan esinlenerek yazması kaçınılmaz oluyor. Bu tür yazılar okuyuculara, geçmişteki yapıyı bugünkü yapıyla mukayese etme şansı veriliyor. Kısaca nerden nereye gelindiğini gözler önüne seriyor.
THY’de işe başladığım 1975 senesinden itibaren kimler gelmiş kimler geçmiş…
Sektörel yazılara 1991 yılında UTED dergi ile başladım. Dernek adına çıkardığımız, uçak teknisyeninin havacılıktaki önemini iş yerimiz olan çelik hangarın dışına taşıma amaçlı yayıncılık anlayışı ile yola çıktığımızda, Türkiye’de sivil havacılık ile ilgili hiçbir yayın organı olmadığından dergimiz kamuoyunda ilgi ile karşılanmıştı. Seneler sonra bize TALPA ve TASSA derneklerimizin çıkarttığı dergiler eşlik etti.
Kısaca o günden bugüne kadar hep sizlerleyim.
THY’nin dinamikleri ile oynanması 2006 yılındaydı. İşte o tarihten sonra THY Teknik A.Ş, %100 ü THY’nin olmak üzere ayrı bir şirket haline getirilmişti. Teknik AŞ’nin THY’den ayrılıp başka isimle tanınması, Teknik AŞ’nin pazarlanması açısından faydalı olacağı söylenmişti.
Aslına bakacak olursanız bu ayrılma, düne kadar genel müdür yardımcılığı pozisyonunda olan şirkete bir genel müdür atanmasına ve tabi ki genel müdür atanınca bir kaç tane de genel müdür yardımcılığı ve genel müdür yardımcılığa bağlı birçok başkanlıklar ve başkanlıklara bağlı müdürlükler oluşturulmasına neden oldu. Kısaca gerekli gereksiz bir dolu kadro oluşturuldu.
Gerekli miydi? Tabii ki Hayır. Amerikalıların bir sözü vardır : “Too many chiefs, not enough indian” yani, çok fazla yönetici var ama yeterince çalışacak adam yok manasına.
Teknik AŞ’nin yönetimsel değişikliğinin yanı sıra, O zamanki THY yönetim kurulu başkanı olan Bay Hamdi’nin zamanında sendikal yapı da bozuldu. Her nedense bu talihsiz dönemde koskoca Teknik AŞ’nin iş kolu taşımacılık iş kolundan metal iş koluna dönüştürüldü (hayatımda gördüğüm en saçma uygulama) Dünün havacıları bir anda tencereci/tavacı oldu.
Bir teknisyen arkadaşın deyişi ile THY’nin yurt dışı istasyonlarında havacı statüsünde çalıştırılırken, İstanbul’a döndüğümde tavacı oluyoruz demişti. Bu ince espriye çok gülmüştüm. Kısaca, aynı kişi Almanya’da havacı statüsüne geçiyor (THY bünyesine yani) ,İstanbul’a döndüğünde ise tavacı (Teknik A.Ş bünyesinde) oluyor.
Dünün havacıları tavacı olunca bu sefer yine tavacıları bünyesinde bulunduran Hak-iş’ e bağlı Özçelik İş devreye girdi ve dünün havacılarını bugünün tavacısı haline getirdi. Yılların sendikası Hava-İş bu konuda itiraz etmesine ve mahkeme aşamasında yürütmeyi durdurma kararı almasına rağmen her nedense bir anda ipin ucunu bıraktı ve Teknik bir anda metal iş koluna bağlı Özçelik İş sendikası tarafından temsil edilmeye başlandı.
Hava-İş neden ipin ucunu bırakmak zorunda kaldı. Bu senaryoyu uygulayan İlgili hükumet mi devreye girdi? Artık orasını bilemiyorum.
Kısaca Teknik AŞ’nin %100 THY sermayeli şirketi hem genel müdürlük oldu hem de iş kolu değiştirildiğinden Metal İş kolunda sayılır hale getirildi.
Bu sendikal değişikliğe neden gerek duyulmuş olabilir?
Hava-İş’in eski yönetimi ile taşımacılık iş kolunda temsil edilen Teknik AŞ’nin THY’nin diğer çalışanları ile organik bağının kaldırılması amaçlanmıştır. Böylece THY karpuz gibi ortasından ikiye bölünmüş oldu.
PEKİ, BU AYRILIK NE İŞE YARADI?
Düne kadar toplu iş sözleşmelerinde birlikte hareket eden THY’nin en büyük insan kaynakları olan Uçuş işletme ile Tekniğin bağı tamamen koparıldı ve olası grev, eylem ve iş yavaşlatmalarının önü alındı. Çünkü her iki iş grubu birlikte hareket ettiğinde (ki zamanında ettiler) güç çalışanlardan yana oluyordu.
Düne kadar et ve kemik kadar birbirleri ile yakın temasta olan uçuş işletme ile Teknik çalışanlarının bağı koparılmış oldu. Kısaca BÖLDÜLER-PARCALADILAR VE TABİİ Kİ YÖNETİYORLAR.
Mevcut durumdaki yetkili sendikaların yani Hava-İş ve Özçelik İş in rengini siz tahmin edin.
Peki; alternatif sendika kurulabilir miydi? Ben mümkünü yok diye düşünürken beni yanılttılar ve HAVA-SEN kuruldu. MÜTHİŞ BİR BAŞARI İDİ. İşin zor kısmı çözülmüştü.
Peki, bu arada Teknik AŞ çalışanları ne yaptı? Özçelik İş yerine bir başka sendika kurabildi mi? Veya rengi farklı bir sendikaya geçişi düşündüler mi? Tabii ki Hayır.
HAVA-SEN kuruldu kurulmasına ama her nedense istenilen düzeye henüz ulaşamadı. 2019 yılının başlarında sözleşme farklarının HAVA-İŞ e üye olmayanlara verilemeyeceği söylendiğinde, ben HAVA-SEN’ in delegeleri hariç tüm üyesinin HAVA-İŞ’ e geri dönüp farkları aldıktan sonra tekrar HAVA-SEN e geri döneceklerini düşünmüştüm. Kısaca; Hava-Sen böyle yapmalı ve kendi üyesini geçici olarak Hava-İş’e kendi yollamalı ve farklar alındıktan sonra tekrar Hava-Sen’e geri döndürmeliydi.
Bir nevi Hava-İş e “madem öyle işte böyle” denmeli ve kurdukları tuzağa kendilerinin düşmesi sağlanacak sanmıştım. Maalesef böyle olmadı ve HAVA-SEN’ in yaptığı STRATEJİK hata nedeniyle binlerce üye kaybedilmesinin yanı sıra Hava-Sen üyeleri birbirlerine düştüler.
Neyse yine de her şey bitmiş değil. Kan kaybının acilen durdurulması ve Hava-Sen’in kendine çeki düzen vermesi şart. HAVA-SEN’ in sadece Pilot ve kabin memurlarını değil tüm THY ve TGS çalışanlarını kucaklaması şart. Aksi takdirde tabela sendikası olarak kalır ve unutulup gidilmesinin yanı sıra bir daha da böyle bir oluşuma kimse cesaret edemez hale gelinir.
Tabii ki sendikal iş kolu ve sendika değişikliklerinin yanı sıra THY’de ki pas bilet uygulaması da değişti. THY’nin iki sene önceki genel kurulunda dile getirdiğim sicil numarasına göre öncelik veya Pegasus, Onur Air, Atlas Global gibi rezervasyondan xx TL gibi belirlenmiş ücret alma uygulamasına geçilmesinde fayda var. Lufthansa Teknik çalışanları bilet ücretinin %10’unu ödeyerek rezervasyonlu bilet alma hakkına sahipler.
Teknik AŞ çalışanları inanın ki kendini dışlanmış ve aileden soyutlanmış hissediyor. Bu yanlış uygulama/uygulamalar neticesinde inanın verim düşüyor. Hata yapmalar artıyor. İlker Bey’e söylediğim gibi, “Teknikteki çalışanların bir başka şirkette çalışma istekleri maddi değil yönetimsel zafiyet kaynaklıdır.”
Onlarla aynı mesleği yapmış biri olarak kendini dışlanmış hisseden teknisyen mutlaka görevini yapacaktır ama şirketin enjekte ettiği, dışlanmışlık duygusu elinde olmadan onun verimini mutlaka düşürecek boyutta olacak ve her geçen gün kendini THY ailesinden biri olarak değil de taşeron bir firmanın elemanı olarak görecektir.
Düşünsenize, eşi veya çocukları ile seyahat etmek için gelen Teknik A.Ş çalışanı veya emeklisinin, ikinci sınıf muameleye tutulması kendi açısından olmasa bile yanındaki aile fertlerinin yanında onu nasıl bir duruma düşürür? Bizi neden uçağa almadılar söylemi içinde bulunacak eşine veya çocuğuna, “evladım biz THY çalışanı değiliz. Biz Teknik A.Ş çalışanı olduğumuzdan önce THY’ liler uçağa alınıyor sonra yer kalırsa bizi de alacaklar” derken ezilmişlik, dışlanmışlık hissetmeyecek midir? Lütfen bu konuda empati yapın ve psikolojik ezikliğin sonucunun nereye etki edeceğini bir düşünün LÜTFEN.
THY ile Teknik AŞ’nin farklı şirketler gibi görülmesinin neden ve niçin olduğunu yukarıda kısaca belirtebildiğimi sanıyorum. Ancak THY çatısı altında %100’ü THY A.0’nun olan Teknik AŞ’nin çalışanlarının farklı uygulamalar eşliğinde ayrıştırılmasını normal görebilecek ne bir mantık nede bir vicdan olamaz. Bir kişi bile bu normal bir uygulama diyemez.
Gelelim sendikal yapıya;
Mevcut sendikalar için çözümü yine THY’nin son genel kurulunda söylediğim gibi, bırakın hangi çalışan hangi sendikaya üye olursa olsun. Çoğunluğu sağlamış sendika kim olursa onunla muhatap olun. Seçimin aslı da bu değil mi? Kim kazanırsa onu muhatap alacaksınız.
İşin aslına bakacak olursanız, yasalar zaten işverenden yana. Artık grev yapmak, eylem yapmak, iş yavaşlatıcı girişimlerde bulunmak yasak. Sendikalara baktığımda hala eski kafa ile mücadele etmeye çalıştıklarını görüyorum. Hatırlarsanız, bu konuda bir köşe yazısı yazmıştım. Yine aynı fikirdeyim ( https://www.airlinehaber.com/altta-kalanin-cani-ciksin-cim-sahada-kosele-kramponla-oynayanlar/ )
Sonuç olarak; THY’nin gerek yönetimsel gerekse sendikal yapısının dinamikleri ile nasıl oynandığını sanırım anlatabilmişimdir. Umar ve dilerim ki bu kadar uyarı boşa çıkmaz…
PROMOSYON ÖDEMELERİ
Geçen hafta TGS’nin çalışanlarına dağıttığı promosyon ödemeleri sonrasında gerek habere yapılan yorum gerekse okurların telefonları bir türlü durmak bilmedi.
Öncelikle Promosyon ne demek ona bir bakalım;
İş yerlerinin çalışanlarına ödenmek üzere banka ile yapılan maaş ödeme anlaşmasıdır
Bankalar büyük bir kaynak ve yüzlerce, binlerce yeni müşteri sağlayan bu maaş ödemelerini almak için kıyasıya mücadele ediliyor. Bu nedenle bankalar müşterilerine maaş promosyonu adı altında ödemeler yapmaktadırlar.
Şimdi ise THY’deki maaş ödemelerine bakalım. THY benim çalıştığım zamanlar dâhil hala Yapı Kredi bankası ile çalışıyor. THY boyutunda bir şirket maaş ödemelerini 40 yıl öncesi gibi kendi veznesinden yapacak değil ya… Bu nedenle mutlaka bir banka ile çalışmalı. Hem de şube ve bankamatik ağı en genişiyle…
Bankalar bu konuda yarış halinde. Tabii ki çalışanın benim maaşımı şu bankaya veya bu bankaya yatırın deme lüksü yok. Koskoca şirket, çalışanlarının bireysel isteklerine göre tek tek çalışanların ayrı ayrı bankalarda bulunan hesaplarına para yatırmak istemez…
Tabii ki THY, bu kadar yüksek bir maaş ödemesini bir bankaya verirken birçok avantajlar ister. Bu avantajlarının en önemlisi promosyon gelirinin ne kadar olacağı ile ilgilidir. Kısaca ben sana her ay xxxx para yatıracağım, çalışanlarım bu maaşı alabilmek için sende ekstradan hesap açacak. Kredi kartı alacak. Peki, sen bize ne vereceksin? Diyecektir.
Tabii ki bankalarda bu isteğe karşı THY’ye yıllık ne kadar promosyon ücreti ödeyeceğini belirtir ve THY kimle anlaşırsa o banka bu anlaşmaya uyar.
Promosyon gelirleri çalışanların maaş ödemeleri nedeniyle ödendiğine göre bankanın verdiği bu promosyon ödemelerini çalışanların hesabına yatıranlar da var yatırmayanlar da…
Benim zamanımda THY çalışanı olarak promosyon ödemesi alamazdık, şimdi de alamıyorlar. Peki, TGS çalışanlarına nasıl veriliyor? TGS bildiğiniz üzere HAVAŞ-THY ortaklığı. HAVAŞ ise TAV’ın bir şirketi.
TGS yönetimi promosyon ödemelerini çalışanlarına dağıtma kararı almış olsa gerek ki, bankanın verdiği yıllık promosyon gelirini kendi kesesine koymak yerine çalışanlarına dağıttı. Senelerdir dağıtıyor da diyebilirim. THY ve TGS’nin yönetim kurulu başkanı da aynı kişi yani İlker Aycı iken bu farklılık neden?
Benim aklıma TGS’nin düşük ücret politikası geliyor. Bildiğiniz üzere THY çalışanları TGS çalışanlarına nazaran daha iyi ücret alıyorlar.
Tabii ki TGS’nin yaptığı işlem doğru. Promosyon çalışanların maaşları nedeniyle ödendiğine göre, bence çalışanlara dağıtılmalı.
Aslına bakacak olursak, THY yönetiminin promosyonları çalışanlarına dağıtma kararı işin doğrusu olurdu. Ancak, bu promosyonlar dün de dağıtılmamış, bugün de ben dağıttırmayayım tarzı bir düşünce mi hakim oldu bilemiyorum.
Düşünce bu şekilde ise yanlış. Çünkü 2006 yılı öncesinde THY özel şirket değildi. Şimdi ise özel şirket statüsünde. THY Yönetimi ne karar alırsa o uygulanacaktır.
THY bankadan promosyon gelirlerini mutlaka almıştır. Bu geliri çalışanlarına dağıtmaz ise bir şekilde mahsuplaşması lazım. Bu mahsuplaşma nasıl işletiliyor?
Belki de makam arabalarının kiralarını ve benzin masraflarını bu promosyon gelirinden de ödüyor da olabilirler.
Farkındaysanız hiç net konuşamıyorum.
Çünkü bazıları gibi bilir bilmez, oradan buradan aldığım bilgi ve dedikodularla ne yazı yazarım ne de dedikodu yaparak açığa düşmemeye özen gösteririm. Bu nedenle İlker Aycı beyin promosyonların kullanım şeklini ve Rezervasyonlu Pass Bilet konusunda beni ve dolayısıyla THY çalışanlarını aydınlatması gerekir diye düşünüyorum.
THY tarafından bilgilendirilirsem size aynen iletirim.